REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te KAranlık ifadesini içeren 127 kelime bulundu...

adem zulümatı

  • Hiçlik karanlıkları.

agtaş

  • Karanlık.
  • Zayıf gözlü.

akise

  • Çok fazla deve.
  • Karanlık gece.

alem-i zulümat / âlem-i zulümat

  • Karanlıklar âlemi.

amus

  • Karanlık.

ayet-i zulümat / âyet-i zulümat

  • Dalâlet ve inkâr karanlıklarında bulunan kâfirlerin durumunu açıklayan Nur Sûresinin 39. ve 40. âyetleri.

ayn-ı zulmet

  • Tam bir karanlık.

azlem

  • Çok zâlim. Pek zâlim.
  • Çok karanlık.

çader-i kuhli / çader-i kuhlî

  • Sema, gök.
  • Karanlık gece.

cahiliye devri / câhiliye devri

  • İslâmiyet'ten önce hissin akla, kötülüğün iyiliğe hâkim olduğu, puta tapılan karanlık devir.

cemre

  • (Çoğulu: Cimâr) Şiddetli karanlık.
  • Ateşli kömür parçası, kor.
  • İlkbaharda suya, yere, havaya düştüğü söylenen sıcaklık.
  • Hacıların Mina Vâdisinde şeytan taşlamaları.

çetr-i anberin

  • Karanlık gece.

cinun

  • Gece karanlık olmak.

damic

  • Karanlık.

darib

  • (Darb. dan) Sütünü sağan kimseye vuran dişi deve.
  • Ağaçlı yer.
  • Karanlık gece.
  • Vurucu, vuran. Darbeden, çarpan. Döven.

de'da

  • Her ayın son günü.
  • Şaban'ın son günü.
  • Çok karanlık gece.

decv

  • Nikâh.
  • Çok karanlık, zulmet.

decye

  • (Çoğulu: Dücâ) Karanlık, zulmet.

dehş

  • Bulanıklık, karanlık. Zulümat. (Farsça)
  • Bir işe başlama. (Farsça)

delehmes

  • Arslan.
  • Bahâdır, kahraman.
  • Çeri.
  • Kuvvetli kişi.
  • Çok karanlık olan gece.

deles

  • Karanlık.
  • Yaz sonunda yapraklanır bir ot.
  • Bir şeyi gizlemek.

dels

  • Karanlık, zulmet.
  • Bir şeyi saklamak, gizlemek.
  • Sonbaharda yapraklanan bir ot çeşiti.

deyacir

  • (Tekili: Deycür) Karanlıklar, zulümatlar.

deycuc

  • (Çoğulu: Deyâcic) Karanlık, zulmet.

deycur

  • (Çoğulu: Deyâcir) Karanlık.

düca

  • Zulmet, karanlık.

dücce

  • Fazla karanlık, ziyade zulmet.

düci

  • (Tekili: Dücye) Karanlıklar, zulümat.

dücme

  • Karanlık, zulmet.

dücne

  • (Çoğulu: Dücen-Dücenât) Kapalı hava, karanlık.

dücünne

  • (Çoğulu: Dücünnât) Bulut kat kat olma.
  • Karanlık, zulmet.
  • Yağmur yağma.

dücye

  • (Çoğulu: Dücâ) Bal arısının kovanı.
  • Avcılar kümesi.
  • Zulmet, karanlık.

dugn

  • Karanlık, zulmet.

dümus

  • Geceleyin çok karanlık olmak.

ehremen

  • Zerdüştîlerin inandıkları, kötülük ve karanlık tanrısı, şeytan, dev.

elyel

  • Çok karanlık gece.

envar

  • (Tekili: Nur) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.

esavid

  • (Tekili: Sevâd) Sevadlar, karanlıklar, siyahlıklar.

esvide

  • (Tekili: Sevâd) Sevâdlar, karanlıklar, siyahlıklar. Karaltılar.
  • Çok mallar, fazla mülkler.

etmeseh

  • Karanlık, sessiz gece.

evham-ı muzlime

  • Karanlık vehimler, kuşkular.

evsaf-ı nisbiye / evsâf-ı nisbiye

  • Ölçü ve kıyasa göre olan vasıflar. (Sıcaklık, soğuklukla bilindiği, karanlık derecesi aydınlıkla görüldüğü gibi.) (Farsça)

fecr-i sadık / fecr-i sâdık

  • Fecr-i kâzibi tâkibeden tam karanlıktan sonraki beyazlık. Sabah namazının ve orucun başlama vakti.

fehme

  • (Çoğulu: Fuhem-Fuhum) Kömür.
  • Karanlık.

felsefe-i sakime-i avrupaiye / felsefe-i sakîme-i avrupaiye

  • Avrupa'nın hastalıklı ve karanlık felsefesi.

fetret

  • Karanlık, mânevî buhran zamanı.

fetret devri

  • Karanlık dönem, vahyin kesildiği mânevî buhran zamanı.

gabes

  • Karanlık gece.
  • Biraz bulanık renkte olan beyazlık.

gales

  • Gecenin sonunda olan karanlık.

gasak

  • (Gusuk-Gasekan) İlk koyu karanlık.
  • Küfrün karanlığı.
  • Gözün dumanlanıp, seçemez olması.
  • Göz kararması.
  • Herhangi bir şeyin akması, dökülmesi.
  • Çok soğuk ve fena kokan içki veya su.
  • Kuvve-i şeheviyye.
  • Seyelân.

gasem

  • Gecenin sonunda olan karanlık.

gasık / gâsık

  • Gecenin ilk karanlığı. Gece. Karanlık.
  • Ay doğmak.
  • Gece, karanlık.

gasm

  • Karanlık, zulmet.

gasuk

  • Karanlık olmak.

gataş

  • (Çoğulu: Agtaş) Karanlık.
  • Devamlı su akan gözdeki zayıflık.

gayahib

  • (Tekili: Gayheb) Gece karanlıkları.

gazf

  • Kulağın sarkık olması.
  • Kırmak.
  • Geceleyin karanlık olmak.

gazıye

  • Çok karanlık olan yer.
  • Büyük nurlu şey.

gusv

  • Zulmet, karanlık.

hanadis

  • (Tekili: Hındıs) Musibetler.
  • Karanlık geceler.
  • Şiddetli hâller.

hava-i zulmet / havâ-i zulmet

  • Karanlık hava.

hındis

  • (Çoğulu: Hanâdis) Katı karanlık.

hudara

  • Karanlık gece.
  • Siyah bulut.

hudariyye

  • Tavşancıl kuşu.
  • Karanlık gece.

igtaş

  • Karanlık olmak.

igtimad

  • (Gamd. dan) (Kılıç) kılıfına girme.
  • Karanlıkta görünmez olmak.

igzaf

  • Gece çok karanlık olmak.

imlas

  • Karanlık.
  • Karışma.
  • Koyunun tüyü dökülme.

ıs'as

  • Gece karanlığı başlamak, karanlık basmak.
  • Karanlığın açılması.
  • Bulutun yere yakın olması.
  • Peşinden gitmek.

işa-i sani / işâ-i sânî

  • Batıdaki mer'î ufuk hattı üzerinde beyazlığın kaybolması ile başlayan vakit; güneşin üst kenarının ufk-ı mer'î altında on dokuz derece yüksekliğe indiği ve şafağın kaybolduğu tam karanlık vakit.

ızlam

  • Karanlık, zulmet.
  • Zulmetme, karanlıkta bırakma.

izlam

  • Karanlık olmak. Zulme giriftar olmak. Zulme tutulmak.

kaskase

  • Çok karanlık gece.
  • Asâ, sopa, baston.

katere

  • Bir şey üzerine çökmüş toz.
  • İs gibi bir karanlık.
  • Toz.
  • Kebap yapmak.
  • Pişmiş şeyin kokması.

katim

  • Toz çokluğundan karanlık olan.

leyl-i tarık / leyl-i târık

  • Karanlık gece.

leyla

  • Çok karanlık gece.
  • Arabi ayların son gecesi.
  • Leylâ ile Mecnun hikâyesinin kadın kahramânı.

leyle-i süveyda / leyle-i süveydâ

  • Karanlık gece, göz bebeğindeki siyah nokta.

leyle-i zulmet-i cehil

  • Cehaletin karanlık gecesi.

magamiz

  • (Tekili: Magmaz) Karanlık yerler. Karanlık ve çukur yerler.

magtuş

  • Karanlık yer.

melez

  • (Meles) İki ırkın karışması neticesi hâsıl olan yeni bir nesil. Ayrı iki cinsten doğmuş olan.
  • Aydınlıkla karanlık arası, alaca karanlık.

meş'ale

  • Karanlıkları aydınlatmaya yarayan âlet; lâmba.

müdlehimm

  • Karanlık.

muzlim / مظلم / مُظْلِمْ

  • Karanlık. Zulmetli. Dehşetli. Siyahlık. Siyah.
  • Bilinmeyen. Meçhul.
  • Karanlık.
  • Karanlıklı.
  • Karanlık. (Arapça)
  • Karanlık.

ne-şebem

  • Ben karanlık gece gibi nursuz değilim anlamında (Farsça)

ne-şebperestem

  • Karanlık ve zulümatı seven ve isteyen değilim.

negatif

  • Mat: Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan sayı. Menfi. (Fransızca)
  • Gerçekteki karanlık ve aydınlık kısımları tersine gösteren fotoğraf camı veya filmi. ( Bak: Menfi) (Fransızca)

nimmuzlim

  • Yarı karanlık. (Farsça)

nimzulmet

  • Yarı karanlık. (Farsça)

nokta-i muzlim

  • Karanlık nokta.

şafak

  • Tan zamanı. Güneş doğmağa yakın zaman veya güneş battıktan sonraki alaca karanlık. Gündüz.
  • Nahiye. Cânib.
  • Nasihat eden kimsenin "Nasihatım te'sir etsin, sözüm tutulsun" diye ıslah için gayret göstermesi.
  • Merhamet.
  • Harf.

sahife-i zulmaniye / sahife-i zulmâniye

  • Karanlık sayfa.

salavat-ı nuriye / salâvat-ı nuriye

  • Peygamberimiz için yapılan, manevî yönden tüm karanlıkları aydınlatan nurlu rahmet ve esenlik duaları.

saye-i muzlimane / sâye-i muzlimâne

  • Karanlık yapan gölge; kötü koruma.

şeb

  • Gece, karanlık. (Farsça)

şebak

  • Şehvet galip olup cimaa çok hırslı olmak.
  • Koyu karanlık.

şebrev

  • (Şeb-rev) Gece giden. Karanlıkta yürüyen. Gece yolculuğu eden. (Farsça)

sedef

  • Karanlık ve aydınlığın karışması.
  • Gece ve sabah.
  • Sabahın evveli.

sehab

  • (Çoğulu: Sehâib) Bulut.
  • Karanlık.
  • Bulut gibi uçuşan böcekler.

şiddet-i zulmet

  • Şiddetli karanlık.

sıfat-ı erbaa / sıfât-ı erbaa

  • Dört sıfat; sağırlık, dilsizlik, körlük, karanlık.

sirac-ı vehhac / sirâc-ı vehhac

  • Etrafını aydınlatan, ışık saçan lamba; getirdiği dinle tüm karanlıkları iman nuruyla aydınlatan Hz. Muhammed (a.s.m.).

süfyan

  • Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına vesile olacağı sahih hadislerle bildirilen dehşetli dinsiz ve münâfık bir şahıs.

sütut

  • Zulmet, karanlık.
  • İnsanlara zahmet verenler.

tafe

  • Yağmur.
  • Karanlık.
  • Güneşin, batmaya yaklaşması.

taglis

  • Fık: Kurban bayramının ilk gününde Müzdelife'de bulunanlar için o günün Sabah Namazını fecri müteakib daha ortalık karanlık iken kılmak. (Bu çok efdaldir)
  • Bir işi üzerine almak.
  • Sabah karanlığında sefer etmek.

tahatıh

  • Karanlık.
  • Bulutluluk.

tahya

  • Karanlık gece.

tar / târ / تار

  • Karanlık. (Farsça)
  • Tel. Saç teli. (Farsça)
  • Tepe. (Farsça)
  • İplik. (Farsça)
  • Tel. (Farsça)
  • Saç teli. (Farsça)
  • Enstrüman teli. (Farsça)
  • Karanlık. (Farsça)
  • Tepe. (Farsça)
  • Karanlık. (Farsça)
  • Târ olmak: Kararmak. (Farsça)

taran

  • Karanlık. (Farsça)

tari / tarî

  • Karanlık, meçhul.

tarik / târîk / تاریك

  • Karanlık. (Farsça)
  • Karanlık. (Farsça)

tarik-i zulmani / tarik-i zulmanî

  • Karanlıklı yol.

tayf

  • Hayâl. Uykuda veya karanlıkta gözde tecessüm eden şekiller.
  • Gül.
  • Kavs-ı kuzah. Gökkuşağı.

tılmesa

  • Yol bulunmaz otsuz ve susuz korkunç yer.
  • Çok karanlık gece.

tire / tîre / تيره

  • Karanlık. Bulanık. (Farsça)
  • Karanlık. (Farsça)
  • Bulanık. (Farsça)
  • Koyu. (Farsça)

tireşeb

  • Karanlık gece. (Farsça)

tırmesa

  • Karanlık, zulmet.

tuyuf

  • (Tekili: Tayf) Korkudan dolayı karanlıkta görünen hayâller.
  • Uykuda iken görünen hayâller.

udmus

  • Karanlık.

ulkum

  • (Çoğulu: Alâkım) Çok karanlık gece.
  • Pek sağlam deve.

umur-i izafiye

  • Biri birisiz olmayan ve birbirine nisbet ve kıyaslamayla anlaşılan nitelikler; karanlık-aydınlık, acı-tatlı gibi.

umur-u izafiye / umur-u izâfiye

  • Birbirisiz olmayan ve birbirine nisbet ve mukayese ile anlaşılan vasıflar. (Meselâ: Karanlık olmasa, aydınlığın bilinmemesi gibi)

usüvv

  • Kaba ve iri olmak.
  • Katı olmak.
  • Gece karanlık olmak.
  • Yakın olmak.

zalam / zalâm / ظلام

  • Karanlık. Zulmet.
  • Karanlıklar.
  • Karanlık.
  • Karanlık. (Arapça)

zalma

  • (Çoğulu: Zulem) Karanlık.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın