REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te KIZMA ifadesini içeren 44 kelime bulundu...

abed

  • Hayâ etmek. Arlanmak.
  • Hışım etmek, kızmak.
  • Uyuz hastalığı.

behem-ber-ameden / behem-ber-âmeden

  • Toplanmak, cem olmak, birikme. (Farsça)
  • Mc: Kızmak, sinirlenmek, asabileşmek, müteessir olmak. ("Behemâmeden" de denir.) (Farsça)

damed

  • Hışım etmek, öfkelenmek, hiddetlenmek, kızmak.

ezame

  • (Çoğulu: Ezamât) Hışım ve gadap etmek. Kızmak, hiddetlenmek.

halim / halîm

  • Yumuşak huylu, kızmayan.

hamiyet

  • Gayret.
  • Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma.
  • İstinkâf etmek.
  • Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Hz. Peygamber'in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede

hamt

  • Misvak ağacı.
  • Ekşimiş süt.
  • Koyunun derisini yüzüp kebap yapmak.
  • Gadap etmek, kızmak.
  • Kibirlenmek, tekebbürlenmek.

hanak

  • (Çoğulu: Hınâk) Hiddetlenme, kızma.

hıfze

  • (Çoğulu: Hafâyiz) Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.
  • Gayret etmek.

hilm

  • Yumuşak huylu olmak, kızmamak. Gücü yettiği halde affetmek.
  • Yumuşaklık, kızmama.

hınak

  • (Tekili: Hanak) Kızmalar, darılmalar, kin tutmalar, haset etmeler.

igtiyaz

  • Gazaba gelme, kızma, öfkelenme.

igtizab

  • Gücenme, kızma, gazaba gelme, darılma.

ihtimal

  • (Haml. den) Mümkün olma, belki. Olması mümkün görünmek.
  • Kabul eylemek.
  • Yükselip götürmek.
  • İhsana mukabil şükretmek.
  • Kızma ve hiddetlenmekten dolayı yüzünün rengi değişmek.

iltihat

  • Öfkelenme, kızma, gazaba gelme, hiddet etme.

infial / infiâl

  • Hareketlenme, kızma.

istibvar

  • Hırslanma, hiddetlenme, kızma, öfkelenme.

istişat

  • (Şatt. dan) Çok kızma, öfkelenme, gazaba gelme.
  • Coşma, taşma.
  • (Kuş) hızla uçma.

magzebe

  • Hiddetlenme, öfkelenme, kızma.
  • Hiddet ve gazabı icâb ettiren şey.

mu'atebe / mu'âtebe

  • İtâb etme, kızma, azarlama.

mugazıb

  • Gadap etmek, kızmak, hiddetlenmek.

müragame

  • Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.

nagr

  • Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.
  • Kin tutmak.
  • Çömlek kaynamak.

öfke

  • Kızma, sinirlenme, hiddet.

sery

  • Davarı iyi gütmek.
  • Yıldırımın parlayıp çakması.
  • Kurt, eşine çıkmak.
  • Hiddetlenmek, kızmak.

setv

  • (Çoğulu: Setavât) Hamle etmek.
  • Kahretmek.
  • Hiddetlenmek, kızmak, gadap etmek.

sıraf

  • Hayvanın kızmakla erkeğini araması.

tagayyüz

  • Gayzlanma, kin besleme.
  • Kızma, hiddete gelme.

tagayyüzat

  • Hiddetlenmeler. Kızmalar.

tagzin

  • Hışım etmek, kızmak.
  • Buruşturmak.

tebertum

  • Büyüklük taslama.
  • Hiddetlenme, öfkelenme, kızma.

tefa'

  • Hiddet ve gadap etmek, öfkelenmek, kızmak.

tegaddüb

  • (Gadab. dan) Hiddetlenme, öfkelenme, gazaba gelme, kızma.

tegayyüz

  • (Çoğulu: Tegayyüzât) (Gayz. dan) Hiddetlenme, kızma.

tegazün

  • Hışmetmek, kızmak.

tegazzüb

  • (Gazâb. dan) Öfkelenme, hiddetlenme, gazaba gelme, kızma.

tehevvür

  • Çok kızmak, çok öfkelenmek, sertlik; hilmin (yumuşaklığın) zıddı. Gadabın, kızmanın aşırısı. Atılganlık.

tenaffut

  • Çok kızma, hiddetlenme.

teraggum

  • Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.

tesahhun

  • (Çoğulu: Tesahhunât) Isınma, kızma.

tezaggum

  • Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.

vemd

  • Gazap etmek, hiddetlenmek, kızmak.
  • Sıcaklığın artması.

zahh

  • Hışım ve gadap etmek, öfkelenmek, kızmak.
  • Kovmak, def'etmek.

zemec

  • Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.
  • Doldurmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın