Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Mutlaka
ifadesini içeren
34
kelime bulundu...
abkari / abkarî
Mutlaka kusuru olmayan. Kâmil.
Bir kavmin seyyid ve şerifi, efendisi. Beşer san'atı olmayan.
Çok güzellik.
Bir nevi döşek.
ala-eyyi-hal
Herhâlde, mutlaka, elbette, her nasıl olsa.
ale-l-ıtlak
Umumiyetle. Mutlaka. Bir suretle kayıtlı olmayarak. Mingayri tahsis.
ayat-ı vücub / âyât-ı vücub
Varlığı vacip ve mutlaka gerekli olan Allah'ın âyetleri, delilleri.
behemahal
İster istemez, mutlaka.
behemehal / behemehâl / بهه حال
İster istemez. Mutlaka. Her halde.
(Farsça)
Her halükârda, mutlaka, ne olursa olsun.
(Farsça - Arapça)
beher-hal
Mutlaka, her hâlde.
(Farsça)
boşboğaz
Yerli yersiz mutlaka bir şey söylemeden içi rahat etmiyen. Saklanması gereken şeyleri söyleyiveren, sır saklamayan.
(Türkçe)
cebbar / cebbâr
İstediğini mutlaka yaptıran Allah.
fariza-i zimmet / farîza-i zimmet
Mutlaka yapılması gereken vazifeler, farzlar.
Yapılması mutlaka boynumuza borç olan vazife.
farz-ı kifaye / farz-ı kifâye
Dinen mutlaka yerine getirilmesi gereken ancak bir kısım Müslümanın yapması ile diğerlerinin üzerinden düşen vazife, cenaze namazı kılmak gibi.
farz-ı kifaye-i cihad
Müslümanların bir kısmının mutlaka yapması gereken cihat görevi.
farz-ı zanni / farz-ı zannî
Müçtehidlerce kat'i bir delile yakın derecede kuvvetli görülen, zanni bir delil ile sâbit olan vazifedir ki, amel hususunda farz-ı kat'î kuvvetinde bulunur. Buna farz-ı amelî de denir. Meselâ: Abdestte mutlaka başı meshetmek bir farz-ı kat'îdir. Başın dörtte birini meshetmek bir farz-ı amelîdir.
farzıayn
Her müminin mutlaka yapması gereken vazife.
fi'l-i şeni'
Irza vuku bulan tasallut hakkında kullanılan bir tabirdir. Bununla birlikte, mutlaka cima' manâsına değildir.
hassa-i lazime-i zaruriye / hassa-i lâzime-i zaruriye
Bir şeyde bulunması mutlaka gerekli olan özellik, nitelik.
her / هر
Her.
(Farsça)
Her halde:
Mutlaka, her durumda.
(Farsça)
Her vakit:
Her zaman, daima.
(Farsça)
her-ayine
Mutlaka, elbette. Behemehal, zaruri, herhalde.
(Farsça)
herayine / herâyîne / هر آیينه
Mutlaka.
(Farsça)
illa / illâ / الا
(İstisnâ edatıdır) Maadâ, olmadığı suretle, alel-husus, mutlaka, illâ, meğer, aksi hâlde, ne olursa olsun, bâhusus, ancak (gibi mânalara gelir).
-den başka.
(Arapça)
İlle de, mutlaka.
(Arapça)
Yoksa, aksi takdirde.
(Arapça)
kadir-i cebbar / kadîr-i cebbâr
İstediğini mutlaka yapan ve sonsuz kudret sahibi olan Allah.
kıyas-ı istisnai / kıyas-ı istisnaî
Bir hükmün neticesinin aynı veya nakzı, mukaddemelerinden birinde bilfiil zikredilirse, ona kıyâs-ı istisnâi denilir. Başka bir tâbirle: Neticesi veya zıddı bizzat kendisinde zikredilen kıyas. "Eğer bu cisim ise, mutlaka bir yer tutar" gibi. Veya "Güneş doğmuş ise, gündüz olmuştur" gibi.
labüd / lâbüd
Çok gerekli, mutlaka,
Ayrılık yok.
labüdd
Çok lâzım. Elzem. Gerekli.
Her halde. Mutlaka. Muhakkak.
Ayrılık yok.
lazıme-i zaruriye / lâzıme-i zaruriye
Varlığı zorunlu ve mutlaka gerekli olan zorunlu ve gerekli özellik.
mücahid
Cihad eden. Çalışan. Din için çalışan. Düşmanlara karşı koyan. Çarpışan.
Fık: Allah (C.C.) yolunda gönüllü olarak cihada iştirak etmek istediği halde nefakadan, silâh ve saireden mahrum olan gazi demektir. Âyet meâli: "Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz
muhakkak / محقق
(Hakk. dan) Hakikatı ve gerçeği belli olmuş. Tahkik edilmiş. Doğru.
Mutlaka ne olursa olsun.
Doğru.
(Arapça)
Kesin.
(Arapça)
Mutlaka.
(Arapça)
necaşi
Habeş Meliki olan "Eshame" nin lâkabıdır. Kamus Şârihinin dediğine göre, mutlaka bu isim, Habeş Meliklerinin has isimleridir.
sadıku'l-va'di'l-emin / sâdıku'l-vâ'di'l-emîn
Vaad ve sözünde mutlaka duran Allah; vaadinin doğruluğundan emin olunan Allah.
sadıku'l-va'di'l-kerim / sâdıku'l-vâ'di'l-kerîm
Vaad ve sözünde mutlaka duran Allah; cömertlik ve ikram sahibi Allah.
şart
Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey.
Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus.
Yemin.
Hal, vaziyet.
Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümley
Mutlaka gerekli olan, durum, yemin.
tercih bila müreccih / tercih bilâ müreccih
Tercih edici sebep olmaksızın tercih (seçim) yapılabilir. Yani, seçimi yapacak zat için mutlaka sebebin var olması gerekmez, hiçbir sebebe bağlı kalmadan da seçenekler arasından birini seçebilir.
tevdi'
Emanet vermek, bırakmak.
Misafirin veda etmesi. Giderken kalanlara: Allah'a ısmarladık gibi veda etmesi, bolluk hoşluk duasıyla bırakıp gitmesi.
Mutlaka terkedip bırakmak.
vacib-ül-vücud / vâcib-ül-vücûd
Varlığı mutlaka lâzım olan Allahü teâlâ.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
esvide
Sürağ
nigahdaşt
Ehad
ihtilab
hüdabin
naf-ı şeb
ebva'
Horanta
mı'tar
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Mutlaka
Maun
secde
mahallesi
Hasislik
arınma
Deme
Sar'a
Hadere
tad