Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Lezzet
ifadesini içeren
181
kelime bulundu...
ab-ı leziz / âb-ı leziz
Lezzetli su.
aramgah-ı lezzet / ârâmgâh-ı lezzet
Dinlenip lezzet alınan yer.
ayn-ı lezzet
Lezzetin tâ kendisi.
ayn-ı lezzet-i sefihane / ayn-ı lezzet-i sefihâne
Yasak zevk ve eğlencelerde bulunan lezzetin kendisi.
baht
Kader. Tâli. Uğur. Alın yazısı. Kısmet. İkbal.
(Farsça)
Saadet. Lezzet.
(Farsça)
bi-nemek / bî-nemek
Lezzetsiz, tatsız, tuzsuz.
(Farsça)
bimeze / bîmeze / بى مزه
Lezzetsiz, tatsız.
(Farsça)
çaşni
Çeşni, lezzet, tad. Yemeğin tadına bakmak için ağza alınan miktar, tadımlık.
çeşiden
Lezzetine bakmak. Tadmak.
(Farsça)
cihet-i lezzet / جِهَتِ لَذَّتْ
Lezzet veren taraf.
Lezzet yönü.
cilve-i lezzet
Lezzet veren tecelli, lezzetin bir yansıması.
dai
Dua eden, duacı.
Sebep.
Davet eden. Muktazi. (Meselâ: Yemek yemek, iştihadan gelen bir lezzet, bir iştiyaktır. Onu yemeğe sevk eder. Buna dai denir.) Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) bir ismi de daidir.
Çağıran. Müezzin.
dar-ı lezzet / dâr-ı lezzet
Gerçek ve daimî lezzet yeri olan Cennet.
dar-ı lezzet ve saadet / dâr-ı lezzet ve saadet
Lezzet ve mutluluk yeri.
dirz
(Çoğulu: Duruz) Dünya nimetleri.
Lezzet.
dünyayı terketmek / dünyâyı terketmek
Bütün haram olan şeyler ile berâber, mübâhları da, yâni günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmak.
Harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mübâhları kullanmak.
efvah
Menfezler, ağızlar, delikler.
Mc: Yemeğe lezzet için konan baharat.
ehl-i sekir
Tasavvuf yoluyla mânevî âlemleri temaşa edip aldıkları ruhî lezzetle kendinden geçenler.
ehl-i zevk
Zevklenenler, lezzet alanlar.
Tas: Cenab-ı Hakk'a yakınlıkla, kurbiyetle veya uyanık kalble iman ve Kur'an hakikatlarından zevk alanlar.
elezz
(Leziz. den) Çok lezzetli, en leziz.
elezz-i et'ime
Yemeklerin en lezzetli olanı.
enkal
İşkence âletleri. Bukağılar, kayıt ve kelepçeler.
Nefsin cismani alâkalara ve bedeni lezzetlere bağlanıp kalması.
enva-ı lezaiz / envâ-ı lezâiz
Lezzet çeşitleri.
enva-ı lezaiz ve kemalat / envâ-ı lezâiz ve kemâlât
Lezzetlerin ve mükemmelliklerin çeşitleri.
et'ime-i lezize
Lezzetli yiyecekler.
Lezzetli yemekler.
etraf
(Tekili: Türfe) Nazik ve zarif şeyler.
Lezzetli taamlar, güzel yemekler.
eyyühe'n-nefs
Ey zevk, lezzet ve eğlenceye düşkün nefis!.
ezvak / ezvâk
Zevkler, lezzetler.
ezvak-ı hayat / ezvâk-ı hayat
Hayatın lezzetleri, zevkleri.
ezvak-ı imaniye / ezvâk-ı imaniye
İmanın verdiği zevk ve mânevî lezzetler.
ezvak-ı mütenevvia / ezvâk-ı mütenevvia
Çeşit çeşit zevkler, lezzetler.
ezvak-ı namütenahiye / ezvâk-ı nâmütenâhiye
Bitmez tükenmez zevkler, sonu gelmez lezzetler.
gaddar telezzüzü
Çok acımasız davranın kişinin lezzet alması.
gafa
Her şeyin kemi ve yaramazı.
Toza benzer bir âfet. (Hurma koruğunun üstüne gelip olgunluktan men'eder ve lezzetini bozar.)
hadim-ül lezzat / hâdim-ül lezzat
Lezzetleri mahveden, yıkan. (Ölüm)
hadimüllezzat / hâdimüllezzât
Lezzetleri bozan.
haz / حَظْ
Lezzet alma.
hazz-ı manevi / hazz-ı mânevî
Mânevî haz, lezzet.
hazz-ı nefis / حَظِّ نَفْسْ
Nefsin aldığı lezzet.
Nefsin lezzeti.
hazz-ı nefsani / hazz-ı nefsânî
Nefsin hoşuna giden zevk ve lezzet.
hazz-ı ruhi / hazz-ı ruhî
Ruhî haz, ruhsal lezzet.
hazzetmek
Hoşlanmak, zevk ve lezzet almak.
hevaperest / hevâperest
Sadece gayr-ı meşru lezzet ve hevesinin peşinde. Cenab-ı Hakk'ı, dinin emirlerini unutmuş, nefsine şiddetle muhabbet eden. Nefsine tapınır derecede Haktan gafil.
(Farsça)
Meşru olmayan lezzet ve heves peşinde olan.
heves ve heva / heves ve hevâ
Dünyadaki lezzet ve zevkleri isteyen his ve arzular.
hodbin
Başkasına hak tanımayıp, kendi lezzet ve menfaatını tâkib eden. Bencil. Enaniyetli. Kibirli.
(Farsça)
hodbini / hodbinî
Hodbinlik. Kendi menfaat ve lezzetini düşünmek.
(Farsça)
hurmet-i müsahere / hurmet-i müsâhere
Erkeğin herhangi bir kadın ile zinâ etmesi veya herhangi bir yerine unutarak ve yanılarak da olsa şehvetle (lezzet alarak) dokunması hâlinde, o kadının neseb (soy) ile ve süt ile olan anası ve kızları ile; kadının da o erkeğin oğlu ve babası ile evle nmesinin ebedî, sonsuz olarak haram, yasak olması
hüsn-ü taam
Yemeğin güzelliği, lezzet.
huzuzat
Zevkler, lezzetler.
illiyyin / illiyyîn
Yedinci kat gökte, arşın altında bulunan bir yer veya Cennet.
Mü'minlerin, öldükten sonra rûhlarının, nîmetler ve lezzetler içinde bulunduğu yer.
iltizaz / iltizâz / التذاذ
(Lezzet. den) Lezzet duyma, hoş ve lâtif bulma.
Lezzet alma.
(Arapça)
iltizazat
(Tekili: İltizaz) İltizazlar, lezzet duymalar.
istifade-i huzuzat
Hazlardan, lezzetlerden istifade.
istilzaz / istilzâz
Hoşa gitmek, lezzet almak.
Lezzet alma.
izaka
(Zevk. den) Tattırma veya tattırılma. Lezzet ve zevk hissettirme.
kafş
Yemekten lezzet alma, fazla yemek yemek.
Pabuç.
Cem'etmek, toplamak.
kam / kâm
İstek. Arzu. Maksad. Murad. Dilek. Lezzet.
(Farsça)
Ağzın üstü. Damak.
(Farsça)
Koyun, sığır ağılı.
(Farsça)
Ağaç kilit.
(Farsça)
Meram, arzu, istek, amel.
Lezzet, zevk.
kemal-i lezzet / kemâl-i lezzet
Eksiksiz lezzet.
kemal-i lezzetle / kemâl-i lezzetle
Tam bir lezzet olarak.
lezaiz / lezâiz / لذائذ
Lezzetler. Zevk duyulan, eğlendirici, hoşa giden şeyler.
Lezzetler.
Lezzetler.
(Arapça)
Lezzetler.
Lezzetler.
lezaiz-i bakiye / lezâiz-i bâkiye
Bâki, sonsuz lezzetler.
lezaiz-i cennet / lezâiz-i cennet
Cennet lezzetleri.
lezaiz-i cismaniye / lezâiz-i cismaniye
Vücudun hissettiği zevk ve lezzetler.
lezaiz-i dünyeviye / lezâiz-i dünyeviye
Dünyâ lezzetleri ve zevkleri.
Dünyaya ait lezzetler.
lezaiz-i ebediye
Sonsuz lezzetler.
lezaiz-i faniye / lezâiz-i fâniye
Gelip geçici zevkler, lezzetler.
lezaiz-i imaniye
İmandan gelen lezzetler.
lezaiz-i maneviye / lezâiz-i mâneviye
Manevi zevk ve lezzetler.
lezaiz-i mat'umat / lezâiz-i mat'umât
Yiyeceklerdeki lezzetler.
lezaiz-i maziye / lezaiz-i mâziye
Geçmişteki lezzetler.
lezaiz-i meşrua / lezâiz-i meşrûa
Meşru, helâl lezzetler.
lezaiz-i nameşru / lezâiz-i nâmeşru
Haram olan lezzetler.
lezaiz-i nameşrua / lezaiz-i nâmeşrua
İslâm'ın izin vermediği meşru ve helâl olmayan lezzetler.
leziz / lezîz / لذيذ / لذیذ / لَذ۪يذْ
(Lezize) Lezzetli. Tatlı, hoş. Tadı hoş ve güzel. (Lezzet umumidir, hâlavet ise hususidir.)
Lezzetli.
Lezzetli.
Lezzetli.
Lezzetli.
(Arapça)
Lezzetli.
lezizane / lezizâne / lezîzâne
Lezzet verici.
Lezzetlice.
lezz
Uyku, nevm.
Sözü güzel olan, tatlı konuşan kişi.
Tatlı, leziz, lezzetli.
lezzat / lezzât / لذات
(Tekili: Lezzet) Tatlılıklar. Lezzetler. Tadı hoş ve güzel olan şeyler.
Lezzetler, tatlar.
Lezzetler.
Lezzetler.
(Arapça)
Zevkler.
(Arapça)
lezzaz
Lezzetli, tatlı, leziz.
lezzet / لذت
Lezzet, tad.
(Arapça)
Zevk.
(Arapça)
lezzet ve zevk-i manevi / lezzet ve zevk-i mânevî
Mânevî lezzet ve zevk.
lezzet-i cüz'iye
Küçük ve az lezzet.
lezzet-i faniye
Geçici olan lezzet.
lezzet-i gayr-ı meşrua
Dinen helâl olmayan, yasaklanmış lezzet.
lezzet-i hayat
Hayatın lezzeti.
lezzet-i hayatiye
Hayatın zevk ve lezzeti.
lezzet-i hazıra
Şu anki lezzet, hemen elde edilen lezzet.
lezzet-i hizmet-i imaniye
İman hizmetindeki lezzet.
lezzet-i hürriyet
Hür olmanın verdiği lezzet.
lezzet-i ilm
İlmin lezzeti.
lezzet-i iman
İmandaki lezzet.
lezzet-i kafi / lezzet-i kâfi
Yeterli lezzet.
lezzet-i kudsiye
Kutsal lezzet.
lezzet-i ma'rifet / لَذَّتِ مَعْرِفَتْ
(Allah'ı) tanımanın lezzeti.
lezzet-i maddiye
Maddî lezzet.
lezzet-i maneviye / lezzet-i mâneviye
Mânevî lezzet.
lezzet-i marifet
İlim ve irfandaki lezzet.
lezzet-i menhus
Çirkin ve uğursuz bir lezzet.
lezzet-i menhuse / lezzet-i menhûse
Kötü, çirkin lezzet.
lezzet-i muhabbet
Sevgideki lezzet.
lezzet-i mukaddese
Her türlü noksanlıktan uzak lezzet.
lezzet-i nimet
Nimetin lezzeti.
lezzet-i nisbiye
İzafî, göreceli lezzet.
lezzet-i ömür
Yaşama lezzeti.
lezzet-i rahmet
Merhametteki lezzet.
lezzet-i ruhani / lezzet-i ruhanî / lezzet-i rûhâni / لَذَّتِ رُوحَانِيَه
Ruhun aldığı lezzet.
Ruha âit lezzet.
lezzet-i ruhaniye / lezzet-i ruhânîye
Ruhânî lezzet ve zevk, ruhun aldığı lezzet.
lezzet-i ruhiye
Ruhun lezzet alması.
lezzet-i saadet
Mutluluk lezzeti.
lezzet-i şefkat
Şefkatteki lezzet.
lezzet-i şeytaniye / لَذَّتِ شَيْطَانِيَه
Şeytanî lezzet ve zevk.
Şeytancasına bir lezzet.
lezzet-i sohbet
Sohbetin verdiği lezzet.
lezzet-i vücut
Varlıktaki lezzet.
lezzet-i zahiriye / lezzet-i zâhiriye
Dış görünüşteki lezzet.
lezzet-şinas
Tad alan, lezzet alan.
(Farsça)
lezzet-yab / lezzet-yâb
Lezzet bulan, tad bulan, lezzetlenen.
(Farsça)
lezzetperest
Maddî mânevi zevk ve lezzet peşinde koşan, zevk ve lezzete düşkün.
lizaz
(Tekili: Leziz) Lezzetli ve tatlı şeyler.
lühum-u lezize
Lezzetli etler.
lut
Tatlı yemekler. Lezzetli yiyecekler.
(Farsça)
Çıplak.
(Farsça)
ma-i leziz / mâ-i leziz
Lezzetli ve tatlı su.
maden-i lezzet
Lezzet kaynağı.
mayhoş
Biraz ekşice lezzetli tatlı.
(Farsça)
medar-ı ezvak
Zevklerin, lezzetlerin kaynağı.
medar-ı lezzet
Lezzet kaynağı.
melazz
(Tekili: Melzuz) Yalancı, kezzab. Leziz nesneler, lezzetli şeyler.
meni / menî
Yerinden şehvetli (lezzetli) veya şehvetsiz olarak kopup, ayrılıp, erkekten koyu beyaz, kadından akıcı sarı olarak gelen sıvı.
mızz
Yemeğin lezzetinden ağzını şapırdatmak.
muhabbet
Sevgi, sevme.
Sohbet. Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi. (Zıddı: Buğzetme ve adavettir.)
mültez
Kendisiyle rahatlama ve lezzet alma.
müşteheyat
Lezzetli şeyler. Nefsin hoşuna giden ve iştah için yenen şeyler.
müştehiyat / müştehiyât
Nefse hoş gelen lezzetli şeyler.
müştehiyat-ı nefsaniye
Nefsin hoşuna giden lezzetli şeyler.
müstelezz
(Çoğulu: Müstelezzât) (Lezzet. den) Lezzet alınmış, tadına varılmış.
müstelezzat / müstelezzât
(Tekili: Müstelezz) (Lezzet. den) Lezzet alınan şeyler.
müstelizz
(Lezzet. den) Lezzet alan, tadına varan, tad alan.
mütelezziz / مُتَلَذِّذْ
Lezzet aldığından hoşnud olan, lezzet duyan.
Lezzetlenen.
Lezzet duyan.
Lezzet alan.
mütelezziz eden
Lezzet veren.
mütelezziz olmak
Lezzet almak.
mütelezzizane / mütelezzizâne
Lezzet alarak.
Lezzet alarak.
Lezzet alarak, lezzet almak suretiyle.
(Farsça)
nefis ve heva berzahları
Nefis ve heva geçitleri, geçici lezzet ve arzu engelleri.
nefs-i tağut / nefs-i tâğut
Her türlü lezzetlerin kaynağı olan, insanı daima kötülüğe sevk eden, Allah'a iman ve kulluktan uzaklaştıran azgın duygu.
nemek
Tuz. Milh.
(Farsça)
Lezzet, tat.
(Farsça)
Bağlılık, hak.
(Farsça)
nemek-efşan
Tat veren. Lezzetlendiren.
(Farsça)
Tuz serpen.
(Farsça)
nemekin / nemekîn
Tuzlu, lezzetli, tadı yerinde.
(Farsça)
Tuzlu gözyaşı.
(Farsça)
nuşin
Lezzetli, tatlı.
(Farsça)
rahmaniyyet
Cenab-ı Hakk'ın Rahman oluşu. (Yâni: Gözümüzle görüyoruz, birisi var ki, bize zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleri ile doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış ve Rahmâniyetin yüz binlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş ve zemin içini rahimiyyet ve hakîmiyetin binlerle kıym
riyazat
Nefsi terbiye için az yiyip az uyuyarak dünya lezzetlerinden kurtulma.
riyazet
Nefsi kırma, dünya lezzetlerinden uzaklaşmaya çalışma.
sadda'
Suyu lezzetli olan örülmüş kuyu.
sehavet / sehâvet
Cömert olmak. Parayı, malı hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan, lezzet almak.
şehd-i şehadet
Şehadet balı; İlâhî hakikatleri bilmenin ve idrak etmenin dünyadaki lezzeti.
şehr-i bi-lezaiz / şehr-i bî-lezâiz
Zevksiz ve lezzetsiz şehir.
selsal
Hafif soğuk, tatlı ve lezzetli su.
süham
(Sühamî - Sühamiye) Lezzetli, sindirici, hoş içilecek şey.
Kuş yelekleri arasındaki yumuşak tüyler.
Yumuşak kumaş, elbise.
ta'm
Yeme. Tad. Lezzet. Zevk.
tasavvuf
Ahlâk ve kalb ilmi. Kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak. Kalbde îmânın vicdânileşmesi, yâni Ehl-i sünnet îtikâdının kalbde sağlamlaşması ve şüphe getirici te'sirlerle sarsılmaması, nefs-i emmâreden doğan tenbelliklerin ve sıkıntıl arın giderilip, ibâdetlerde kolaylık ve lezzet hâ
tasavvur-u zeval-i lezzet
Lezzetin sona ereceğini düşünme.
tecdid-i lezzet
Lezzeti yenileme, tazeleme.
tefih
Hakir, zelil.
Lezzeti olmayan.
telezzüz / تلذذ / تَلَذُّذْ
Lezzet alma, lezzetlenme.
Lezzet alma.
Lezzet alma.
Lezzet alma.
telezzüz eden
Lezzetlenen.
telezzüzat / telezzüzât
Lezzet almalar.
Lezzet almalar.
telh-nak
Lezzeti acı olan, lezzeti hoş olmayan.
(Farsça)
telziz
Lezzet verme. Tatlandırma. Lezzetlendirme.
Lezzetlenme.
Lezzetlendirme.
temattuk
Bir nesnenin lezzetinden ağzını şapırdatmak.
terk-i lezaiz / terk-i lezâiz
Lezzetleri terketme, bırakma.
teveddüd
Tedricen kendini sevdirmek. Dostluk etmek.
Cenab-ı Hakk'ın çeşitli ve lezzetli nimetler vererek insanlara kendisini sevdirmesi.
tezyid-i lezzet
Lezzeti arttırma, fazlalaştırma.
tirb
(Çoğulu: Tirâb-Etrâb) Anasından saçlı ve dişli doğan oğlan.
Yaşta diğerine eşit olan nesne.
Lezzet.
tulhum
Lezzeti değişmiş olan su.
tuum
(Tekili: Taam) Taamlar, yemekler.
Lezzetler, tadlar, zevkler.
vecd
Tasavvuf yolunda bulunan bir kimsenin çok zikretmesi (Allahü teâlâyı anması) veya bir başka sebeb netîcesinde hâsıl olan mânevî lezzetleri tadarak rûhunun coşması, kalbinin gayr-i ihtiyârî (elinde olmadan) kendinden geçmesi, taşması hâli.
vicdan
İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his.
Kendinden geçme, dalma.
Bir şeyi bir halde görme, bulma.
Duyma, duygu.
İnanç.
Şuur.
Bâtın ile Hakkı tanımak.
Din.
zaik
Tadan, tadıcı, lezzet alan. Zevklenen.
zemzeme-i azime
Kur'ân hakikatleri için, "hayat veren mübarek ve lezzetli su" anlamında kullanılan bir ifade.
zeval-i lezzet / zevâl-i lezzet / زَوَالِ لَذَّتْ
Lezzetin bitmesi, lezzetin sona ermesi.
Lezzetin sona ermesi.
Lezzetin sona ermesi.
zevk
Lezzet alma, hoşa gitme, tatma.
Hoş, hoşa giden. Mânevi haz.
Boş vakit geçirmek. Eğlenmek.
Alay etmek. Güzeli çirkinden ayırma kabiliyeti.
zevk ve lezzet-i azime / zevk ve lezzet-i azîme
Büyük zevk ve lezzet.
zevk-i hayat
Hayat zevki, yaşama lezzeti.
zevk-i tevhidi / zevk-i tevhidî
Allah'ı bilmenin ve Ona inanmanın verdiği mânevî zevk, lezzet.
zevk-yab / zevk-yâb
Lezzet alan, zevklenen.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mertebe-i velayet
mutrıb
hümapervaz
zerrḭn
fosil
mavera
rugan
hüccetullah
lahia
İzah etmek
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Lezzet
mavera
icerik
Gemi
Türkçe
Taşlık yer
Kör
Özgür
Çeviri
Elbette