REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te KÖPEK ifadesini içeren 56 kelime bulundu...

adud

  • Zalim. Iztırab veren. Hunhar.
  • Bir lokma.
  • Isırıcı köpek veya at.
  • Yavuz kişi.
  • Dar ve derin olan kuyu.

akur

  • Yaralıyan, ısıran köpek. Kuduz, azgın köpek.
  • Çok şerir, kötü kimse.

ashab-ı kehf / ashâb-ı kehf

  • Mağara arkadaşları. Bunlar, zamanlarındaki zalim hükümdarlarının şerrinden mağaraya sığınan ve orada yıllarca uyutulduktan sonra tekrar diriltilen, köpekleri ile birlikte, yedi sekiz kişiydiler.

basir

  • Basiret sâhibi ve anlayışlı olan. Hakikatları anlayan. En iyi ve en çok anlayışlı. Kalb gözü ile gören.
  • İt, köpek, kelp.

cilf

  • Boş küp.
  • Kırılmış, ufanmış köpek esfeli. Arı kovanı.
  • Kuru ekmek parçası. Kuru ekmek kenarı.
  • Yüzülüp karnı çıkmış ve başı ile ayağı kesilmiş koyun.
  • Her nesnenin parçası.
  • Hoyrat, kaba. Ayak takımından.

dabh

  • Atların koşu esnasındaki nefeslerinin sesleridir ki, sahil denilen kişnemek değil, yemi ve sahibini gördüğü zaman yaptığı gibi hamhame denilen sesi de değil; hızlı nefes sesi olan bir harıltı ve hohlamadır. Denilmiştir ki: Dabh, bir at ve bir de köpek koşarken olur.

dereke-i kelbiyet

  • Köpeklik derecesi, seviyesi.

deysem

  • Köpekten olmuş kurt eniği.
  • Sultan böreği denilen kırmızı çiçekli bir ot.

dırv

  • Av öğrenmiş olan köpek yavrusu.
  • Dağ ağaçlarından pelit ağacına benzer bir ağaç.

dirvas

  • Büyük deve.
  • Boynu kalın olan adam.
  • Arslan.
  • Köpek ve devenin sütü.

ebu halid

  • Köpek, kelb.
  • Canavar.

ekpek-ül küpeka

  • Köpeklerin en köpeği.
  • Çok âdilik ve alçaklık.

eshab-ı kehf / eshâb-ı kehf

  • Mağara arkadaşları; Îsâ aleyhisselâmdan sonra din düşmanları her tarafı kapladığı bir zamanda, dinlerini korumak için her şeylerini terk edip, hicret eden ve Efsûs (Tarsus)'daki mağarada bulunan yedi kişi ile Kıtmîr adındaki köpekleri. Kur'ân-ı kerîm de Kehf sûresinde kıssaları uzun bildirilmektedir

halta

  • Köpeklere takılan boyun halkası. Tasma.

herir / herîr

  • Köpek uluması.
  • Köpek hırlaması.

herr

  • Köpek uluması, köpek hırlaması.

hibla'

  • Yeyici, yiyen.
  • İt, köpek, kelb.

hicri'

  • Uzun boylu ahmak erkek.
  • Tazı, köpek, kelp.

inhidaş

  • Dalaşma, hırlaşma (köpek).

karv

  • Ağaç kadeh.
  • Köpek yalağı.
  • Hurma ağacının kökü.
  • Uzun havuz.
  • Hayanın derisi inip büyümek.
  • Kast.
  • Etraflıca araştırmak, tetebbu.
  • Bir kimsenin mesleğine girmek, onun yoluna süluk etmek.

kelb / كلب

  • (Çoğulu: Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it.
  • Meşhur bir yıldız.
  • İki adım arasına koyarak dikilen kayış.
  • Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel.
  • Şiddet.
  • Hırs.
  • Köpek.
  • Köpek.
  • Köpek.
  • Köpek. (Arapça)

kelb-i akur

  • Azgın, saldırgan köpek.
  • Salar, azgın, ısırıcı köpek.

kelb-i muallem

  • Ava alıştırılmış köpek.

kelb-ül ma' / kelb-ül mâ'

  • Köpek balığı. (Farsça)
  • Kunduz. (Farsça)

kelbi / kelbî

  • Köpeğe ait, köpekle alâkalı. Köpek cinsinden olan ve köpeğe müteallik.

kelbiyet

  • Köpeklik.

kelp

  • Köpek.

kilab / kilâb / كلاب

  • Köpekler.
  • (Tekili: Kelb) Köpekler.
  • Köpekler. (Arapça)

kilab-ı ehliye / kilâb-ı ehliye

  • Ehlî köpekler. Ev, çoban ve av köpekleri.

lahis

  • Susuzluk veya sıcaktan dolayı dilini çıkararak soluyan köpek.

las

  • Köpek, kelb. (Farsça)
  • Adi ipek. (Farsça)
  • Dişi hayvan. (Farsça)

muharrece

  • Boynunda tasması olan köpek.

mükalebe / mükâlebe

  • (Kelb. den) (Köpekler gibi) dalaşma.

mütekalib / mütekâlib

  • (Çoğulu: Mütekâlibîn) (Kelb. den) Köpek gibi birbirinin üstüne atılan.

mütekalibane / mütekâlibâne

  • Köpek gibi birbirinin üstüne sıçrayarak. (Farsça)

mütekalibin / mütekâlibin

  • (Tekili: Mütekâlib) Köpek gibi birbirlerinin üzerlerine sıçrayanlar.

nebah

  • (Nibâh-Nübâh) Köpek havlaması.
  • Yılan seslenişi.
  • Keçi ve geyik inleyişi.

nebih

  • İt avazı, köpek uluması.

nibah

  • Köpek havlaması.

sa'sae

  • Köpek eniğinin gözü açılmadan gözünü depretip bakmak istemesi.

seg / سگ

  • Köpek, kelb. (Farsça)
  • Köpek. (Farsça)

segpeçe

  • Köpek yavrusu. (Farsça)

sekban

  • Köpek besleyicisi. (Farsça)
  • Padişahın köpeklerini av yerine götüren seyman. (Farsça)
  • Vaktiyle Yeniçeri Ordusunda bir asker sınıfının ismi. (Farsça)
  • Köy düğününde silâhlı ve oyun yapan gençler kafilesi. (Türkçede seğmen denir.) (Farsça)

seluk

  • Yemen vilâyetinde bir köydür ve "kilâb-ı selukiyye" denilen büyük köpekleriyle meşhurdur.

tekalüb / tekâlüb

  • (Kelb. den) Köpek gibi birbirine saldırma.
  • Husumet etmek, düşmanlık yapmak.

tekebküp

  • Köpekleşme.

tevbis

  • Köpek yavrusunun gözlerini açması.

tufahe

  • Çömlek.
  • Her ne olursa olsun ağzına alan köpek.
  • Her nesnenin üzerine gelen.

üren kelb

  • Köpek ürümek, havlamak.

ürümek

  • Havlamak. (İt ürür, kervan yürür)Ürüyen köpek ısırmaz: Tehdit savuran, işi gürültüye boğan kimselerden yılmamak lâzım geldiğini anlatır. (Farsça)

vakvaka

  • Kurbağa, tavuk, kuş sesi veya köpek havlaması.

vasvasa

  • Yüz örtüsü.
  • Köpek eniğinin gözlerinin açılması.

vesvas

  • Müvesvis. Vesveseye sürükleyen şeytan. Nefsin zihinde ilka eylediği dağdağa ve fitne. Avcının ve köpeklerin gizli sesi.

vukuka

  • Tavuk gıdaklaması.
  • Köpek havlaması.

yeşk

  • Köpek dişi adı verilen sivri diş. (Farsça)

zecr

  • Menetme, engel olma. Nehyetme.
  • Zorlama, zorla yaptırma.
  • Önleme. Sıkma.
  • Kovma. Eziyet etme.
  • Angarya olarak çalıştırma.
  • Köpek balığı.
  • Çağırma.
  • Sürme.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın