Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Kahi
ifadesini içeren
55
kelime bulundu...
arraf / arrâf
Falcı, kâhin, müneccim.
Hekim.
Göçebe Arab aşiretlerinin örfe vâkıf umumi bilgileri. (Müe: Arrâfe)
Falcı, kâhin.
celal / celâl / جَلَالْ
Büyüklük ve kahır sâhibi olma.
celaleddin-i harzemşah
(Vefâtı M.: 1231) Mengü berdi (Allah verdi) ismi de verilir. Harzemşah soyunun 7nci ve son hükümdarıdır. Tarihte cesaret ve irfanı ile tanınmıştır. O zamanın deccalı olan Cengiz'in kahır ve şiddeti karşısında İrân ve Turân korku ve zillete düştüğünde Celâleddin, Cengiz'in ordularını müteaddit defala
celali / celâlî / جَلَال۪ي
Büyüklük ve kahır sâhibi olmaya âit.
celil / celîl / جَلِيلْ
Büyüklük ve kahır sâhibi olan (Allah).
cürcani / cürcanî
(Abdülkahir) Hicri beşinci asrın ikinci yarısında yaşamış büyük âlimlerden ve Arapçanın dâhi mütehassıslarındandır. Dindarlığı ve takvası da çok ileri olduğu nakledilir... Asıl adı: Abdülkahir-el Cürcanî olan bu Zâtın ilk tahsilini memleketi Cürcan'da yaptığı biliniyor. Adı ve künyesi şu şekilde olu
delail-i i'caz / delâil-i i'câz
Kur'ân'ın mu'cizeliğini gösteren deliller (Kur'ân'ın mu'cizeliğini ispat eden Abdülkahir Cürcânî'nin belâgat ilmine dair eserine telmih vardır.).
delailü'l-i'caz / delâilü'l-i'câz
Abdülkâhir-i Cürcânî'nin, Kur'ân-ı Kerim'in edebî yönünü anlattığı bir eseri.
erd
Öfke, kahır, kızgınlık, hiddet.
(Farsça)
Un.
(Farsça)
esrarü'l-belaga / esrarü'l-belâga
Abdülkâhir-i Cürcânî'nin, belâgat hakkında bir eseri.
esrarü'l-belagat / esrarü'l-belâgat
Abdülkâhir-i Cürcânî'nin, belâgat hakkında bir eseri.
eys
Varlık. Vücud. Mevcud.
Kahir. Zulüm.
Zarar, ziyan.
Ümidsiz olmak. Ye'se düşmek.
ferman-ı celil / ferman-ı celîl / فَرْمَانِ جَلِيلْ
Büyüklük ve kahır sâhibi olan (Allah)'ın buyruğu, Kur'ân.
hakim-i zülcelal / hâkim-i zülcelâl / حَاكِمِ ذُوالْجَلَالْ / hakîm-i zülcelâl / حَك۪يمِ ذُوالْجَلَالْ
Büyüklük ve kahır sâhibi olup hükmeden (Allah).
Büyüklük ve kahır sâhibi olup her işi hikmetli olan (Allah).
hazi / hazî
Kâhin, keşiş, papaz.
hıdane / hıdâne
Çocuğu kucağa almak, besleyip büyütmek üzere yanında bulundurmak. İslâm nikâhının bozulmasından sonra (ayrılıkta), çocuğu, selâhiyetli (yetkili) olan kimsenin yâni başkası ile evli olmayan annenin belirli bir yaşa gelinceye (oğlan çocuğu yedi, kız ye tişkin oluncaya) kadar yanında alıkoyması ve terb
hıtbe
Huk: Bir kadının nikâhına talib olmaktır. Evlenmeyi taleb eden erkeğe: "hâtıb", evlenmesi taleb edilen kadına da "mahtube" denir.
iddet
Kocasının ölümüyle dul kalan veya talak (boşama) ve fesh (nikâhın bozulması) sebebiyle evlilik bağı çözülen kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken zaman.
ihtila'
(Kadın) Nikâhı bozdurma. Kadın mehrinden vazgeçip veya çok para vererek kocasından boşanması.
ısdak
Verilecek parayı kadının nikâhında tesbit edip kararlaştırma.
izinname
Eskiden bir nikâhın kıyılabilmesi için kadı tarafından verilen izin kâğıdı.
(Farsça)
kahinane / kâhinane
Kâhin gibi ve ona benzer şeklide haberler veren. Bir nevi zan ile gaibden haber verir gibi.
(Farsça)
kahine / kâhine
Kadın kâhin.
keffaret-i zıhar / keffâret-i zıhâr
Bir erkeğin, hanımını veya onun yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, kendisine nikâhı ebedî haram olan bir kadına veya onun bakılması haram olan yerine benzetmesi yâni "Sen anam gibisin" veya "Senin sırtın anamın sırtı gibidir" demesinin affı ve onunla te krâr münâsebet kurabilmesi için olan çâre.
kehanet / kehânet / كهانت
Gaibden haber vermek. Falcılık. Kâhinlik etmek. (İlâhi ihbârât-ı gaybiyyeye istinad etmeden, gaybdan haber vermek ve falcılık ve kâhinlik etmek dinen kat'iyyetle haramdır.)
Kâhinlik, gaipten haber verme, falcılık.
Kâhinlik. Gaybı, gizli şeyleri bilirim iddiâsında bulunmak. Bu işi yapana kâhin, falcı denir.
Falcılık, kahinlik.
(Arapça)
kehanetfuruş
Kâhinlik, falcılık yapan.
kehene / كهنه
(Tekili: Kâhin) Kâhinler, falcılar.
Kahinler.
(Arapça)
kevahil
(Tekili: Kâhil) Sırtlar, arkalar.
Gayretsizler, uyuşuklar, tembeller.
kevahin
(Tekili: Kâhin) Kâhinler. Falcılar. Gaibten haber verenler.
Alimler.
Kâhinler, falcılar.
kühhan
(Tekili: Kâhin) Kâhinler, falcılar.
ledem
Akrabadan nikâhı haram olan.
mahrem
Dînen evlenilmesi ebedî haram (yasak) olan, soy, süt veya evlenme sebebiyle nikâhı haram olan kimse.
Gizli, herkese söylenmeyen.
makhur
(Kahır. dan) Kahredilmiş. Mahvedilmiş. Bozguna uğratılmış. Mağlub. Mahkum. Allah'ın (C.C.) gazabına uğramış. Yenilmiş. Hakaret görmüş.
mikhal
(Çoğulu: Mekâhil) Göze sürme çekmekte kullanılan âlet.
mükhule
(Çoğulu: Mekâhıl) Sürme koydukları kap.
muravaza
Bir kimseyi kahır veya hile ile iknâ etme, aldatma, kandırma.
müstenşie
Kâhinlik yapan kadın.
mutallaka
(Talak. dan) Boşanılmış kadın. Bırakılmış, nikâhı bozulmuş.
mütekehhin
(Çoğulu: Mütekehhinîn) (Kehânet. den) Kâhinlik yapan.
mütekehhinane / mütekehhinâne
Falcılıkla, kâhincesine.
(Farsça)
mütekehhinin / mütekehhinîn
(Tekili: Mütekehhin) Falcılık yapanlar, kâhinlik edenler.
mütezahhir
(Zahr. dan) Bir kimse tarafından yardım edilen, yardım gören.
Karısına, nikâhı bozacak bir söz söyleyen.
ne'ş
Şiddetle ve kahirle almak. Zorla almak.
nühbe
Gadapla ve kahirle cebren alınan mal.
ömer bin farıd
(M. 1180-1234) Kahire'de doğdu ve orada vefat etti. Mütefekkir ve mutasavvıf olup büyük şâirlerdendir. Divanı vardır.
pençe-i kahr
Kahir pençesi. Mahveden el.
Kahır pencesi; haksız yere uygulanan şiddet.
satih / satîh
Bedeni kemiksiz etten ibaret olan hilkat garibesi bir kâhin, falcı.
selata
Kahır, galebe, hiddet.
Kötü konuşan, gönül inciten, kalb kıran.
Merhametsiz olmak.
Acı söz söylemek.
şıkk
(Şikk) İslâmiyetin zuhurundan biraz önce yaşamış iki kâhinin adıdır. Bunlardan eskisi Arablarda ilk kâhindir. Acaib bir mahluk olup, alnının ortasında yalnız bir gözü (veya alnını ikiye ayıran bir alev) vardı. El Yaşkarî adındaki ikinci Şıkk, Satih ile birlikte devrinin en meşhur kâhiniydi. Satih'te
Adeta yarım adam gibi olan ünlü bir kâhin.
tatlik / tatlîk
Boşamak. Karısını terk edip nikâhını feshetmek.
Boşamak, nikahı fesh etmek.
tecdid-i nikah / tecdîd-i nikâh
Nikâhı yenileme, tâzeleme.
tekehhün
Kâhinlik yapma, falcılık etme.
velehzede
Sevgilinin hışmına uğrayıp kahır çeken âşık.
(Farsça)
zat-ul ilkah-i zahire / zât-ul ilkah-i zâhire
İlkahı (döllenmesi) çiçek vâsıtasıyla olan nebat.
zıhar / zıhâr
Erkeğin, hanımını veya onun yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, kendisine nikâhı ebedî haram olan bir kadına veya onun bakılması harâm yerine; "Sen anam gibisin" veya "Senin sırtın anamın sırtı gibidir" gibi sözlerle benzetmesi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
fehva
kamus-i türki
bit-tarik-il ula
ihlas-ı şerif
salah
mıntik
Ser
ikdam
Marif
tebarüz eden
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Kahi
ku
Çıkmak
Ğaşy
manen
Hille
İNŞAA
atândan
İLA
asral