Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Kal
kelimesini içeren
374
kelime bulundu...
a'mak-ı kulub / a'mâk-ı kulûb
Kalplerin derinlikleri.
a'mal-i kalbi / a'mâl-i kalbî
Kalble yapılan ameller, kalbe ait işler; iman etmek gibi.
acc
Kalabalık.
ağbiya / ağbiyâ / اغبيا
Kalın kafalılar.
(Arapça)
ahfa / ahfâ
Kalbe bağlı duyguların en gizli, en kapalı olanıdır ki, Cenâb-ı Hak sıfat, şuûnat ve Zât'ına ait en gizli, en mahrem mânâları izin verdiği ölçüde bu duyguya hissettirir.
aktaan
Kalem, seyf.
an-samimin
Kalbden. Riyasızlıkla. Samimiyetle. İçten.
arak
Kalabalık, izdiham.
aremrem
Kalabalık ordu, çok fazla asker.
arzu-yu kalb
Kalben duyulan istek, arzu.
arzu-yu kalbi
Kalbin arzu ve isteği.
asgaran
Kalb ile dil
ashab-ı kalem / ashâb-ı kalem
Kalem ashabı. Memurlar.
ayine-i kalb / âyine-i kalb
Kalp aynası.
azm etmek
Kalbde devamlı kalan ve yapmaya kesin kararlı olunan düşünce, kasd, niyet, karar verme.
azürde-dil
Kalbi kırık. Müteessir.
bakaya / bakayâ
Kalıntılar.
bakiye / bâkiye
Kalıcı olan, kalan.
baru / barû
Kale duvarı.
basiret / basîret / بَص۪يرَتْ
Kalb gözüyle görme, sezme.
basiret-i basir / basiret-i basîr
Kalp gözüyle gören, anlayan.
batın-ı kalb / bâtın-ı kalb
Kalbin içi.
Kalbin içi. Kalbdeki hisler.
bedgüher / بدگهر
Kalbi bozuk, mayası bozuk.
(Farsça)
beka / bekâ / بقا
Kalıcılık.
(Arapça)
beka müddeti
Kalma müddeti, süresi.
bekaalud / bekââlûd
Kalıcılıkla karışık.
berendaz / berendâz
Kaldırıp atan.
bihte
Kalburdan geçirilmiş, elenmiş.
(Farsça)
bürabe
Kalem yongası, törpüden çıkan talaş.
canperver
Kalbi ferahlandıran. Ruha hoş gelen.
(Farsça)
cavid / câvid / جاود
Kalıcı, sonsuz, ebedi.
(Farsça)
cavidan / câvidân / جاودان
Kalıcı, sonsuz, ebedi.
(Farsça)
celb-i kulub / celb-i kulûb
Kalbleri çekme, kalbleri kazanma.
cemal-i baki / cemâl-i bâkî
Kalıcı ve devamlı güzellik.
cemm / جم
Kalabalık.
(Arapça)
cemm-i gafir / cemm-i gafîr
Kalabalık insan topluluğu.
cenani / cenanî
Kalbe âit ve müteallik olan. Kalben duyulan. (Arabça müfred, birinci şahıs sigası ile "kalbim" mânasınadır.)
çeşm-i dil / چَشْمِ دِلْ
Kalb gözü.
ceyb-i kalb
Kalb cebi, gözü.
cihas
Kalabalık, müzâhame.
cilfe
Kalem yongası.
cinan-ı cenan / cinân-ı cenân
Kalb ve ruh bahçeleri.
cür'et / جرئت
Kalkışmak.
cüz'i hatırat / cüz'î hâtırât / جُزْئ۪ي خَاطِرَاتْ
Kalbden geçen hususî şeyler.
dağdağa-i kalbi / dağdağa-i kalbî / دَغْدَغَۀِ قَلْب۪ي
Kalp sıkıntısı, ızdırabı.
Kalb sıkıntısı.
daire-i kalb
Kalb dairesi.
daraban-ı kalb
Kalb çarpıntısı, kalbin vuruşu.
debbabe
Kale duvarlarını oymaya yarayan bir savaş aleti. Tank.
delail-i kalbiye
Kalbe âid deliller. Kalb ile bilinen deliller.
delail-i kalbiye ve vicdaniye / delâil-i kalbiye ve vicdaniye
Kalbe ve vicdana ait deliller.
der-bendçi
Kale veya hudut muhafızı.
derece-i şuhud
Kalp gözüyle görme derecesi.
dil-agah / dil-âgâh
Kalbi uyanık. Akıllı, bilgili, görgülü. Gönül anlar.
(Farsça)
dil-ara / dil-ârâ
Kalbi süsleyen, gönlü zinetlendiren.
(Farsça)
dil-asude
Kalbi rahat.
(Farsça)
dil-beste
Kalbi bağlı, âşık.
(Farsça)
dil-dar
Kalbi hükmü altında tutan. Sevgili, mâşuk.
(Farsça)
dil-duz
Kalbe batan, gönül delen.
(Farsça)
dil-hun
Kalbi yaralı, yüreği kanlı. Mükedder, mağmum.
(Farsça)
dil-şikeste
Kalbi kırık, gönlü kırılmış olan.
(Farsça)
dil-teşne
Kalbi susamış. Gönlü çok istekli, çok özlemiş.
(Farsça)
dilazürde / dilâzürde / دل آزرده
Kalbi kırık.
(Farsça)
dilşiken / دل شكن
Kalp kıran.
(Farsça)
dilşikeste / دل شكسته
Kalbi kırık.
(Farsça)
diz
Kal'a, sur.
(Farsça)
dizdar / dizdâr / دزدار
Kale muhafızı, kale ağası.
(Farsça)
Kale muhafızı.
(Farsça)
dünya sevgisi / dünyâ sevgisi
Kalbin dünyâ malını ve mülkünü çok sevmesi.
eblem
Kalın dudaklı adam.
ef'al-i kulub / ef'âl-i kulûb
Kalbin işleri, kalbe doğan çeşitli duygu ve düşünceler. Arapça'da kalbî fiiller (bilmek, görmek gibi)
efraz
Kaldırma. Yükseltme. Yüksek. Yukarı. Bülend.
(Farsça)
efsürde-dil
Kalbi hissizleşmiş. Donuk gibi olmuş kalb.
(Farsça)
ehl-i aşk
Kalpleri Allah sevgisiyle dolu olanlar.
ehl-i kalb / اَهْلِ قَلْبْ
Kalb ehli, mânevî gerçekleri kalbiyle sezenler.
Kalb gözü açık Allah dostları.
ehl-i kalb ve iman
Kalp ve iman ehli olanlar, kalbiyle mânevî olarak terakkide bulunanlar.
ehlikalb
Kalben ileri gidenler.
em'a-i galiza / em'â-i galiza
Kalın bağırsaklar.
emraz-ı kalb / emrâz-ı kalb
Kalp hastalıkları.
emraz-ı kalbiye / emrâz-ı kalbiye
Kalb hastalıkları.
Kalp hastalıkları, mânevî hastalıklar.
erziz / erzîz / ارزیز
Kalay.
(Farsça)
Kalay.
(Farsça)
evliya / evliyâ
Kalbi nurlu müminler, erenler, velîler.
fena fillah / fenâ fillah
Kalbin yalnız Allahü teâlâyı sevmesi, O'nun beğendiği şeylerde fâni olmak yâni O'nun sevdiklerini sevmek O'nun sevdiklerini kendi için sevgili bilmek.
ferah-ı kalb
Kalp rahatlığı.
fie
Kalabalık, topluluk, cemaat.
fırancala
Kaliteli undan yapılan bir ekmek çeşidi.
fuad / fuâd
Kalb, gönül, yürek.
Kalp, yürek, gönül.
Kalb, gönül.
fürraa
Kalem silmekte kullanılan bez.
füsürde dil
Kalbi donmuş. Hissiz. Kalbi katılaşmış.
gafir / gafîr
Kalabalık.
gayb-ül gayb
Kalbde olmayan şey. Hiç ortada eseri, varlığının, geleceğinin izi ve nişanı olmayan. Gaybın gaybı olan.
gıda-i kalb
Kalbin gıdası.
giş
Kalb, yürek.
(Farsça)
göden
Kalın barsağın son kısmı.
gulaz
Kalın, kaba.
habbe-i kalb
Kalbin tohumu, çekirdeği.
hacis / hâcis
Kalbe (gönle) gelen ve hemen gidermek mümkün olan kötü düşünceler.
hadis-i nefs / hadîs-i nefs
Kalbe gelip de, yapmakla yapmamak arasında tereddüde sebeb olan düşünce.
hads-i kalbi / hads-i kalbî / حَدْسِ قَلْبِي
Kalbin güçlü sezişi.
