REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Kerame ifadesini içeren 62 kelime bulundu...

ahmed-i rüfai / ahmed-i rüfâî

  • (Hi: 512-578) Büyük bir veliyullahtır. Pek çok kerametleri görülmüştür. İmam-ı Musa Kâzım Hazretlerinin evlâtlarından olup, dine büyük hizmetler etmiştir. (R.A.)

ezvak-ı keramet

  • Kerametin zevkleri.

feyz-i keramet

  • Kerametin feyzi, bereketi.

geylani / geylânî

  • Kerametleriyle ünlü büyük bir velî.

ibrahim bin edhem

  • Babası Belh Şehrinin Pâdişahı idi. Hicri 2. asırda yetişmiş büyük bir veliyullahtır. Bir çok kerametleri görülmüş, Allah rızası yolunda dünya saltanatını terk ederek fakirliği kabul etmiş ve bütün ömrünü ibadet ve taat ile geçirmiştir. Kerametleri dillere destandır.

imam-ı ca'fer-i sadık / imam-ı ca'fer-i sâdık

  • (Hi: 83-148) Hazret-i Ali'nin (R.A.) torununun torunudur. Medine-i Münevvere'de yaşamıştır. Annesi, Hazret-i Ebu Bekir'in soyundandır. Mânevi nüfuzu çok ileri idi, dine büyük hizmetleri görüldü. Demiştir ki: "Kim nefsi için nefsi ile mücâhede ederse, keramete kavuşur, kim de Allah için nefsi ile müc

imkan-ı örfi / imkân-ı örfî

  • Emsaline pek az rastlanan hârika bir âdet veya keramet gibi.

keramat / kerâmât

  • (Tekili: Keramet) Kerametler.
  • Kerametler, velilerin olağanüstü işleri.
  • Kerametler; Allah'ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hâl ve fiiller.
  • Kerametler.

keramat-ı aleviye / keramât-ı aleviye

  • Hz. Ali'nin (r.a.) kerametleri.

keramat-ı aleviye ve gavsiye / keramât-ı aleviye ve gavsiye

  • Abdulkadir Geylani ve Hz. Ali'nin kerameti.

keramat-ı azime / keramat-ı azîme

  • Büyük kerametler.

keramat-ı gavsiye / kerâmât-ı gavsiye

  • Seyyid Abdülkadir-i Geylâni'nin kerâmetleri.

keramat-ı gaybiye / kerâmât-ı gaybiye

  • Allah'ın bir ikramı olarak gaybla ilgili verilen haberlerin doğru çıkması şeklinde gerçekleşen kerametler.

keramat-ı kur'aniye / kerâmât-ı kur'âniye

  • Kur'ân'ın kerametleri; ikramları, bağışları.

keramat-ı ruhani / kerâmât-ı ruhânî

  • Ruhânî kerâmetler.

keramat-ı şahsiye / kerâmât-ı şahsiye

  • Şahsî kerâmetler.

keramatü'l-evliyai hakkun / kerâmâtü'l-evliyâi hakkun

  • Evliyaların kerametleri doğru ve gerçektir.

keramet-i acibe

  • Şaşırtıcı bir şekilde gerçekleşen keramet.

keramet-i acibe-i gaybiye

  • Gayba ait acayip keramet; Allah'ın bir ikramı olarak gelecekle ilgili verdiği acayip haber.

keramet-i aleniye

  • Açık, gözle görünür kerâmet.

keramet-i aleviye / kerâmet-i aleviye / كَرَامَتِ عَلَوِيَه

  • Hz. Ali Efendimize âid keramet.
  • "Ali'nin kerâmeti", yani Hz. Ali'nin (r.a.) Allah'ın lütfuyla geleceğe dair verdiği haberler (On Sekizinci ve Yirmi Sekizinci Lem'â bu kerametlerden bahseder).
  • Hz. Ali Efendimizin kerâmeti.

keramet-i aleviye ve gavsiye

  • Hz. Ali ve Şeyh Abdulkadir Geylânî'nin kerâmeti.

keramet-i bahire / keramet-i bâhire

  • Ap açık keramet.

keramet-i celcelutiye / keramet-i celcelûtiye

  • Celcelûtiye'nin kerameti.

keramet-i duaiye

  • Duanın kerameti.

keramet-i ekber

  • En büyük keramet.

keramet-i esrar-ı kur'aniye / keramet-i esrar-ı kur'âniye / kerâmet-i esrâr-ı kur'âniye / كَرَامَتِ اَسْرَارِ قُرْاٰنِيَه

  • Kur'ân'ın sırlarının kerameti.
  • Kur'an sırlarının kerameti.

keramet-i evliya

  • Evliyanın kerameti; Allah tarafından evliyaya ikram edilen olağanüstü hal.

keramet-i feraset

  • Çabuk sezme ve anlama kabiliyetindeki keramet.

keramet-i gavsiye / kerâmet-i gavsiye

  • Seyyid Abdülkadir-i Geylâni'nin kerâmeti.

keramet-i gaybiye / kerâmet-i gaybiye

  • İleriye dönük, geleceği haber veren kerâmet.

keramet-i gaybiye-i gavsiye

  • Şeyh Abdülkadir-i Geylânî'nin geleceğe dair keramet şeklinde haber vermesi ve bu haberin gerçekleşmesi.

keramet-i hizmet-i kur'aniye / keramet-i hizmet-i kur'ânîye

  • Kur'ân hizmetinin kerameti, olağanüstülüğü.

keramet-i i'caziye / keramet-i i'câziye

  • Mu'cize kerameti.

keramet-i ihlasiye / kerâmet-i ihlâsiye

  • İhlâsın neticesi olarak meydana gelen kerâmet.

keramet-i iktisadiye

  • Tutumlu olmanın ortaya çıkardığı keramet.

keramet-i ilmiye

  • İlmi keramet, lütuf, ihsan.
  • İktisab suretiyle olmayıp, vehbi yani Cenab-ı Hakk'ın atiyyesi olarak geniş bir ilme mazhariyyetten hâsıl olan ilmi keramet.
  • İlim tahsili ile çok büyük ilim sâhibi olan bir allâmeden çok daha yüksek vâsi' ve hârikulâde bir ilme mazhar bulunan, hem ilmî dehâsı ve fart-ı zekâsı tecrübe

keramet-i inayet-i rabbaniye / keramet-i inâyet-i rabbaniye

  • Allah'ın inayetinin kerameti, ikramı.

keramet-i kur'aniye / kerâmet-i kur'âniye

  • Kur'ân'a ait keramet.

keramet-i maneviye / keramet-i mâneviye

  • Mânevî keramet.

keramet-i sadakat

  • Doğruluk ve bağlılığın kerameti.

keramet-i tevafukiye

  • Tevafuktaki keramet.

keramet-i uzma / keramet-i uzmâ

  • En büyük keramet.

keramet-i zahire / keramet-i zâhire

  • Apaçık keramet, görünen keramet.

keramet-i zāhire / kerâmet-i zāhire / كَرَامَتِ ظَاهِرَه

  • Açık, görünür olan keramet.

kerameten

  • Keramet olarak.

kerametkar / kerametkâr

  • Keramet gösteren.

kerametkarane / kerâmetkârâne

  • Keramet göstererek.
  • Kerametli bir şekilde.

kerametkarene / kerâmetkârene

  • Kerametli bir şekilde.

kerametli

  • Keramet sahibi; Allah'ın bir ikramı olarak verilen olağanüstü hal ve durumu gösteren kimse.

kerametvari / kerâmetvâri / kerâmetvârî

  • Keramet gösterir şekilde.
  • Keramet gibi.

mahz-ı keramet

  • Tam bir keramet gibi. Kerametin ta kendisi.

menakıb / menâkıb

  • Menkıbeler. Velîlerin, Allahü teâlânın sevgili kullarının güzel iş, hareket, söz ve kerâmetlerini konu edinen hikâye ve hâtıralar, bu hususta yazılmış kitapları. Menkabenin çokluk şeklidir.

mirac-ı keramet

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) veliliğinin kerâmeti olan mirca.

mu'cize

  • İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika. Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise.
  • Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir. Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir.

mu'ciznüma keramet / mu'ciznümâ keramet

  • Mu'cize özelliklerini taşıyan keramet.

sahibkeramet / sâhibkerâmet / صاحب كرامت

  • Keramet sahibi. (Arapça - Farsça)

silsile-i keramat / silsile-i kerâmât

  • Kerâmetler zinciri.

silsile-i keramet / silsile-i kerâmet / سِلْسِلَۀِ كَرَامَتْ

  • Kerametler zinciri, peş peşe gerçekleşen kerametler.
  • Kerâmet zinciri.

sırr-ı keramet

  • Keramet sırrı.

şule-i keramet / şûle-i keramet

  • Keramet ışığı, parıltısı.

yed-i beyza / yed-i beyzâ

  • Musa Aleyhisselâm'ın mu'cize olarak gösterdiği beyaz ve parlak eli. Bu tabir mecaz olarak keramet ve hârikulâde haller ve meziyetler hakkında kullanılır.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın