Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Laba
ifadesini içeren
97
kelime bulundu...
acc
Kalabalık.
ail
Ailesini geçindiren, idare eden. Kalabalık ailesi olan. Fakir.
ajir
Göl, havuz.
(Farsça)
Kalabalık, izdiham.
(Farsça)
Bağırma, feryât.
(Farsça)
Çekingen.
(Farsça)
Akıllı, uyanık.
(Farsça)
Amâde, hazır.
(Farsça)
alay
(Ask.) 3-4 tabur piyade veya5 bölük süvari askerinden mürekkep kuvvet.
Debdebe ve gösterişle yapılan tören, geçit resmi.
Cemaat, topluluk, güruh, kalabalık, fevç.
Fazla miktar, muhtelif ve müteaddit kişiler veya şeyler.
arak
Kalabalık, izdiham.
aremrem
Kalabalık ordu, çok fazla asker.
ayil
Ailesi kalabalık olan.
Ailesini besleyen.
Aşırı.
Fakir.
Dengede olmayan terazi.
bekke
Mekke-i Mükerreme'nin eski ismi.
Bir yerde toplanmak. Bir yere cem'olmak.
İzdihamlık, kalabalık.
bu'kuke
İzdiham, kalabalık.
bukta
Perişan, pejmurde, dağınık, dökük saçık.
Cemaat, güruh, topluluk, kalabalık.
çark-ı felek
Bir makine veya dolaba benzetilen gökyüzü.
Mc: Tâlih, baht.
Yakıldığı zaman dönerek ateşler püskürten bir çeşit donanma fişeği.
Bir nevi sarmaşıklı nebat çiçeği.
ceffe
Kalabalık, kütle.
Kalabalığın verdiği uğultu.
cemm / جم
Kalabalık.
(Arapça)
cemm-i gafir / cemm-i gafîr
Büyük cemâat, insan kalabalığı. Ekseriyet.
Muhâfızlar.
Kalabalık insan topluluğu.
Büyük cemaat, insan kalabalığı.
cihas
Kalabalık, müzâhame.
cumhur / cumhûr / جمهور
Halk, kalabalık, ahâlî, çoğunluk.
Halk.
(Arapça)
Kalabalık.
(Arapça)
cumhur-u nas / cumhur-u nâs
İnsanların ekserisi, halk kalabalığı.
daliye
(Çoğulu: Devâli) Hayvanla döndürülüp su çekilen dolap. (Suyun döndürdüğü dolaba "nâurâ" derler.)
dergiş
İzdiham, çok kalabalık.
(Farsça)
Bir zerdali cinsi.
(Farsça)
dına
İzdihamlık, kalabalık, çokluk.
efrad-ı adide / efrad-ı adîde
Çok kalabalık fertler.
ektad
Cemaatler, topluluklar, kalabalıklar, bölükler, takımlar.
Misaller, temsiller, örnekler.
emla'
(Tekili: Mele') Topluluklar, mele'ler, cemaatler, cemiyetler, bölükler, kalabalıklar.
enbuh / enbûh / انبوه
Ziyade, çok, kalabalık.
(Farsça)
Çokluk, ziyadelik, cemaat, izdiham.
(Farsça)
Meclis, kurultay.
(Farsça)
Kalın, yoğun.
(Farsça)
Duvarın yıkılıp dökülmesi.
(Farsça)
Kalabalık.
(Farsça)
Gür.
(Farsça)
Yoğun.
(Farsça)
enfar
(Tekili: Nefir) Cemaatler, topluluklar, cemiyetler. Halk, ahali, kalabalıklar, izdihamlar.
engame
Topluluk, cemaat, kalabalık, izdiham. Toplanma yeri, meclis.
(Farsça)
Muharebe yeri, ceng meydanı.
(Farsça)
Oyuncular derneği.
(Farsça)
eskal
(Tekili: Sekal) Ağır yükler, ağır şeyler. Kalabalık, ağırlık.
fart-ı izdiham
Fazla kalabalık.
ferfere
Farfara, akılsızlık, hafif meşreplik.
Patırtıcı, gürültücü, ağzı kalabalık.
ferik / ferîk
Tümen (Fırka) kumandanı. Korgeneral.
İnsan kalabalığı. Büyük insan bölüğü.
fevc
Dalga. Bölük. İnsan kalabalığı. Cemaat. Takım.
Koşmak. Sür'at etmek.
İyi kokunun dağılıp yayılması.
fiam
Çok kalabalık olan erkekler topluluğu.
fie
Kalabalık, topluluk, cemaat.
fırak
Tümenler, alaylar, bölükler.
Partiler.
Takımlar, kalabalıklar, ehl-i sünnet ve cemaatten ayrılan mezhepler.
fırka
İnsan kalabalığı grubu.
Tümen.
gafir / gafîr
Çok fazla, sayısız, kalabalık.
Örten, etrafını çeviren.
Umumi.
Boyun, boğaz ve kafada olan tüyler.
Kalabalık.
galebe / غلبه
Baskın çıkma, ağır basma.
(Arapça)
Kalabalık.
(Arapça)
gamre
(Çoğulu: Gamerât) Tecrübesizlik, görgüsüzlük, anlayışsızlık.
İzdiham, kalabalık.
Fenalığa dalmak.
Şiddet.
Zahmet.
hadire / hadîre
Kalabalık olmayan topluluk.
Yaranın içinde toplanan kan ve irin.
hasra gelmeyen
Sınır altına alınamayan, pek kalabalık.
haşv-i müfsid
Edb: İbarede yalnız kalabalık etmekle kalmayıp mânâyı da anlaşılmaz hale getiren söz.
hergele
Binilmek ve yük taşımak için alıştırılmamış at, kısrak, beygir veya merkep sürüsü.
Böyle bir sürüye dahil olan hayvan.
Mc: Terbiye ve görgüden büsbütün mahrum adam.
Bir işe yaramaz işçi kalabalığı.
hızak
(Tekili: Hızka) Yığınlar, kalabalıklar.
hızka
Yığın, kalabalık.
huyul
(Tekili: Hayl) Atlı alaylar.
Atlar.
Kötülerin meydana getirdiği kalabalık.
içtimaat-ı ünsiyetkarane / içtimâât-ı ünsiyetkârâne
Toplu alışkanlıklar ve hoşlanılan kalabalıklar.
ihtişam
Debdebe. Şanlı görünüş.
Etbâ dairesi ve takımının kalabalığı.
ılba'
(Çoğulu: Alâbâ) Boyun siniri.
inkılapvari / inkılâpvâri
İnkılâba benzer değişim, dönüşüm.
izdiham / izdihâm / ازدحام / اِزْدِحَامْ
Kalabalık bir yerde halkın çok birikmesinden meydana gelen sıkıntı.
Yoğun kalabalık.
Aşırı kalabalık, aşırı yığılma.
(Arapça)
Aşırı kalabalık.
kebbe
İzdihamlık, kalabalık.
Cenk ve kıtal içinde sür'at etmek. Savaşta acele hareket etmek.
kesafet
Sıkılık, tokluk.
Kalınlık, yoğunluk.
Saydam olmama.
Koyuluk.
Kalabalık.
kesafet-i nüfus
Nüfus çokluğu, nüfus yoğunluğu, nüfus kalabalığı.
kesret
Çokluk, bolluk, ziyadelik.
Kalabalık.
kıt'a
(Çoğulu: Kıtat) Dünyanın kara parçalarından her biri.
Memleket. Ülke.
Mat: Bir dairenin bir yayı ile onun çapı arasındaki kısım.
Tıb: Kesik organın vücudda kalan parçası.
Ask: Çok kalabalık olmayan askerî kuvvet.
Edb: En az iki beyitten yapılmış manzum
lezen
Şiddet.
Darlık.
Halkın kuyu veya ırmak kenarında kalabalık meydana getirmesi.
lücc
Engin sular.
Gümüş.
Ayna.
Kalabalık cemaat.
lücce / لجه
Kalabalık.
(Arapça)
Gümüş.
(Arapça)
Deniz, engin su.
(Arapça)
lücec
(Tekili: Lücce) Engin denizler.
Kalabalık topluluklar, cemaatler.
lümme
Nişan. Alâmet. Damga. Nokta.
Vesvese, kuruntu.
Çok cemaat, çok kalabalık.
lüvb
Çokluk, kalabalık, izdihamlık.
ma-halakallah
Allah'ın (C.C.) yarattığı ve halkettiği her şey.
Kalabalık, izdiham.
mahşer / محشر
Toplanma yeri. Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer. Haşir meydanı.
Çok kalabalık.
Kıyamet yeri.
(Arapça)
Aşırı kalabalık.
(Arapça)
mahşer-i mev'ud
Büyük kalabalık, topluluk.
makamat
(Tekili: Makam ve makame) Makamlar, mertebeler.
Cemaatler, cemiyetler, kalabalıklar, topluluklar.
makame
(Çoğulu: Makamât) Meclis.
Topluluk, cemaat, cemiyet, kalabalık.
Nutuk tarzında söylenen sözler.
mecma-ı azim / mecma-ı azîm
Büyük, kalabalık topluluk.
mele'
(Çoğulu: Emlâ) Bir cemâatin ileri gelenleri.