Kalbe ait ani ve doğru anlayış.
hakbiz / hâkbîz / خاک بيز
Kalbur.
(Farsça)
hakim-i kalban / hakîm-i kalbân
Kalplerin hekimi, doktoru.
halat
Kalın ip, gemi ipi.
Kalın, sağlam ip.
halecan / halecân
Kalbin çarpıntısı.
halecan-ı kalb
Kalb çarpıntısı.
haled
Kalb.
hame / hâme / خامه
Kalem.
Kalem.
(Farsça)
hame vü şemşir / hâme vü şemşir
Kalem ve kılıç.
hame-ran / hâme-rân
Kalem yürüten, yazan.
(Farsça)
hamegüzar / hâmegüzar
Kalemle yazılmış.
(Farsça)
handek
Kale ve tarla gibi yerlerin etrafına kazılan geniş ve derin çukur. Hendek.
harekat-ı kalbiye / harekât-ı kalbiye
Kalbî hareketler, gelişmeler.
haş
Kalb.
hassasiyet-i kalbiye
Kalbî hassasiyet, duyarlılık.
haste / hâste / خاسته
Kalkmış, ayağa kalkmış.
(Farsça)
hatır / hâtır
Kalbe gelip bir müddet kalan düşünce.
hatırat / hâtırât / خَاطِرَاتْ
Kalbden geçenler.
hatırat-ı kalb / hâtırât-ı kalb
Kalbe gelen hatıralar ve mânâlar.
Kalbe gelen hatıralar, istekler.
hatırazürde / hâtırâzürde / خاطر آزرده
Kalbi kırık.
(Arapça - Farsça)
havass-ı (hamse-i) batına / havass-ı (hamse-i) bâtına
Kalbe bağlı beş duyğu: Hiss-i müşterek (hayâl kuvveti), müdrike (akıl), vehim (vâhime), hâfıza, mutasarrıfa (meydana getirici hayal kuvveti).
havass-ı hamse-i batına / havass-ı hamse-i bâtına
Kalbe bağlı beş duygu; hayal, akıl, vehim, hafıza, mutasarrıfa.
havaz
Kalbde olan gam ve tasa.
hayat-ı bakiye ve ebediye / hayat-ı bâkiye ve ebediye
Kalıcı ve sonsuz olan âhiret hayatı.
hayat-ı kalbiye
Kalbe ait hayat.
hecr-i cemil
Kalben ve fikren onlardan uzak durup fiillerinde onlara uymamakla beraber, kötülüklerine karşılık vermeğe kalkışmayıp müsamaha, idare ve güzel ahlâk ile hüsn-i muhalefet etmek.
heyecan-ı kalbi / heyecan-ı kalbî
Kalple heyecana kapılma.
hicab-ı kalb
Kalbin boşlukları arasındaki zarların her biri.
hıfz-ı bekà
Kalıcılığı, devamlılığı koruma; varlığını koruyarak devam ettirme.
hilali saat / hilalî saat
Kalıbı gümüş olmayıp bakır veya tombak olan eski saatlere verilen addır.
hılb
Kalble karın arasında olan perde.
hırka
Kalınca kumaştan yapılmış elbise.
hisar / hisâr / حصار
Kale.
Kale, hisar.
(Arapça)
hisar eri
Kale muhafızı.
hısn / حصن
Kale. Hisar. Sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer.
Kale, sığınak.
Kale.
(Arapça)
hissiyat-ı bakiye / hissiyat-ı bâkiye
Kalıcı olmayı ve sonsuzluğu isteyen duygular.
hissiyat-ı kalbiye
Kalpteki hisleri, duyguları.
hulefa-i aklam / hulefâ-i aklâm
Kalem memurları.
hulus-i kalb
Kalbden, gönülden, içten samimiyet.
hunat'e
Kalın, yassı nesne.
hurremgah / hurremgâh
Kalbi ferahlandıran yer.
(Farsça)
huşkcan
Kalın kafalı, câhil kimse.
(Farsça)
huzur-u kalb
Kalb huzuru, gönül rahatlığı.
Kalb huzuru, gönül rahatlığı.
huzur-u kalbi / huzur-u kalbî
Kalp huzuru.
ibn-ül-vakt
Kalbi halden hâle değişen velî. Tasavvuf yolunda ilerlerken halleri değişen, her zaman başka türlü olan, bâzan şuurlu, bâzan şuursuz (kendilerinden geçen, kendilerini unutan) kimseler. Bunlara erbâb-ı kulûb da denir.
iç kale
Kale duvarlarıyla çevrilmiş şehir ve kasabaların bazılarının ortasında ve en yüksek yerinde yapılan küçük kaleler. Bu çeşit kalelere "bâlâ hisâr" da denilirdi. Bu iç kaleler, düşmanın, surları geçmesi hâlinde veya şehirde bir isyân çıktığı zaman, hükümdar veya kumandanın çekilip kendini müdafaa etme
(Türkçe)
ıdgan
Kalbinde bir kimseye kin ve adavet olmak.
ihtar-ı kalbi / ihtar-ı kalbî
Kalbe gelen uyarı, ikaz.
ilga
Kaldırmak. Hükümsüz bırakmak. Lağvetmek. Bâtıl eylemek.
Kaldırmak, lağvetmek, hükümsüz bırakmak.
Kaldırma.
ilham / الهام / ilhâm / اِلْهَامْ
Kalbe gelen ilâhî söz.
Kalbe gelen rahmânî ma'nâ.
ilham eden / ilhâm eden
Kalbe getiren, gönle doğuran.
ilham etmek
Kalb yoluyla bildirmek.
ilhami / ilhâmî / اِلْهَام۪ي
Kalbe gelen rahmânî ma'nâya âit.
ilm-i batın / ilm-i bâtın
Kalb ilmi, mânâ ilmi, tasavvuf ilmi.
iman-ı hakiki / îmân-ı hakîkî
Kalbe yerleşen, şüphe ve tereddüd karşısında hiç sarsılmayan îmân.
inka-yı kalb
Kalb temizliği, gönül temizliği.
inkişaf-ı kalbi / inkişaf-ı kalbî
Kalbin gelişmesi, açılması.
inşikak-ı kulub / inşikak-ı kulûb
Kalplerin bölünmesi, fikir ayrılığı.
inşirah-ı kalb / inşirâh-ı kalb
Kalp rahatlığı.
insiyag
Kalıba dökülüp düzelme.
intibah-ı kalbi / intibah-ı kalbî
Kalbi uyanış.
irsen / ارثا
Kalıtımsal, miras yoluyla.
(Arapça)
irsi / irsî / ارثى
Kalıtımsal.
(Arapça)
irsiyet
Kalıtım.
irsiyyet / ارثيت
Kalıtımsallık, irsîlik.
(Arapça)
isaga
Kalıba dökme veya dökülme.
ispidkar / ispidkâr
Kalaycı.
(Farsça)
istibka
Kalıcı kılma.
istidadat-ı kalbiye / istidâdât-ı kalbiye
Kalpteki yetenekler.
istirahat-i kalb
Kalp rahatlığı.
istirahat-i kalbiye
Kalp rahatlığı, iç huzuru.
itikad-ı kalbi / itikad-ı kalbî
Kalben inanma.
itminan-ı kalb / itminân-ı kalb
Kalbden ve gönülden inanma.
Kalben tam kanaatle inanma.
ittihad-ı kulub / ittihad-ı kulûb
Kalplerin birleşmesi, kalp birliği.
Kalplerin birleşmesi, kalp birliği.
iz'an-ı kalb / iz'ân-ı kalb
Kalbin kabul ve tasdîki.
iz'an-ı kalbi / iz'ân-ı kalbî
Kalben kesin olarak kabul etme.
izdiham
Kalabalık bir yerde halkın çok birikmesinden meydana gelen sıkıntı.
kabil-i nesh
Kaldırılması, iptal edilmesi mümkün olan.
kabul-i adem
Kalben ademi kabul etmektir. Hakkı inkâr etmek, hatalı bir hüküm ve itikattır. Hak mesleği kabul etmeyip indi ve şahsi görüşünü ileri sürerek başka bir yolda gitmektir, bir iltizamdır. İmânın zıddına şahsi görüşüne tâbi olmak, bâtılı kabul etmektir.
kal'a / قلعه
Kale.
Kale
(Arapça)
kal'a-dar / kal'a-dâr
Kale koruyucusu, kal'a muhafızı. Dizdar.
(Farsça)
kal'a-gir
Kale tutan.
(Farsça)
kal'a-küşa
Kale zapteden.
(Farsça)
kal'a-misal / kal'a-misâl
Kale gibi, kaleye benzeyen.
kal'a-nişin
Kalede oturan.
(Farsça)
kala / kalâ
Kale.
kalb hastalığı
Kalbin Allahü teâlâdan başkasına bağlanması.
kalb itminanı / kalb itminânı
Kalb huzûru.
kalb selameti / kalb selâmeti
Kalbin kibir, riyâ, kıskançlık, kin ve düşmanlık gibi kötü düşüncelerden kurtulup, iyi ahlâk ile ahlâklanması.
kalb tasfiyesi
Kalbi, İslâmiyet'in beğenmediği şeylerden, günâhlardan, kötü düşüncelerden kurtarmak, temizlemek.
kalb temizliği
Kalbin İslâmiyet'e uymayan şeylerden, dünyâya düşkünlükten, kötü düşünceden kurtulması.
kalb toparlanması
Kalbin Allahü teâlâdan başka şeylere bağlanmaktan kurtulması.
kalben
Kalp yoluyla.
kalben terketme
Kalbini bağlamama.
kalbi / kalbî
Kalble ilgili, kalbe ait.
kalbzen / قلب زن
Kalpazan.
(Arapça - Farsça)
kalemdan
Kalem kutusu, kalemlik.
(Farsça)
kalemen
Kalemle.
kalenderane / kalenderâne
Kalenderce. Kalender olan bir kimseye yakışır surette.
(Farsça)
kalib-i kalb / kalîb-i kalb
Kalp kuyusu; kuyu gibi derinliği olan his ve özellikler.
kallaş / kallâş / قلاش
Kalleş. Hileci, dönek.
Kalleş.
(Arapça)
kamet / kâmet
Kalkmak, ayakta durmak; farz namazlardan önce okunması sünnet olan ve ezana benzeyen sözler.
kanaat-i kalbiye
Kalbî kanaat, kalben tatmin olma.
karabet-i kalb
Kalb yakınlığı, gönül yakınlığı.
kasab-ül faris / kasab-ül fâris
Kalem kamışı.
kasavet-i kalb / kasâvet-i kalb
Kalp sertliği, kalp katılığı.
kasavet-i kalbiye / kasâvet-i kalbiye
Kalp katılığı, gaflet.
kashab
Kalın, yoğun, büyük.
kavad
Kaltaban. Arsız, gayretsiz.
kefel / كفل
Kalça.
(Arapça)
kelbiyyun
Kalenderane yaşamayı alışkanlık haline getiren meşhur Diyojenin de içinde bulunduğu bir fırka. Bunlara Kelbiye tâifesi veya Melâmiyyun da denir.
kemal-i rahat-ı kalb / kemâl-i rahat-ı kalb
Kalbin tam rahatlığı.
keş'
Kalb sıkıntısına uğrayıp huzursuz olmak.
kıla' / kılâ' / قلاع
Kaleler.
(Arapça)
kilk
Kalem.
kuddise sirruhu
Kalbi mukaddes olsun, sırrı temiz olsun.
küfr-i cuhudi / küfr-i cuhudî
Kalb ve dil ile ikrar etmemektir. (şeytan gibi)
kulub / kulûb / قلوب
Kalpler, gönüller.
Kalpler.
Kalbler.
Kalpler.
(Arapça)
kulub-u münevvere aktabı / kulûb-u münevvere aktâbı
Kalp aracılığıyla nurlara ulaşan ve manevî bir kutup hâline gelen insanlar.
kuraa
Kalem kesintisi. Kalem yongası.
kut-u kulub / kut-u kulûb
Kalplerin gıdası.
kütüb-ü mezbure
Kaleme alınan, yazılan kitaplar.
kuvve-i kalemiye
Kalem gücü, yazma becerisi.
layiha / lâyiha / لَايِحَه
Kaleme alınan yazı.
lehfan
Kalbi yanık, hasret çeken. Özleyen.
letafet-i kalb / letâfet-i kalb
Kalbin nurluluk kazanması, maddî şeylerden soyutlanması.
lümme
Kalpte şeytanın iş gördüğü yer.
lümme-i şeytaniye
Kalpte şeytanın vesvese verdiği yer.
ma'nevi hastalık / ma'nevî hastalık
Kalbe gelen yanlış îtikâd (inanç); insanın doğruyu, gerçeği görmesine mâni olan perde; îtikâdî bozukluk ve düşünce. Dünyâya ve haramlara düşkün olma; kibir ve riyâ gibi kalb hastalığı.
ma-fi-z zamir
Kalbde ve gönülde olan.
mahbub-u kulub / mahbub-u kulûb
Kalplerin sevgilisi.
malumat-ı kalbiye / malûmat-ı kalbiye
Kalbe ait bilgiler; kalb yoluyla bilinenler.
mande / mânde
Kalmış, gitmemiş olan.
