REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Küllu ifadesini içeren 104 kelime bulundu...

abdiyet

  • Kulluk.
  • Kulluk.
  • Kul olduğunu bilerek dininde, emredildiği üzere ibâdet ve itaatte bulunmak.
  • Kulluk.

abdiyyet

  • Kulluk makamı. Evliyâlığın en yüksek makâmı, derecesi. İyilikleri Allahü teâlâdan bilip kendinden bilmemek.

abdullah

  • Allah'ın kulu.
  • Bu isim Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mübarek ve şerefli isimlerindendir. Çünkü, Allah'a itaat ve ibadette, kulluk yapmada devamlı ve en ileride olup bütün ömürlerinde Cenab-ı Hakka maddi manevi bütün hâlâtında itaatttan ayrılmamıştır (A.S.M.). Hem muhterem ba

abidane / abîdâne

  • Kulluğa yakışır bir şekilde.

ahkam-ı ubudiyet / ahkâm-ı ubudiyet

  • Kulluk esasları, kulluğun hükümleri.

arz-ı ubudiyet / arz-ı ubûdiyet

  • Kulluğun arz edilmesi, sunulması.
  • Kulluğun sunulması.

bahr-i ubudiyet / bahr-i ubûdiyet

  • Kulluk denizi.

beka-billah / bekâ-billah

  • Dâimâ Allahü teâlâyı anma ve hatırlama hâli üzere olma. Hakîkî kulluk derecesi. Fenâ fillah'tan sonraki makam.

bendegi / bendegî / بندگى

  • Kölelik. Hizmetçilik.
  • Ubudiyyet, kulluk.
  • Kulluk. (Farsça)
  • Kölelik. (Farsça)

çakeri / çâkerî / چاكری

  • Abd'e, köleye ait. (Farsça)
  • Kölelik. Kulluk, abdlik, esirlik, cariyelik. (Farsça)
  • Kulluk. (Farsça)
  • Hizmetkârlık. (Farsça)

cüz

  • Kısım, parça. Bir şeyin bir parçası.
  • Kitab forması.
  • Küllün mukabili.
  • Kur'ân-ı Kerim'in otuzda bir parçası.
  • Kanaat. İktifâ eylemek.
  • Düğümü sağlam yapmak. Bir şeyi pekiştirip muhkem kılmak.
  • Kız evlâdı.

daire-i inkıyad / daire-i inkıyâd

  • İtaat dâiresi, Allah'a kulluk dâiresi.

daire-i ubudiyet / daire-i ubûdiyet

  • Kulluk dairesi.

derece-i ubudiyet

  • Kulluk derecesi.

devair-i ubudiyet / devâir-i ubûdiyet

  • Kulluk daireleri.

din

  • Peygamberin bildirdiği biçimde kulluk görevlerini belirleyen ilâhî nizam.

edeb-i ubudiyyet

  • Kulluk edebi.

esas-ı ubudiyet / esas-ı ubûdiyet

  • Kulluğun özü.
  • Kulluğun esası, özü.

esiri / esirî

  • Esirlik, kölelik, kulluk.

gaye-i ubudiyet

  • Kulluğun gayesi.

gayr-ı zahid / gayr-ı zâhid

  • Dünyanın zevk ve süslerine dalan ve kulluk görevini ihmal eden.

hakikat-i ubudiyet-i ahmediye / hakikat-i ubûdiyet-i ahmediye

  • Peygamberimizin kulluğunun aslı ve esası.

hakperestlik

  • Yalnız Allah'a kulluk etmek.

hanif / hanîf

  • İslâmdan önce eski dinlerin kalıntılarıyla kulluk eden kimse.

hayat-ı maneviye-i ubudiyet / hayat-ı mâneviye-i ubudiyet

  • Kulluğun mânevî hayatı.

hediye-i ubudiyet / hediye-i ubûdiyet

  • Kulluk hediyesi.

hizmet-i ubudiyet / hizmet-i ubûdiyet

  • Kulluk hizmeti.

hukukullah / hukûkullah

  • Allahü teâlânın emri ve kulluk borcu olarak yapılan, kimsenin tasarrufta bulunamıyacağı, değiştiremeyeceği şeyler.

hülasa-ı ubudiyet / hülâsa-ı ubûdiyet

  • İbadetin, kulluğun özü.

hülasa-i ubudiyet / hülâsa-i ubudiyet

  • Kulluğun özü, özeti.

ibadet / ibâdet / عبادت

  • Allah'ın (C.C.) emirlerini yerine getirmek ve nehiylerinden kaçmak. Yapılmasında sevab olup, ihlâsla yapılan herhangi bir amel. Şeriatta bildirildiği gibi Allah'a kulluk etmek. Kâinatın ve dolayısıyla insanların hilkatindeki hikmet ve gaye.
  • Allah'a kulluk.
  • Kulluk, kulluk vazîfelerini İslâmiyetin bildirdiği şekilde yerine getirmek. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak.
  • Klluk, tapınma. (Arapça)
  • İbâdet etmek: Kulluk etmek, tapınmak. (Arapça)

ibadetullah

  • Allah'a ibadet etme, Ona kullukta bulunma; emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınma.

ifa-yı ubudiyet / ifâ-yı ubudiyet

  • Allah'a olan kulluğu yerine getirme.

ifa-yı vazife-i ubudiyet / ifâ-yı vazife-i ubudiyet

  • Kulluk görevini yerine getirme.

intisab-ı ubudiyet

  • Kulluk bağı.

intizam ve külliyet ve vüs'at-i ubudiyet / intizam ve külliyet ve vüs'at-i ubûdiyet

  • Kulluğun düzenliliği, çokluğu ve genişliği.

isbat-ı sani-i vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalet / isbat-ı sâni-i vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalet

  • Herşeyi en mükemmel san'atla yaratan Allah'ın birliğinin, peygamberliğin, âhiret ve Mahkeme-i Kübrânın, adalet ve kulluğun ispatı.

ıslah-ı nefs / ıslâh-ı nefs

  • Kötü huyları, fenâ alışkanlıkları ve yaramaz işleri bırakıp, iyi huyları, güzel işleri, kulluğa yakışan tâat ve ibâdetleri yapma.

istikamet

  • Hatt-ı hareketi doğru olmak. Doğruluk, nâmuslu hareket. Her işte itidal üzere bulunmak. Adâletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyânet ve akıl içinde yürümek.
  • Allah'a kulluk etmek.
  • Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması.
  • Yön, cihet.

izhar-ı ubudiyet / izhar-ı ubûdiyet

  • Kulluğun gösterilmesi, belirtilmesi.

kavanin-i ubudiyet / kavânin-i ubûdiyet

  • Kulluk kanunları.

kefiye

  • Başa sarılan ve omuzların üzerine kadar gelen, uçları püsküllü ince ipek örtülü kumaş.

kelamın kuyudat ve keyfiyatı / kelâmın kuyudat ve keyfiyatı

  • Kelâmın küllünü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla, bunların sarf ve nahiv yönünden hususiyetleri. Meselâ: Müzekkerlik - müenneslik, mârifelik - nekrelik, mübtedâ - haber, sıfat - mevsuf gibi.

kemerbeste-i ubudiyet / kemerbeste-i ubûdiyet

  • Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkıp, kollarını önden bağlar şekilde, emre hazır vaziyette bekleyip, kulluğunu ifâde ve ilân etmek. (Namazdaki gibi)
  • Kulluk için el bağlayıp Allah'ın huzurunda durma.

kitab-ı dua ve ubudiyet / kitab-ı dua ve ubûdiyet

  • Dua ve kulluk kitabı.
  • Dua ve kulluk kitabı.

kitab-ı ubudiyet / kitab-ı ubûdiyet

  • Ubudiyet, kulluk kitabı.
  • Kulluk kitabı.

lisan-ı ubudiyet

  • Kulluk dili.

makam-ı ala-yı ubudiyet / makam-ı âlâ-yı ubûdiyet

  • Allah'a kulluğun yüce makamı.

makam-ı ubudiyet

  • Allah'a kulluk yeri, kulluk makamı.

mana-yı ubudiyet / mânâ-yı ubûdiyet

  • Kulluğun mânâsı.

mektepli

  • Okullu, öğrenci, talebe.

mektepliler

  • Okullular, eğitimli kesim.

memlukiyet / memlûkiyet

  • Kölelik, kulluk.

memlukiyyet

  • Esirlik. Hizmetkârlık. Kulluk. Kölelik.

mertebe-i külliye-i ubudiyet / mertebe-i külliye-i ubûdiyet

  • Allah'a kulluğun büyük ve kapsamlı mertebesi.

muamele-i ubudiyet / muamele-i ubûdiyet

  • Kulluğa ait davranışlar.

mükellefiyet-i ubudiyet

  • Kulluğa ait yükümlülük, sorumluluk.

müsta'bed

  • Köle haline getirilen, kul olan, kulluğu istenen.

müteabbid

  • Taabbüd eden. Kulluk eden. İbadet eden.

müteabbidin / müteabbidîn

  • (Tekili: Müteabbid) Taabbüd edenler, ibadet edenler. Kulluk edenler.

mütenessik

  • Kulluk eden.

nefs-i tağut / nefs-i tâğut

  • Her türlü lezzetlerin kaynağı olan, insanı daima kötülüğe sevk eden, Allah'a iman ve kulluktan uzaklaştıran azgın duygu.

nugeri / nugerî

  • Kölelik, kulluk. (Farsça)

perestari / perestarî

  • Hizmetçilik. (Farsça)
  • Kulluk. (Farsça)
  • Tapıcılık. (Farsça)
  • Dalkavukluk. (Farsça)

perestişlik

  • Kulluk, tapınma.

rıkk

  • (Çoğulu: Erkâ) Kul, abd.
  • Kulluk, esirlik, kölelik, ubudiyet.
  • Yufka nesne.

rikk

  • Kulluk, ubudiyet.
  • Ist: Esir olmuş, hürriyetini kaybetmiş olan ehl-i harb.
  • Yufka, yumuşak nesne.

rıkkıyyet

  • Kölelik, kulluk.

şecere-i tuba-i ubudiyet / şecere-i tûbâ-i ubudiyet / şecere-i tûbâ-i ubûdiyet

  • Kulluğun nurlu tûbâ ağacı; tûbâ ağacı gibi şekillenmiş ve dal budak salmış kulluk.
  • Kulluğun nurlu tûbâ ağacı.

sıfat-ı abdiyet

  • Kulluk özelliği.

sıhhat-i ubudiyet / sıhhat-i ubûdiyet

  • Kulluğu sağlıklı bir şekilde yapma.

sırr-ı azim-i ubudiyet / sırr-ı azîm-i ubûdiyet

  • Kulluğun büyük sırrı.

sırr-ı ubudiyet / sırr-ı ubûdiyet

  • Kulluk sırrı.
  • Kulluk sırrı.

taabbüd / تعبد

  • İbadet etmek. Kulluk etmek.
  • İbadet, kulluk etmek.
  • Kulluk, ibadet, tapınma. (Arapça)
  • Taabbüd etmek: Kulluk etmek, tapınmak. (Arapça)

tahsis-i taabbüd

  • İbadeti ve kulluğu sadece Allah için yapma.

tarik-i ubudiyet / tarik-i ubûdiyet

  • Kulluk yolu.

tavr-ı ubudiyetkarane / tavr-ı ubûdiyetkârâne

  • Kulluğa yakışır tavır, hareket.

tebliğ-i ubudiyet

  • Kulluğu bildirme.

teellüh

  • Kulluk ve ibadet etmek.
  • Tazarru' etmek, yalvarmak.

terehhüb

  • Korku içinde olarak Allah'a sağlam kulluk etmek.

teyettüm

  • Kulluk etmek.
  • Aşkın insanı hor ve zelil etmesi.

ubudet

  • Kulluk. (Aslında zillete derler.)

ubudiyet / ubûdiyet / عبوديت

  • Allah'a kulluk.
  • Kulluk.
  • İbadet, kulluk etme.
  • Kulluk.

ubudiyet-i beşeriye / ubûdiyet-i beşeriye

  • İnsanlığın ibadeti, kulluğu.
  • İnsanlığın ibâdet ve kulluğu.

ubudiyet-i evliya / ubûdiyet-i evliya

  • Velilerin ibadeti, kulluğu.

ubudiyet-i fıtriye

  • Yaratılıştan gelen kulluk.

ubudiyet-i halisa / ubûdiyet-i hâlisa

  • Halis, samimi kulluk.

ubudiyet-i hassa / ubûdiyet-i hassa

  • Hâlis, samimi kulluk.

ubudiyet-i insaniye

  • İnsanın kulluğu.

ubudiyet-i kamile / ubûdiyet-i kâmile

  • Mükemmel kulluk vazifesi.

ubudiyet-i külliye / ubûdiyet-i külliye

  • Büyük ve umumî kulluk.
  • Büyük ve umumî kulluk.

ubudiyet-i külliye-i insaniye / ubûdiyet-i külliye-i insaniye

  • İnsanın geniş ve kapsamlı kulluğu.

ubudiyet-i mahza / ubudiyet-i mahzâ / ubûdiyet-i mahzâ

  • Tam bir kulluk.
  • Tam ve mükemmel kulluk.

ubudiyet-i muhammediye / ubûdiyet-i muhammediye

  • Hz. Muhammed'in mükemmel kulluk ve ibadeti.
  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Allah'a olan kulluğu.

ubudiyet-i mütemadiye

  • Sürekli olan kulluk.

ubudiyetkarane / ubudiyetkârâne / ubûdiyetkârâne

  • Kulluk ederek.
  • Kulluk ederek.
  • Kulluk edercesine.

ubudiyyet / ubûdiyyet / عبودیت

  • Kulluk, kölelik, bağlılık, aşırı mensupluk.
  • Bendelik, kulluk, kölelik. Kul olduğunu bilip Allah'a itaat etmek. Allah'a teslim olup, Kur'an ve Peygamber (A.S.M.) vasıtası ile verilen emirleri aynen icra ve tatbike çalışmak.
  • Kulluk. (Arapça)

vazife-i tefekküriye ve ubudiyet

  • Varlıklar ve olaylar üzerinde düşünüp Allah'ı tanıma ve Ona kullukta bulunma görevi.

vazife-i ubudiyet / vazife-i ubûdiyet

  • İbadet vazifesi, kulluk görevi.
  • Kulluk görevi.

vazife-i ubudiyet-i dünyeviye / vazife-i ubûdiyet-i dünyeviye

  • Dünyadaki kulluk görevi.

velayet-i kamile / velâyet-i kâmile

  • Mükemmel velilik; kulluk noktasında mânevî mertebeleri aşarak Allah'ın yakınlığını ve dostluğunu elde etme mükemmelliği.

vezaif-i ubudiyet / vezâif-i ubûdiyet

  • Kulluk vazifeleri.

vezaif-i ubudiyetkarane / vezâif-i ubûdiyetkârâne

  • Kulluğa yakışır şekilde yapılan vazifeler.

vücuh-u ibadat / vücuh-u ibâdât

  • Allah'a ibadet ve kulluk tarzları.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın