Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Nasip
ifadesini içeren
49
kelime bulundu...
abhord / âbhord / آبخورد
Nasip.
(Farsça)
abişhor / âbişhor / آبشخور
Sulama yeri.
(Farsça)
Nasip.
(Farsça)
babet
Bent, fırka.
(Farsça)
Münasip bir şey. Taalluk, münasebet, alâka, ilişki.
(Farsça)
bari'
Bir kalıptan döker gibi, düzgün, tertipli ve güzel yaratan. Aza ve cihâzatları birbirine mütenasip ve kâinattaki umumî nizama ve gayelere uygun ve münasebettar olarak halkeden Cenâb-ı Hak (C.C.)
beca / becâ
Yerinde, münasip, lâyık, uygun, şâyeste.
(Farsça)
bed'
(Çoğulu: Ebdâ-Büdü') İslâm içinde kazılan kuyu.
Evvel, ibtidâ, başlangıç.
Hisse, nasip.
Başlama, başlayış, ilk.
behr
Nasip.
Galip olmak.
Nefesi tutulmak.
Ümidin boşa çıkması.
Felâket, musibet.
Uzaklık, mesafe.
behre / بهره
Pay, kısmet, nasip.
Nasip.
(Farsça)
behresiz
Nasipsiz, hissesiz.
bi-vaye / bî-vaye
Mahrum, nasipsiz.
(Farsça)
bibehre / bîbehre / بى بهره
Nasipsiz.
Nasipsiz.
(Farsça)
binasib / bînasîb / بى نصيب
Nasipsiz, kısmetsiz.
(Farsça - Arapça)
büdad
Nasip, hisse, pay.
Nihayet, son.
derhuş
Derhor, lâyık, münasip, muvafık, uygun, yakışır, şayeste.
(Farsça)
elhamdü lillahi ala dini'l-islam ve kemali'l-iman / elhamdü lillâhi alâ dîni'l-islâm ve kemâli'l-îmân
İslâm dinini ve kusursuz bir imanı nasip ettiği için Allah'a hamd olsun.
elhamdü lillahi ala nuri'l-iman / elhamdü lillâhi alâ nûri'l-îmân
İman nurunu nasip eden Allah'a hamd olsun.
elhamdü lillahi ala nuri'l-iman ve hidayeti'r-rahman / elhamdü lillâhi alâ nûri'l-iman ve hidâyeti'r-rahmân
Bütün övgüler ve şükürler iman nurunu ve doğru yolu nasip eden Allah'a mahsustur.
evleviyet
Daha öncelik. Başta gelir olmak. Daha beğenilir. Daha münâsip olmak.
haib / hâib
Nasipsiz, ümitsiz, utanan.
hısas
Hisseler. Paylar. Nasipler.
Kıssadan alınan dersler.
hıss
(Çoğulu: Hısas) Nasip, hisse.
hisse
Pay, nasip.
Pay. Nasip. Kısmete düşen kısım. Vârise intikal eden kısım.
hissemend
Hisseli olan. Pay alan, nasipli.
(Farsça)
Ders alan.
(Farsça)
ihzaz
Rahatlandırmak. Haz duymak. Nasipli olmak. Bahtlı.
kısmet / قسمت
Nasip.
Nasip, pay.
(Arapça)
Bölme.
(Arapça)
latif
Mülâyim. Yumuşak. Nâzik. Mütenasip.
Güzel. Şirin. Küçük ve hoşa giden.
Cisimle alâkası olmayan. Göze görünmeyen.
Çok lutf edici.
Derin, gizli.
mahrumane
Mahrumcasına. Bahtsız ve nasipsizcesine.
makmene
Lâyık ve münâsip olacak yer.
mülaebe
(La'b. dan) Oynaşıp eğlenme. Oynaşma.
müterasıf
Saf şeklinde birbirine yanaşıp sıkışmış olan.
müyesser / مُيَسَّرْ
Nasip olma.
Nasip olma.
Kolay(ca nasip) kılınan.
nabehre / nâbehre / نابهره
Nasipsiz.
(Farsça)
Soysuz.
(Farsça)
nasib
Nasip, kısmet.
nasibdaş
Hissede beraber, nasipte eş olan.
(Farsça)
nasibedar / nasîbedâr
Nasiplenmiş, hissesini almış.
neva / nevâ
Ses, sadâ, makam, âhenk.
Refah.
Levazım, kuvvet, zenginlik.
Nasip.
Türk musikisinde eski makamlardan biri.
rampa
İki geminin birbirine veya bir geminin iskeleye yanaşıp bitişmesi.
(Fransızca)
Şose veya demiryolundaki yokuş.
(Fransızca)
Trenin eşya almağa mahsus yanaştığı set.
(Fransızca)
rızk
Yiyecek içecek şey, azık, kut.
Allah'ın herkese nasip kıldığı nimet.
şakis
Şerik, ortak.
Hisse, nasip.
seza
Lâyık, münasip.
(Farsça)
sirac-ı kurb-i ev edna / sirâc-ı kurb-i ev ednâ
Yakınlığın, hatta daha da yakınlığın kandili (Peygamber Efendimiz Miracda Cenâb-ı Hakkın huzuruna geldiğinde Ona çok yaklaşmıştı. O yakınlık makamı kâinatta hiçbir varlığa nasip olmamıştır.).
şısb
(Çoğulu: şesâyib) şiddet.
Nasip.
sühme
Nasip.
Hısımlık, akrabalık, karâbet.
taha
("Serdi" manasında fiil.) Yaymak, döşeyip düzgün sermek.
Arzın hayata münasip şekilde döşenmesi. Düzgün arz.
tecemmu-u imtizac
Hepsinin birbirleriyle kaynaşıp uyuşması.
tensib-i fazılane / tensib-i fâzılâne
Sizin uygun görmeniz, münâsip bulmanız.
tensip
Uygun görme, münâsip kılma.
terakus
Karşılıklı olarak oynaşıp raksetme.
yevm-i şek
Şaban ayının otuzuncu günü; ramazan olması zannedilip ancak görülmedikçe oruç tutulması münasip olmayan gün.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
طعمه
Bahye-zen
hassa
Kuyu
ruhban
İRTİGA
Sefine-I sultaniye
Kezen
Unsur
medde
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Nasip
Onun
Kuyu
Çeviri
anu
Yildir
ayart
ACILIK
yazmak
Asar