REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Oturdu ifadesini içeren 23 kelime bulundu...

ağa yeri

  • Topkapı sarayında hazine kethüdasının oturduğu yer.

bab-ı fetva / bâb-ı fetva

  • Eskiden şeyhülislamların oturduğu daire. Fetvalar burada verilirdi.

çar-balişt / çâr-bâlişt

  • Evvelce padişahların ve makamca büyük olanların üzerlerine oturdukları dört katlı şilte. (Farsça)
  • Dört unsur. (Farsça)

ebu-t-turab

  • Hz. Alinin (R.A.) bir lâkabı. (Bu isim Hz. Ali Radiyallahu anh, toprak üzerine oturduğu veya yattığından dolayı tevâzuuna işareten Peygamber Efendimiz (A.S.M.) tarafından verilmiştir.)

hatt-ı istiva / hatt-ı istivâ

  • Dünyanın kuzey ve güney kutuplarına aynı uzaklıkta olduğu ve dünyayı iki müsavi parçaya böldüğü farzedilen dâire çizgisi. (Farsça)
  • Ekvator. (Farsça)
  • Mevlevi semahânesinde, şeyhin oturduğu post ile meydan kapısı ortasında farzolunan çizgi. (Farsça)

islamilaisen sevrakume / islâmilaisen sevrakume

  • Müslüman mahallesi, Müslümanların oturduğu bölge, yer.

kaiden

  • Oturarak, oturduğu hâlde.

kürdistan

  • Kürdlerin oturdukları bölge.
  • İran'ın Ardelân eyaletinin eski adı.

kürsi

  • Oturulacak yüksekçe yer. Câmilerde vâizin, medreselerde müderrisin oturduğu yer.
  • Taht, serir. Erike. Koltuk.
  • Kaide.
  • Merkez.
  • Vazife.
  • Saltanat, kudret ve mülk.
  • Başkent, hükümet merkezi.
  • Mânevi makam.
  • Arş'ın altına bir semâ tabakas

lazistan

  • Lazlar'ın oturduğu bölge olan Rize dolayları. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Rize sancağına verilen ad.

lehid / lehîd

  • Götürdüğü yük ağır olduğundan eziyet çeken deve.

maa

  • (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir.)2- İzafetsiz: Bu t

patrikhane

  • Patrik adı verilen Rum başpapazının oturduğu yer.

risale

  • Mektup.
  • Bir ilme dair yazılmış küçük kitap.
  • Haber göndermek.
  • Elçinin götürdüğü mektup, name.
  • Fık: Bir kimsenin sözünü veya emrini başka birisine tebliğ etmek.

sadr

  • Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi.
  • Kalb, göğüs, ön.
  • Meclisin önü ve en muteber yeri. Reisin oturduğu yer.
  • Rücu.
  • Bir aruz kalıbı.
  • Baş, reis, başkan.
  • Oturulacak yerlerin en iyisi.

saray

  • (Seray) Büyük kimselerin veya padişahların oturduğu yüksek ve büyük bina. Büyük, muntazam ve tantanalı konak, ev. (Farsça)

taht

  • Hükümdarların oturduğu büyük koltuk. Hükümdarlık makamı. (Farsça)

taht-ı hakikat

  • Hakikat taht'ı (hakikat, padişahın oturduğu taht'a benzetilmiş).

taht-ı hümayun / taht-ı hümâyun

  • Padişahların merasim sırasında oturdukları sedir.

tefahhuc

  • Oturduktan sonra ayaklarını ayırmak.

turan

  • Eski İranlılar tarafından Türkistan ve Tataristan taraflarına verilen isimdir. Turan, eskidenberi Türklerin oturduğu yerlere denirdi. "Türk" ile "Tur" kelimeleri arasındaki benzerlik de bu iki ismin bir asıldan ibaret olduğunu gösteriyor.

ucale

  • Misafirlerin yolda yemek için götürdükleri azık.
  • Çiftçilerin azık diye evvelce koyup getirdikleri buğday ve arpa.

vatan

  • İnsanın yerleştiği, oturduğu yer, memleket.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın