REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Karistirmak ifadesini içeren 66 kelime bulundu...

abs

  • Karıştırmak, halt.
  • Güneşte keş kurutmak.

aks

  • Karıştırmak.
  • Bir ağaç cinsi.

als

  • Karıştırmak.

amiz / âmiz

  • Karışık, karışmış. (Âmihten) mastarından imtizaç etmek, karıştırmak mânasındadır. (Farsça)

bekale

  • Yağla karışmış keş.
  • Karıştırmak.

bekl

  • Karıştırmak, halt.

cedh

  • Bir şeyi başka bir şeyle karıştırmak.
  • Sütü su ile karıştırmak.

dagmire

  • Karıştırmak, halt.

decl

  • Örtmek.
  • Devenin katranlanması.
  • Karıştırmak, yalan söylemek. Hakkı bâtıl; bâtılı hak diye göstermek. Anarşi çıkarmak.
  • Bâtılı hak gösteren.
  • Mübâlâgalı fâili; Deccaldır.

gabs

  • Karıştırmak.

gals

  • Karıştırmak.
  • Lâzım olmak.
  • Cür'et etmek.

habs

  • Bir kaç şeyi birden karıştırmak.

halt

  • Karıştırmak. Münasebetsiz söz söylemek. Bir şeyi bir şeye karıştırmak. Hatâ etmek.

haltsız

  • Karıştırmaksızın.

hays

  • Karıştırmak, halt.

hayse

  • Hurmayı yağla ve keşle karıştırmak.

hemrace

  • Karıştırmak.

hemt

  • Karıştırmak. Değerini anlamadan almak.

herc

  • İnsanların arasında meydana gelen fitne, fesad.
  • Söze dalıp çoğaltmak. Haltetmek. Sözü karıştırmak.
  • Kapıyı açık bırakmak.
  • İnsanların işlerinin karışması.
  • Seğirtmek.
  • Katletmek.

hilal

  • Sâfi ve halis.
  • Sıdk ile dostluk etmek.
  • Ara. Aralık.
  • Zaman ve vakit.
  • İki şey arasına sokulmuş olan.
  • Buluttan yağmurun çıktığı yer.
  • Gr: Bir kelimenin aslını ve ondan türeyenleri gösteren tertip.
  • Kulak ve diş karıştırmak gibi şeylerde kull

ıdgas

  • Karıştırmak.
  • Otu eliyle tutamlamak.

ifsad

  • Bozmak. Azdırmak. Fesada uğratmak. Fitne salmak. Karıştırmak.

iglak

  • Karıştırmak. Kapamak. Muğlak yapmak. Anlaşılmaz hâle koymak.
  • Zorla iş yaptırmak.
  • Edb: Sözü karışık ve anlaşılmaz surette söyleme.

ihlal etmek / ihlâl etmek

  • Bozmak, karıştırmak.

iltibas

  • Birbirine benzeyen şeyleri şaşırıp birbirine karıştırmak. Yanlışlık. Karışıklık.
  • Tereddüt. Şüphe.

iltibas etmek

  • Karıştırmak.

kaşb

  • Karıştırmak.
  • Zehir içirmek.
  • Yaramazlıkla hatırlamak.
  • İncitmek.

kıtab

  • Karıştırmak.
  • Yüzünü pörtürmek.
  • Kaşlarını bir yere toplayan.

latm

  • Karıştırmak. Yapıştırmak.
  • Tokat vurmak.

lebk

  • Akıllı olmak.
  • Islah etmek, terbiye etmek.
  • Karıştırmak.
  • Yumuşak etmek, yumuşatmak.

lebs

  • Giyecek şey.
  • Giyme. Giyinme.
  • Bir mânayı diğer bir mânâ ile karıştırmak. Sözün karışık ve şüpheli olması. Sözü karıştırıp şüpheye düşmek.

lehz

  • Vurmak.
  • Dürtmek.
  • Karıştırmak.

levs

  • Pislik, murdarlık. Kir.
  • Zor. Kuvvet.
  • Tam olmayan, zayıf beyyine.
  • Bir şeyi ağızda öte beri gevelemek.
  • Deprenmek.
  • Bulaştırmak ve karıştırmak. Bulaşıklık.
  • Cerâhet, yara.

lübde

  • Çokluk.
  • Karıştırmak.
  • Yıkamak.

meşc

  • Karıştırmak. Haltetmek.

mesmese

  • Karıştırmak.

meyş

  • Halt etmek, karıştırmak.
  • Koyun sütünü keçi sütüne karıştırmak.
  • Yünü kıla karıştırmak.
  • Sözün birazını söyleyip, bir kısmını söylememe.

mezcen

  • Karıştırmakla. Katma suretiyle.

mezcetmek

  • Katmak. Karıştırmak.
  • Karıştırmak.

mezcetmek:

  • Karıştırmak. (Arapça - Türkçe)

mezci / mezcî

  • Katıp karıştırmakla alâkalı. Mezce dair.

mihza

  • Ateş karıştırmakta kullanılan ağaç.

milhez

  • Mürekkep karıştırmakta kullanılan bir âlet.

mismas

  • Karıştırmak.

mugabese

  • Karıştırmak.

mukanat

  • Karıştırmak.

nefite

  • Unu suya koyup kaynatıp koyulaşıncaya kadar karıştırmak.

neşş

  • Kaynamak, galeyan.
  • Her nesnenin yarısı.
  • Davarın tezce derisini yüzüp etinden ayırıp çıkarmak.
  • Yirmi dirhem.
  • Karıştırmak.

ratık

  • Bitişik etmek, bitiştirmek, beraber etmek, karıştırmak.
  • Yırtık bir şeyin parçalarını bitiştirmek.

rebk

  • Karıştırmak.

resa'

  • Tatlı sütü ekşi yoğurtla karıştırmak. (O yapılan yemeğe "resise" derler.)

retn

  • Karıştırmak.

şa'şaa

  • Parlama. Zahirî parlak görünüş.
  • Bir şeyi birbirine katıp karıştırmak.

savt

  • (Çoğulu: Siyât-Esvât) Kamçı, kırbaç.
  • Bir şeyi diğerine karıştırmak.

şebk

  • Karıştırmak.

şevb

  • Karıştırmak.
  • İçilecek olan şeye katılıp karıştırılan şey.

ta'bie

  • Karıştırmak.
  • Beslemek, terbiye etmek.
  • Hazırlamak.

tagşiş

  • (Gışş. dan) Karıştırmak saflığını gidermek. Değerli bir şeyi değeri olmayan şeylerle karıştırmak.
  • Aklı gidermek.
  • Hayran etmek.

tahlil etmek / tahlîl etmek

  • Abdest alırken el ve ayak parmakları arasına sol, sakalın sarkan kısmının içine ise sağ elin yaş parmaklarını tarak gibi sokarak karıştırmak.

tahrif

  • (Harf. den) Harflerin yerini değiştirmek. Bozmak. Kalem karıştırmak.
  • Kendi menfaati veya başkasının zararı için bir ibârenin mânasını değiştirmek.
  • Başka tarafa meylettirmek.

tarümar / târümâr / تارومار

  • Dağınık. (Farsça)
  • Perişan. (Farsça)
  • Târümâr etmek: (Farsça)
  • Dağıtmak, karıştırmak. (Farsça)
  • Perişan etmek. (Farsça)
  • Tarümâr olmak: (Farsça)
  • Dağılmak, karışmak. (Farsça)
  • Perişan olmak. (Farsça)

te'lif

  • Barıştırmak. Husumeti defetmek. Ülfet ve imtizac ettirmek.
  • Çeşitli şeyleri birleştirip karıştırmak.
  • Eser yazmak.
  • Noksan bir adedi bine çıkarmak.

tecsis

  • Kireç karıştırmak.
  • Kireçle sıvamak.
  • Binayı kireçle yapmak.

tefnin

  • Karıştırmak.
  • Çeşitli yapmak.

temzic

  • Karıştırmak. Katmak. Mezcetmek.
  • Bir kimseye bir şey vermek.

tesvit

  • Karıştırmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın