Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Metr
ifadesini içeren
86
kelime bulundu...
abis
Denizlerdeki dokuzbin metreyi geçen derinlikler.
adla'
(Tekili: Azla') (Dıl') Kaburgalar.
Mat : Geometrik şekillerin kenarları, sayı kökleri.
akis
(Aks) Bir şeyin zıddı, simetriği, tersi.
Hareketli bir cismin hareketinin tersine dönmesi.
Bir şeyin evvelinin âhirine, âhirinin evveline dönmesi.
Çarpışma, çarpıp geri dönme.
Mantıkta: Bir düşünme ve akıl yürütme şekli; bir iddianın konusunu yüklem, yüklemini
arafat / arafât
Mekkenin 16 kilometre doğusunda Hacıların arefe günü toplandıkları tepe ve bunun eteğindeki ova. Tepenin diğer bir adı Cebel-ür Rahme (Rahmet dağı)dır. Adem (A.S.) ile Havva anamız Cennet'ten çıkarıldıktan sonra burada bir araya geldiler. İbrahim Peygamber (A.S.) Cebrail ile burada konuştu. Hz. Muha
Mekke-i mükerreme şehrinin yirmi beş kilometre güneydoğusunda bulunan ve haccın farzlarından biri olan vakfenin yapıldığı mübârek yerin adı.
arşın
68 santimetrelik uzunluk ölçüsü.
artık
Bir kaptan veya alanı yirmi beş metre kareden az olan küçük havuzdan bir canlı yiyip-içtikten sonra geriye kalan su.
balina
Denizde yaşıyan ve yaklaşık olarak 20 ilâ 35 metre kadar uzunlukta olan memeli hayvan.
battal
Boş. Hükümsüz.
İşsiz.
Metrûk. Kullanılmaz. olan.
Bâtıl. Mensuh ve mefsuh.
Faydasız.
Pek büyük. Hantal.
cudi / cûdi
Hz. Nuh'un (A.S.) tufandan sonra gemisi ile sahile çıktığı dağın ismi.
Şırnak İlinin 6 kilometre güneydoğusunda bulunan bir dağın adı.
Şırnak şehrinin 6 kilometre güney doğusunda bulunan büyük bir dağ.
daire / dâire
Saha, alan, geometrik şekil, resmi kurum.
dekametre
yun. On metrelik uzunluk birimi.
dekar
Lât. Bin metrekarelik ölçü birimi.
derece
(Çoğulu: Derecât) Yukarıya çıkacak basamak.
Dairenin bölündüğü dilim. 360 kısmın beheri ki, açıları ölçmeye yarar.
Termometrenin bölündüğü kısımların beheri. Mertebe, paye.
Miktar, rütbe.
desimetre
Metrenin onda birine eşit uzunluk birimi.
(Fransızca)
din
(Dyne) Fiz: Bir gramlık bir kütlenin hızını, saniyede bir santimetre artıran kuvvet ölçüsü.
(Fransızca)
ekvator
Hatt-ı istivâ. Dünyayı kuzey ve güney diye müsavi iki yarım küreye ayırarak, ikisinin arasından geçtiği farzedilen çember şeklindeki büyük çizgi.
(Fransızca)
Yer yuvarlağının tam ortasında farzedilen ve dünyayı iki müsavi kısma ayıran (ve kırk bin kilometre olan) çember.
(Fransızca)
elips
Odaklar adı verilen sabit iki noktasından uzaklıkları toplamı sabit olan noktaların gösterdiği kapalı eğridir. Eğri ve kapalı bir geometrik şekildir. Karşılıklı iki tarafından genişlemiş bir çemberi andırır.
(Fransızca)
emyal-i bahriyye
Deniz milleri. 6080 kadem, yani 1852 metreden ibaret olan deniz mesafesi.
esakıf
(Tekili: Üskuf) Piskoposlar, başpapazlar, metropolitler.
fersah
Üç mil, beş kilometre veya dört saatlik mesafe, muhtelif mesafelere tekabül eden bir uzunluk ölçüsü.
5760 metre. Bir saatte gidilen yol.
Beş kilometrelik mesafe.
fersahlarca
Kilometrelerce.
fırışka
Bütün yelkenleri camadana vurmaksızın kullanabilmeğe münasib olan rüzgâr hakkında söylenilen bir tabirdir. Bu rüzgârın, saniyedeki sür'ati 5-12 metredir.
germa-peyma
Sıcaklık ölçeği. Termometre.
(Farsça)
gunya
Geometride kullanılan bir âlet. Gönye.
(Farsça)
hacer-ül esved
(El-Hacer-ül Esved) Kâbe'de bulunan meşhur siyah taş. Rengi siyah olduğundan "Esved" denmektedir. (İslâm Ansiklopedisi'ne göre: Kâbe'nin şark köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte kapıya yakın bir yerde yerleştirilmiş, üç büyük ve bir kaç tane de küçük parçadan müteşekkil ve gümüş bir h
hacer-ül-esved
Kâbe-i muazzamanın doğu köşesinde bir buçuk metre kadar yükseklikte bulunan ve Cennet yâkutlarından olan parlak, siyah taş.
hacerü'l-esved
Kabe'nin doğu köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte bulunan semavî, kutsal siyah taş.
hararet-bin
Termometre. Sıcaklık derecesini gösteren âlet.
(Farsça)
hatıl
Taş duvarı takviye etmek için her bir-iki metrede çekilen tuğla veya kereste tabakası.
havz-ı kebir / havz-ı kebîr
Fık: Büyüklüğü 45 - 50 metre kare genişliğinde olan akmayan, durgun su bulunan havuzdur. Genişliği bu ölçüden küçük olursa ona havz-ı sagir denilir.
Eni ve boyu yaklaşık beşer metre (onar zrâ') olup, alanı yirmi beş metrekare olan havuz. Derinliğin az veya çok olmasının bir te'siri yoktur.
havz-ı sagir / havz-ı sagîr
Alanı yirmi beş metrekareden küçük havuz.
hektometre
Yüz metrelik uzunluk ölçü birimi.
(Fransızca)
hendese / هندسه
Geometri.
Geometri, mühendislik.
Geometri.
(Pehlevî > Arapça)
hendesevari / hendesevârî
Geometrik.
hendesi / hendesî / هندسى
Geometri ile ilgili.
Muntazam şekli ile alâkalı ve hendeseye dâir. Geometrik şekle dâir.
Geometri ile alâkalı ve müteallik.
Geometrik.
(Arapça)
ılgıdır
Bir metre kadar uzunluğunda, uçlarına birer karış kadar iki çivi sokulmuş ağaçtan yapılma bir ölçü âletidir.
izar / izâr
Kefenin baştan ayağa kadar olan ve genişliği bir metreyi bulan parçası.
kadem
Ayak. Adım. Metrenin üçte biri kadar olan uzunluk. Oniki parmak uzunluğu, yarım arşın.
Uğur.
kelil
Körleşmiş.
Az gören, donuk gören göz. Uzağı veya yakını iyi göremiyen göz. Miyop veya hipermetrop göz.
Kesmez olan âlet.
Çakal.
Yorulmuş kişi, yorgun kimse.
küçük havuz
Hanefî mezhebine göre alanı yirmi beş metrekâreyi bulmayan havuz.
kulleteyn
Eni boyu ve derinliği altmışar santimetre veya çapı 48, derinliği 96 santimetre olan bir küp veya silindir şeklindeki havuz veya 500 rıtl yâni 220 kg su.
leff ü neşr
Edb: Bir yazı veya şiirde söz simetrisi yapma san'atıdır. Önce iki veya daha fazla kelimeyi sıralamak, sonra da onlarla alâkalı şeyleri söylemek. İki çeşidi vardır;1- Leff ü Neşr-i Müretteb (Düzenli leff ü neşir) : Birinci cümlede sıralanan kelimelerle ikinci cümlede söylenen kelimelerin aynı sırayı
mahrut
Geo: Tabanı daire olup, yan kenarları bir noktada birleşen geometrik şekil, koni.
maraton
yun. Kırk kilometreden uzun bir yolda mukavemet için yapılan hız koşusu.
mehcur
(Hicr. den) Uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş. Bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstâmel.
Saçma sapan, hezeyan. Amel edilmeyen. Kullanılmaz olmuş. Ayrılmış.
mehcuriyet
Uzaklık, ayrılık.
Bırakılıp unutulma, metrukiyet.
mercan
Denizde geniş resif meydana getiren ve mercanlar takımının örneği olan hayvan ve bunun kalkerli yatağından çıkarılan çoğu kırmızı renkte ve ince dal şeklinde bir madde. Bu madde boncuk gibi süs eşyası olarak kullanılır. Mercanlar ancak 40 metre kadar derinlikte yaşayabilirler.
metremik'ab / مترو مكعب
Metreküp.
(Arapça)
metruk
Terkedilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, metruk hadis; amel edilmeyecek derecede zayıf.
metrukat
(Tekili: Metruk) Bırakılan şeyler, metruklar, miraslar.
metrukiyet / metrûkiyet
Metrûkiyete uğramak:
Terkedilmek, metruk bırakılmak.
mihver
Dünyanın kuzey ve güneş kutbu arasından geçtiği farz olunan hat, dönen bir şeyin ortasından geçen mil. Düzgün geometrik şekilleri iki eşit kısma ayıran doğru çizgi. Çark ve tekerlek gibi dönen şeylerin ortasından geçen mil. Merkez.
Mat: Üzerinde bir müsbet ciheti var farzedilen sonsu
mikron
Metrenin milyonda biri. Milimetrenin binde biri.
(Fransızca)
mikyas-ı kuvvet
Kuvvet ölçer. Dinamometre.
mikyas-ı ma / mikyas-ı mâ
Hidrometre.
mikyas-ül harare
Harâret derecesini ölçen âlet. Termometre.
mil
Bin dokuz yüz yirmi metre olan bir uzunluk ölçüsü.
mil-i bahri / mil-i bahrî
İngiliz deniz mili. (1852 metre)
mil-i berri / mil-i berrî
Kara mili. (1609 metre)
minkale
Geo: Yarım dâire şeklinde dereceli geometri âleti. İletki.
mizan-ül harare
Sıcaklığı, soğukluğu ölçen âlet. Termometre. (Mikyas-ul hararet de denir.)
mizanülhararet / mizânülhararet
Termometre; sıcaklık ölçen âlet.
mizanülhava
Havanın durumunu ölçen âlet, barometre.
mücessemat
(Tekili: Mücesseme) (Cisim. den) Katı nesneler, cisimler.
Geometrik cisimler. Üç boyutlu geometri cisimleri.
muhallefat
(Tekili: Muhallefe) Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler. Metrukât.
mühendis
(Çoğulu: Mühendisûn) Hendese bilen. Geometri bilen ve tatbik eden.
Hendeseci, geometrici.
mülga
İlga edilmiş. Kaldırılmış. Metruk ve lağvedilmiş şey. Terkedilmiş.
müsellesat / مثلثات
Trigonometri.
(Arapça)
mütenazır / mütenâzır / متناظر
(Nazar. dan) Tenazür eden, birbirinin karşısında bulunan. Simetrik olan.
Simetrik.
Birbirine bakan.
(Arapça)
Simetrik.
(Arapça)
mütenazıran
Bakışık olarak, simetrik tarzda.
refiz
(Rafz. dan) Atılmış, bırakılmış, terkedilmiş. Metruk.
riyaziyat
Matematik ilmi, hesap-hendese ilmi. Aritmetik-geometri.
rub'-ı daire / rub'-ı dâire
Namaz vakitlerinin hesaplanmasında, yükseklik ölçülmesinde ve bâzı trigonometrik hesapların yapılmasında kullanılan el âleti. Bâzı geometrik şekillerden ibâret olup, dörtte bir dâire şeklinde tahta üzerine şekiller işlendiği için buna Rub'-ı dâire ta htası da denilmiştir.
rubu'
(Tekili: Rub') Dörtte birler.
Metrenin kabulünden evvel ipekli, yünlü, basma ve emsali kumaş, bez ve sairenin ölçülmesinde kullanılan çarşı arşınının kesirlerinden birinin adıdır.
seferi / seferî
Seferde olan, misâfir, yolcu. Bulunduğu şehirden veya köyden gideceği yolun iki veya bir kenârındaki evlerin dışına çıkarken, senenin kısa günlerinde, insan veya deve yürüyüşü ile, son evden îtibâren üç günde gidilecek yere (Hanefî mezhebinde 104 kil ometre) gitmeye niyyet eden kimse.
sütre
Namaz kılarken imâmın veya yalnız kılanın sol kaşı hizâsında, önüne diktiği yarım metreden uzun çubuk. Çubuğu dikmeyip, secde yerinden kıbleye doğru uzatmak veya çizgi çizmekle de olur.
taif
Etrafını dolaşarak ziyaret eden. Tavaf eden. Dolaşan.
Hicaz'da Mekke-i Mükerreme'nin yüz kilometre güneydoğusunda, Gazva Dağı'nın güney eteklerinde ve bir takım tepelerin batı eteklerinde olarak 1882 metrelik yükseklikte bir şehirdir. Peygamber (A.S.M.) hicretin sekizinci yılında Hun
tenazur / tenâzur / تناظر
Birbirine karşı olmak. Simetri hâli.
Bakışmak. Bir iş hususunda birbirine bakmak.
Bakışma, simetri.
Bakışma, bıkışım, simetri.
(Arapça)
tenazuri / tenazurî / tenâzurî / تناظری
Simetrik.
Bakışık, simetrik.
(Arapça)
üstükus
(Çoğulu: Üstükusât) Cevher, madde, asıl.
Geometri.
vahid-i i'tibari / vâhid-i i'tibarî
Hakikatta olmayıp varlığı farazî olarak kabul edilen bir şey. Varlığına itibar edilen şey. (Ağırlık için kilo, uzunluk için metre bir vâhid-i itibarîdir.)
vahid-i kıyasi / vâhid-i kıyasî
Bir şeyin miktarını ve sair hususiyetlerini ölçmek için kendi cinsinden değişmez olarak tayin edilen parça veya miktar. Meselâ: Uzunluğun "vâhid-i kıyasîsi" metredir. Hava tazyiklerinin ve sıcaklıklarınınki de derecedir.
vahidikıyasi / vâhidikıyâsî
Birim, "metre" gibi.
vezn-i mahsus
Özgül ağırlık. Bir cismin bir santimetre küp hacmindeki parçasının ağırlığı.
Edb: Nazmın veya kelimenin belli kalıplarından her biri. Nazmın ahenk ölçüsü.
zahiri ilimler / zâhirî ilimler
Okuyarak, çalışarak ve araştırarak elde edilen, öğrenilen ilimler. Kelâm, tefsîr, fıkıh gibi din bilgileriyle; mantık, matematik, fizik, kimyâ, biyoloji, geometri gibi fen bilgileri.
zıra'
Arşın, el kol uzunluğu, yaklaşık bir metrelik uzunluk ölçüsü.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
zat-ı ali
remel
eşref-i mahlukat
simin
Taam
hazane
kabil-i kıyas
hemdem
Dilin
mute
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Metr
Pıy
Beyaz
Çeviri
Huzur
organ
AŞAMA
Cevap
pek kıymetli
Tahsis etmek