Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
KULLANMAK
ifadesini içeren
48
kelime bulundu...
burs
Devlet veya bazı müessese yahut şahıslarca tahsil veya ilmî tetkik için gerekli masraflara kullanmak üzere verilen para.
(Fransızca)
cerbeze
İşleri incelemek, anlamak kuvvetini, lüzumsuz yerlerde kullanmak, ukalâlık etmek, gereksiz aklî yorumlarda bulunmak. Hikmetin aşırısı.
dünyayı terketmek / dünyâyı terketmek
Bütün haram olan şeyler ile berâber, mübâhları da, yâni günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmak.
Harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mübâhları kullanmak.
efsun / efsûn
Fen yolu ile tecrübe edilmemiş maddeler ve Kur'ân-ı kerîmden olmayan, mânâsız yazılar kullanmak. Mânâsı bilinmeyen ve îmânın gitmesine sebeb olan şeyleri okumak.
fasid daire / fâsid daire
Man: A yı B ile, B yi A ile ispat etmek. Bir düşünceyi isbat etmek için isbat edilmemiş başka bir düşünceyi delil olarak kullanmak ve bunu da isbat için isbatı istenen ilk düşünceyi doğru sayıp buna delil diye kullanmak. Yani isbat edilen ile isbat edeni birbirine delil saymak olup isabetsizdir.
hacr
(Hicr) Men'etmek. Birisine bir şeyi yasak etmek. Malını kullanmaktan men'etmek.
Kucak. Ağuş.
hacren
Malını kullanmaktan menetmek suretiyle.
heder etmek
Boş yere faydasız olarak kullanmak.
hıyanet / hıyânet
Hâinlik. Vefasızlık. İtimadı kötüye kullanmak. Sözünde durmayıp oyun etmek.
Hâinlik. Birine kendini emîn tanıttıktan sonra, o emniyeti bozacak iş yapmak; vefâsızlık, îtimâdı kötüye kullanmak, sözünde durmamak.
hüsn-ü istimal etmek
Güzel kullanmak.
i'mal
Yapmak. İşlemek. İhdas eylemek.
Kullanmak.
Zabt, idare ve hâkimlik etmek.
Fık: Sözü mühmel bırakmayıp bir mâna ile mukayyed ve yüklü eylemek.
ibtizal
Çokluğu sebebiyle bir nimetin kıymetini bilmeyip, hor kullanmak.
Devamlı şeklide bir şeyi kullanmak.
Edb: Herkesin bildiği bir sözü tekrar etmek. (Mümtâziyetin zıddıdır.)
idare
Devrettirmek. Çekip çevirmek. Döndürmek. Kullanmak. Becermek.
iham
Vehme düşürmek, vehimlendirmek.
Edb: İki mânaya gelen bir kelimeden en az kullanılan mânayı bilerek kullanmak.
ihanet / ihânet
Hâinlik etmek, güveni kötüye kullanmak, sadâkat göstermemek.
İsyân etmek, karşı gelmek.
Küçük düşürmek, tahkîr etmek, hafife almak.
irsal-i mesel
Konuşurken meşhur hikmetli sözleri kullanmak.
isti'mal / isti'mâl / استعمال
(Amel. den) Kullanmak. Faydalanmak.
Kullanma.
(Arapça)
Kullanılma.
(Arapça)
Yapılma.
(Arapça)
İsti'mâl edilmek:
Kullanılmak.
(Arapça)
İsti'mâl etmek:
Kullanmak.
(Arapça)
istiare / istiâre
Ariyet istemek. Ödünç almak. Birinden iğreti bir şey almak.
Edb: Bir kelimenin mânasını muvakkaten başka mânada kullanmak; veya herhangi bir varlığa, ya da mefhuma asıl adını değil de, benzediği başka bir varlığın adını verme san'atına istiare denir.Cesur ve kuvvetli bir insana "arsl
Hakiki mânâ ile mecâzi mânâ arasındaki benzerlikten dolayı bir kelimenin mânâsını geçici olarak alıp başka bir kelime için kullanma san'atı; "arslan" kelimesini "cesur adam" için kullanmak gibi.
istidrak
Nâil olmak, ulaşmak, varmak.
Anlamak.
Gr: Bir kelimeyi, evvelki sözden neş'et eden bir tevehhümü kaldırmak için kullanmak.
istihdam
Bir hizmette kullanmak, hizmete almak, hizmet ettirmek.
Edb: Bir çok mânâsı olan bir kelimenin her mânâsına muvâfık kelime söylemek. Meselâ: "Avcınızın attığı da, sözleri de saçma idi" cümlesinde olduğu gibi.
istihlak / istihlâk
Boş yere harcamak.
Yeyip bitirmek.
Müstahsilin yaptığı istihsali alıp kullanmak.
istimal etmek
Kullanmak.
istimal-i silah / istimal-i silâh
Söz silâhını kullanmak.
istinan
Misvâk kullanma. Dişleri temizleme. (Misvâk kullanmak, sünnet-i seniyyedendir.)
istiş'ar
Bir mes'elenin yazılıp bildirilmesini istemek.
Kullanmak.
Ürkmek.
ızmar-ı kabl-ez zikr
Edb: Bir kelimenin zikrinden önce ona âit zamiri kullanmak.
kanaat / kanâat
Yeme, içme ve barınacak yer husûsunda bileğin emeği, alın teri ile kazanılana râzı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek. Kanâat, çalışmayıp, sâdece eline geçeni kullanmak, tembel oturup, başka bir şey aramamak değildir. Aksine hırslı hareketlerden kaçınıp, gönül huzûru ile yaşamaktır.
kinayeten
Hem gerçek, hem de mecâzi mânâya gelebilecek bir sözü mecaz yönüyle kullanmak suretiyle, maksadını kapalı bir şekilde, dolaylı anlatarak.
mahcur / mahcûr
Malını kullanmaktan men edilmiş, mal üzerindeki tasarruf yetkisi elinden alınmış kimse.
(Hacr. den) Huk: Hacir altına alınmış, malını kullanmaktan men' edilmiş, hacredilmiş.
Çocukluk, sefîhlik, delilik, kölelik, bunaklık vs. gibi çeşitli sebebler yüzünden malını tasarruf hakkından, kullanmaktan men edilen kimse.
mal / mâl
İnsanın arzuladığı, ihtiyâç, yâni lâzım olunca, kullanmak için saklanabilen ayn, yâni madde, cisim.
mualece
Bir hususa çalışıp devam etmek.
Hastaya bakmak. İlâç kullanmak, ilâç vermek.
Bir işe teşebbüs, bir işe girişmek.
mührdar
Eskiden bir bakanlık veya dairenin resmi mührünü kullanmakla görevli olan kimseye verilen ad. Hususi kalem müdürü.
(Farsça)
mutlak adalet / mutlak adâlet
Bir şeyi yerli yerine koymak. Kendi mülkünde olanı kullanmak.
safk
Sesi işitilen vuruş.
Sarfetmek.
Reddetmek.
Kanatlarını hareket ettirmek. Deprenmek.
Kullanmak.
sarf etmek
Harcamak, kullanmak.
serdümen
Gemilerde baş dümenci, dümen kullanmakla vazifeli tayfa. Eskiden harp gemilerinde çavuştan yüksek bir rütbe.
silahşör
Silahları karıştırıcı, silahlarla oynayıp uğraşıcı.
Eski zamanda bir sınıf silahlı asker, hususiyle muhtelif silahları kullanmakta fevkalâde meleke ve maharet ile mümtaz olup, maiyyette istihdam olunanlara verilen addı. Yeniçeri Ocağı zâbitlerinin bir takımı hakkında da kullanılır bi
tahallüs
Halâs olmak. Kurtulmak.
Edb: şiirde mahlâs kullanmak.
tahsis
(Husus. dan) Belli bir gaye için kullanmak.
Bir şey veya bir kimse için ayırmak.
Kredi. Tazminat.
tasarruf
İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı.
(Para veya mal) artırma.
Bir şeye karışıp müdahale etme.
İdare ile kullanmak.
tasarruf etmek
Dilediği gibi kullanmak.
tebezzül
Terk-i hıfz etmek; yâni ne olursa sakınmayıp her yerde kullanmak.
tenasüb
Uygunluk, uyma, tutma. Yakınlaşma.
Anlamca birbirine uygun kelimeleri bir arada söze güzellik vermek amacı ile kullanmak.
terk-i dünya / terk-i dünyâ
Dünyâyı terk etmek.
Mübah (dinde izin verilen) şeylerin hepsini terk edip, yalnız, yaşamak için ve dînini korumak için zarûrî, lâzım olan mübahları kullanmak, yâni mübahların zarûret miktârından fazlasını terk etmek. Böyle terk-i dünyâ çok kıymetli ve faydalı ise de çok güçtür.
Haram
tesci'
Edb: Nesirde kafiye kullanmak. Cümleleri kafiyelendirmek.
tevcih
Döndürmek, yöneltmek.
Tefsir etmek.
Birisini bir tarafa göndermek.
Rütbe vermek.
Bir kimseye söz atmak.
Edb: İki zıd mânaya gelebilen ve birbirinin zıddı mânada söz kullanmak.
tevcih-i kelam / tevcih-i kelâm
Sözle işarette bulunmak.
Birbirinin zıddı muhtelif mânaya gelebilen kelimeyi sözde kullanmak.
teyemmüm
Su bulunmadığı veya bulunup da özür sebebiyle kullanmak mümkün olmadığı takdirde; temiz toprak veya taş, kum, kerpiç gibi toprak cinsinden bir şey ile hadesi yâni mânevî kirliliği, abdestsizliği gidermek için, elleri toprağa sürüp yüzü ve kolları mesh etmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Din-i mübîn-i
feci
Siir
karnab
Vesile-i kat
ḥāyvān
Kanun_u mübâreze
eşteh
Nezzam
seka'
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
KULLANMAK
siret-i nebi
eki
Valde
cengaver
Cezire
Kocam
Husna
ağaçlar
ekar