REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Musibetler ifadesini içeren 39 kelime bulundu...

a'raz

  • (Tekili: Araz) Arazlar, işaretler, nişanlar, alâmetler.
  • Tesadüfler.
  • Hastalık alâmetleri.
  • Kazalar, felâketler, musibetler.

afat / âfât

  • Afetler, musibetler.
  • Âfetin çoğulu, musibetler, büyük felaketler.

afat ve bela / âfât ve belâ

  • Afetler ve musibetler.

afat-ı semavi / âfât-ı semavî

  • Gökten gelen belâlar, musibetler.

afat-ı semaviye

  • Semavi âfetler. Allah tarafından insanları ikaz ve ceza için verilen belâ ve musibetler.

afat-ı semaviye ve arziye / âfât-ı semaviye ve arziye

  • Gökten ve yerden gelen belâlar, musibetler.

ahdas

  • (Tekili: Hades) Yeni hâdiseler, fena şeyler. Dertler, musibetler.
  • Gençler.

akverin

  • Büyük belâlar, musibetler, âfetler.

belabil / belâbil

  • Belâlar, tasalar, musibetler.

belaya

  • (Tekili: Belâ) Musibetler. Afetler. Beliyyeler. Belâlar.

beliyyat / beliyyât

  • Belâlar, musibetler, sıkıntılar.

benat-ı bi'se / benât-ı bi'se

  • Musibetler, belâlar, felâketler, âfetler.

bevahid

  • Musibetler, felâketler, âfetler, belâlar.

bevaik

  • (Tekili: Bâika) Belâlar, musibetler, felâketler, âfetler.

egval

  • (Tekili: Gul) Büyük felâketler, âfetler, musibetler, belâlar.
  • şeytanlar.
  • Gulyabaniler.

faciat

  • Fâcialar, belâlar, musibetler.

fecayi'

  • (Tekili: Fecîa) Belâlar, musibetler, felaketler.

gavail

  • (Tekili: Gaile) Musibetler, belâlar.
  • Dertler, sıkıntılar, kederler, hüzünler.
  • Felâketler, âfetler.

hanadis

  • (Tekili: Hındıs) Musibetler.
  • Karanlık geceler.
  • Şiddetli hâller.

kadere rıza / kadere rızâ

  • İnsanın, Allahü teâlânın kendisi hakkında takdîr ettiği şeylere rızâ göstermesi, hoşnud olması başına gelen belâ ve musîbetlere sabredip, boyun eğmesi.

kavari'

  • (Tekili: Karia) İnsan öleceği zaman, halet-i nezi'de okunan âyet-i kerime.
  • Şiddetli esen rüzgârlar.
  • Ansızın Allah tarafından gönderilen belâ ve musibetler.

keffaret-üz zünub

  • Günahların keffareti. Mü'min insanların çeşitli hastalık ve musibetlerine denir. Çünkü günahlarından afvına vesile olabilir. (Huk. İslâmiye ve Ist. Fık. K.)

mesaib / mesâib / مصائب

  • Musibetler.
  • Güçlükler.
  • Musibetler, felâketler.
  • Musibetler.
  • Musibetler. (Arapça)

mesaib-i dehr / mesâib-i dehr

  • Zamanın musibetleri, felâket ve güçlükleri.

mesaib-i dünyeviye

  • Dünya musibetleri ve güçlükleri.

muafat

  • Afvetmek.
  • Sıhhat vermek.
  • Sıhhat ve âfiyet bulmuş, iyileşmiş kimse.
  • Hastalık veya belâdan korunma. Musibetlerden muhafaza olunma.

musibat / musîbât

  • Musibetler.

musibat-ı dünyeviye / musibât-ı dünyeviye

  • Dünyadaki musibetler.

musibet-i beşeriye

  • İnsanlara gelen belâ ve musîbetler.

musibet-i semaviye ve arziye / musibet-i semâviye ve arziye

  • Gökten ve yerden gelen musibetler, felâketler—sel ve deprem gibi.

nevaib

  • (Tekili: Naibe) Musibetler, kazalar, belâlar.

nükub

  • Rücu' etmek, geri dönmek.
  • Udul etmek, ayrılmak.
  • (Tekili: Nekbet) Tâlihsizlikler, şanssızlıklar. Felâketler, musibetler, düşkünlükler.

rezaya

  • (Tekili: Rezie) Musibetler, belâlar.

sabr

  • Emirleri yapmakta, yasaklardan sakınmakta, başa gelen belâ ve musîbetlere tahammül etme, katlanma.

sademat / صدمات

  • Sadmeler, çarpmalar, darbeler. (Arapça)
  • Musibetler. (Arapça)

şedaid

  • (Şedâyid) Afât. Meşakkatli haller. Şiddetli musibetler.

tarık / târık

  • Gece gelen kimse.
  • Zulmette hâsıl olan belâ ve musibetler.
  • Parlak yıldız.
  • Sabah yıldızı. (Zühre)

tefavüt-ü şekavet

  • Sıkıntıların, musibetlerin farklılığı.

zevabi'

  • Musibetler. Büyük belâlar.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın