REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te MUZTAR ifadesini içeren 25 kelime bulundu...

ani

  • (Çoğulu: Anat-Unât) Mütevazi, alçak gönüllü.
  • Köle
  • Meşgul.
  • Iztırab çeken. Muztarib.
  • İşçi.
  • Müfettiş.
  • Tahsildar. (Müennesi: Aniye)

aniz

  • Iztırablı, muztarib.

cenb

  • Yan taraf. Koltuk altının aşağısı.
  • Def'etmek, kovmak.
  • Müştak olmak.
  • Bir yere gitmek için bir yere inmek.
  • Birisinin sevdiğinden dolayı kararsız ve muztarib bulunmak.
  • Büyük ve çok olan.
  • Engin taraf.
  • Şetmetmek, söğmek.

cerec

  • Yüzüğün, parmağa geniş olması.
  • Taşlı, sert yer.
  • Muztarib. Iztırab ve acı çeken.

dacir

  • Gamkin ve gönlü dar kimse.
  • Bağırgan dişi deve.
  • Kederlenmek, hüzünlenmek muztarib olmak.

derhem

  • Karışık, karmakarışık. (Farsça)
  • Muztarib, sıkıntılı, ıztırab çeken. (Farsça)
  • İncinme. (Farsça)

effaf

  • Çok of! çeken. Sıkıntılı, muztarib ve kederli kimse. Elemli, gamlı, tasalı adam.

hiyac

  • Vuruşma, kıtal.
  • Müteheyyiç olmak. Muztarib olmak.
  • Otun kuruması.

idmag

  • Bir şeye muhtaç ve muztar eylemek.

ilca'

  • Mecbur etme. Zorlama. Muztar kılma.
  • Tefviz eyleme.

intizamın ilcaı

  • İntizamın zorlaması, mecbur etmesi, muztar kılması.

ir'ad

  • Tehdid etmek, korkutmak. Muztarib etmek.
  • Kılıç parlatmak.
  • Kadın yüzünü kendisi açmak.

irticac

  • Çalkanmak. Heyecana gelme.
  • Sarsıntı. Muztaribane hareket etmek.

keramet-i kevniye

  • Kudret-i Rabbaniyenin ihsanı ile letâfet kesbedip havada uçmak, uzun yolu kısa zamanda gitmek, bir mü'minin bir sıkıntısı hâlinde Cenab-ı Hakk'a dua edip ind-i İlâhîde makbul bir zâttan yardım istemekle, o zatın, izn-i İlâhi ile o muztar kimsenin imdadına yetişmesi, kale gibi muhkem bir yerde üzerin

mezl

  • Muztarib olmak, acı ve ıztırab çekmek.

münfail

  • İnfiâl eden. Te'sir ile harekete geçen.
  • Muztarib, kederli ve muğber olan. Bir şeyden canı sıkılan. Alınmış, gücenmiş.

muzdar

  • (Bak: Muztar)

müztar

  • (Bak: Muztar)

ra'de

  • Muztarib oluş, azablı ve sıkıntılı hâl. (Rı'de şeklinde de okunur)

rehl

  • Sülpük olmak. Kendini salıvermek.
  • Acı çekmek, muztarib olmak.
  • Çok uyumaktan yüzü şişip uyuşuk olmak.

teba'sus

  • Muztarib olmak, ıztırab çekmek. Acı çekmek.

teberrüm

  • Muztarib olmak, ıztırab ve acı çekmek.

telebbüt

  • Muztarib olmak, acı çekmek.
  • Dönmek.

vacife

  • Muztarib olan. Istırab çeken. Korkan.
  • Sallana sallana yürüyen.

vücub

  • Vâcib ve lâzım olmak.
  • Sâbit olmak.
  • Sukut ve vuku.
  • Sübut ve temekkün cihetiyle lâzım olmak. Bırakılması mümkün olmamak.
  • Güneşin batması.
  • Muztarib olmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın