REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Kaz kelimesini içeren 83 kelime bulundu...

akar / عقار

  • Kazanç sağlayan mülk. (Arapça)

akarat / akarât / عقرات

  • Kazanç sağlayan mülkler, akarlar. (Arapça)

batt / بط

  • Kaz. (Arapça)

cezr-i vetedi / cezr-i vetedî

  • Kazık kök. Kazık gibi yere derinliğine giden kök. (Havuç gibi.)

deramed / derâmed / در آمد

  • Kazanç, gelir. (Farsça)

ecel-i kaza / ecel-i kazâ

  • Kazây-ı muallak, kesin olmayıp sebebe bağlı kılınan ecel.

enduz

  • Kazanan, elde eden, biriktiren, toplıyan mânalarına gelir ve kelimeleri sıfat yapar. (Farsça)

enkaz-ı remime

  • Kazaya uğramış ve esaslı tarafları tahrib olmuş gemi veya tekne enkazı.

evtad / evtâd / اوتاد

  • Kazıklar. (Arapça)

ez kaza

  • Kazâ olarak, tevâfuk olarak. Beklenmedik ânda. (Farsça)

ezkaza

  • Kaza olarak.

gabn / غبن

  • Kazıklama, alışverişte aldatma. (Arapça)

haffar / haffâr

  • Kazıcı.

hafir / hafîr / hâfir / حافر

  • Kazılmış yer. Çukur. Mezar.
  • Kazan, kazıcı, hafriyat yapan. Yerde çukur açan.
  • Kazan, kazıcı. (Arapça)

hafr / حفر

  • Kazmak ve çukur etmek.
  • Kazma. (Arapça)

hafriyat / hafriyât / حَفْرِيَاتْ

  • Kazılar.
  • Kazı, kazılar.

hafriyyat / hafriyyât / حفریات

  • Kazı. (Arapça)

hakk / hâkk / حك

  • Kazıma. Oyma. Maden üzerine yazı işlemek.
  • Kazma, oyma.
  • Kazıma. (Arapça)
  • Hâkkedilmek: Kazılmak. (Arapça)
  • Hâkketmek: Kazımak. (Arapça)

hakketmek / hâkketmek

  • Kazımak, oymak.

hasılat / hâsılat / حاصلات

  • Kazanç, gelir. (Arapça)

hayta

  • Kazık.

hendek

  • Kazılan uzun ve derin çukur.

höyük

  • Kazıldığında içinden eski eserler çıkan alçakça toprak tepe.

hufre

  • Kazılmış çukur. Oyuk.

hükake

  • Kazılan şeyin kazıntısı, talaşı veya yongası.

ihraz / ihrâz / احراز / اَحْرَازْ

  • Kazanma, elde etme.
  • Kazanma, erişme.
  • Kazanma, elde etme. (Arapça)
  • İhraz etmek: Kazanmak, elde etmek. (Arapça)
  • Kazanma, elde etme.

ihraz eden

  • Kazanan.

iktisab / iktisâb / اكتساب

  • Kazanmak. Tahsil etmek. Elde etmek.
  • Kazanma, edinme.
  • Kazanma, çalışarak kazanma. (Arapça)
  • İktisâb etmek: Kazanmak. (Arapça)
  • İktisâb eylemek: Kazanmak. (Arapça)

iktisab etmek

  • Kazanmak, edinmek.

irtifad

  • Kazanma, kesbetme, kazanıp kâr etme.

istiksab

  • Kazanma, kesbetme.

itad

  • Kazık çakma.

kasib / kâsib / كاسب

  • Kazanç sahibi. Kazanmak için çalışan. Kesbeden. Marifet için çalışan.
  • Kazanmaya çalışan.
  • Kazanan. (Arapça)

kavişger / kâvişger

  • Kazıcı, eşici, kazan. (Farsça)

kaza-zede

  • Kazaya uğramış, başına felâket gelmiş.

kazaen

  • Kaza olarak, tesadüfen. İstemiyerek. Bilerek değil. Beklenmedik halde.
  • Kaza ile, elde olmayarak.

kazai / kazaî

  • Kaza ile alâkalı. Hüküm vermeğe ait.

kazara / kazârâ

  • Kazâ olarak. Rastlayarak. (Farsça)
  • Kaza olarak.

kazaya / kazâyâ

  • Kaziyeler, önermeler, işler, meseleler.
  • Kaziyeler, hükümler, önermeler.
  • Kaziyeler, hükümler.

kazazede / kazâzede

  • Kazaya uğramış

keffaret-i salat / keffâret-i salât

  • Kazâya kalmış namazları bulunan ve bunları îmâ ile dahi kılması mümkün iken kılmayıp ölen kimsenin kılmadığı namazlar için verilen keffâret.

keri / kerî

  • Kazmak.

kery

  • Kazmak.

kesb / كسب / كَسْبْ

  • Kazanma.
  • Kazanma, edinme, işleme.
  • Kazanma.
  • Kazanma.

kesb eden

  • Kazanan.

kesb etme

  • Kazanma.

kesb etmek

  • Kazanmak.

kesbetmek

  • Kazanmak.

kisb ü kar / kisb ü kâr

  • Kazanç, iş güç.

kisbi / kisbî

  • Kazanılmış, kesbedilmiş. Kesb ile alâkalı.

küdye

  • Kazılması güç olan sert yer.

lahham

  • Kaz gibi büyük, başı kızıl, kanadı kara bir kuş. Vezega dedikleri keler.

levh-i kaza / levh-i kazâ

  • Kazâ levhası; olmuş ve olacak şeylerin Allah'ın ilmindeki varlıkları.

maaş

  • Kazanma yeri ve zamanı; dünya hayatı.

mahfur

  • Kazılmış toprak. Hafriyat olunmuş.

mahkuk / mahkûk / محكوک

  • Kazılmış, kazılarak yazılmış, yontulmuş. (Arapça)

makzi / makzî

  • Kaza olunan, ödenen.

mal müdürü

  • Kazâ mâliye memuru.

meksub / meksûb

  • Kazanılmış.

meksube / meksûbe

  • Kazanılan.

metalip / metâlip

  • Kaziyyeler, kàideler, ispat istemeyen konular.

misvat

  • Kazan kepçesi.

mizan-ı kaza ve kader / mizan-ı kazâ ve kader

  • Kazâ ve kader terazisi.

mukaraza

  • Kazanca ortak olup zararı sermâyeye ait olmak üzere bir kimseye belirli bir miktar sermaye verme.

mükteseb / مكتسب

  • Kazanılmış.
  • Kazanılmış. (Arapça)

mükteseb hak

  • Kazanılmış, ele geçirilmiş, elde edilmiş hak.

müktesebe / مكتسبه

  • Kazanılmış. (Arapça)

müreccil

  • Kazancı.

mürtefid

  • Kazanan, faydalanan, edinen.

müstakzer

  • Kazurat hâline gelmiş, pis.

müstebdı'

  • Kazancı, kârı kendine yani veren kişiye âit olmak üzere sermaye verilen kimse.

nesil

  • Kazıldığında çıkan kuyu toprağı.

peyda etmek / peydâ etmek

  • Kazanmak, elde etmek.

ra'd-ı kaza

  • Kaza yıldırımı, kaza şimşeği.

ribh

  • Kazanç, kâr.
  • Kazanç.

seng-i kaza

  • Kaza taşı. Belâ, musibet.

sudmend

  • Kazançlı, faydalı, kârlı. (Farsça)

tegavvut

  • Kazâ-i hâcet etmek.

tekessüb

  • Kazanmak.

temettü / تمتع

  • Kazanç, kâr. (Arapça)

tevtid

  • Kazık kakma.

varidat / vâridât / واردات

  • Kazanç, gelir. (Arapça)

veted / وتد

  • Kazık. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın