Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Mesle
ifadesini içeren
131
kelime bulundu...
ahlaf / ahlâf
Halefler; meslek, san'at, ilim gibi benzer şeylerde, sonra gelenler.
aktivizm
Hakikatin, düşüncede kalmasından ziyade, hayat ve fiile intikalini ve bütün ilimlerin, cemiyetin gelişmesine hizmet etmesini isteyen ve böylece iradenin faaliyet ve tesirliliğini açıklayan felsefî bir meslek.
alevi / alevî
Hazreti Ali sevgisini meslek kabul eden.
argo
Bir meslek veya topluluk sınıfı arasında kullanılan özel söz.
(Fransızca)
Mc: Serserilerin ve külhanbeylerin kullandığı söz veya deyim.
(Fransızca)
arif-i münevver / ârif-i münevver
Nurlanmış ve mesleğinin mütehassısı olmuş ve aklı ile beraber kalbi de nurlanmış âlim. Arif-i Billâh.
asfiya
Sâfiyet, takvâ ve kemâlât sâhibi ve Peygambere (A.S.M.) vâris olup, onun meslek ve gayelerini ihyaya ve tatbike çalışan muhakkik zatlar.
ashab / ashâb
(Tekili: Eshâb) (Sahib) Arkadaş olanlar. Sahip olanlar, kullanma yetkisine sahip kişiler.
Halk, ahali.
Sahabeler, yani Peygamberimiz Hz. Muhammed'i (A.S.M.) görmüş ve mü'min olarak ona ve onun mesleğine bağlı kalmış olan zatlar. Bu kişiler, insanlık, doğruluk ve her türlü faz
bezirgan / bezirgân
Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse, tüccar.
bukalemun
Bulunduğu yerin rengine giren, fare büyüklüğünde, böcek yiyen bir hayvan.
(Farsça)
Mc: Sık sık fikir ve kanaat veya meslek değiştiren.
(Farsça)
cevaz
Müsaadeli. Ruhsat, izin. Câiz olma.
Yol, tarik ve meslek.
dalalet-pişe / dalâlet-pîşe
Sapıklığı ve inançsızlığı meslek edinmiş.
der tarik-ı acz-mendi / der tarîk-ı acz-mendi
Âcizliği kendine meslek edinenin gittiği yol.
ehl-i fen ve felsefe
Fen ve felsefe ilimlerini meslek edinenler.
ehl-i ihtisas
İhtisas sahibi olan kimseler. Bu kişiler yalnız kendi meslekleriyle uğraşırlar, çeşitli meslek ve meselelerle fikirlerini dağıtmazlar.
ehl-i ilhad
Doğru meslek ve dinden, Hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapan, imansızlar, dinsizler.
(Farsça)
ehl-i tarikat ve hakikat
Tarikata mensup olanlar ve hakikat mesleğinde olanlar.
ekol
Bir fikir üzerine kurulu okul, meslek.
(Ecole) Fikir üzerinde işleyen bir nevi mekteb.
(Fransızca)
Bir üstadın talebeleri. Bir üstadın mesleği, tarzı.
(Fransızca)
esas-ı meslek
Bir meslek ve metodun üzerine bina edildiği temel.
eslaf / eslâf
Selefler; meslek, san'at, ilim gibi benzer şeylerde önce gelenler.
etrika
(Tekili: Tarik) Tarikler, yollar, caddeler.
Sebepler, vesileler, vasıtalar.
Maişeti te'min etmek için tutulan meslekler, geçinmek için yapılan işler.
felsefe
Yunanca (Philosophos)dan Arapçalaşmış. Feylesofların mesleği.
İlm-i hikmet.
Maddeyi, hayatı ve bunların çeşitli tezâhürlerini, sebeblerini, ilk unsurları ve gaye cihetinden inceleyen fikri çalışma ve bu çalışmaların neticelerini toplayan ilim.
Herkesin hususi fikri. M
gaiyye
Bir şeyin sebeb ve neticesini ileri süren felsefe mesleği.
Maksad ve gayeye âit. Son ile alâkalı. Gaye, maksad ve neticeye mensup ve müteallik. (Fr.: Finalizm)
halef
Bir meslek veya konumda öncekilerin yerine geçenler.
hallac-ı mansur
Asıl adı Hüseyin olan bu zat, tasavvuf mesleğinde meşhurdur. Manevi istiğrak hallerinde hissettiklerini, şeriata zâhiren zıd düşen ifadelerle söylediği için, Hicri 306 senesinde idam edilmiştir.
harif / harîf / حریف
(Hırfet. den) Meslekdaş, san'at arkadaşı. Teklifsiz dost.
