Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Okuyan
ifadesini içeren
87
kelime bulundu...
akre'
Çok lâtif ve pek güzel Kur'an okuyan.
alem-pesend / âlem-pesend
Dünyaya meydan okuyan.
alempesent / âlempesent
Dünyaya meydan okuyan.
ayin-han / âyin-han
Mevlevihâne ve semâhânelerde sema edilirken, yüksek bir yerde bulunan ve mutribhâne adı verilen mahfilde âyin okuyan kimse.
(Farsça)
ayinhan / âyînhân / آیين خوان
Ayin okuyan.
(Farsça)
baf / bâf
Dokuyan, dokuyucu mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ:
(Farsça)
baykar
Çulha, bez ve kumaş dokuyan.
bülbül-ü zü'l-kur'an / bülbül-ü zü'l-kur'ân
Kur'ân sahibi, okuyan bülbül.
cihan-pesend
Cihana meydan okuyan.
(Farsça)
cihanpesend
Dünyaya meydan okuyan, hükümlerini dünyaya kabul ettiren.
cüzhan
Kur'ân-ı Kerim cüzlerini okuyan kimse.
(Farsça)
dammad
Hastalara efsun okuyan kimse.
ders-han
Ders okuyan, talebe, öğrenci.
(Farsça)
duagu / duagû / duâgû
Dua okuyan, dua eden.
(Duâhân) Duâ okuyan. Duâ eden.
(Farsça)
ebcedhan
Ebced okuyan. Mektebe yeni başlayan, acemi.
(Farsça)
elsağ
Sin harfini peltek se okuyan kimse.
gazel-han
Gazel okuyan.
(Farsça)
gazelhan / gazelhân / غزل خوان
Gazel okuyan.
(Arapça - Farsça)
hafız / hâfız
Kur'ân-ı Kerim'i tamamen ezbere okuyan.
Kur'an-ı Kerim'in mânası ile beraber her şeyini yaşamaya ve muhafazaya çalışan.
Muhafaza eden. Koruyan. Hıfzeden.
han / hân / خوان
Okuyan, okuyucu, çağıran manasına gelir. Meselâ: Duâ-hân : (Niyaz ve tazarrukârane bir tezellül ile) duâ okuyan.
(Farsça)
"Okuyan" mânâsında son ek.
Okuyan.
(Farsça)
hanende / hânende
Okuyan, şarkı söyleyen.
(Farsça)
hatib / hatîb
Câmide müslümanlara dînî nasîhat eden ve hutbe okuyan.
hem-sabak
Ders arkadaşı. Aynı dersi okuyanların beheri.
(Farsça)
hoşelhan
Güzel ve hoş makale okuyan.
(Farsça)
hutbehan
Hutbe okuyan, hatib.
(Farsça)
huteba / hutebâ
Hutbe okuyanlar. Hatibler.
kabadayı
Mc: Cesur, kahraman, cengâver. Eskiden kabadayılar ağırbaşlı, fenalıktan kaçınır, iyiliği sever insanlar oldukları için muhitlerinde hürmet görürlerdi.
Kimseden korkmaz görünerek şuna buna meydan okuyan kimse, yiğit taslağı.
kari / kârî
Kur'ân-ı kerîmi ezberleyen ve okuyan.
kari' / kâri'
(Kari'e) (A, uzun okunur) Okuyucu. Okuyan.
Âbid ve zâhid olan.
Kur'anı tecvide göre okuyan.
Kıraat eden, okuyan, okuyucu.
Kur'ân'ı usulünce okuyan.
kariat
(Tekili: Karie) Okuyan kadınlar. Kıraat eden kadınlar.
karie
(Çoğulu: Kariât) Okuyan kadın. Kırâat eden kadın.
karra'
(Çoğulu: Karrâun) Güzel okuyan.
karraun
(Tekili: Karrâ) Güzel okuyanlar.
kaside-han / kaside-hân
Şiir okuyan.
kasidehan / kasîdehân
Kaside okuyan.
kurra
(Tekili: Kari') Okuyucular. Kur'ân-ı Kerimi usul ve tecvidine göre okuyanlar. Dindar ve sâlih kimse.
medrese
(Ders. den) Ders görülen yer. Ders okutulan yer. İslâmi ilimleri okuyan talebelerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları vakıf odalarının bulunduğu binâ.
mersiyehan / mersiyehân
Ağıt okuyan. Mersiye söyliyen.
(Farsça)
mersiyekar / mersiyekâr
Ağıtçı. Ağıt ve mersiye okuyan.
(Farsça)
mesnevihan / mesnevîhan / مثنوی خوان
Mesnevi okuyan.
(Arapça - Farsça)
mevlid-han / mevlid-hân
Mevlid okuyan.
mihaniki kıraet / mihanikî kıraet
Kelimeleri, terkibleri doğru telâffuz etmekle beraber ezber dersi dinletiyormuş gibi çabuk çabuk okumaktır. Böyle okuyuş dinleyene bir şey anlatmaz. Ancak okuyanın mevzuu kavramış olduğunu anlatır. Öyle kıraet bir makinanın duygusuz işlemesine benzetilir.
minval
Hareket tarzı, davranış. Usul, yol.
Fayda.
Uslub, tarz.
Bez dokuyan cüllah.
mücevvid
(Tecvid. den) Kur'ân-ı Kerim'i tecvid usulüne göre okuyan ve tecvidi iyi bilen kimse.
müezzin
(Çoğulu: Müezzinîn) Ezan okuyan.
Ezân okuyan kimse.
Ezan okuyan.
Ezan okuyan.
müezzinin / müezzinîn
(Tekili: Müezzin) (Ezan. dan) Müezzinler. Ezan okuyanlar.
muganni / mugannî
Nağmeyle okuyan.
Nağmeli ve çeşitli sesle okuyan, ahenkle okuyucu.
Hoş sesle öten.
mukim / mukîm
İkamet eden. Ayakta duran.
Okuyan.
Bir memlekette devamlı duran.
Fık: Vatanında veya vatanı sayılan bir yerde onbeş günden fazla kalan kimse. (18 saatlik uzağa gidene "Misâfir" denir.)
Esmâ-i İlâhiyyeden olup "Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet
mukri'
Kur'an-ı Kerimi kaidelerine uygun okuyan.
münşid
(Neşide. den) İnşad eden, iyi şiir okuyan.
Bir şeyi zâyi edip " Varmı" diye bağıran.
müressil
Yavaş, güzel ve ihtiyatla okuyan.
mürettil
Kur'ân-ı Kerimi ağır ağır ve tecvid kaidelerine göre okuyan.
mutaf
(Muy-tâb. dan) Keçi kılından dokunmuş olan.
(Farsça)
Kıldan yapılan at takımı.
(Farsça)
Kıldan çul yapan, dokuyan veya satan.
(Farsça)
Keçi kılından çul yapan, dokuyan veya satan.
mütalaa eden / mütalâa eden
Dikkatli okuyan, inceleyen.
mutali'
Mutâlaa eden. Kitab okuyan. Kitablarla tetkik ve bilgi için uğraşan.
mütali'
(Mütalaa. dan) Tetkik eden. Okuyan. Bir şeyi etraflıca düşünen.
mutaliin / mutaliîn
(Tekili: Mutâli') Mutalâa edenler. Kitap okuyanlar.
mütederris
Ders alan. Okuyan. Tahsile çalışan.
mütegazzil
Gazel yazan.
Gazel söyleyen, gazel okuyan. Gazelhân.
müteşehhid
Namazda ka'dede "Ettahiyyâtü" duâsını okuyan.
muy-taban / muy-tâbân
(Tekili: Muy-tâb) Kıldan eşya yapanlar, kıl dokuyanlar.
muytab / muytâb
(Çoğulu: Muytâbân) Kıl dokuyan. Kıldan eşya yapan.
mu‘arrif / معرف
Tanıtan, sunan, bildiren.
(Arapça)
Hayır sahiplerinin adlarını okuyan müezzin.
(Arapça)
nağme-sera
Türkü okuyan, şarkı söyleyen.
(Farsça)
nasic
(Nesc. den) Dokuyan, nesceden.
Düzenleyen, tertib eden, sıralayan.
naşid
(Neşide. den) Şiir söyleyen, şiir okuyan, şiir yazan.
nefrin-künan / nefrin-künân
Lânet okuyan, sövüp sayan.
(Farsça)
neşidehan / neşidehân
Neşide okuyan.
(Farsça)
nessac / nessâc
Dokuyucu, dokuyan, çuhacı.
Dokuyan, dokumacı.
nutuk-han
Nutuk okuyan.
şadi
Mahkeme hademesi. Mübâşir.
İlimden, edebiyattan hissesi olan.
Nağme ile şiir okuyan.
sala-han / salâ-han
Minarede cuma veya cenaze namazına davet için salâvat okuyan kimse.
(Farsça)
Meydan okuyan kişi.
(Farsça)
sebak-han / sebak-hân
Ders okuyan, talebe.
(Farsça)
secde-i tilavet / secde-i tilâvet
Kur'ân-ı kerîmin on dört yerindeki secde âyetinden birini okuyan veya duyanın yapması vâcib olan secde.
sekine / sekîne
Sakinlik, okuyana sakinlik veren önemli bir dua.
silak
Diş dibinde olan kabarcıklar.
Belâgatla okuyan hatip.
spiker
ing. Konuşmacı. Radyo programlarını takdim eden, haber bültenlerini okuyan kişi.
talebe-i ulum / talebe-i ulûm
Yüksek dinî ilimleri okuyan talebe.
talebe-i ulum-u diniye / talebe-i ulûm-u diniye
Yüksek dinî ilimleri okuyan talebe.
tali
Tilavet eden, okuyan.
İkinci derecede. Sonradan gelen.
Man: Birbirine bağlı iki kaziyeden ikincisi. Meselâ: "Duman çıkıyorsa ateş vardır" sözünde "Ateş vardır" sözü tâli'dir.
tesbihhan
Tesbih eden, tesbih okuyan.
(Farsça)
tilavet secdesi / tilâvet secdesi
Kur'ân-ı kerîmdeki on dört secde âyetinden herhangi birini okuyan veya işiten bir mükellefin yâni akıllı ve ergenlik çağına erişmiş bir müslümanın yapması vâcib (lâzım gelen) secde. Secde âyetleri, Kur'ân-ı kerîmin; A'râf, Ra'd, Nahl, İsrâ, Meryem, Hac, Furkân, Neml, Secde, Sâd, Necm, İnşikâk ve Ala
vassad
Ören, örücü, dokuyan, dokuyucu.
zakir / zâkir
Zikreden, zikredici.
Hafızası kuvvetli.
İlâhiler okuyan. Çok çok duâ ve Esmâ-i İlâhiyeyi okuyan.
Tekrar eden.
zellet-ül kari'
Okuyanın yanılması. Namaz içinde, kırâat esnasındaki yapılan yanlışlık.
zemzeme
Ezgili ses, terennüm, teganni.
Mezamir'i okuyanların teranesi (Zebur).
zer-baf / zer-bâf
Sırma dokuyan.
Sırma dokuyan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
müsellem
hadis-i müstefiz
samia
Dilaver
masliye
MURDA
Serapa
ukubet
RIFK
Ifk
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Okuyan
bina
Ellezine
Lider
soy
Yazili
neccar
Gazel
kevs
Mumil