Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Mahal
ifadesini içeren
65
kelime bulundu...
ahşa'
(Tekili: Haşâ) Vücuttaki bağırsak, ciğer gibi organlar.
Mahaller, bölgeler, cihetler.
aktar
(Tekili: Kutr) Kuturlar. Çaplar. Dâirenin merkezinden geçen doğru hatlar.
Her taraf.
Güzel kokulu yağlar vesaire satan adam. Güzel kokular tâciri.
Ecza, ilâç satan adam.
Mahalle aralarında bazı baharatla iğne, iplik vesaire satan satıcı.
amaç-gah / âmâç-gâh
Nişan atılan yer, nişan yeri. Hedef mahalli.
(Farsça)
arazi-i mevat / arazi-i mevât
Huk: Hiç kimse tarafından kullanılmayan ve halka verilmeyen, meskun mahallerden biraz uzakta bulunan taşlık ve kıraç arazi.
İşlenmemiş toprak.
aşık-ı didar-ı pak / âşık-ı didâr-ı pâk
Temiz yüzün âşıkı.
Edb: Evvelce ordularda, kışlalarda, köy odalarında ve mahalle kahvelerinde gerek kendinin, gerek başkalarının sözlerini sazla dile getiren kimse; halk şâiri.
banliyö
Bir şehrin yakın çevresinde bulunan mahalle ve yerleşme yerleri.
(Fransızca)
beledi / beledî
(Beled. den) şehir veya kasaba ahalisinden olan, şehirli.
Şehir ve kasabaya ait.
Belediye İdaresine mensub.
Mahallî, yerli.
berzen
Sahra, çöl.
(Farsça)
Sokak, cadde. Mahalle. Köşebaşı.
(Farsça)
cihet
(Çoğulu: Cihât) Yan, yön, taraf.
Sebeb, mucib.
Vesile, bahane.
Evkafça olan vazife, maaş.
Yer, mahâl, semt.
daire
Resmi hükümet makamlarından her biri.
Yazıhane.
Büyük bir idare adamının makamı.
Ev veya apartman katı.
Bir manevi te'sirin hükmü geçtiği mahal.
Sınır içi.
Büro, büyük ev, konak.
Çember, düz yuvarlak şekil.
Mat: Merkezden aynı u
ehali
(Tekili: Ehl) Bir memleket, şehir, kasaba köy veya semt veyahut da mahallede yerleşip oturanlar.
Avam, halk umum.
emkine
(Tekili: Mekân) Mekânlar, hâneler, evler, mahaller, mevkiler, yerler.
erdeb
Bir ağırlık ölçüsüdür. Arab ülkelerinde kullanılır. Miktarı, İstanbul kilesiyle dokuz kileyi karşıladığı gibi, kullanıldığı mahalle göre de değişir.
evbaş
Mahalle çapkını. Şahısların rezilleri.
Muhtelif yerlerden gelmiş, toplanmış bir cemaat, bir bölük.
ezan
Namaza dâvet ve vahdaniyet-i İlâhiyyeyi ve hakaik-ı İslâmiyyeyi âleme, kâinata ilân etmek için minare ve emsali mahallerde edilen nidâ. Kamet getirmek.
Bildirmek.
füsat
(Füstât) Kıl. Büyük çadır.
Kapıya asılan perde.
Cemaat.
Mısır'da bir mahallin adı.
hafız ahmed
Dereli Hâfız Ahmed Efendi olarak bilinir. Isparta'nın Dereli Mahallesinde ikamet ediyordu.
hane-i avarız
Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü. Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur. Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre ta
haric / hâric
Bir şeyin veya mahallin veya memleketin dışında kalan.
Ecnebi.
hazımlı
Mc: Tahammüllü, müsamahalı, tolerans sahibi.
heyamola
Eskiden ramazanlarda para toplamak gayesiyle mahalle çocukları tarafından teşkil edilen bir nevi dilenci alaylarında söylenen bir tâbirdir.
Eskiden gemiciler gemi demirini çekerken veyahut bir amele inşaatta ağır bir şey kaldırırken yahut da şahmerdanı yukarı çekerken kuvvetbirliğini
hırz-ı binefsihi / hırz-ı binefsihî
İçerisinde mal ve eşya saklamak için yapılmış, hazırlanmış ve içine izinsiz girilemiyen ev, dükkân, çadır, depo vs. gibi mahaller. (Kasa, sandık, dolap, çuval da bu hükümdedir.)
hiss-i sadis / hiss-i sâdis
Altıncı hiss, altıncı duygu. (Kalb ile vicdan, mahall-i iman. Hads ile ilham, delil-i iman. Bir hiss-i sâdis, tarik-ı iman. Fikr ile dimağ, bekçi-i iman) (Lemaat. dan)
iane-i cihadiye
Muharebe zamanında harbin icab ettirdiği fazla masrafları karşılamak ve yardım olmak için halktan alınan paralar. Miktarı, her mahallin iktidarı derecesine göre kaza ve liva üzerine merkezden tertib ve "tevzi defterleri"ne maktu' miktar olarak konulurdu. Bu çeşit vergi ve ianeler Tanzimat'tan sonra
ihlal
(Mahal. den) Yer değiştirmek. Vermek. Yerleştirmek.
Helâl kılmak.
ihram / ihrâm
Mîkât denilen mahalde (yerde) hacca veya umreye niyet ederek, peştemal gibi dikişsiz iki parça örtüyü giymek ve telbiye getirmek sûretiyle, daha önce mubah (serbest) olan bâzı şeyleri kendine haram kılmak yâni bunları yapmaktan sakınmak. İhrâmlı kims eye muhrim denir. İhrâm elbisesinin belden aşağı
imam
Öne geçmek.
Önde ve ileride olan. Delil ve rehber.
Cemaate namaz kıldıran.
İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan.
Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden.
Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı. Sultan. Hâkim.
islamilaisen sevrakume / islâmilaisen sevrakume
Müslüman mahallesi, Müslümanların oturduğu bölge, yer.
kalb
Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.
Gönül.
Herşeyin ortası.
Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme.
İmanın mahalli.
Fuâd, sıkt-ül ilim, tâbut-ül ilim, beyt-ül hikmet, via-i ilim de denilir. (Dâima değiştiği ve hareket halinde olduğu için kalb i
kasiyy
Soğuk gece.
Kas adı verilen mahâlde yapılan ibrişimli bir elbise.
katlgah / katlgâh
Öldürme yeri. Cinayet mahalli.
(Farsça)
kede
"Mahal, ev, yer" anlamına gelir ve birleşik isimler şeklinde kullanılır. Meselâ: Ateşkede, bütkede, meykede... gibi.
(Farsça)
kubh
Günah ve çirkin hareket. Kabahat. Suç.
Fık: Aklen ve şer'an müstehcen olup dünyada zemme, âhirette azaba ve itaba mahal olan şey.
kutr
Taraf. Canib.
Nahiye. Mahal. Arzın veya semânın bir ciheti.
Çap.
Bölük. Bölge.
Geo: Dairenin merkezinden geçip onu iki müsavi kısma bölen doğru parçası, çap.
kuy
Karye, mahalle, sokak.
(Farsça)
Yol. Semt.
(Farsça)
mahall / mahâll
(Tekili: Mahall) Yerler. Mekânlar.
mahall-i taalluk-u kudret / mahall-i taallûk-u kudret
Cenâb-ı Hakkın kudret sıfatının tecellî ettiği yer, mahal.
Cenâb-ı Hakkın kudret sıfatının tecellî ettiği yer, mahal.
mahall-i tevarüd
Vâsıl olunan yer.
Birisine yetişilen mahal.
mahalle
(Çoğulu: Mahallât) Şehir ve kasabaların bölündüğü parçalardan herbiri.
mahleb
(Çoğulu: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi.
masrif
Sarfetme, harcama mahalli.
(Sarf. dan) Sarfetme ve harcama mahalli.
matrah
(Çoğulu: Matârih) (Tarh. dan) Mahal, yer.
Tarh olunacak şey, tarh edilecek nesne.
Bir şey atılan yer.
meder
Tezek, toprak tezeği.
Çakıl. Kuru çamur. Kuru balçık.
Köy, mahalle.
mekan / mekân
(Kevn. den) Yer. Durulan yer. Ev, hane, mesken. Mahal.
Yer, mahal.
Ev, oturma yeri, konut.
mekanen / mekânen
Mahal ve yer bakımından.
menbit-i sual
Sorunun yeri, sorunun geldiği yer, mahal.
menhere
(Çoğulu: Menâhir) Mahalle arasındaki süprüntülük.
mevki' / mevkî'
Yer, mahâl, makam.
muhtar
İhtiyar eden. Seçilmiş olan.
Hareketinde serbest olan. İstediğini yapmakta serbest olan. Hür.
Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse.
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ism-i şerifi.
müsamahat
(Tekili: Müsamaha) (Semâhat. dan) Müsamahalar, göz yummalar, görmezden gelmeler, hoş görmeler. Aldırış etmemeler.
muttala
Çıkış, doğuş noktası; ıttıla olunacak mahal.
müz
Gr: Harf-i cer oldukları zaman (Fi: ) vazifesini görürler. Zarf veya isim olduklarında ismin başına gelirlerse kendileri mübteda, sonra gelen haber olur. Fiilin başına gelirlerse kendilerinden önceki bir fiilin mef'ulünfihi olarak mahallen mensub bulunurlar.
na-bemahal
Yerinde olmadan. Mahallinde olmayan.
(Farsça)
Münasebetsiz. Yersiz.
(Farsça)
nokta
(Nukta) Benek.
Durak, mevki. Mahâl.
Göze ârız olan leke.
Durak işareti.
Tek karakol, tek nöbetçi.
Yazıdaki durak işâreti.
Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil.
rehv
(Çoğulu: Rahâ) Yüksek mekân, yüksek yer.
Alçak, çukur yer, (içinde su toplanır)
Mahalle içinde, yağmur suyu ve çeşme suyu akan ark.
Üveyik kuşu.
Arası açılmış ve ayrılmış.
secavend
Kur'an-ı Kerim'de doğru okunması için yapılan işaretler.Kur'an-ı Azîmüşşan'ı okurken durularak nefes alınacak yerler, âyet sonları ile secavend mahalleridir.
(Farsça)
seg-i kuy
Sokak, mahalle köpeği.
semt / سمت
Taraf.
(Arapça)
Yöre.
(Arapça)
Mahalle.
(Arapça)
serkuy / serkûy / سركوی
Yol, sokak veya mahalle başı.
(Farsça)
Sokak başı, mahalle başı.
(Farsça)
sev'eteyn
Kadın ve erkeğin galiz yâni kaba avret mahalli, ön ve arka uzuvları; iki abdest bozma uzvu.
sırr
Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey.
Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife.
İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti. (Sırrını kimseye fâş etme sırrın fâş olur.Sen kendi sırrını saklayamazsanEl sana nasıl sırdâş olur.)
süveyda-ül kalb
(Sevâd-ül kalb, Sevdâ-ül kalb) Kalbin ortasında varlığı kabul edilen siyah nokta. Kalbdeki gizli günah. Buna Habbet-ül kalb, Esved-ül kalb de denir. Kalbdeki basiret mahalli diye bilinir. Eskiden bir kısım muhakkikler, kalbin mezkur mahalline; Mahall-i ulum-u diniyye demişler. Ekseriyyetle mahall-i
tavaf / tavâf
Kâbe-i muazzamanın etrâfında Hacer-i esvedin bulunduğu köşeden başlamak sûretiyle Kâbe sola alınarak yedi defâ dolaşmak. Tavâf edene tâif; Kâbe etrâfında tavâfa mahsûs mahalle (yere) metâf denir.
temaşagah / temaşagâh
Gam ve kederi defetmek için gezip seyredilecek yer. Eğlence mahalli.
(Farsça)
tesamuhat
(Tekili: Tesâmuh) Hoş görmeler, müsâmahalar.
Dikkatsiz ve kayıtsız davranmalar.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
الصاق
heyecan
neciy
imamet-i sugra
Inkiyat
serfüru
riyaz
have
Zârr
meşrutiyetperver
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Mahal
muharric
Dil yarasi
güzel göz
Belile
meyda
Sevinç
vasitas
gu
Tanımlama