Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Kesmek
ifadesini içeren
159
kelime bulundu...
adak
Nezr, Allahü teâlânın rızâsının elde edilmesi veya bir isteğin yerine gelmesi veya bir belâ ve musîbetin giderilmesi maksadıyla Allahü teâlâ için oruç tutmak, kurban kesmek gibi başlıbaşına ibâdet olan veyâ benzeyen bir şeyi kendisine vâcib kabûl etm e.
adb
Kılıç.
Kesmek.
Sövmek.
Yardımcı.
adid
Ağaç kesmek.
amir / âmir
Büyük me'mur. Emreden, iş gösteren.
Huk: Bir kimseyi öldürmek veya bir uzvunu kesmek ve sakatlamak tehdidiyle bir filli yapmaya veya yapmamaya zorlayan ve bu tehdidi yapmaya muktedir olan kimse.
bad'
Kesmek. Yarmak.
Suya kanmak.
belt
Kesmek.
betik
Kat'etmek, kesmek.
Yapışıp bir şeyi çekmek.
betk
Kesmek, kat'etmek.
Yapışıp bir şeyi çekmek.
betl
Kesmek, kat'etmek.
bett
(Çoğulu: Betût) Kesmek, kat'.
Kilim.
boykot
(Boykotaj) Bir şahıs veya devlete karşı alış-verişi, münasebetleri kesmek. Bir ülkeyi, bir topluluğu veya bir şahsı zarara sokmak maksadıyla onunla her türlü ilgiyi kesme.
(Fransızca)
Bir işten geçici olarak çekilme; işe, çalışmaya hep birlikte katılmama.
(Fransızca)
cebb
Bir kimsenin zekerini ve hayasını kesip hadım etmek.
Devenin hörgücünü kesmek.
Kökünden kesmek.
ced'
Burun, kulak, el kesmek.
Hapsetmek.
cedd
Babanın babası veya ananın babası.
Büyüklük, azimlik.
Kat'edip geçmek.
Tâli'li olmak.
Kesmek.
celm
Kesmek, kat'etmek.
Ululuk, büyüklük.
cevb
Kesmek.
Yırtmak.
Mesafe almak.
cez'
Dereyi enine kesmek.
cezaze
Ekin biçmek.
Hurma kesmek.
Kıl ve yün kırkmak.
cezel
Yoğun ve kuru odun ağacı.
Kesmek, kat'.
cezf
Kesmek.
Sürmek.
Evmek.
cezm
Her nesnenin aslı.
Ağacın kökü.
Kesmek, kat'.
(Cezim) Kat'î karar. Yemin. Kararlaştırmak.
Kesmek.
Niyet. Tahmin. Takdir.
İlzam.
İcâbe.
Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur'ân-ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz'edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat, beyan ve teenni ve
cezr
Kök, asıl, temel. Bünyâd.
Kesmek.
Mat: Kendi misline darbolunmakla (çarpılmakla) bir sayı meydana getiren rakam (Kare kök). Üç, dokuzun cezri'dir. Dokuz, üçün meczuru'dur.
Derya, deniz.
Arı kovanından bal almak.
Ay ve güneşin câzibesi te'siri ile deniz
cezz
Kesmek, biçmek.
cüzaze
(Çoğulu: Cüzâzât) Pâre pâre etmek, ayırmak, kesmek. Ağaçtan yemiş düşürmek.
dehak
Kırmak, kesmek.
Acı çektirmek, azap etmek.
dehdak
Kesmek. Kat'.
dehmak
Kesmek, kat'.
fars
Yarmak.
Yırtmak.
Kesmek.
fasd
Kan alma, hacamet.
Damar kesmek.
fasl
(Fasıl) İki şey arasındaki ek yeri. Mafsal.
Hak söz. Hak ile bâtılın arasını fark ve temyiz ile olan hüküm ve kaza. (Buna "Faysal" da denir) Halletmek. Ayrılma. Çözme.
Bölüm.
Mevsim.
Aynı makamda çalınan şarkı.
Çocuğu memeden kesmek.
Birini zem
fasl-ı hitab / fasl-ı hitâb
İki söz arasını ayıran kelime veya isimlerden biri. Önsözden sonra asıl maksada giriş.
Fık: Şahitlerin gösterdiği delil veya yeminlerinden sonra hâkimin hükmetmesi.
Hakkı bâtıldan ayırarak, nizaı ayırt edip kesmek ve halletmek. Herşeyi kemal-i vüzuh ile fasledip hakikatını gö
fatm
Kesmek.
fekk
Açmak. Ayırmak.
Kırmak.
Kaldırmak.
Kesmek.
El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak.
Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak.
Köle azadetmek.
Pir-i fâni olmak.
felh
(Çoğulu: Füluh) Yarmak, şakk.
Kesmek.
fely
Bit toplamak.
Şiirin ince mânâlarını çıkarmak.
Kesmek.
Kılıç ile vurmak.
fery
İyi iş işlemek.
Meşin dikmek.
Yaramaz iş. Bir nesneyi ıslah için kesmek.
fitam
Çocuğu sütten kesmek.
garf
(Çoğulu: Guref-Agrâf) Kurtarmak.
El ile su almak.
Bir şeyi kesmek.
gasn
Kesmek.
haff
Tavaf etmek.
Süslemek.
Hizmet etmek.
Kesmek.
hakk-ı ihtitab
Ormana yakın olan kimselerin ormandan odun kesmek hakkı.
harbak
Yarmak.
Kat'etmek, kesmek.
İfsad etmek, bozmak.
Deva, ilâç.
hardale
Hardal tanesi.
Nesneyi ufak edip kesmek.
haşş
Kat'etmek, kesmek.
Toplamak, cem'etmek.
Davara ot vermek.
Ateş yakmak.
havan
İçinde çeşitli şeylerin dövülüp ufalandığı ağaç, mâden veya taştan yapılmış çukurca kap.
Tütün kesmekte kullanılan makine.
Başkalarına destek olacak gücü bulunmadığı halde, yardakçılık eden kimse.
Elektrikî bir boşalmanın ısı değerini gösteren âlet.
İçine çuku
hazf
Aradan çıkarma, çıkarılma. Yok etme, silme, ortadan kaldırma, giderme, düşürme.
Selâm ve tahiyyatı uzatmayıp kısa kesmek.
Mahvetmek.
Vurmak.
Atmak.
hazl
Kat'etmek, kesmek.
hazm
Kat etmek, kesmek.
Yab yab yürümek.
Hızlandırmak.
hazv
Kat'etmek, kesmek.
Takdir etmek.
hazy
Kat'etmek, kesmek.
hebr
(Çoğulu: Hübur) Çukur yer.
Kesmek.
İki dağ arasında olan düz yer.
Etli, semiz olmak.
herd
Deve kuşunun dişisi.
Yarmak.
Kat'etmek, kesmek.
hesm
Kaba yemek. Bütün bütün yutmak.
Kesmek.
Toplamak, cem'etmek.
Kırmak.
Kesmek.
heşm
Kırmak veya kesmek.
hezazik / hezazîk
Süratle kat'etmek, çok çabuk kesmek.
hezm
Çok çabuk kesmek.
Sür'atle yemek.
hezz
Hızlı okumak.
Süratli kesmek.
hicran
Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
hıdk
Kesmek.
İhâta etmek, kaplamak, içine almak.
hişam
Kırmak.
Kesmek.
hubul
El ve ayak kesmek.
ibtat
Kesmek. Kat'etmek.
ifra'
Kesmek.
Yarmak.
iftilaz
Kesmek, kat'.
Bir kimsenin bir parça malını almak.
ıhtirak
Kat'etmek, kesmek.
ihtiras
(Hiraset. den) Kaçınmak, kendini korumak, muhafaza etmek.
Kesmek.
ihtitab
(Hatab. dan) Odun toplamak, odun kesmek.
ıhtiza'
Parça parça edip taksim etmek.
Kat'etmek, kesmek.
iktidab
Bir şeyi kendisi için kesmek.
Henüz öğretilmemiş deveye binmek.
İrticâlen söz söylemek.
Edb: Şâir, kasidesinden teşbihi keserek maksadına, yani medhettiğinin medhine geçmek.
iktisar
(Kasr. dan) Sözü kısa kesmek. Kısaltmak.
izmil
Keskin demir.
Çekiç.
Deri kesmekte kullanılan bıçak.
ıztılam
Koparmak. Kat'etmek, kesmek.
kalkale
Bir şeyi titretmek.
Tecvidde: Okurken harflerin üzerinde birden durarak harfi, mahrecinden çıkar çıkmaz kesmek suretiyle bu harfleri tekrar okumak. Kalkale ile okunan harfler şunlardır: Kaf, tı, ba, cim, dal. (Hakk kelimesinde okunduğu gibi)
kalm
Kesmek.
karz
Borç, ödünç. Kesmek, kat'etmek.
şiir söylemek.
kasb
Kat'etmek, kesmek.
kasl
Kesmek.
kasm
Bölmek.
Ayırmak.
Bahsetmek.
Kesmek.
Kapa kapa yemek, bütün bütün yutmak.
Kesmek.
Cem'etmek, toplamak.
İ'tâ etmek, vermek.
kasr
Kısa olmak. Kısa kesmek.
Birisini bir hususa, bir işe tahsis etmek.
Bir işte tembellik etmek.
Akşamlamak.
Hapseylemek.
Yekpâre taş.
Beyazlatmak.
Gevşetmek.
Noksanlaştırmak.
kass
Göğüs.
Saç kesmek.
Kırkmak.
Koyundan kırkılmış yün.
kat'-ı nazar
Bakmamak. İtibar etmemek.
Alâkayı kesmek.
katf
Atın veya diğer davarın adımını geç atması.
Tırmalamak.
Üzüm kesmek.
Ağaçtan meyve devşirme.
Devşirme mevsimi.
katl
(Çoğulu: Mekâtıl) Kesmek.
katm
Kesmek. Isırmak.
Tatmak, zevk.
Devenin kükremesi.
kavb
Kesmek.
Çukur kazmak.
kaz'
Kesmek.
Kahretmek.
Çiğnemek.
Fuhşiyat söylemek. Sövmek.
kazb
Kesmek.
Yonca otu.
kazz
Okun yeleğini kesmek.
Yalnız, tek, ferd.
kebair
(Tekili: Kebire) Büyük şeyler, büyük günahlar. Kebairin sıralanışı:-Allah'ı inkâr etmek.-Allah'a şirk koşmak.-Kat'iyyen sâbit olan dini bir hükme inanmamak.-Allah'ın rahmetinden ümidini kesmek.-Allah'ın cezasından, mekrinden ve azabından emin olmak.-Günah üzerinde ısrar etmek. Yâni, herhangi bir gün
kemş
Kesmek.
kend
Kesmek, kat'etmek.
Bir kimsenin nimetini ve iyiliğini bilmeyip inkâr etmek.
kesd
Davarı üç parmakla sağmak.
Bir şeyi dişiyle kesmek.
kesf
(Güneş veya Ay) ışığını kesme.
Görünmez olma.
Kesmek.
Yaramaz olmak.
keskese
Söylerken sin'i kef'e tebdil edip sin yerine kef okumak.
Çabuk kesmek.
keşt
Soymak.
Keşfetmek.
Fazlalığı kesmek. Koparmak.
Açmak. Deriyi yüzmek.
Yüzden perdeyi kaldırmak.
ketf
Omuz. Omuz kemiği.
Parça parça kesmek ve bağlamak.
kısmal
Kesmek.
menn
Nimet vermek. İyilik etmek.
Minnet.
Rıza.
Esiri fidye almadan, ücretsiz salıvermek.
Kesmek.
Zayıf etmek.
Ettiği iyiliği başa kakmak.
İki batman ağırlık.
Kudret helvası.
menun
(Menn. den) Kesmek.
Vakit, zaman, ömür ve sâireyi kesen mânâsınadır.
mesule
(Çoğulu: Mesulât) Azap vermek, eziyet etmek.
Hayvanı oka nişan edip atmak yahut diri iken bir tarafını kesmek.
metr
Kesmek.
Çekmek.
Atmak. (Bazan fercten kinâye olur.)
mez'
Evmek, acele, sür'at.
Kesmek.
miclat
Ağaç budamada ve bağ filizini kesmekte kullanılan demir.
mıhtab
Balta gibi odun kesmekte kullanılan âlet.
mihtab
Balta. Odun kesmekte kullanılan âlet.
mina / minâ
Mekke-i mükerremenin doğusundaki dağların eteğinden Arafât'a giden yol üzerinde bulunan yer. Hac ibâdeti esnâsında kurban kesmek ve cemre (şeytan) taşlamak için buraya gidilir. İbrâhim aleyhisselâm, kurban etmek için, oğlu İsmâil'i buraya götürmüştü.
muhazzi'
Saman ve ot kesmekte kullanılan bir çeşit ziraat makinesi.
mukataa
(Kat'. dan) Kesişmek.
Ülfeti terk eylemek.
Birbirinden kesmek ve kesişmek.
Muayyen bir kira karşılığında arazinin kesime verilmesi.
Ekilen toprak için verilen muayyen vergi.
mümakese
Satın aldığı şeyin pahâsından kesmek.
naha'
Boyun kemiğindeki beyaz iliğe varana kadar kesmek.
Yemen taifesinden bir kavim.
Hâlis etmek.
Uzaklık, ıraklık.
nahr
Boğazlamak. Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek.
İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması.
Boyun. Boğaz çukuru.
Sadır.
Gündüzün evveli.
Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak.
Kurbanlık deveyi göğsü üstünden (evdâcını yâni iki büyük damarını) kesmek.
nehr
Boğazlamak, kesmek.
Namazda sağ elini sol eli üzerine koymak.
Sadr, göğüs.
nızv
(Çoğulu: Nuzuv, Enzâ') Gitmek.
Sebkat etmek.
Kesmek, kat'etmek.
Çekip çıkarmak.
Bırakmak.
Zayıf deve.
Eski elbise.
ra'sa'
Kulakları küpe gibi uzunca sarkık olan yahut ucunu kesmekten ilişik kalıp sallanıp duran kulakları asılı olan dişi koyun.
ru'b
Korku, havf. Korkudan dolayı iş ve hareketten kesilmek. Korkutmak.
Kesmek.
Sihir, büyü, efsun.
sad'
Yarılmak, yarmak.
Kesmek, kat'etmek.
Göstermek. İzhar etmek.
Beyân ve meyl etmek, açıklamak.
salm
Kesmek.
salma'
Kesmek.
sarm
(Surm) Bağ kesmek. Meyve toplamak. Bir şeyi kökünden ayırmak.
sat'
Yüksek olmak. Kesmek, kat'etmek.
şatbe
(Çoğulu: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı.
Yaş ekin yaprağı.
Yarmak.
Kesmek.
Uzun boylu kadın.
segab
(Çoğulu: Sügbân) Kesmek.
Dere içinde yağmurdan biriken su.
İyi ve tatlı su.
şer'ab
Uzun.
Uzununa kesmek. Uzunlamasına yarmak.
serr
Çocuğun göbeğini kesmek.
Göbekte ağrı olmak.
Şâdlık, neşeli ve sevinçli olma.
şerşere
Ateş üstüne koyunca cızlayıp ötmek.
Yarmak.
Kesmek.
Meta, mal mülk.
Ağırlık. (Bu mânâya Çoğulu: Şerâşir)
serupay
Tas: Dervişin, tarikat ve mevlevihâne ile bağını kesmek.
(Farsça)
şerz
(Çoğulu: Şerâriz-Şevâriz) Şiddet.
Zorluk.
Kuvvet.
Kalabalık, galizlik. Kat'etmek, kesmek.
ta'til
Çalışmağa ara vermek. Çalışmayı durdurmak. İzine başlamak.
Kesmek.
Muattal bırakmak.
Ziynetsiz etmek, süssüz yapmak.
Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
tadhiye
Kurban kesmek.
tadli'
Kavunu dilim dilim kesmek.
tahrim
Yarmak. Pâre pâre kesmek, parçalamak.
tahzim
Kesmek.
takdid
Eti kurutmak.
Uzunlamasına yırtmak veya kesmek.
takti'
Parçalamak, kesmek, bölmek.
takvir
Bir cismi yuvarlak kesmek.
takzib
Kesmek.
tamm
Saçını kesmek.
Galebe etmek. Galib gelmek.
Yükselmek, yüce olmak.
Defnetmek, gömmek.
tarr
Kesmek.
Keskinletmek.
Yapmak.
(Bıyık) gelmek.
Çolak olmak.
Düşmek.
tasarum
Birbirini kesmek.
taslim
Kulağı dibinden kesmek.
tatil
Çalışmaya ara vermek, izine başlamak, kesmek, Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
tebtik
Kulak kesmek.
tebtil
Tamamen hakka yönelmek.
İyice ve tamamiyle kesmek.
Terbiye etmek.
Yemek.
tebtit
Kesmek.
Dağıtmak.
Bitirmek.
tefes
Kir, pislik.
Menâsik-i Hacta bıyık ve tırnak kesmek, baş ve kaş yolmak.
tefsa'
Kesmek.
Eskimek.
tehlib
Atın kuyruğunun kılını kesmek.
telbin
Kerpiç kesmek.
terhim
Atmak.
Kolaylaştırmak, âsân etmek.
Deveyi sebepsiz kesmek.
Yumuşak ve ince etmek.
Bir ismi kısaltma.
terr
Vurmak.
Kesmek.
Uzak olmak.
tesrid
Davar boğazlandığında daha soğumadan bir yerini kesmek veya kırmak.
teşrid
Ayırma, dağıtma. Dilim yapıp kesmek.
Nefyetme, kovalama.
Belâya atma. Ürkütüp kaçırma. Sevketme.
Birisinin ayıbını teşhir eylemek.
ukas
Bir cins ot.
"Kesmek" mânâsına mastardır.
uktua
Alâkayı kesmek gayesiyle gönderilen şey. İlgiyi kesmek üzere verilen şey.
umre
Ziyâret etmek. Hac zamânı olan beş günü yâni Arefe ve Kurban bayramının dört günü dışında, istenildiği zaman ihrâma girip Kâbe-i muazzamayı tavâf etmek ve Safâ ile Merve arasında sa'y etmek (yürümek), saçı kazımak veya kesmekten ibâret olan ibâdet. Umreye Hacc-ı asgar (küçük hac) da denir.
Hac zamânı olan beş günden yâni Arefe ve Kurban bayramının dört gününden başka, senenin her günü ihrâma girip Kâbe'yi tavâf etmek, Safâ ile Merve arasında sa'y yapmak ve saç kazımak veya kesmek.
vekf
Evin damlaması.
Kat'etmek, kesmek.
ye's
Emelinden kesilmek. Ümidsizlik. Nevmid olmak. Matlubunun hâsıl olmasına ümidini kesmek.
Ümitsizlik, ümîd kesmek.
zebh / ذبح
Boğazlama, kesme. Hayvanın boğazındaki yemek borusu, hava borusu, iki yandaki kan damarından üçünü bir anda kesmek.
Boğazlama.
(Arapça)
Zebh edilmek:
Boğazlanmak, kesilmek.
(Arapça)
Zebh etmek:
Boğazlamak, kesmek.
(Arapça)
zekve
Tamamlamak. Kesmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
musaraa
Suunat
şekva
RAŞA
cüda
hortlak
halet-i ruhiye
katul
zife
eşcar
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Kesmek
beddul
Citlembik
iftiha
dogum gunu
nil
Pinç
kef
CÜMLE
KURU,