Hırs, tama'.
Zan.
Güzellik.
Fls: Kâinatta hiçlik şeklinde boşluk olmadığını, her yerin dolu olduğunu ifade eden bir tabirdir.
Dolu mekân.
Kalabalık, güruh, cemaat, topluluk. Halk.
Doldurma, dolma, doluluk.
Kalabalık, topluluk.
meratib-i külliye / merâtib-i külliye
Büyük ve kalabalık mertebeler.
merdum-girizane / merdum-girîzâne
İnsanlardan sıkılarak, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyerek.
merdümgiriz
İnsanlardan sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyen.
merdümgirizane
Kalabalıktan sıkılıp yalnızlık isteyerek.
merdümgirizlik
İnsanlardan sıkılganlık, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteme hâli.
mevakib
(Tekili: Mevkib) Cemaatler, kalabalıklar, güruhlar, topluluklar.
mücahafe
İzdiham etmek, kalabalık yapmak.
Birbirine kılıç ve bıçak çekip vuruşmak.
müdakee
Kalabalık, izdiham, müzahame.
mükabere / mükâbere
Münakaşada ağız kalabalığı ile karşısındakini yenmeye çalışma, yanlışta direnme, büyüklenme.
mütezahim / mütezâhim
(Çoğulu: Mütezahimîn) (Ziham. dan) Birbirini iterek, herbirinin üstüne çıkarak biriken kalabalık.
Halkın kalabalığından sıkıntıya uğrayan.
Kalabalıktan sıkıntı çeken.
mütezahimin / mütezahimîn
(Tekili: Mütezahim) İzdihamdan dolayı birbirinin üstüne çıkanlar. Kalabalıktan sıkışanlar.
müzahamet
Birbirine zahmet verme. Kalabalıktan gelen sıkıntı, sıkıştırma.
Bir yere itişe kakışa hücum etme.
müzdahim
(Müzdehim) Kalabalık, izdihamlı, yığılmış.
İzdiham ve kalabalık eden.
müzdeham
(Zahm. dan) Kalabalık, izdihamlı.
müzdehim
(Zahm. dan) Kalabalık, izdihamlı, pek sıkışık.
müzdehimgah / müzdehimgâh
Kalabalık yer.
(Farsça)
na'ra
(Çoğulu: Na'rât) Yüksek sesle uzun uzun bağırma.
Tar: Eskiden yangına giderken ve dönerken kalabalık caddelerde, geçitlerde, dönemeçlerde, meydanlarda tulumbacıların içlerinden "naracı" adı verilen birinin bağırması yerinde kullanılır bir tâbirdir. Nâra atmakla yangın münasebetiyle s
nüzhet
İç açıklığı, safa, eğlenme, gönül ferahlığı.
(Farsça)
Temizlik, paklık.
(Farsça)
Karışık, bulaşık ve kalabalık yerlerden uzak olmak. Buud.
(Farsça)
recrace
Asker kalabalığı.
Ses çokluğu.
reht
(Çoğulu: Erhüt-Erhât-Erâhit) Cemaat, kalabalık.
Kavim, kabile.
Ondan az olan adamlar.
Göbekle diz arası miktarı deri. (Hayızlı avretler giyerler)
rekub
Erkeğinin ölümünü bekleyen kadın.
Evlâdı durmayan avret.
Kalabalıktan suya yaklaşamıyan deve.
ribbi / ribbî
(Çoğulu: Ribbiyyun) Büyük kalabalık.
şerz
(Çoğulu: Şerâriz-Şevâriz) Şiddet.
Zorluk.
Kuvvet.
Kalabalık, galizlik. Kat'etmek, kesmek.
sevad
Karaltı. Uzakta karaltı halinde görülen kalabalık.
Ekseri insanlar.
Şehir. Kasaba. Karye. Köy.
Karartı. Yazı karalama.
taras
İzdihamlık, çok kalabalık.
tedaüm
Kalabalık, izdiham.
tezahüm
Birbirine sıkıntı vermek. Halk kalabalık edip birbirine sıkıntı vermek.
ukub
Toz.
Çömlek kaynaması.
Kalabalık.
yuh
(Yuhâ) Güneşin isimlerindendir.
Türkçede, birisine karşı hakaret için söylenen kelimedir. Kalabalıkla haykırılan hakaret kelimesidir. Buna "yuha çekmek" denir.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
yesir
intiha
Kalp
based
muvazene-i umumiye
nesaf
vücub-u zekat
fısk u fücur
cefa-dide
cinayet
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Laba
tembellik
Inceleme
Evdet
ka ar
Nake
Âlûde
Alisveris
Üzüntü verici
ma'ni