REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te MURDA ifadesini içeren 61 kelime bulundu...

abkame

  • Anadolunun bazı doğu illerinde ve Bağdat'da yapılan, turşu veya salataya benzer bir çeşit yiyecek maddesi. (Farsça)
  • Ekşi hamurdan pişirilerek sirkeye konulan ve turşu olarak kullanılan bir gıda maddesi. (Farsça)

ahbes

  • Pek çok pis, daha murdar. En habis, berbad.

akzer

  • Necis ve murdar nesne.

bagşe

  • (Çoğulu: Buguş) Çisenti yağmurdan biraz fazlaca olan yağmur.

barani / bârânî

  • Çivit mavisi renginde, Osmanlılar zamanında Selânik'te dokunan bir cins çuha. Yeniçeri ve Acemi oğlanlarına aralık ve ocak (erbain) aylarında verilen yağmurluk bârâniden yapılırdı. Yağmurluk, yağmurdan muhafaza eden şey. (Farsça)
  • Yağmurla ilgili. (Farsça)

ca'cere

  • (Çoğulu: Ceâcir) Hamurdan çeşitli şekiller yapıp, pekmez içinde pişirip yerler.

cenabet / cenâbet / جنابت

  • Pis, murdar. (Arapça)
  • Cünüplük hali. (Arapça)

çirk

  • Kir, pas, pislik, murdarlık, necaset.
  • Yarada olan irin ve kan.

dendene

  • Mırıltı, homurdanma. Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla, yavaş yavaş söylenen söz. (Farsça)

denes

  • (Çoğulu: Ednâs) Kir, pas, pislik, murdarlık, necaset.

evsah

  • (Tekili: Vesah) Pislikler, murdarlıklar, kirler.

fazalat

  • Necasetler, kazuratlar, murdarlıklar, pislikler.

füsafis

  • Keneye benzer murdar kokulu bir böcek.
  • Tahta kurusu.

garran

  • Kükreyen, haykıran. Homurdanan. (Farsça)

gine / gîne

  • Leşten akan murdar sarı su.

gurran

  • Haykıran, gürleyen, homurdayan. (Farsça)

habais

  • (Tekili: Habise) Kötülükler. Murdar ve pis şeyler.

habaset

  • (Hubs) Murdarlık, pislik, kötülük.

habs

  • Murdar, pis. Çirkin.
  • Ayıp, günah.

hazef

  • Çamurdan yapılmış olup ateşte pişirilen şeyler. Çanak, çömlek.

hazefat-ı safile / hazefât-ı sâfile

  • Kıymetsiz şeyler; çamurdan, topraktan yapılmış kiremit, tuğla, çanak, çömlek gibi değersiz şeyler.

hıba

  • Yağmurdan korunmak için kurulan çadır. Tente.

ifsam

  • Hastanın ateşinin düşmesi.
  • Kesilip bitme, tükenme.
  • Yağmurdan sonra hava açılma.

igraz

  • Doldurmak.
  • Taze hamurdan ekmek yapıp misafire yedirme.

inticas

  • Bulaşma, murdar olma.

kalus

  • (Çoğulu: Kulus-Kalâyıs) Ayakları uzun genç deve.
  • Yüksek.
  • Murdarlıklar akan çay. Kirli ırmak.

kazaret

  • Murdarlık, necâset, pislik, pis olma hâli.

levs

  • Pislik, murdarlık. Kir.
  • Zor. Kuvvet.
  • Tam olmayan, zayıf beyyine.
  • Bir şeyi ağızda öte beri gevelemek.
  • Deprenmek.
  • Bulaştırmak ve karıştırmak. Bulaşıklık.
  • Cerâhet, yara.

levs-i fani / levs-i fâni

  • Gelip geçici murdarlık, pislik. Dünyanın fâni, faydasız eğlenceleri.

melekü'l-emtar

  • Yağmurdan sorumlu melek.

mincilab

  • Murdar su, pis su.

mücan

  • (Çoğulu: Meccân) Murdar, pis.

müncülab

  • Murdar su.

münecces

  • Pis, mülevves, kirli, murdar.

müstakzar

  • Kirli, pis, murdar.

mütelevvis

  • Pis, kirli, murdar, paslanan, kirlenen.
  • Karışmış, muhtelit.

na-pakan / na-pâkân

  • (Tekili: Nâpâk) Murdarlar, pisler.

na-paki / nâ-pâkî

  • Pislik, murdarlık. (Farsça)

naşire

  • (Çoğulu: Nevâşir) Kolu açan adale.
  • Kuruyup yağmurdan yeşeren ot.

navice

  • Murdar, pis, habis, mülevves. (Farsça)

necaset

  • Pislik, kazurat, murdarlık.

necaset-i hafife

  • Hanefî mezhebine göre pis olduğuna dair şer'î bir delil mevcud olan şeydir. Diğer bir tabire göre murdar olmadığı rivayet edilen şeydir. (Eti yenen hayvanların bevilleri gibi.) Bedenin veya elbisenin dörtte birinden az miktarı namaza mani olmaz.

neces

  • Murdarlık, pislik, necâset.

necis

  • Pis, necasetli, murdar.
  • Şifa bulmaz dert.

necs

  • (Neces) Pis ve murdar olan, habes. şer'an pis olup gözle görülen şey.
  • Dînen temiz olmayan, pis, murdar.
  • Pis, murdar olan, şer'an pis olup gözle görülen şey.

nuha'

  • Boyun kemiği içindeki murdar ilik.

padergil

  • (Pâ-der-gil) Ayağı çamurda. (Farsça)
  • Mc: Davranamaz. (Farsça)
  • Sıkıntıda. (Farsça)

pay-der-gil

  • Ayağı çamurda. (Farsça)
  • Sıkıntıda, dertte. (Farsça)
  • Mc: Davranamaz. (Farsça)

pelid

  • Pis, murdar. (Farsça)
  • Rezil ve alçak kimse. (Farsça)

rics

  • Dinin haram kıldığı şey. Günah, pislik, murdarlık.
  • Pis, murdar.

rimnak

  • Murdar, pis. (Farsça)
  • İrinli. (Farsça)

şayib

  • (Çoğulu: Şevâyib) Ayıp. Noksan.
  • Pis, murdar.
  • Saçı ve sakalı beyazlamış olan kimse.

segab

  • (Çoğulu: Sügbân) Kesmek.
  • Dere içinde yağmurdan biriken su.
  • İyi ve tatlı su.

siccil

  • Kumlu çamurun taşlaşmış hâli. Kumlu çamurdan terekküb ve tahaccür etmiş taş.
  • Ateşte pişerek taş gibi olmuş tuğla.

suzer

  • (Çoğulu: Suzerât) Necis, pis, murdar.

tecyif

  • Korkma, korkutulma.
  • Vurmak.
  • Murdar etmek, pisletmek.

televvüs

  • Kirlenmek. Pislenmek. Bulaşıp murdar olmak.

tencis

  • (Necâset. den) Pisleme, murdarlaştırma, pis etme.

tevsih

  • (Vesah. dan) Kirletme, murdarlama, pisletme.
  • Paslandırma.

üsun

  • Suyun tad ve renginin değişmesi.
  • Bir kimse kuyuya girdiğinde buharından veya murdar kokulardan dolayı aklının gitmesi.

vesah

  • (Çoğulu: Evsâh) Kir, pas.
  • Murdarlık, pislik.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın