REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Kaybe ifadesini içeren 72 kelime bulundu...

abdurrahman bin avf

  • Aşere-i mübeşşereden ve çok fedakar olan Sahabelerdendir. İlk müslüman olan sekiz kişiden birisidir. Bütün ihya-yı din için olan muharebelerde çok fedakârlıkta bulunmuş, birisinde yirmibir yerinden yaralanmıştı. Bir gazada oniki dişini birden kaybetmişti. Medine'ye ve Habeşistan'a hicret edenlerdend

agrafi

  • yun. Yazma kabiliyetinin kaybedilmesi.

akar

  • Zayi etme, kaybetme.
  • Kumlu yer.
  • Para getiren mülk. (Ev, dükkân gibi.)

aleksi

  • yun.Tıb: Okuma kabiliyetinin kaybedilmesi.

amnezi

  • Psk. Hafıza kaybı, erken bunama, ihtiyarlık bunaması, histeri, beynin zedelenmesi gibi hâllerde meydana gelir. Hafıza kaybı kısmî veya umumi (genel) olabilir. Hasta, belli bir olaydan öncekini (retrofrat), yahut sonrakini (anterofrat) hiç hatırlamaz, yahut tamamen hafızasını kaybeder.

atal

  • (C. A'tâl) Vücudun örtüsüz yeri, bilhassa ense.
  • Bir kişinin güzelliği.
  • Vücudun tamamı.
  • Boyuna asılan gerdanlığı kaybetmek.

atuh / atûh

  • Mâtuh. Bunak. Şuurunu kaybetmiş ihtiyar.

cebr-i mafat / cebr-i mâfat

  • Kaybedilen bir şeyin yerine başka bir şey bularak, onunla avunma.

cüz-ü tamm

  • Bütün. Bir şeyin, temel vasıflarının tamamını toplayan parçası. Parçalandığı vakit ana vasfını ve asliyetini kaybeden şey.

derhal

  • Şimdi, hemen, bu anda, vakit kaybetmeden. (Farsça)

enbeste

  • Koyulaşmış, katılaşmış, sıvılığını kaybetmiş. (Farsça)
  • Uyuşmuş, miskinleşmiş insan. (Farsça)

eza

  • Ticarette kaybetme, zarar etme.
  • Kibir ve gururunu bıraktırma.
  • Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey.
  • Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. Tetavül etmek.

fakd

  • Bulunmamak, bir şeyi kaybetmek. Belirsiz olmak.
  • Talebetmek, istemek.

fakdü'l-ahbap

  • Sevgililerin, dostların yok oluşu, onları kaybetme.

fakıd

  • Oğlunu veya eşini kaybetmiş kadın.

fesad-ı ümmet / fesâd-ı ümmet

  • Ümmetin fesada girmesi, bozulup iyi özelliklerini kaybetmesi.

fevt

  • Ölüm, mevt.
  • Kaybetme. Elden çıkarma. Kaçırma. Bir şeyin bir daha ele geçmiyecek şekilde elden çıkması.
  • Bir daha ele geçmemek üzere kaybetmek, elden çıkarma, kaçırma,
  • Ölüm.

gaşeyan

  • Kendinden geçmek. Kendini kaybetmek. Bayılmak. Gaşyolmak.

gayy

  • Aklın istikametini, yolun doğrusunu kaybetmek. Rüşdün zıddı.

gümrah / gümrâh / كُمْرَاهْ

  • Yolunu kaybetmiş, yoldan çıkmış.

habt

  • Yanlış hareket.
  • Maktulün kanının heder olması.
  • Bozma, ibtâl etme, muteberliğini kaybettirme.
  • Bir bahis veya münazarada karşısındakinin hatasını isbat ile onu ilzam edip susturma.

hair-i bair

  • Şaşkın, sapıtmış.
  • Aklını kaybederek ne yapacağını bilemiyen.

hal-i sahv / hâl-i sahv

  • Arızi veya dâimi sebeplerle, şuurunu kaybetmiş bir kimsenin, muvakkaten şuurunun yerine gelmesi hâli.

haybet

  • Elindekilerden mahrum kalmak, kaybetmek.

hazim / hazîm

  • Sarhoş. İçki içip akli müvazenesini kaybetmiş olan.

humud

  • Düşme. Zayıflama.
  • Sâkin olmak. Soğumak. Ateş sönmiyerek alevi azalmak.
  • Bayılmak ve kendini kaybetmek.
  • Ne helâle, ne de harama iştihası olmamak.

iade-i itibar

  • Ticarette iflâstan kurtulma.
  • Kaybedilen itibarı tekrar kazanma. Şerefini kurtarma.

ifate

  • (Fevt. den) Kaybetme, kaçırma, elden çıkarma.

ifate-i vakt

  • Vakit kaybetme, zaman harcama.

ifkad

  • Kaybettirme, kazandırmama.

ifna'

  • Mahvetmek. Tüketmek. Kıymetini kaybetmek. Çok zarar etmek. Yok etmek.

ihtiyar elden gitmek

  • Mc: Kendini zaptedememek, hiddet ve gazaba gelmek, irâdeyi kaybetmek.

inhisaf / inhisâf / انخساف

  • Ay tutulması. (Arapça)
  • Gelişimini yitirmek, parlaklığını kaybetmek. (Arapça)

ıskarta

  • Herhangi bir sebepten dolayı değerini kaybetmiş mal.

ızaa

  • Bir şeyi zâyi etmek. Zâyi olmak. Kaybetmek. Mahvetmek, mahvedilmek.

izaa-i vakt / izâa-i vakt

  • Zamanını boş yere harcama, vakit kaybetme.

izdiyal

  • Kaybetme, yok etme.

kebn

  • Kova ağzını iki kat edip dikmek.
  • Udul etmek, dönmek, vazgeçmek.
  • Besili ve semiz olmak.
  • Kaybetmek.

klasik

  • Çok eskiden yazıldığı hâlde değerini kaybetmeyen eser veya san'at eseri. (Fransızca)
  • Âdet hâline gelmiş usul. (Fransızca)

kötü arkadaş

  • İnsanın dînini, îmânını, edebini, hayâsını ahlâkını bozan, dünyâ ve âhiret seâdetini kaybettiren arkadaş.

kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار

  • Kut'ül Amare ne demektir?

    Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.

    İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.

    Kut'ül Amare zaferinin önemi

    Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.

    28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.

    Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.

    Kût'a tramvayla asker sevkiyatı

    İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.

    Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.

    Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.

    Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.

    Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.

    Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.

    Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.

    Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.

    Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.

ma'lul

  • İlletli, hasta, sakat, kötürüm.
  • Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi.

ma-fat

  • Kaybolan. Fevt olan. Elden çıkan şey. Kaybedilen.

mahkum / mahkûm

  • Aleyhinde hüküm verilmiş olan. Dâvayı kaybedip cezalanan.
  • Birisinin hükmü altında bulunan.
  • Zorunda ve mecburiyetinde olma. Katlanma.

mesih

  • Mesh olunmuş. Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş.
  • Şuurunu kaybedecek hale gelen. Sarhoş ve şuursuz.
  • Acibe. Garibe.
  • Güzelliği olmayan.
  • Tuzsuz ve tatsız yemek.

molekül

  • Kim: Vasıflarını kaybetmemek şartıyla ayrılabilen herhangi bir maddenin en küçük cüz'ü, parçası. (Fransızca)

mu'dem

  • Bir şeyi yitiren, kaybeden.

mugayyeb

  • (Çoğulu: Mugayyebât) (Gayb. dan) Kayıp. Kaybedilmiş.

müskir

  • (Sekr. den) Sarhoşluk veren, şuuru kaybettiren, kullanılması ve içilmesi haram olan zararlı madde.
  • Sarhoşluk veren, şuuru kaybettiren, aklı gideren ve keyf veren madde.

mütelafi

  • Telafi eden. Kaybettiği bir şeye mukabil başka bir şey kazanan.

muzi' / muzî'

  • Zâyi eden, kaybeden.

rikk

  • Kulluk, ubudiyet.
  • Ist: Esir olmuş, hürriyetini kaybetmiş olan ehl-i harb.
  • Yufka, yumuşak nesne.

sahv

  • Uyanıklık, aklı başında, şuuru yerinde olma hâli, sekr hâlinin zıddı. Tasavvufta kendini kaybetme hâlinden kurtulup, ayılma hâli. Fenâdan sonraki bekâ hâli.

sar'a

  • İnsanın kendini kaybederek düşmesine sebep olan sinir hastalığı.

sebeb-i sukut

  • Değer kaybetme, düşünme nedeni.

sekla

  • Çocuğunu kaybeden kadın.

sükl

  • Kadının çocuğunu kaybetmesi.

sukut

  • Düşme. Yukardan aşağıya birden iniverme.
  • Değerini kaybetme. Bozulma.
  • Devrilme.
  • Mahvolma.
  • Ahlâk bakımından alçalma.
  • Büyük bir vazifeden ayrılma.
  • Sarkma.
  • Çocuğun eksik veya ölü olarak doğması.

tada'du

  • Alçak gönüllülük gösterme.
  • Viran olma.
  • Aklını kaybetme.

tadyi'

  • Zâyi etmek, kaybetmek.

tagyib

  • Kaybetmek.

tazyi'

  • (Çoğulu: Tazyiât) (Ziyâ. dan) Kaybına sebeb olma, bırakıp kaybetme. Boşuna harcama.

tazyi-i evkat

  • Boş yere vakit geçirme. Zaman harcama. Vakit kaybetme.

telaşi

  • Önem ve ehemmiyetini kaybetme.
  • Dağılma.
  • Telâş.

vadi-i hüsran / vâdi-i hüsran

  • Hüsran, kaybediş vadisi.

vak'a-i hayriye

  • Tar: Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması münasebetiyle kullanılan bir tabirdir. İlk önceleri büyük hizmetleri görülen Yeniçeriler, zamanla nizam ve intizamlarını kaybettikleri gibi, son zamanlarda uygunsuz hareket ve isyanlarla memleketin başına belâ kesildikleri için, ocağın lağvı hayırlı sayılmış ve b

yusuf

  • Hz. Yakub'un (A.S.) oniki oğlundan en küçüğü idi. Babası kendisini çok severdi. Gördüğü bir rüyayı babası tabir ederek peygamber olacağını ve bütün kardeşlerinin kendisine itaat edeceklerini söyledi. Kardeşleri kendisini kıskandıkları için bir hile ile izini kaybetmek istediler ve bir kuyuya attılar

zay'at

  • Kaybolma, kaybetme.

zayi eden / zâyi eden

  • Kaybeden.

zayi etme / zâyi etme

  • Kaybetme.

zayi etmek / zâyi etmek

  • Elden çıkarmak, kaybetmek.

zayi' / zâyi' / ضایع

  • Kaybolan. (Arapça)
  • Zâyi' etmek: Kaybetmek, yitirmek. (Arapça)
  • Zâyi' olmak: Kaybolmak, yitmek. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın