REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Nesl ifadesini içeren 86 kelime bulundu...

abbasi / abbasî

  • Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) amcası Hz. Abbas'ın neslinden gelen veya aynı sülâleden gelenlerin kurdukları devlete mensup olan.

aftab-gir

  • Güneşlik, şemsiye. (Farsça)
  • Güneş gören yer. (Farsça)

aftabi / aftabî / âftâbî / آفتابى

  • Güneşlik, şemsiye, tente. (Farsça)
  • Güneşe ait, güneşle ilgili. (Farsça)
  • Güneşlik. (Farsça)

ahd ü misak / ahd ü mîsâk

  • Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, kıyâmete kadar bütün zürriyetini (neslini) zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğunda onların; "Evet, sen Rabbimizsin!" diye söz vermeleri.

ahlaf

  • Halefler. Sonra gelenler. Zürriyetler. Evvelkilerin yerine geçenler. Nesil. Evlâdın evlâdları. Nesl-i âti.

ahmed-i bedevi / ahmed-i bedevî

  • (Seyyid) (Hi. 596-675) Mısır'ın en büyük velilerindendir. Hz. Ali neslinden gelir. Bir çok lâkabı vardır. Ona Afrika bedevileri tarzında (yüzü örten peçe) taşıdığından dolayı (el-Bedevi) deniyordu. 626 yılına doğru onda deruni bir tahavvül vukua geldi. Yedi kıraat üzere Kur'an okudu ve Şafii fıkhı t

aktab-ı al-i beyt-i muhammediye / aktâb-ı âl-i beyt-i muhammediye

  • Hz. Muhammed'in (a.s.m.) neslinden gelen ve bulunduğu yerde veya memleketteki evliyanın başı hükmünde olan büyük veliler.

al-i beyt / âl-i beyt

  • Peygamber Efendimizin ailesi ve onun neslinden gelenler.

al-i beyt-i nebevi / âl-i beyt-i nebevî / اٰلِ بَيْتِ نَبَو۪ي

  • Peygamberimiz (asm)ın âilesi ve nesli.

al-i ibrahim / âl-i ibrahim

  • Hz. İbrahim Peygamberin (A.S.) neslinden gelen ve onun mânevi yolunda yürüyenler. Bütün müslümanlar, Mü'minler.

al-i imran / âl-i imrân

  • İmran soyundan gelenler. (İmran ikidir. Birisi: Hz. Musa ve Harun'un (A.S.) babaları olan İmran ibn-i Yashür ibn-i Lâvi ibn-i Yakub ibn-i İshak ibn-i İbrahim'dir (A.S.) İkincisi: Hz. Meryemin babası olan İmran ibn-i Metan ki, bu da Süleyman ibn-i Dâvud ibn-i İşa neslinden, bunlar da Yahuda ibn-i Yak

alibeyt

  • Peygamberimizin neslinden olan.

arais

  • (Tekili: Arûs) Gelinler.
  • Güneşler.
  • Gökler.

beniisrail / benîisrâil

  • İsrailoğulları, Yakub aleyhisselâmın neslinden gelenler.

burc

  • Güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri.

ebter / اَبْتَرْ

  • Nesli kesilen, adı, hayrı ve ihsanı kalmayan kişi.
  • Nesli kesilmiş.

ehlibeyt

  • Peygamberimizin neslinden olan.

eimme-i al-i beyt / eimme-i âl-i beyt

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) neslinden gelen imamlar.

eimme-i ehl-i beyt

  • Hz. Peygamberin neslinden gelen imamlar.

ensal

  • (Tekili: Nesl) Nesiller. Soylar. Zürriyetler. Sülâleler.

ermiya aleyhisselam / ermiyâ aleyhisselâm

  • İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Hârûn aleyhisselâmın neslindendir. Mûsâ aleyhisselâmın dîninin hükümlerini bildirmekle vazîfelendirilmişti.

fahl

  • Aygır; neslin devamını sağlayan erkek hayvan.

fatımiler / fâtımîler

  • Aslen mecûsî olan Meymûn el-Kaddah'ın neslinden gelen Ubeydullah bin Sa'îd'in etrâfında toplanan, kendilerinin hazret-i Fâtıma'nın neslinden geldiklerini iddiâ eden; Mısır, Kuzey Afrika, Filistin ve Sûriye'de 910-1171 seneleri arasında hüküm süren, Eshâb-ı kirâm düşmanlığını yaymaya çalışan hânedân

hak-i der-i al-i aba / hâk-i der-i âl-i abâ

  • Hz. Peygamber'in (a.s.m.) neslinden gelenlerin ayağının tozu.

haylulet-i arz / haylûlet-i arz

  • Ay tutulması. Dünyanın güneşle ay arasına girerek güneş ışığına perde olması.
  • Ay tutulması, Dünyanın Güneşle ayın arasına girmesi.

hazkil aleyhisselam / hazkîl aleyhisselâm

  • İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden veya Allahü teâlânın velî kullarından biri. Yâkûb aleyhisselâmın oğullarından Lâvî'nin neslindendir. Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından sonra gönderilen üçüncü peygamberdir. Allahü teâlâ, onun duâsı bereketiyle, ölen binlerce kişiyi diriltti.

helyoterapi

  • Güneşle tedavi. (Fransızca)

hırvat

  • Hırvatistan halkından veya bu halkın neslinden olan kişi.

hissiyat-ı mütevarise / hissiyat-ı mütevârise

  • Geçmiş ecdaddan yeni nesle intikal edip gelen hisler. (Hürmet ve hayâ hisleri gibi)
  • Nesilden nesile miras kalan, geçmişten gelerek yeni nesle geçen duygular.

hubb-u ehl-i beyt

  • Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve bağlılık. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) neslinden gelenleri, onun izinden gidenleri ve onun yolunda sâdık olup sebat edenleri sevmek. (Farsça)

hüve'l-ahir / hüve'l-âhir

  • O Âhirdir; her şeyin sonunu ezelî ilmiyle belirleyen ve sonu gelen varlıkların neslini tohum ve çekirdeklerle tanzim eden ve her şeyden sonra yalnız Kendisi bâkî kalan Allah'tır.

iltifat

  • Güzel sözle samimi olarak okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek.
  • Dikkat, itina.
  • Edb: Bir mevzu anlatılırken, o anda kalbe doğan bir ilham coşkunluğu ile -mevzu dışına çıkmadan- sözün ve hitabın yönünü değiştirme san'atıdır. Meselâ: (Asım'ın nesli...

ilyas aleyhisselam / ilyâs aleyhisselâm

  • Kur'ân-ı kerîmde ismi geçen peygamberlerden biri. Hârûn aleyhisselâmın neslindendir.

imam-ı mübin

  • İlim ve emr-i İlâhînin bir nev'ine bir ünvandır ki, âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gayba bakıyor. Yani, zaman-ı halden ziyade mazi ve müstakbele nazar eder. Yani, her şeyin vücud-u zahirîsinden ziyade aslına, nesline ve köklerine ve tohumlarına bakar.

imtina-i hakiki

  • Bir şeyin mümkün olmamasının aklen zaruri olması. (Meselâ: Bir kimse kendinden yaş bakımından büyük olan başka bir kimse hakkında: "Bu benim oğlumdur" diye iddia etse, dâvâsı dinlenmez. Çünkü, kendinden yaşça büyük bir adamın, kendisinin neslen oğlu olması aklen muhaldir.)

insal

  • (Nesl. den) Nesil çoğaltma. Döl peyda etme, döllenme.

işmoil aleyhisselam / işmoil aleyhisselâm

  • İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Hârûn aleyhisselâmın neslinden olup, Mûsâ aleyhisselâmın dînini tebliğ etmiştir.

işrak

  • Güneş doğmak. Işıklandırmak. Parlatmak.
  • Güneşlik yere dahil olmak.
  • Mc: Kalbe mânaların doğması.

kalib aleyhisselam / kâlib aleyhisselâm

  • İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Yâkûb aleyhisselâmın on iki oğlundan Şem'ûn'un neslindendir. Babasının ismi Yuknâ'dır. Kendisine Yûşâ aleyhisselâmdan sonra peygamberlik verildi. Mûsâ aleyhisselâma bildirilen dînin emir ve yasaklarını ins anlara tebliğ etti (bildirdi).

kelamın kuyudat ve keyfiyatı / kelâmın kuyudat ve keyfiyatı

  • Kelâmın küllünü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla, bunların sarf ve nahiv yönünden hususiyetleri. Meselâ: Müzekkerlik - müenneslik, mârifelik - nekrelik, mübtedâ - haber, sıfat - mevsuf gibi.

kem-asl

  • Aslı ve nesli bozuk. (Farsça)

kesret-i nesil

  • Neslin çokluğu.

kesret-i tenasül

  • Neslin çoğalması.

manzumat-ı şümusiye / manzumât-ı şümusiye

  • Güneşlerin sistemleri.

mehdi-i al-i resul / mehdî-i âl-i resul

  • Resulullah'ın neslinden gelen, âhir zamanın en büyük mürşidi, hidâyete sevk edicisi.

mehdi-i resul / mehdî-i resul

  • Resulullah'ın neslinden gelen, âhirzamanın en büyük mürşidi, hidâyet edicisi.

mişrak

  • Her zaman güneşli olan yer.

müennes-i semai / müennes-i semaî

  • Gr: Kelimenin kendisinde müenneslik edatı olmadığı halde, müennes sayılan ve öyle kullanılagelen kelime. Yed, şems... gibi.

müşemmes

  • (şems. den) Güneşlemiş, güneş görmüş. Çok güneşli.

musevi

  • Hz. Musa'nın (A.S.) dinine tâbi olan. Yahudi.
  • İmam-ı Musa Kâzım nesline mensub olan. Sadat-ı Museviyeden.

mütenasil

  • (Nesl. den) Doğup büyüyen, tenasül eden.

müteşemmis

  • (Şems. den) Güneşlenen, güneşe çıkan.

nacil

  • Nesli kerim, şerefli olan, soyu temiz.

necib

  • Soyu ve nesli temiz, aslı kerim olan. Cömert. Asilzâde. Güzel huylu ve ahlâklı.

nesil

  • (Bak: Nesl)

nesl-i hayvani / nesl-i hayvanî

  • Hayvan nesli.

nüceba

  • (Tekili: Necib) Necib kimseler. Nesli, soyu sopu temiz ve pâk olan kişiler.

rebsa'

  • Müenneslik özelliğindendir.
  • Katı nesne.

sadat / sâdât

  • (Tekili: Seyyid) Seyyidler. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın soyundan gelenler ve onun izinden gidenler. Hususen Hazret-i Hasan neslinden gelenlere seyyid; Hazret-i Hüseyin neslinden gelenlere de Şerif denmektedir.
  • Seyyidler, Peygamberimizin neslinden olanlar.

sadat-ı azime / sâdât-ı azîme

  • Büyük seyyidler, Hz. Peygamberin neslinden gelenlerin büyükleri.

şahs-ı manevi-i al-i beyt / şahs-ı mânevî-i âl-i beyt

  • Hz. Peygamberin (a.s.m.) neslinden gelenlerin oluşturduğu manevî şahsiyet.

salih aleyhisselam / sâlih aleyhisselâm

  • Semûd kavmine gönderilen peygamber. Nûh aleyhisselâmın oğullarından Sâm'ın neslindendir. Hazret-i Âdem'in on dokuzuncu kuşaktan torunudur.

semai müennes / semaî müennes

  • Bir kaideye bağlı olarak müennes işareti olmayıp kelimenin aslında müenneslik var gibi kabul edilen ve işitilmekle öğrenilen müennes kelime.

şems-abad

  • Güneşi bol yer. Günlük güneşlik yer. (Farsça)

şems-i şumus

  • Güneşlerin güneşi.

şems-üş şümus

  • Güneşlerin güneşi. En büyük güneş. Çok seyyarelerin, etrafında döndüğü en büyük bir yıldız.

şemsi / şemsî / شمسى

  • Güneşe ait. Güneşle alâkalı.
  • Güneşle ilgili. (Arapça)
  • Güneş takvimi. (Arapça)

şemsiye / شمسيه

  • Güneşlik. (Arapça)
  • Şemsiye. (Arapça)

şemsü'ş-şumus

  • Güneşler güneşi.

şemsü'ş-şümus

  • Güneşlerin güneşi; Vega yıldızı.

şemsüşşümus / şemsüşşümûs

  • Güneşler güneşi.
  • Güneşlerin güneşi.

şerif / şerîf

  • Şerefli, mübarek.
  • Peygamber neslinden ve Hazret-i Hüseyin soyundan olup İslâmiyete tam sadâkatla bağlı temiz kimse.
  • Şerefli. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kızı hazret-i Fâtımâ'nın oğullarından hazret-i Hasen'in neslinden (soyundan) gelenler.

seyehan

  • Gezi, seyahat.
  • Gölgenin güneşle birlikte dönmesi.

seyyid

  • Efendi.
  • Hazret-i Hüseyin'in neslinden (soyundan) gelenler.

şia / şîa / ش۪يعَه

  • Halifeliğin hz. Ali ve nesline âit olduğunu iddia edenler.

sırr-ı azim-i ehl-i beyt / sırr-ı azîm-i ehl-i beyt

  • Hz. Peygamber'in (a.s.m.) neslinden gelenlerin gizli olan büyük sırrı.

şuayb aleyhisselam / şuayb aleyhisselâm

  • Medyen ve Eyke ahâlisine gönderilen peygamber. İbrâhim aleyhisselâmın, dînini insanlara tebliğ etti. İbrâhim aleyhisselâmın veya Sâlih aleyhisselâmın neslinden olduğu rivâyet edilir. İsminin Arabça Şuayb, Süryânicede Yesrûb olduğu bildirilmiştir. Mûsâ aleyhisselâmın kayınpederidir.

şumus

  • Güneşler.

şümus / şümûs

  • Güneşler.
  • (Tekili: şems) şemsler, güneşler.
  • Güneşler.
  • Güneşler.

şümus-u kur'aniye / şümûs-u kur'âniye

  • Kur'ân'ın güneşleri.

tays

  • Çok adet.
  • Yer yüzünde olan toprak ve süprüntü.
  • Nesli çok olan karınca ve sinek.

teşemmüs

  • (Şems. den) Güneşleme, güneşe çıkma.
  • Güneş çarpması.

teşrik

  • Güneşlendirme. Güneşte kurutma.
  • Eti parçalayıp güneşte kurutma.
  • Doğu tarafına gitme.

yahya aleyhisselam / yahyâ aleyhisselâm

  • İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Zekeriyyâ aleyhisselâmın oğludur. Annesinin ismi Elîsa olup, hazret-i Meryem'in kızkardeşi ve İmrân'ın kızı idi. Dâvûd aleyhisselâmın neslinden olan Yahyâ aleyhisselâm, hazret-i Meryem'in teyzesinin oğludur.

yusuf aleyhisselam / yûsuf aleyhisselâm

  • Kur'ân-ı kerîmde adı geçen peygamberlerden. Mısır ahâlisine gönderilen peygamber. Yâkûb aleyhisselâmın oğludur. Yâkûb aleyhisselâmın neslinden gelen ilk peygamberdir. Allahü teâlâ ona rüyâ tâbiri ilmini öğretti.

zekeriyya

  • Benî İsrail peygamberlerinden ve Hz. Süleyman Aleyhisselâm'ın neslindendir. Beytül-Makdis'de Tevrat yazan ve kurban kesen reis idi. Zevcesi, Hz. Meryem'in teyzesi idi. Benî İsrail'in büyüklerinden olan İmran namındaki zatın karısı Hanne, Zekeriyya (A.S.) ın karısının kardeşidir. Hz. Meryem İmran kız

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın