Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Köle
ifadesini içeren
140
kelime bulundu...
a'bad
Köleler.
a'bide
(Tekili: Abd) Köleler. Abid.
abd / عبد
Kul, köle.
Kul, köle, Allah'ın kulu. Mahluk, insan. Hizmetçi. (Hür'ün zıddı). "Abd kelimesi Allah'ın bazı isimleriyle birleştirilerek erkek isimleri meydana getirilir. Abdullah (Allah'ın kulu). Abdulbâki (Ebedi olan Allah'ın kulu) gibi. Bu isimleri taşıyan insanlar buna lâyık olmaya çalışmalıdırlar."
Kul.
Köle.
Kul, köle, mahlûk. Tasavvufta kâmil müslüman.
Kul.
(Arapça)
Köle.
(Arapça)
abd-i memluk
Kul, köle.
abdullah
Allah'ın kulu, kölesi.
abid / abîd / عبيد
İbadet eden. Zâhid. Çok ibadet eden.
Köle.
Kullar. Köleler.
Kullar.
(Arapça)
Köleler.
(Arapça)
abık
Sebebsiz olarak sahibi yanından kaçan köle.
Civa. (Hg)
ahrar / ahrâr
(Tekili: Hür) Hürler. Esir veya köle olmayan kimseler.
Silsilesinde esir veya köle bulunmayanlar.
Hürriyetçiler.
Hürler, esir ve köle olmayanlar.
aknan
(Tekili: Kınn) Kullar, köleler.
ani
(Çoğulu: Anat-Unât) Mütevazi, alçak gönüllü.
Köle
Meşgul.
Iztırab çeken. Muztarib.
İşçi.
Müfettiş.
Tahsildar. (Müennesi: Aniye)
atk
Esiri serbest bırakmak. Köleyi âzat eylemek.
azad
Serbest. Hür. Kimseye bağlı olmayan. Kölelikten kurtulmuş olan.
(Farsça)
Dünya alâkasından kesilmiş.
(Farsça)
Serbest fikirli.
(Farsça)
azad etmek / âzâd etmek
Serbest bırakmak, hürriyetine kavuşturmak, kölelikten kurtarmak.
bedel-i rakabe
Huk: Kölenin sahibi tarafından azad edilmesi için, şahsı yerine geçen kıymeti veya nefsi karşılığında vermeyi kabullendiği ıtk veya kitabet akçesi.
bende / بنده
Bağlı, esir, köle, hizmetçi, kul.
Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul.
(Farsça)
Kul.
(Farsça)
Köle.
(Farsça)
bende-hiride / bende-hirîde
Satın alınmış köle.
bende-i ferman / bende-i fermân
Emir kulu, ferman kölesi.
bende-i halka-beguş / bende-i halka-begûş
Kulağı halkalı olan köle, esir.
Mc: İtaatli, muti'.
bende-zade
Köle çocuğu.
(Farsça)
Mc: Çocuğunu onun kölesi yerinde tutup mütevâzi muâmelede bulunan.
(Farsça)
bendegan / bendegân / بندگان
Kullar.
(Farsça)
Köleler.
(Farsça)
bendegi / bendegî / بندگى
Kölelik. Hizmetçilik.
Ubudiyyet, kulluk.
Kulluk.
(Farsça)
Kölelik.
(Farsça)
bendenüvaz
Kölesini iltifatlandıran, adamını taltif eden.
(Farsça)
bendeperver
Köle besleyici, adam besleyici.
(Farsça)
bendezade / bendezâde / بنده زاده
Köle çocuğu.
(Farsça)
Benim çocuğum.
(Farsça)
bendide
Esir, köle.
(Farsça)
Bağlı, bağlanmış.
(Farsça)
berde / برده
Köle.
(Farsça)
berdegi
Esirlik, esaret, kölelik.
(Farsça)
bilal-i habeşi / bilal-i habeşî
Resûl-i Ekrem'in (A.S.M.) müezzini idi. Sesi çok güzeldi. Ezan okurken çokları ağlardı. Kölelikten Hz. Ebu Bekir-i Sıddîk (R.A.) satın alıp azâd etmişti. Her gazada hazır bulunmuştu. (Hi: 20) de dâr-ı bekaya göçtü. (R.A.)
bişar
Esir, kul, köle. Harpte teslim alınan kimse.
(Farsça)
Altın, gümüş kakmalı işlemeler.
(Farsça)
Takatsiz, dermansız, halsiz.
(Farsça)
çaker / çâker
Kul, köle.
(Farsça)
çakerane / çâkerâne
Kölecesine, köle gibi.
(Farsça)
çakeri / çâkerî
Abd'e, köleye ait.
(Farsça)
Kölelik. Kulluk, abdlik, esirlik, cariyelik.
(Farsça)
cariye / câriye
Harbde esir alınıp İslâm memleketine getirilen kadın köle.
celib
Satmak için bir yerden toplanılan şeyler.
Esir, köle, cariye. Satılık esir.
çenber
Daire, def ve kalbur gibi şeylerin tahtadan olan dairesi.
(Farsça)
Fıçı ve tekerlek gibi şeylere takviye edip, dağılmalarını önlemek için etrafını çevirecek tarzda geçirilen demir veya tahta halka.
(Farsça)
Başa ve boyna bağlanan yemeni.
(Farsça)
Esirlik, bağlılık, kölelik.
(Farsça)
Geo: Bir düz
(Farsça)
deyn-i mütevassıt
Ticâret malı olmayan zekât hayvanları ile köle, ev, yiyecek, içecek gibi ihtiyâç maddelerinin satışları karşılığı ve binâların kirâ alacakları.
ebuk
Kaçmış köle.
eme
(Çoğulu: İmâ-İmât) Câriye, kadın köle.
esaret
Esirlik. Kölelik. Kullara kendini teslim etmiş olmak. Başka milletten olanlara boyun eğmek.
esir / esîr
Kul, köle. Harpte teslim alınan düşman. Teslim olan.
Köle. Savaşan iki taraftan birinin eline geçen karşı tarafa âit kimse.
esirane / esirâne
Esirce, kölece.
(Farsça)
esiri / esirî
Esirlik, kölelik, kulluk.
fekk
Açmak. Ayırmak.
Kırmak.
Kaldırmak.
Kesmek.
El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak.
Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak.
Köle azadetmek.
Pir-i fâni olmak.
fidye
Herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin Cenâb-ı Hak'tan özür dilemek kasdı ile, verdiği para veya sadaka.
Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para.
Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği.
gılman / gılmân / غلمان
(Tekili: Gulâm) Bıyığı yeni bitmiş gençler.
Cennet'te hizmet gören delikanlılar.
Köleler, esirler.
Hizmet gören delikanlılar. Köleler, esirler.
Köle.
(Arapça)
Genç, yeni yetme.
(Arapça)
gılman ü cevari / gılman ü cevarî
Köleler ve cariyeler.
gılman-ı hassa
Tar: Padişahların hususi köleleri. Bunlara ilk zamanlarda "İç oğlanları", daha sonları da "İç ağaları" da denilirdi. Bunlar, "Enderun-u Hümayun" denilen ve sarayın Babussaade'den içeride bulunan kısmında hizmet ederler; derece ve hizmet itibariyle başka başka odalarda otururlardı. Bu odalar; Büyük v
gılme
(Tekili: Gulâm) Delikanlılar, gençler.
Esirler, köleler.
gulam / gulâm / غلام
Genç, delikanlı. Bıyığı henüz bitmemiş genç.
Esir, hizmetçi, köle.
Köle.
(Arapça)
Genç.
(Arapça)
gurre
Parlaklık. Her şeyin başlangıcı. Bu cihetle, kameri ayların ilk günlerine gurre-i şehr denilmiştir. Köleye, cariyeye ve malların en güzidelerine, gurret-ül emval denir. Güzel parlak yüze, vech-i agarr; açık ve nurani alına, cebhe-i garra denir ki, aynı asıldan müştaktırlar.
Fık: İska
hacetaş / hâcetaş
Eskiden bir efendinin müteaddit kölelerinden her biri.
(Farsça)
halkabeguş / halkabegûş / حلقه بگوش
Kulağı küpeli, kulağı halkalı.
(Farsça)
Mc: Köle, esir.
(Farsça)
Köle.
(Arapça - Farsça)
hane-zad
Efendisinin evinde dünyaya gelmiş olan köle veya cariye çocuğu.
(Farsça)
hayza
Tıb: Kolera denilen hastalık.
hem-aver
Efendileri aynı olan köleler.
(Farsça)
Arkadaş, refik.
(Farsça)
heyne
Tıb: Kolera hastalığı.
heyza
Fazlaca kusma, istifra etme.
Tıb: Kolera hastalığı.
hizmet-i bendegane / hizmet-i bendegâne
Kölecesine hizmet etmek.
hür
Köle olmayan erkek.
hürr
Kimsenin baskısı, zorlaması olmadan meşru' dairede istediği gibi yaşayabilen.
