Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Kes
kelimesini içeren
305
kelime bulundu...
adem-i delil-i sübut
Kesin bir delilin bulunmaması.
ahkam-ı kat'iye / ahkâm-ı kat'iye
Kesinleşmiş hüküm ve esaslar.
akıncı
Keşif, yağma ve tahrib kasdıyla ecnebi memleketlere akın yapan kişi. Akıncılık, Osman Bey zamanında başlamıştır.
alat-ı katıa / âlât-ı katıa
Kesici âletler.
alet-i katıa / âlet-i katıa
Kesici âlet.
amir-i mutlak / âmir-i mutlak
Kesin emir sahibi olan, mutlak emredici, Allah.
asar-ı kat'iye / âsâr-ı kat'iye
Kesin delil ve eserler; Peygamber Efendimizden (a.s.m.) geldiğinde şüphe bulunmayan doğru haberler.
ayat-ı kat'iye / âyât-ı kat'iye
Kesin âyetler.
ayat-ı kàtıa / âyât-ı kàtıa
Kesin âyetler, deliller.
aynülyakin / aynülyakîn / عين اليقين
Kesin, kesin bilgi.
(Arapça)
azm-i kat'i / azm-i kat'î
Kesin karar, kat'î azim.
Kesin azim ve ciddî gayret.
batik
Keskin.
belet
Kesilmek, inkıtâ.
belt
Kesmek.
berahin / berâhîn
Kesin deliller, güçlü kanıtlar.
berahin-i akliye-i kat'iye / berâhin-i akliye-i kat'iye
Kesin aklî deliller.
berahin-i kat'iye / berâhîn-i kat'iye
Kesin burhanlar, kuvvetli deliller.
berahin-i kàtıa
Kesin deliller.
berran
Kesen, kesici, keskin.
(Farsça)
betl
Kesmek, kat'etmek.
betle
Kesilmiş, maktû.
bi'l-yakini'l-kat'i / bi'l-yakîni'l-kat'î
Kesin bilgiye dayanarak.
bilainkıta / bilâinkıtâ / بلاانقطاع
Kesintisiz, aralıksız.
(Arapça)
bilyakin / bilyakîn
Kesin kanaat ile.
Kesin bir bilişle.
bürhan
Kesin delil, hüccet.
burhan-ı kat'i / burhan-ı kat'î
Kesin delil.
burhan-ı kàtı
Kesin delil.
burhan-ı kàtı'
Kesin delil.
bürhan-ı mantıki / bürhan-ı mantıkî
Kesin kaziyelerden teşkil ettirilen kıyasa, bürhana denir.
büride / bürîde / بریده
Kesilmiş.,
(Farsça)
Kesik.
(Farsça)
bürran / bürrân / بران
Keskin, kesici.
(Farsça)
Keskin.
(Farsça)
cebr-i kat'i / cebr-i kat'î / جَبْرِ قَطْع۪ي
Kesin bir zorlama.
cevab-ı kat'i / cevab-ı kat'î
Kesin cevap, karşılık.
Kesin ve kat'i söz, kesin cevap.
cezm / جزم / جَزْمْ
Kesinlik, şüphesizlik.
Kesin karar.
Kesin karar.
(Arapça)
Cezm etmek:
Kesin karar vermek, kesin olarak niyetlenmek.
(Arapça)
Kesin karar.
cezmen
Kestirip atmak sûretiyle.
cezmiyet
Kesin kararlılık, azimli olma.
Kesin kararlılık.
cezz
Kesmek, biçmek.
cinayet ve ictinadan himayet etmek
Kesilme ve mevyelerin toplanma teklikesine karşı korumak.
cüraz
Keskin.
cüzaz
Kesilmiş ve parçalanmış olan şey.
dehdak
Kesmek. Kat'.
dehmak
Kesmek, kat'.
delail-i kat'iye / delâil-i kat'iye
Kesin deliller.
delail-i katıa / delâil-i katıa
Kesin ve şüphesiz deliller.
delil-i kat'i / delil-i kat'î
Kesin delil.
delil-i katı
Kesin delil.
delil-i kàtı'
Kesin delil.
derçin resmi
Kesilen hayvanlardan alınan bir cins vergi.
edille-i katıa / edille-i kâtıa
Kesin deliller.
efzuni / efzunî
Kesret, çokluk, fazlalık, ziyadelik.
(Farsça)
ekid / ekîd / اكيد
Kesin.
(Arapça)
ekiden / ekîden / اكيدا
Kesinlikle.
(Arapça)
elbette
Kesinlikle.
esasat-ı kat'iye / esâsât-ı kat'iye
Kesin esaslar.
evamir-i kat'iye / evâmir-i kat'iye
Kesin emirler.
evamir-i mutlaka / evâmir-i mutlaka
Kesin emirler.
fatm
Kesmek.
faysal
Kesin hüküm; karmaşık bir meseleyi kesin hatlarıyla çözümleme, yanlışı doğrudan ayırma.
feraset / ferâset / فِرَاسَتْ
Keskin anlayış.
ferman
Kesin emir, hüküm, bildiri.
ferman-ı kat'i / ferman-ı kat'î
Kesin ferman, buyruk.
fesafis
Kesmez kılıç.
fütar
Kesmez kılıç.
gabise / gabîse
Keş ile karıştırılmış yağ.
galebe-i kat'iye
Kesin galibiyet, zafer.
gasn
Kesmek.
gayr-ı mekşuf
Keşfedilmemiş.
gayr-ı münkatı
Kesintisiz, kopma olmaksızın.
gayr-ı münkatı'
Kesintisiz.
hakikat-i kat'iye
Kesin gerçek, doğru.
hakikat-i kàtıa
Kesin gerçek.
hakk-ı keşf
Keşif hakkı.
hamz
Keskinlik, katılık, şiddet. Metinlik, sağlamlık.
hancer-i bürran
Keskin hançer.
haza'
Kesme, yarma, ameliyat.
hazik / hazîk
Kesilmiş olan.
hazım
Kesici, kesen.
hazim / hazîm
Keskin kılıç.
helak-i mutlak / helâk-i mutlak
Kesin yok oluş.
heman / hemân
Kesin olarak; daima.
hemyan
Kese, torba, çanta, dağarcık.
(Farsça)
herise
Keşkek yemeği.
hezhaz
Keskin kılıç.
hezzam
Keskin.
hezzuz
Keskin.
hüccet-i kàtı'
Kesin, şüphesiz delil.
hüccet-i katıa
Kesin delil.
hüccet-i kàtıa
Kesin delil.
husam
Keskin kılıç.
hüsam
Keskin kılıç.
husame
Keskinlik.
hütame
Kesinti, kırpıntı. Parça.
ibha
Kesilme, inkıtâ'.
ibtat
Kesmek. Kat'etmek.
ibtita'
Kesilme, inkıta'.
ihbarat-ı kat'iye / ihbârât-ı kat'iye
Kesin haberler.
ihdad
Keskinleştirme.
ihtimal-i kat'i / ihtimal-i kat'î
Kesin ihtimal, olabilirlik.
ihtiyac-ı kat'i / ihtiyac-ı kat'î
Kesin ihtiyaçlar.
ikan / îkan
Kesin biliş.
ill
Keskinlik veya parlaklık mânasından alınmış olup; feryat, yemin, ahid ve karâbet mânalarına gelir. İbrânice "il", ilâh demek olduğu da söylenmiştir.
imha
Keskinletme, bileme.
incizaz
Kesilme.
inhidam-ı kat'iye
Kesin hezimet, bozulma.
inkıta / inkıtâ / انقطاع
Kesilme, sona erme.
Kesilme.
Kesilme, tükenme, tıkanma.
Kesilme, kesintiye uğrama.
(Arapça)
inkıta' / inkıtâ' / اِنْقِطَاعْ
Kesilme.
insıram
Kesilme, kesilip ayrılma.
irşad-ı feth-i keşif / irşâd-ı feth-i keşif
Keşif ve fetih yolunu gösterme, keşfe başlarken rehberlik etme.
isbat / isbât / اِثْبَاتْ
Kesin olarak ortaya koyma.
işhaz
Keskinleştirme, bileme.
istiklaliyet-i mutlaka / istiklâliyet-i mutlaka
Kesin ve sınırsız bağımsızlık.
istikşaf / istikşâf / استكشاف
Keşif çalışması yapma.
(Arapça)
ıstılam
Kesme, koparma.
itikad-ı cazim / itikad-ı câzim
Kesin inanç, inanma.
iz'an-ı yakin / iz'ân-ı yakîn
Kesin delile dayalı olan sağlam inanç.
izafet-i maktu'
Kesik tamlama. Terkib-i izafet-i maktu'da denir. Esre'yi kaldırmağa da fekk-i izafet denir. Yani izafetin kaldırılması demektir. Meselâ: Câme-hâb : Yatak. Câme-i hâb : Uyku elbisesi. Ser-rişte : İp ucu, vesile, tutamak. Ser-i rişte : İpin ucu.
kaide-i mukarrere
Kesinleşmiş kural.
kalm
Kesmek.
kalpak
Kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık.
kanaat-i kat'i
Kesin kanaat.
kanaat-ı kat'iye
Kesin kanaat, inanma.
kanaat-i kat'iye / kanaat-i kat'îye
Kesin kanaat.
kaş / kâş / كاش
Keşke.
(Farsça)
kasib / kâsib
Kesbeden, kazanan, kazanmak için çalışan, kazanç sahibi.
kasid / kâsid
Kesat olan, sürümü olmayan.
Kesat olan, eksik olan, verimsiz olan.
kaşif / kâşif / كاشف / كَاشِفْ
Keşfedici, açığa çıkarıcı.
Keşfeden, bulan, meydana çıkaran.
Keşfeden.
Keşfeden.
(Arapça)
Keşfedici.
kaşki / kâşki / كاشكى
Keşke.
(Farsça)
kasl
Kesmek.
kat
Kesme, geçme.
kat' / قطع / قَطْعْ
Kesme.
Kesme.
kat'an / قطعا
Kesinlikle, kesin olarak.
Kesinlikle.
(Arapça)
kat'en / قطعا
Kesinlikle.
(Arapça)
kat'i / kat'î / قطعى / قطعي / قَطْع۪ي
Kesin.
Kesin.
(Arapça)
Kesin.
Kesin.
Kesin.
kat'i delil / kat'î delil / kat'î delîl
Kesin, şüphesiz delil.
Kesin delil. Âyet-i kerîmeler ve tevâtürle bildirilen mânâsı açık hadîs-i şerîfler.
kat'i kanaat / kat'î kanaat
Kesin inanma, razı olma.
kat'i senet / kat'î senet
Kesin delil.
kat'i surette / kat'î sûrette
Kesin olarak, kesinlikle.
kat'iyen / kat'îyen / قَطْعِيًا
Kesin olarak.
Kesinlikle.
kat'iyet / قطعيت / قَطْعِيَتْ
Kesinlik.
Kesinlik.
(Arapça)
Kesinlik.
kat'iyet kesb etme
Kesinlik kazanma.
kat'iyetle
Kesin bir şekilde, şüphesiz.
kat'iyyen
Kesinlikle.
kat'iyyet
Kesinlik, kat'ilik.
Kesinlik, şüphesizlik.
kati / katî
Kesin.
kati' / kâti' / قاطع
Kesen, kesici.
(Arapça)
katı'a
Kesen, kesici.
katıa
Kesin olan.
katiye / katîye
Kesin.
katiyen
Kesinlikle.
katiyet / katîyet
Kesinlik, şüphesizlik.
Kesinlik.
katiyyen / katîyyen
Kesinlikle.
Kesinlikle.
kazabe
Kesinti. Bağ ağacından ve diğer ağaçtan kesilen parçalar.
kaziye-i muhkeme
Kesinleşmiş hüküm, bir daha bozulamayacak karar.
kaziyye-i muhkeme
Kesin hüküm, değişmez ilke.
kemal-i iz'an / kemâl-i iz'an
Kesin bir şüphesizlik, tam bir inanç.
kemş
Kesmek.
kesbi / kesbî
Kesble ilgili.
keşf / كشف
Keşif, bulma, ortaya çıkarma.
(Arapça)
keşf-i kat'i / keşf-i kat'î
Kesin keşif, mânevî âlemlerde bazı hakikatleri görme ve ortaya çıkarma.
keşfen
Keşf ederek.
keşfi / keşfî
Keşifle alâkalı.
keşfiyat / keşfiyât
Keşifler, bazı hakikatleri ortaya çıkarma, keşfetme hâlleri.
Keşifler.
keşfiyat-ı kat'iye
Kesinliğinde şüphe olmayan keşifler; mânevî âlemlerde bazı hakikatleri görme.
keşif / كشف
Keşfetme, bulma.
(Arapça)
keşişane / keşişâne
Keşişe yakışır yolda. Papaza uygun şekil ve surette.
(Farsça)
keşki
Keşke.
keşşaf / keşşâf
Keşfeden, açan, bulan.
Keşfedici, gizli olanı açığa çıkarıcı.
keth
Kesbetmek. Çalışmak, kazanmak. Amel ve sa'yetmek.
kısabe
Kesicilik, kasaplık.
kise / kîse
Kese.
kısmal
Kesmek.
kıssis / kıssîs
Keşiş. Papaz. Hristiyan din adamı.
Keşiş, papaz.
Keşiş.
kur'an-ı bahirü'l-burhan / kur'ân-ı bâhirü'l-burhan
Kesin, güçlü ve apaçık delillere sahip olan Kur'ân.
küsud
Kesad.
küşuf / küşûf
Keşifler, mânevî âlemlere ait bazı hakikatleri görme işlemleri.
Keşifler, açmalar, bulmalar.
kuvvet-i kat'iyet
Kesinlikten kaynaklanan kuvvet.
lataknetu / lâtaknetû
Kesmeyiniz.
layenkatı / lâyenkatı / لاینقطع
Kesintisiz.
Kesilmeksizin, aralıksız.
Kesintisiz, sürekli.
(Arapça)
leyte
Keşke, ne olurdu.
Keşke.
lüzum-u kat'i / lüzum-u kat'î
Kesin gereklilik.
maddiyat-ı kesife
Kesif, şeffaf olmayan maddeler.
madih
Keskin.
mahrut-u nakıs / mahrût-u nâkıs
Kesik koni şeklinde.
mahşub
Kesilmeye elverişli olmadan kesilen ağaç.
makid
Kesilmeyen ve daimi olan.
maksus
Kesilmiş, kırpılmış.
makta
Kesit.
makta'
Kesilen yer, kesinti yeri, başlangıç yeri.
mazeret-i kat'i / mazeret-i kat'î
Kesin mazeret, özür.
mebtut
Kesilmiş ve ayrılmış.
mecburiyet-i kat'iye
Kesin zorunluluk.
meczum
Kesin karar verilmiş. Sonu cezimli olan kelime.
meczuz
Kesilmiş, münkatı'.
medih / medîh
Keskin.
meksube / meksûbe
Kesb edilen, irade dairesinde kazanılan şey.
meksuf
Kesafetli, sık ve çok olmuş. Koyu.
mekşuf / mekşûf / مكشوف
Keşfolunmuş, meydana çıkarılmış. Açık. Belli.
Keşfedilen, açılan.
Keşfedilmiş.
(Arapça)
mertebe-i kat'iyet
Kesinlik derecesi.
mesail-i yakini / mesâil-i yakîni
Kesin bilgiye ait meseleler.
mihsal
Keskin kılıç.
mikta'
Kesecek âlet.
müdafaat-ı kat'iye
Kesin olan savunmalar.
muhakkak
Kesin, kesinlik kazanmış.
Kesin, gerçekleşmiş.
muhaşşim
Keskinliği dolayısıyla sarhoş edici şey.
mukarrer
Kesinlik kazanmış; hakkında şüphe olmayan mesele.
mukattaa
Kesilmiş, kesik, ayrı.
mükeyyes
Keselenmiş. Kese biçiminde toplanıp kalmış olan şey.
müncezir
Kesilen.
münfasım
Kesilmiş.
münkarız
Kesilmiş.
münkatı
Kesilen.
münkati'
Kesilen, kesik arkası gelmeyen, son bulan, süreksiz.
munsarım
Kesilen, kat edilen.
mür'ab
Kesilmiş, parça parça olmuş.
mürtemi / mürtemî
Keşif kolu. Karakol.
mütekatı
Kesişmiş, kesik kesik.
mütekatı'
Kesik kesik.
mütevatiren / mütevâtiren
Kesin ve şüphesiz bir haber olarak.
mutlak / مطلق
Kesin.
(Arapça)
mutlaka / مطلقا
Kesinlikle.
Kesinlikle, zorunlu olarak, kayıtsız şartsız.
(Arapça)
müzerreb
Keskin kılıç.
nah'
Kesme, boğazlama.
nass / نص
Kesin, tartışılmaz olan, âyet ve hadîs.
Kesinlik.
(Arapça)
nass-ı kat'i / nass-ı kat'î
Kesin delil ve senet; Kur'ân ve sahih hadis gibi.
nassen
Kesin olarak.
nasuh / nasûh
Kesin, halis.
nesaik / nesâik
Kesilen kurbanlar. Nesîke kelimesinin çoğuludur.
nokta-i kat'iye
Kesin olan nokta.
nokta-i tekatu'
Kesişme noktası.
nüşare
Kesilen ağaçtan dökülen talaş, yonga.
razz
Kesmez âlet.
rehf
Keskinleştirmek, bilemek.
safa-yı sermedi ve cavidani / safâ-yı sermedî ve câvidânî
Kesintisiz ve pek güzel bir huzur, rahat.
şahid-i kat'i / şahid-i kat'î
Kesin şahit.
şahid-i katı
Kesin şahit.
şahid-i kàtı'
Kesin, şüphesiz delil.
şahz
Keskinleştirmek.
salm
Kesmek.
salma'
Kesmek.
sarahat-i kat'iye
Kesin açık mânâ.
sarim / sârim / صارم
Keskin.
(Arapça)
şehadet-i kat'iye
Kesin şahitlik, kesin delil.
sekte
Kesinti, duraklama.
selhhane / selhhâne / سلخ خانه
Kesim yeri, mezbaha, salhane.
(Arapça - Farsça)
sened-i kat'i / sened-i kat'î
Kesin senet, dayanak.
serati / seratî
Keskin.
seyf-i hadid
Keskin kılıç.
seyf-i sarim / seyf-i sârim
Keskin kılıç.
şiddetle
Kesin olarak.
(Arapça - Türkçe)
sıyk
Kesif toz ve fena ter kokusu.
şühudi / şühudî
Keşfe ve görmeğe dair. Görünebilir olana ait ve mensub.
sukut-u mutlak
Kesin bir şekilde düşüş, alçalış.
sur
Keş parçası.
suret-i kat'iye
Kesin bir şekilde.
tafazzu'
Kesilmek.
tahzim
Kesmek.
takarrüş
Kesbetmek, almak, kazanmak.
takatu'
Kesilmek. Kesişmek.
takazzub
Kesilmek.
takti
Kesme, kesik kesik okuma.
takti'
Kesme. Kesilme. Parça parça etme. Parçalara bölme.
takzib
Kesmek.
tasmim / tasmîm / تصميم
Kesin karar.
(Arapça)
Tasmîm ittihaz etmek:
Karar almak.
(Arapça)
tasmimat / tasmîmât / تصميمات
Kesin kararlar.
(Arapça)
tatrir
Keskin etmek, keskinleştirmek.
tecazüm
Kesişmek.
tecrübe-i kat'iye
Kesin tecrübe.
tedabür
Kesişmek.
tehessüm
Kesilmek.
tehlike-i kat'iye
Kesin bir tehlike.
tekatu / tekatû
Kesişme.
Kesişme.
tekatu' / tekâtu' / تقاطع
Kesişme.
Kesişme.
(Arapça)
tevali / tevâlî / توالى
Kesintisiz sürme, birbirini izleme.
(Arapça)
Tevâlî etmek:
Kesintisiz sürmek, birbirini izlemek.
(Arapça)
tevezzül
Kesilmek.
tezkir-i müsellemat / tezkir-i müsellemât
Kesin esasları hatırlatma.
tezrib
Keskinletmek.
tig-i bürran / tîg-i bürran
Keskin kılıç.
udube
Keskinlik.
umur-u mukarrere
Kesin hatlarıyla ortaya konulmuş meseleler, konular ve işler.
vakıat-ı kat'iye / vakıât-ı kat'iye
Kesin olarak meydana gelen vakıalar, olaylar.
vesile-i kat'iye
Kesin aracı.
vesile-i mutlak
Kesin aracı.
vücub / vücûb
Kesinlik, zorunlu olma.
Kesin olarak emredilme, farz kılınma.
vücub-u kat'i / vücub-u kat'î
Kesin zorunluluk; kesin ve şüphesiz farz oluş.
vücud-u ebter
Kesik, sona ermiş varlık; kendisiyle Rabbi arasındaki bağı kesen varlık.
vücup
Kesinlik, gereklilik.
ya leyte
Keşke, ne olurdu.
yakin / yakîn / یقين
Kesin bilgi.
(Arapça)
yakin ehli / yakîn ehli
Kesin ve doğru bilgi sahipleri.
yakin-i ilmi / yakîn-i ilmî
Kesin ve sağlam bilgi.
yakin-i imani / yakîn-i imanî
Kesin ve şüphesiz iman.
yakinen / yakînen / یقينا
Kesin ve şüphesiz olarak.
Kesin olarak.
(Arapça)
yakiniyet
Kesinlik, şüphesizlik; yakîn ile kesin olarak bilinme durumu.
yaleyte / yâleyte / یا ليت
Keşke.
(Arapça)
ye's-i mutlak / يَأِسِ مُطْلَقْ
Kesin ümîdsizlik.
zanni / zannî
Kesin olmayan, zanna dayalı.
zarar-ı mutlak
Kesin ve tam zarar.
zaruret-i kat'iye
Kesin zorunluluk ve mecburiyet.
zaruriyet-i kat'iye
Kesin bir zorunluluk.
zebayıh / zebâyıh
Kesilecek kurbanlık hayvanlar. Kurban edilmiş, kurban olarak kesilmiş hayvanlar.
zebh
Kesme, boğazlama. Kurban kesme. (Boğazlanmış veya boğazlanacak hayvana da "zebiha" denir.)
Kesme, boğazlama.
Kesme, boğazlama.
zebih / zebîh / ذبيح
Kesilmiş hayvan, boğazlanmış.
(Arapça)
zebiha / zebîha
Kesilecek hayvan.
zemahşeri / zemahşerî
Keşşaf isimli ünlü tefsiri yazan islâm âlimi.
zerm
Kesilmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
istat
muayyen
Salavat
murg
rih
Asıl olan
ağisna ya gıyase'l-müstağisin
tar olmak
arz-ı şükran
nuş
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Kes
Asıl olan
haka
Uyanmak
İna
el
Secde
haykiri
tadili
küçük parıltı