(Farsça)
Kalmış, yaramaz.
maneviyat-ı kalbiye / mâneviyat-ı kalbiye
Kalpteki mânevî lâtifeler, mânâlar.
maraz-ı kalb
Kalbî hastalık.
maraz-ı kalbi / maraz-ı kalbî
Kalpteki hastalık.
Kalb hastalığı, bozuk îtikâd; kibir, hased (kıskançlık), kin ve riyâ (gösteriş) gibi kalb hastalıkları. Kalbin Allahü teâlâdan başka şeylere tutulması.
mearif / meârif
Kalb bilgileri. Çokluk şekli ma'rifet'tir.
merbutiyet-i kalbiye
Kalp bağlılığı.
merdümgirizane
Kalabalıktan sıkılıp yalnızlık isteyerek.
merkez-i kalb
Kalbin merkezi.
meskub
Kalıba dökülmüş. Akıtılmış.
metanet-i kalbiye
Kalb sağlamlığı.
mevacid / mevâcid
Kalbe gelen zevkler, vecdler (mânevî coşkunluk halleri).
Kalbe zevk veren hâller.
meyve-i baki / meyve-i bâki
Kalıcı, sonsuzluğa ait meyve.
mezaret
Kalbin şiddeti.
mia-i galiz / miâ-i galiz
Kalınbağırsak.
mibree
Kalemtraş. Kalem açmağa yarıyan âlet.
micenn
Kalkan, siper.
midad-ı aklam / midâd-ı aklâm
Kalem mürekkebi.
mikleme
Kalemlik, kalem konacak âlet.
mü'min-i kalb-hüşyar
Kalbi uyanık mü'min.
mü'min-i kalb-i hüşyar
Kalbi uyanık mü'min.
mübtehic-ül kalb
Kalbi mesrur olan. Sevinçli, memnun.
mücna'
Kalkan.
müdakee
Kalabalık, izdiham, müzahame.
müddet-i ikamet
Kalış süresi.
müellefe-i kulub / müellefe-i kulûb
Kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenler. Kalblerine îmân yerleştirilmesi istenilen veya yeni îmân etmiş müslümanlar ve kötülükleri önlemek istenilen bâzı kâfirler olup, zekât verilen sekiz sınıftan biri iken hazret-i Ebû Bekr zamânında kendilerine zekât verilmesinin nesh yâni hükmünün kaldırıldığı
mugassas
Kalıba dökülmüş.
muhannens / مخنث
Kalleş.
(Arapça)
muhannet / محنط
Kalleş.
(Arapça)
muhassın
Kale gibi mahfuz ve sağlam kalan ve kendini haramdan koruyan.
muhsın
Kale gibi mahfuz ve sağlam olan. Kendini haramdan saklayan.
mükaleme-i kalbi / mükâleme-i kalbî
Kalpten konuşma.
mukallef
Kalafatlanmış, taklif edilmiş.
mükaşefe / mükâşefe
Kalb gözü ile görmek.
mülga / ملغا
Kaldırılmış, terkedilmiş.
Kaldırılmış.
Kaldırılmış.
(Arapça)
mülhem
Kalbe doğmuş. Allahın, ilham ile kalbe bildirdiği.
mülhim
Kalbe feyiz veren, ilham eden Allah (C.C.)
münevver
Kalbi aydınlanmış, mânevî kirlerden ve paslardan temizlenmiş.
münkesir-ül kalb
Kalbi kırılmış. İncitilmiş, gücenmiş.
münşeat
Kaleme alınmış şeyler. Nesir yazılar. Mektublar.
mürebbi-i dil / mürebbî-i dil
Kalbi ıslah ve terbiye eden.
Kalbi, gönlü terbiye eden.
musaddak-kerde-i erbab-ı basiret
Kalp gözü açık basiret sahipleri tarafından tasdik ve kabul edilmiş.
müşahedat / müşâhedât
Kalb gözüyle görmeler veya bu yolla görülen şeyler. Müşâhede kelimesinin çoğuludur.
mütebaki / متباقى
Kalan, geriye kalan.
(Arapça)
mütezahim / mütezâhim
Kalabalıktan sıkıntı çeken.
mutmein
Kalben inanma.
muzafferiyet-i kalbiye
Kalple kazanılan mânevî zafer.
müzdehimgah / müzdehimgâh
Kalabalık yer.
(Farsça)
nahil
Kalburcu.
nakş-bendi / nakş-bendî
Kalbde zikir yoluyla, tefekkür ile İlâhî sevgiyi, uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle, Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan. (Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (R.A.) Mektubat'ında demiş ki: "Ha
(Farsça)
nakş-ı kalem
Kalemin nakşı.
nakş-ı kilki / nakş-ı kilkî
Kalemin ucuyla yapılan nakış.
Kalemle yapılan nakış.
napayidar / nâpâyidar / ناپایدار
Kalıcı olmayan.
(Farsça)
nehide
Kalın kaymak.
nesh
Kaldırma, hükümsüz bırakma.
nigahdaşt / nigâhdâşt
Kalbde yalnız Allahü teâlâyı anıp, O'ndan başka her şeyi unutma hâlinin devâmını muhâfaza.
niyet
Kalbin bir işe yönelmesi.
nur-u kalb / nûr-u kalb
Kalp nuru.
Kalbin nuru, kalb aydınlığı.
paydar / pâydâr / پایدار
Kalıcı, sağlam, sürekli, devamlı.
(Farsça)
payidar / pâyidâr / pâyidar / پایدار
Kalıcı, kalımlı.
Kalıcı, sağlam, sürekli, devamlı.
(Farsça)
rabıta-i kalbiye
Kalbî bağ, kalp bağı.
rabt-ı kalb
Kalb bağlama, gönül bağlama.
rahat-ı kalb
Kalb rahatlığı, kalbin huzurlu ve tasasız oluşu.
rapt-ı kalb
Kalben bağlanma.
rasaf
Kaldırım. Kaldırım taşları.
rassas
Kalaycı.
ref
Kaldırma.
ref'i kabil
Kaldırılması mümkün.
refetmek
Kaldırmak.
reşahat-i kalem
Kalem sızıntısı, kalemden dökülen fikirler, yazılar.
rikkat
Kalb inceliği ve yumuşaklığı.
rikkat-i kalb
Kalb rikkati, kalb yufkalığı.
rindi / rindî
Kalenderlik, rindlik, aldırışsızlık.
(Farsça)
riyazetü'l-kalb
Kalb eğitimi.
rıza-i kalb
Kalb hoşnutluğu.
ruşendil
Kalbi nurlanmış. Kâmil ve çok temiz dindar.
sade-dil / سَادَه دِلْ
Kalbi safi olan.
sadedil
Kalb sâfi, derin mes'elelere aklı ermeyen insan. Temiz kalbli olup, kolayca aldatılabilen kimse.
(Farsça)
sadır
Kalp, göğüs.
safa-yı kalb
Kalbin safiliği, temizliği.
safderunane
Kalbi safi olanlara ve kolay aldananlara yakışır surette.
(Farsça)
safdilane / sâfdilâne
Kalbi saf biri gibi, safça.
safiyy-ül kalb
Kalbi temiz.
safvet-i kalb
Kalbin saflığı, temizliği.
sakam-ı kalbi / sakam-ı kalbî
Kalp hastalığı.
samim-ül kalb
Kalbin içi.
sarir-i hame / sarir-i hâme
Kalem cızırtısı.
sary
Kalem ve kapı cızıltısı.
sebeb-i tefrika-i kulub / sebeb-i tefrika-i kulûb
Kalplerin ayrılma sebebi.
sekte-i kalb
Kalbin durması. Kalbin sekteye uğraması.
selvet
Kalb rahatı. Gönül rahatı.
sevad-ül kalb
Kalbin ortasında var olduğu farzedilen kara leke.
sevda-ül kalb
Kalbdeki siyah nokta.
seyahat-ı kalbiye
Kalben yapılan seyahat.
seyahat-i kalbiye
Kalple yapılan manevî yolculuk.
seyr ü süluk-i kalbi / seyr ü sülûk-i kalbî
Kalp yoluyla mânevî makamlarda İlâhî hakikatlara ulaşmak için bir rehberin öncülüğünde çıkılan mânevî yolculuk.
seyr-i kalbi / seyr-i kalbî
Kalbin seyahati, dolaşması.
sıdk-ı cenan
Kalblerin sâdık oluşu, sadakatlı.
sıdk-ı cenani / sıdk-ı cenanî
Kalpten gelen doğruluk.
sıdk-ı derun
Kalb temizliği.
şifahane-i kalb / şifahâne-i kalb
Kalplerin şifâ yeri, kalp hastanesi.
sitebr
Kalın, kaba, yoğun.
(Farsça)
şübbut
Kalkan balığı.
şuhud-u kalbi / şuhud-u kalbî
Kalbin görmesi.
sünuhat / sünûhat
Kalbe gelen mânâlar, doğuşlar.
Sünuhat / Sünûhat
Kalbe doğan mânâ ve hakikatler
sünuhat kabilinde
Kalbe gelen mânâlar şeklinde.
sur / sûr
Kale duvarı.
Kale duvarı.
Kale duvarı. Kıyamet günü İsrafil (a.s.)'in çalacağı boru.
sür'at-i kalem
Kaleminin hızlı olması, hızlı yazı yazma.
sürun
Kalça başı.
süveyda / süveydâ / سُوَيْدَا
Kalbin siyah noktası; kalpteki basiret ve idrak merkezi, İlâhî aşkın tecelli ettiği yer.
Kalbdeki siyah nokta.
süveyda hücresi
Kalbin ortasında bulunduğuna inanılan küçük siyah nokta; İlâhi aşkın tecelli ettiği yer.
süveyda-i kalb / süveydâ-i kalb
Kalbin ortasındaki siyah nokta.
süveyda-yı kalb / süveydâ-yı kalb / سُوَيْدَايِ قَلْبْ
Kalbin gözbebeği hükmündeki siyah nokta.
tabib-i kulub / tabib-i kulûb
Kalplerin doktoru.
taharrüf / تَحَرُّفْ
Kalem karıştırma neticesinde bozulma.
tasavvuf / تَصَوُّفْ
Kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp Allah (C.C.) sevgisi ile bağlamak. Tarikat ehli olmak.
Kalbi dünyadan arındırma yolu, tarikat.
Kalb ayağıyla rûhânî mertebelerde ilerleyerek nefsi terbiye etme yolu.
tasfiye-i kalb
Kalbini temizleme, yüreğini temizleme.
tavr-ı kalb
Kalbin merkezi.
te'lifat / te'lîfât / تأليفات
Kaleme alınmış eserler.
(Arapça)
tedaüm
Kalabalık, izdiham.
temayülat-ı kalbiye / temâyülât-ı kalbiye
Kalbin meyilleri, eğilimleri.
tenafur-u kulub / tenafur-u kulûb
Kalplerin birbirinden nefret etmesi.
tenafür-ü kulub / tenafür-ü kulûb
Kalblerin birbirinden nefret etmesi.
tenevvür-ü kalb
Kalbin nurlanması.
teraset
Kalkancılık.
terras
Kalkan kullanan. Kalkancı.
teselli-i kalp
Kalbin tesellisi, rahatı.
teslim-i kalb ve vicdan
Kalbin ve vicdanın teslim oluşu.
tetellu'
Kalkmak için boynunu uzatmak.
teterrüs
Kalkanla siper yapmak.
tevhid-i kulub / tevhid-i kulûb
Kalblerin birliği.
tuluat / tulûat
Kalbe gelen ilhamlar, ani doğuşlar.
tuluat olma / tulûat olma
Kalbe ilhâmın gelmesi.
tuluat-ı kalbiye / tulûât-ı kalbiye
Kalbe gelen ilham ve mânâlar.
türras
Kalkancı.
ücum
Kale.
urgan
Kalın ip.
usul-i din / usûl-i din
Kalb ile inanılması lâzım olan bilgiler, îmân ve îtikâd bilgileri.
vahdet-i kalem / وَحْدَتِ قَلَمْ
Kalem birliği.
Kalemin birliği.
vakıa-i kalbiye-i hayaliye
Kalb ile bağlantılı hayalî vak'a, olay.
velkalemi
Kalem hakkı için. Kaleme yemin olsun.
vicdan
Kalbe ait hislerin mazharı ve aynası.
vicdan-ı beşer
Kalbî hislerin mazharı ve aynası olan insan vicdanı.
vicdani iz'an / vicdanî iz'ân
Kalbe ait hislerin aynası olan vicdanın kesin kabulü.
zaaf-ı kalb
Kalb zayıflığı.
zaif
Kalp, eksik akçe.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
ram olmak
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tevellüd
tayyetmek
aďû
mu'cizekar
ağtabaka
nefer
beşe
bereket
agsan
Kemal-i tazarru
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Kal
Dile
Muhtemelen
Kere i
ürkerek
ade
espri
CEZR
mağmum
beğenilmiş