Herif, âdi insan.
Rakip.
(Arapça)
Meslektaş.
(Arapça)
hasr-ı fikir
Bir şeye bütün fikrini vermek ve başka şeyle meşgul olmamak tarzı ve düsturu ile o şeyde veya meslekte mütehassıs ve muvaffak olmaya çalışmak. Bütün fikri çalışmayı bir şey üzerinde toplamak.
hasr-ı nazar
Sadece bir şeye bakıp dikkat etmek.
Yalnız bir mevzu veya meslek üzerinde çalışıp onda mütehassıs ve muvaffak olmaya çalışmak.
havayic-i asliyye / havâyic-i asliyye
İhtiyaç eşyâları. Temel ihtiyâçlar. Bir kimsenin yiyecek giyecek ve ev gibi ihtiyaç duyduğu lüzumlu maddeler ve evde kullanılan eşyâ ve âletler, hizmetçiler, binecek vâsıtası, meslek kitapları (din kitapları) ve ödeyeceği borçları.
hayaliyyun mezhebi
Aslı olmayan ve hayalde tasavvur edilen şeyleri, gerçek olduğunu vehm edenlerin mesleği.
hem-kün
Aynı cins işte çalışan, işleri ve meslekleri aynı olan. Meslekdâş.
(Farsça)
hemkar / hemkâr / همكار
Meslektaş.
(Farsça)
hıbazet
Ekmek yapma mesleği, ekmekçilik.
hicabet
Kapıcılık. Perdecilik.
Teşrifatçılık, mabeyncilerin mesleği. Saray memurluğu.
Ortaçağ islâm devletlerinde vezirlik.
Kâbe perdeciliği.
hicir
Başkalarından üstün ve faziletli olan. Bir kimsenin sireti ve mesleği. Huy, âdet, tabiat.
hiref / حرف
(Tekili: Hirfet) Meslekler, san'atlar.
Meslekler.
(Arapça)
hirfet / حرفت
(Çoğulu: Hiref) Meslek, san'at.
Sanat, meslek.
Meslek.
(Arapça)
hokkabaz
Elçabukluğu ile birtakım şaşırtıcı oyunlar göstermeyi kendine meslek edinmiş kişi.
Mc: Başkalarını aldatarak yalan ve hile ile iş çeviren kimse.
hükema-i işrakiyyun / hükemâ-i işrakiyyun
İşrakiyye mesleğindeki feylesoflar.
hukukçu
Hukuk mütehassısı. Hukuku meslek edinen kimse. Avukat, müdde-i umumi "savcı" ve hâkim.
hurufiye
Fazlullah-ı Hurufi adında birinin kurduğu bâtıl bir meslektir. Harflerden kendilerince manalar çıkarıp, dine aykırı iddiaları olan bir dalâlet fırkasıdır.
hüsn-ü tedbir
İyi düşünülerek tutulan yol. Tefekkür ile tasmim etmek, ihtiyar olunacak meslek ve harekete karar vermek.
Bir kimseden bir haberi nakil ve rivâyet eylemek.
Bir şeye iyi muvaffak olmak için o işe muvafık ve hesaplı hareket etmek.
ihtilaf-ı meslek / ihtilâf-ı meslek
Mesleklerin farklılığı.
ihtisas
(Husus. dan) Kendine mahsus kılmak. Bir kimsenin dünyevi veya uhrevi, Kur'âni, İslâmi, imâni bir mesleğe, fen veya san'ata hasr-ı mesâi etmesi; yalnız onunla meşgul olması.
Gr: Mütekellim veya muhatab zamiri olan mübtedanın haberinin hükmünü bir isme âit (mahsus) kılma. Bu isim zamir
iktina'
Yığma, biriktirme.
Çalışarak kazanma.
Meslek edinme.
Tuzak kurup avlanma.
İmsak etme.
Sermâye verme.
ilmiye
Fıkıh ve şeriat ilimleri, iman ve Kur'an hakikatları ve tahkiki iman dersleri ile iştigal eden zatların mensub oldukları yol. Alimlerin mesleği.
intisab / intisâb
Mensûb olma, bağlanma. Bir işe, bir mesleğe girme. Bir mürşîd-i kâmile (rehbere) bağlanma, talebe olma.
islak
(Silk. den) Düzenleme, sıraya koyma.
Yola getirme.
Diziye geçirme.
Mesleğe sokma, sokulma.
isr
Alâmet. Nişane.
Ayak izi.
Yol. Meslek.
Başlamak ve azimet etmek.
işrakiyye
İşrakiyyunların bâtıl ve hurafe mesleği.
ıstılah
Tabir, deyim. Belirli bir topluluğun, bir lafzı lügat mânasından çıkararak başka bir mânada kullanmaları.
Bir ilim veya mesleğe âid kelime. Terim. Erbab-ı ilim arasındaki ve herkesin anlamadığı kelime.
Muvafakat. Uygunluk. Barışmak. İttifak.
kabul-i adem
Kalben ademi kabul etmektir. Hakkı inkâr etmek, hatalı bir hüküm ve itikattır. Hak mesleği kabul etmeyip indi ve şahsi görüşünü ileri sürerek başka bir yolda gitmektir, bir iltizamdır. İmânın zıddına şahsi görüşüne tâbi olmak, bâtılı kabul etmektir.
kariyer
Bir insanın kendisini hasretmiş olduğu meslek.
(Fransızca)
Bir meslekte alınan merhalelerin bütünü.
(Fransızca)
karv
Ağaç kadeh.
Köpek yalağı.
Hurma ağacının kökü.
Uzun havuz.
Hayanın derisi inip büyümek.
Kast.
Etraflıca araştırmak, tetebbu.
Bir kimsenin mesleğine girmek, onun yoluna süluk etmek.
kazasker
İlmiye mesleğinin en yüksek mertebelerinden biri. Lügat mânası asker kadısı, ordu kadısı demektir. Osmanlılarda Kazaskerliğin ihdası Sultan I.Murat zamanındadır. İlk Kazasker de "Çandarlı Kara Halil"dir.
komiser
Emniyet teşkilâtının meslek dereceleri içinde yer alan ve en az lise tahsilini yapmış, polis enstitüsünün orta ve yüksek kısmını tamamlamış üniformalı veya sivil memur.
(Fransızca)
künye
Bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğumu, mesleği gibi özelliklerini gösteren kayıt.
kutb
(Kutub) Dünyanın şimâl veya cenub uçları. (Güney ve kuzey taraflarının son kısımları.)
Elektrik cereyânını meydana getiren veya mıknatısın uçlarından her biri.
Dini bir meslek veya grubun başı. Bir çok müslümanların kendisine bağlandıkları azim ve büyük evliyaullahtan zamanın
maak
Meslek, mezheb.
Sığınacak yer.
maddiyunluk
Maddiyunların mesleği. Maddecilik. Hiçbir müsbet delile dayanmıyan ve sadece maddeye istinad eden ve ruhâniyatı ve mâneviyatı inkâr edenlerin bâtıl akideleri.
mahrec
Çıkacak yer.
Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer.
Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı. (Payda)
Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire. (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir.)
Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye v
materyalizm
Maneviyatı ve Allah'ı inkâr eden maddiyyunların mesleği.
(Fransızca)
medaric
(Tekili: Medrec ve Medrece) Merdivenler.
Meslekler, yollar.
medrec
(Çoğulu: Medâric) Basamaklı yol. Merdiven.
Meslek.
Tarikat.
Dar yol. Dağ yolu.
menahic-i hükema / menahic-i hükemâ
Hakîmlerin, ilm-i kelâm âlimlerinin meslekleri ve gittikleri mânevi yollar.
menasim
(Tekili: Mensim) Yollar, tarikler, meslekler.
Alâmetler, izler, eserler, nişânlar.
mesalik / mesâlik
(Tekili: Meslek) Meslekler. Tutulan yollar. Süluk edilen yollar.
Meslekler, tutulan yollar.
Meslekler, ekoller, yollar.
mesalik-i fukaha / mesalik-i fukahâ
Fıkıh âlimlerinin meslekleri, tuttukları yollar.
mesalik-i fukeha / mesâlik-i fukehâ
Fıkıhçıların, İslâm hukuku âlimlerinin meslekleri, metot ve yolları.
meşlah
Meşlehe. Maşlah. Altı üstü bir olan ve kol yerine yarıkları bulunan bir çeşit elbise.
meslek / مسلك
Yol, tarz.
(Arapça)
Sistem.
(Arapça)
Uğraşı, meslek.
(Arapça)
meslek-i acz
Aczini Allah'a bildirme mesleği, yolu.
meslek-i ali / meslek-i âli
Yüce meslek.
meslek-i askeriye
Askerlik mesleği.
meslek-i batıla / meslek-i bâtıla
Bâtıl ve haktan uzak yol, yanlış meslek.
meslek-i dalalet / meslek-i dalâlet
Dalâlet yolu, sapıklık mesleği.
meslek-i ehl-i sünnet
Hz. Muhammed'in sünnetine uyan, onun yolundan giden Müslümanların mesleği, takip ettikleri yol.
meslek-i esas
Esas mesleği.
meslek-i felsefe
Felsefe mesleği, yolu.
meslek-i hakiki / meslek-i hakikî
Gerçek meslek, yol ve metot.
meslek-i hayat
Hayat mesleği, prensibi.
meslek-i ilmiye
İlim mesleği.
meslek-i müteassife
Sapık, azgın meslek.
Sapık meslek.
meslek-i nurani / meslek-i nuranî
Nurlu meslek, metod.
meslek-i sakim / meslek-i sakîm
Hasta meslek, hastalıklı yol.
meslek-i şirk
Şirk mesleği, yolu.
meslek-i tefekkür
Tefekkür mesleği, yolu.
meslek-i tevafukiye
Tevafuku, bilgi kaynağı olarak kabul eden meslek, yöntem.
meslek-i uhuvvet / مَسْلَكِ اُخُوَّتْ
Kardeşlik mesleği.
Kardeşlik mesleği.
meslek-i zındıka
Dinsizlik mesleği.
mesleki / meslekî
(Meslekiyye) Meslekle alâkalı. Mesleğe ait.
meşreb / مَشْرَبْ
Meslek, yol.
mezheb
Yol. Gidilen yol. Tutulan çığır.
Dinin esaslarında ve esas temel mes'elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes'eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları. Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri. Füruatta Hanefi ve
minhac / minhâc
Meslek. Yol. Açık ve belli yol.
(Farsça)
Büyük ve işlek cadde.
(Farsça)
Yol, meslek.
Yol, meslek, metod.
mu'teberan
(Tekili: Mu'teber) Şerefli, haysiyetli ve itibarlı kimseler.
Bir yerin, bir mesleğin veya bir sınıfın ileri gelenleri. Hükmü geçip, inanılır olanlar.
mücterin / mücterîn
Mesleğinde mâhir ve tecrübeli olan.
mültemesat / mültemesât
(Tekili: Mültemes) Kayırılanlar, mültemesler, iltimaslılar.
mümaşat
Birlikte hoş geçinmek.
Bir maslahat yolunu takib etmek.
Meslek işlerinde tesviye, tervic ve idare etmek.
Karışmamak.
Başkalarının zarar vermeyen fikirlerine uyarcasına hareket etmek ve sulh u salâh üzere durmak. Uygunluk.
münselik
(Silk. den) Bir yola girip orada giden. Bir tarikata girmiş. Bir meslek tutmuş.
müşagabe
Demegoji; tartışma ve eleştiriyi meslek kabul edenlerin yolu.
müstenhic
Birinin mesleğine giren.
mütehassıs
Bir işin hakikatını, içyüzünü çok iyi bilen. Bir meslekte mahir olan.
Has ve mahsus olan.
İhtisas sâhibi, uzman. Bir işin hakîkatini, iç yüzünü çok iyi bilen, bir ilim dalında veya meslekte mâhir olan.
pir / pîr
Yaşlı, ihtiyar.
(Farsça)
Reis.
(Farsça)
Bir tarikatın kurucusu.
(Farsça)
Herhangi bir meslek ve san'atın başlatıcısı, te'sis edicisi.
(Farsça)
Reis; herhangi bir meslek veya sanatın kurucusu, başlatıcısı.
pişdar
Öncü. Harpte ileriden düşmana gönderilen askerler.
(Farsça)
Önde giden. Önayak olan.
(Farsça)
San'at, meslek.
(Farsça)
Kumandan.
(Farsça)
Mc: Yüzsüz. Yüzsüzlükle iş beceren.
(Farsça)
pişe / pîşe / پيشه
İş, kâr. Meşguliyet.
(Farsça)
Alışkanlık, huy, âdet.
(Farsça)
Meslek, san'at.
(Farsça)
"Huy edinmiş, alışmış" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hasenât-pişe : İyi şeyleri âdet edinmiş olan.
(Farsça)
Meslek.
(Farsça)
Sanat.
(Farsça)
Huy.
(Farsça)
pişegan / pişegân
(Tekili: Pişe) Meslekler, san'atlar. İşler.
(Farsça)
Huylar, âdetler, tabiatlar.
(Farsça)
pişekar / pîşekâr / پيشه كار
Sanatçı.
(Farsça)
Meslek sahibi.
(Farsça)
Ortaoyununda oyunu başlatan sanatçı.
(Farsça)
rah
(Reh) Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
(Farsça)
sahir-pişe
Sihirbazlığı meslek edinmiş olan.
(Farsça)
şakile
Yol. Tarik. Meslek.
Yaradılış. Tıynet. Seciye. Mizac. Bir kimsenin yaratılışının temel hususiyeti.
san'at
Zanaat, ustalık; bir şey hakkındaki yöntemlerin tamamı; meslek kurallarının tümü.
sebat
Yerinden oynamamak, dayanmak. Kararlı olmak.
Sözde durmak, ahde vefâ etmek. İman ve İslâmiyete hizmette, Allah'a ibadet ve taatta sâbit ve berkarar olmak.
Bir meslekte, meşru bir kanaatte veya bir fikirde kararlı bulunmak, sağlamlık göstermek.
şevakil
(Tekili: Şâkile) Tarikler, yollar. Mezhebler, tarikatlar, meslekler. Şâkileler.
şia
Şiiler, Hazreti Ali sevgisini meslek kabul edenler.
şiar / şiâr / شعار
Slogan.
(Arapça)
İşaret.
(Arapça)
Şiâr edinmek:
Slogan haline getirmek, meslek edinmek.
(Arapça)
silk / سلك
Dizi.
(Arapça)
İplik.
(Arapça)
Meslek.
(Arapça)
sırat-ı müstakim
En doğru yol, İslâmiyet yolu. Hak yolu. Allah'ın râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek.
siyer-i nebi
Mevzuu Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) hayatı, ahlâkı ve yaşayışı olan, O'nun gaye ve cihanı irşad eden mesleğinden bahseden kitap.
sofizm
Fls: Sofestaiye. Safsatacılık. Alemde hakikat olarak hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safâ ve şiir gibi şeylerle eğlenmeği tercih eden bâtıl bir meslek. İnâdiye, indiye ve Lâedriye "Septizm" adlarıyla üç kısma ayrılırlar. (Mesail-i İlm-i Kelâm'dan)
(Fransızca)
sofu
Tasavvuf mesleğinde olan.
staj
Mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti altında yapılan çalışma.
(Fransızca)
ta'til
Çalışmağa ara vermek. Çalışmayı durdurmak. İzine başlamak.
Kesmek.
Muattal bırakmak.
Ziynetsiz etmek, süssüz yapmak.
Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
taraik
(Tekili: Tarikat) Tarikatlar, meslekler.
tarik / tarîk / طریق
Yol. Tarz, usûl.
Vâsıta. Meslek.
Bir maksada nâil olmak için icrâsı lâzım olan husus veya bu hususların hey'et-i mecmuası.
Yol. Meslek, tarz.
Yol.
(Arapça)
Yöntem.
(Arapça)
Meslek.
(Arapça)
Tarikat.
(Arapça)
tasavvuf
Dinin ruhsal hayatla ilgili yönünü konu edinen bilim veya meslek.
tatil
Çalışmaya ara vermek, izine başlamak, kesmek, Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
tebayün-i mesalik
Mesleklerin farklılığı.
tezkere
(Tezkire) Pusula.
Herhangi bir iş için izin verildiğini bildirmek üzere alınan resmî vesika.
Bazı meslek sahipleri için yazılan, o şahsın şahsî ve meslekî durumu hakkında bilgi. Biyografi.
turuk
(Tekili: Tarîk) Yollar, tarikler. Meslekler. Usuller.
Aygırlanmak.
velayet-i kübra
Büyük velilik. Akrebiyet-i İlâhiyenin inkişafına bakan ve veraset-i nübüvvetten gelen gayet kısa, fakat yüksek olan ve tarikat berzahına uğramadan zâhirden hakikata geçen velilik mesleği. (Sahabeler gibi)
verze
Meslek, san'at, iş.
(Farsça)
vetair
(Tekili: Vetire) Meslekler, yollar.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mütebasbıs
muhadenet
Tirak
gadd
tenzil
Me'ser
süfliyet
fey-i zeval
şahsiyet
Kidem
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Mesle
künh
Subuti
Daril
Biyografi
namaz kılma
şahsiyet
kolay
Pişiva
gülmek