Esir veya köle olmayan. Serbest.
i'bad
Kul etmek, köle yapmak.
i'tak
Esir, köle veya cariyeyi serbest bırakma.
ibak
Bir esirin, bir köle veya câriyenin sebepsiz olarak, sahibini bırakıp kaçması.
iddifan
Kölenin, efendisinin yanından kaçması.
irkak
Köle edinme. Cariye veya köle satın alma.
İnciltme.
isar
Sargı, bağ.
Esirlik, kölelik.
isti'bad
Köle edinmek, esir almak.
istirkak
(Rıkk. dan) Harbde düşman tarafından esir alma.
Köle edinme, bir kimseyi kendine köle olarak alma.
ıtak / ıtâk
Köle âzâd etmek, serbest bırakmak.
ıtk / عتق
Azad edilmek. Hürlük. Esir veya köle olanın serbest edilmesi. Azad olmak.
Kerem ve hüsn-ü cemâl. Asâlet ve necâbet. Şeref, şan ve kıdem. Kuvvet.
Âzâd etme, köle âzâd etme.
(Arapça)
ıtk ala mal / ıtk alâ mal
Bir köle veya cariyenin kitabet suretiyle olmaksızın cins ve miktarı malum bir mal veya muayyen bir hizmet mukabilinde azad edilmesidir. Buna "Itk alâ cu'l" da denir.
ıtk-ı muallak
Bir şarta talik suretiyle vuku bulan ıtkdır. Bir kimsenin kölesine "şu işi yaparsan hürsün" demesi gibi ki, köle o işi yapınca azad olur.
ıtk-ı müneccez
Bir şarta muallak veya bir zamana muzaf olmaksızın derhal vuku bulan ıtkdır. Bir kimsenin memluküne hitaben "seni azad ettim." demesi gibi ki, onunla köle derhal hürriyetine kavuşur.
ıtk-ı müşterek
İki veya daha fazla kimsenin, mâlik oldukları bir köleyi azad etmeleridir.
ıtkname
Azad edilmiş olan köle veya cariyeye azad edildiklerini bildirmek üzere verilen vesika.
kalb-i bendeleri / kalb-i bendelerî
Size bağlı kalbim, sizin köleniz olan kalbim.
kanber
Hz. Ali'nin (R.A.) sâdık, vefakâr ve sevgili kölesinin adı.
Mc: Bir evin gediklisi.
Herşeye burnunu sokan, her düğün ve eğlencede bulunan bir adamdan kinâye olarak kullanılır.
kayn
(Çoğulu: Kuyun) Demirci, haddad,
Kul, köle.
keffaret-i katl
Bir müslümanı veya bir zımmiyi amden değil de bir hata neticesi olarak öldüren bir müslümana lâzım gelen keffârettir ki; muktedir ise, bir mü'min köle âzad etmekten; buna muktedir değilse, iki ay muttasıl oruç tutmaktan ibârettir.
keffaret-i savm
Ramazan-ı Şerifte özürü bulunmaksızın muayyen şartlar dâhilinde orucunu bozan bir mükellefin, müslim veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azâd etmesinden; buna muktedir değilse, iki ay muttasıl oruç tutmasından; buna da muktedir değilse, altmış fakire yemek yedirmesinden ibârettir.
keffaret-i yemin
Yaptığı bir yemine sadık kalmayıp bozan bir müslümana lâzım gelen keffâret demektir ki: Muktedir ise, müslim veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azad etmekten; muktedir değil ise, on fakiri akşamlı sabahlı doyurmaktan veya on fakire birer parça libas giydirmekten; bu üç şeyden birine muktedir ol
keffaret-i zıhar
Zıhar keffareti.Keffâret-i zıharın vâcib olmasının şartı kudrettir. Muktedir olan, köle azad eder; değilse iki ay oruç tutar, buna da gücü yetmezse altmış fakire yemek verir.
kenud
Çok küfran-ı nimet eden kimse. Çok levm ve küfreden cahud.
Birşey yetiştirilemiyen verimsiz arazi.
Kocasının hukukuna ve iyiliklerine küfran eden nankör kadın.
Yemeğini misafirden sakınarak yalnızca yiyen cimri.
Kölesini, uşağını çok döven kimse.
kınn
(Çoğulu: Aknân-Akınne) Köle.
kitabet / kitâbet
Kâtiblik, yazıcılık, yazı yazma ilmi.
Güzel yazı ve güzel ifâde için lâzım olan yazı yazma usûl ve kâideleri.
Kölenin belirli bir ücreti ödemek veya bildirilen şartları yerine getirmek karşılığında âzâd edileceğine (serbest bırakılacağına) dâir sâhibi ile yaptığı akid, sözleşme.
kul
De, söyle, bildir (meâlinde emirdir). Türkçede "Kul", emir dinleyen hizmetkâr, Allah'ın mahlûku, Allah'a itaat ve ibadet eden veya köle mânasındadır.
İbâdet eden, itâat eden, hizmet eden, canlı mahlûk (insan, melek ve cin).
Köle.
mahcur / mahcûr
Çocukluk, sefîhlik, delilik, kölelik, bunaklık vs. gibi çeşitli sebebler yüzünden malını tasarruf hakkından, kullanmaktan men edilen kimse.
medin / medîn
Borçlu.
Kul, köle, abd.
memalik / memalîk / memâlik / memâlîk / مَمَال۪يكْ
(Tekili: Memluk) Köleler. kullar.
Mülk hâline getirilen yerler ve köleler.
Köleler.
memluk / memlûk
Köle. Kul. Esir. Bende. Hizmetkâr.
Birinin malı olan.
Kul, köle.
Birinin malı olan.
Kul, köle.
Hür olmayan insan. İslâm hukûkunda harbde esir alınıp, İslâm memleketine getirilen kimse, köle.
Köle.
memlük
Köle.
memluk / memlûk / مملوک / مَمْلُوكْ
Köle.
(Arapça)
Kul, köle.
memlukane / memlukâne
Köleye yakışır hâlde. Kölece.
(Farsça)
Eskiden çok defa bir büyüğe sunulan yazılarda, kendinden bahsederken kullanılırdı.
(Farsça)
memlukiyet / memlûkiyet
Kölelik, kulluk.
memlukiyyet
Esirlik. Hizmetkârlık. Kulluk. Kölelik.
merbu'
Köle, kul, memlük.
merbub
Köle, kul.
mevali / mevalî
Efendiler.
Azad edilmiş köleler.
Azad edenler.
Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı âlimler.
Dost ve komşular.
Yardımcılar.
mevla / mevlâ / مولى
Sahib. Rabb.
Efendi. Köleyi âzad eden.
Şanlı. Şerefli. Mâlik.
Mün'im-i Mutlak olan Cenab-ı Hak (C.C.).
Terbiye eden, mürebbi.
Yardımcı, muavenet eden.
Dost ve komşu.
Azâd olan.
Efendi, sahip.
Allah.
Kul, köle, azat eden.
Velî, veliyeti olan.
Şanlı, şerefli.
Yardımcı.
Mürebbi, terbiye eden.
Yardımcı ve koruyucu olan Allahü teâlâ.
Sevgili, sevilen.
Âzâd edilmemiş, serbest bırakılmamış köle ve câriyenin sâhibi, efendisi.
Âzâd edilmiş köle.
Kölesini âzâd etmiş olan kimse.
Tanrı.
(Arapça)
Efendi.
(Arapça)
Velî.
(Arapça)
Köle azat eden.
(Arapça)
milk-i yemin
Köle, cariye.
Köle, cariye.
mu'tak
Serbest bırakılmış köle, câriye veya esir.
mu'tık
Köle azad eden. Esir veya köleyi serbest bırakan.
müdebber
(Dübur. dan) Azat olması efendisinin ölümüne bağlı bulunan köle.
Düşünce ile hareket edilmiş.,
Âzâd olması yâni serbest bırakılıp, hürriyetine kavuşması, efendisinin vefâtına (ölümüne) bağlı kılınan köle. Böyle olan kadına müdebbere denir.
mükateb / mükâteb
Efendisi ile anlaşıp belli bir ücret ödeyince hür olacak köle.
mükatebe / mükâtebe
Yazışma. Mektuplaşma. Birbirine yazma.
Fık: Azâd edilmesi, bazı şartlara -mal kazanmak veya bir müddet hizmet etmek gibi neticeye- bağlı olan köle veya câriye ve bu azad hususunda yapılan mukavele.
Yazışma, mektuplaşma, birbirine yazma, köle ile yapılan azatlık sözleşmesi.
mükatib / mükâtib
Mektup yazan. Mektuplaşan.
Fık: Köle veyâ câriyesinin azâd edilmesini bir kazanca veya bir müddete bağlayan efendi.
mukrif
Babası köle, anası hürre olan kimse.
Anası arabi, babası arabi olmayan deve.
mülk-i yemin / mülk-i yemîn
Bir kimsenin mülkü olan köle veya câriye.
Bir kimsenin emrindeki köleler ve câriyeler.
münessim
Hayat veren, ruh veren. Allah.
Lâyık olana maaş bağlıyan kimse.
Köle âzâd eden.
müsta'bed
Köle haline getirilen, kul olan, kulluğu istenen.
müsta'bid
(Abd. dan) Kul veya köle edinen.
Kendine ibadet ettiren.
mutlık
Serbest bırakan. Boşayan. Salıveren. Köle veya esiri serbest bırakan, azad eden.
nesme
Fık: Satın alınan köle.
nuger
Köle, kul.
(Farsça)
nugeri / nugerî
Kölelik, kulluk.
(Farsça)
perestaran / perestarân
(Tekili: Perestar) Kullar, köleler.
(Farsça)
Hizmetçiler.
(Farsça)
Dalkavuklar, yaltakçılık yapanlar.
(Farsça)
Tapanlar, tapıcılar.
(Farsça)
radh
Az bir şey verme. Az verilen şey.
Fık: Cihada iştirak eden kadınlara, kölelere, çocuklara ve zimmilere ganimet malından verilen mal.
rakabat
(Tekili: Rakabe) Boyunlar. Ense kökleri.
Köleler, câriyeler. Kullar.
rakabe
Ense kökü, boyun.
Kul, köle, câriye.
rakik / رقيق
(Rikkat. den) Yufka yürekli, ince merhamet ve şefkat sahibi olan.
Köle, câriye.
İnce.
(Arapça)
Hassas.
(Arapça)
Köle.
(Arapça)
rikab
(Tekili: Rakabe) Boyunduruk altında olanlar. Kullar, köleler.
Boyun, ense kökü.
rıkk
(Çoğulu: Erkâ) Kul, abd.
Kulluk, esirlik, kölelik, ubudiyet.
Yufka nesne.
Kölelik.
rıkkıyyet
Kölelik, kulluk.
şah ve geda / şah ve gedâ
Padişah ve köle.
selman-ı farisi / selman-ı farisî
İran'ın İsfahan şehrinde doğmuş olan büyük bir sahâbe. Evvelce ateşperestti, sonra Hristiyan oldu. Daha sonra papazların nasihatiyle İslâmiyetin geleceğini anlamıştı ve arıyordu. Yeni Peygamber'e (A.S.M.) kavuşmak için Şam'dan Hicaz'a geldi ve orada kendisini köle yaptılar. Peygamber Aleyhissalâtü V
tahrir-i rakabe
Köle veya cariye azad etme.
talid
Bir kimsenin (köle, câriye, hayvan gibi) canlı eşyası.
terkik
İnce ve nazikâne sesle anlatma, mânası kinaye yollu olma.
Tecvidde: Harfi ince okumak.
Bir kimseyi köle veya cariye etme.
Yumuşatma.
İnceltme.
tilad
Köle, hayvan, mülk, mal gibi şeyler.
Kendi yanında eskiden beri mevcud olan ve yeni olmuş olan şey.
übeyd
(Abd. dan) Kölecik, kulcağız.
ubudiyyet
Kulluk, kölelik, bağlılık, aşırı mensupluk.
Bendelik, kulluk, kölelik. Kul olduğunu bilip Allah'a itaat etmek. Allah'a teslim olup, Kur'an ve Peygamber (A.S.M.) vasıtası ile verilen emirleri aynen icra ve tatbike çalışmak.
ümm-i veled
Efendisinden (sâhibinden) çocuğu olan câriye, köle kadın.
üsera
(Üsârâ) Esirler. Harbde teslim alınanlar.
Köleler.
uteka
(Tekili: Atik) Azatlılar. Azat olmuş köle veya cariyeler.
vazı-ı esaret / vâzı-ı esaret
Kölelik koyan, esaret getiren.
velid
Yeni doğmuş çocuk.
Köle, kul.
vesile-i esaret / vesile-i esâret
Kölelik aracı, sebebi.
vildan / vildân / ولدان
(Tekili: Velid) Çocuklar.
Kullar. Köleler.
Bebekler.
(Arapça)
Köleler.
(Arapça)
zer-hırid
(Zer-hıride) Satın alınmış kimse, köle.
(Farsça)
zerharid / zerharîd / زرخرید
Köle.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tena
zelzele-i maneviye-i islamiye
tezkir
zelzele-i kübrâ
perestu
ilahi
vukuat
Laşe
devlet-i islamiye
zelb
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Köle
mutlu
Güzel kokulu rüzgar
takmak
alışkan
zeke
Dudak dudağa
güzellik
halk
Çeviri