Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Istek
ifadesini içeren
333
kelime bulundu...
ahbar-ı evvelin ve ahirin / ahbar-ı evvelîn ve âhirîn
Geçmiştekilerin ve gelecektekilerin haberleri.
ahval-i mazi / ahvâl-i mâzi
Geçmişteki haller.
ahval-i maziye / ahvâl-i maziye
Geçmişteki haller.
alet-i hevesat / âlet-i hevesat
Gelip geçici istekler, arzular âleti.
allah bes baki heves / allah bes bâkî heves
Allah yeter, başkası gelip geçici istektir, hevestir.
amal / âmâl
Emeller, beklentiler, istekler.
Emeller, arzular, istekler.
(Tekili: Emel) Emeller. Arzular. Gayeler. Dilekler. İstekler.
amal-i beşerin tenahisizliği / âmâl-i beşerin tenâhîsizliği
İnsanın arzu, istek ve emellerinin sonsuzluğu, bitmez ve tükenmez olması.
amal-i uhreviye / âmâl-i uhreviye
Ahirete ait emeller, ümitler ve istekler.
amd
Kasıt, istek.
Niyet, kasıt, istek, arzu.
Direk koymak.
Niyet, arzu, istek.
ariza / arîza
Bir mesele hakkında istek ve taleplerin sunulduğu yazı, mektup.
arzu / ârzû / آرزو
İstek.
İstek. Dilek. Meyil. Emel. Hahiş.
(Farsça)
İstek.
İstek, heves.
(Farsça)
arzu-dar / arzu-dâr
Hevesli, talebli, istekli, arzulu.
(Farsça)
arzu-mend
İstekli.
arzu-mendi / arzu-mendî
Taleb, istek, arzu, heves.
(Farsça)
arzu-yu kalb
Kalben duyulan istek, arzu.
arzu-yu nefsaniye
Nefse ait arzu ve istek.
arzu-yu san'at
San'at arzusu, san'ata olan istek.
arzukeş
Arzulu, istekli.
ayn-ı heva / ayn-ı hevâ
Boş istek ve arzunun tâ kendisi.
azimet / azîmet
Kuvvetli irâde, istek, arzu. Haramlardan, dinde yasak edilen şeylerden sakınmakla berâber, mümkün olduğu kadar ruhsatlardan yâni dinde izin verilen kolaylıklardan uzak durup; evlâyı, en iyi olduğu bildirilenleri, nefse zor gelenleri yapmak; takvâ yol u.
bakiye-i iştiha-i şevk
Geri kalan iştah ve şevk; arta kalan istek ve tutku.
belagat-ı nazm / belâgat-ı nazm
Nazmın belâgati; tertip ve dizilişteki kusursuzluk.
belagat-i nazm / belâgat-i nazm
Nazmın belâgati; tertip ve dizilişteki kusursuzluk.
ben
(Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurl
beyus / beyûs
Arzu, istek, taleb.
(Farsça)
Ümit.
(Farsça)
Tamah.
(Farsça)
Alçak gönüllülük. Mütevazilik.
(Farsça)
bi
İstek bildirmek için emir sigasının başına getirilr. Meselâ:
(Farsça)
bi-t-tav'
İstek ile, isteyerek.
birader-i pür-emel
Çokça emelleri arzu ve istekleri olan kardeş.
ca'caa
Değirmen sesi.
İsteklerde zorluk vermek.
Devenin çökermesi.
Çökmüş deveyi kaldırmak.
cihad-ı ekber / cihâd-ı ekber
Büyük cihâd. Nefsin, insan tabiatının, bedeninin kötü isteklerini yerine getirmemek için yapılan mücâdele.
dahdah
(Çoğulu: Dahazıh) Arzu, istek.
daire-i meşiet ve irade
Allah'ın istek ve iradesinin yansıdığı daire, alan.
daiye / dâiye / داعيه
Arzu, istek.
(Arapça)
İddia.
(Arapça)
der-hast
Arzu, taleb, istek, dilek.
(Farsça)
Dilekçe, istida.
(Farsça)
derhast / derhâst / درخواست
İstek, talep, rica.
(Farsça)
Dilekçe.
(Farsça)
devlet-i mütemeddine-i salife / devlet-i mütemeddine-i sâlife
Geçmişteki medenî devlet.
dikte
Başkası tarafından yazılmak üzere söyleyip yazdırma.
(Fransızca)
Karşı koymayacak olan birisine, aşırı arzu ve isteklerini bildirip kabul ettirme.
(Fransızca)
dil-teşne
Kalbi susamış. Gönlü çok istekli, çok özlemiş.
(Farsça)
ehdaf
(Tekili: Hedef) Hedefler, nişan alınan yerler.
Yüksek yerler.
Meramlar, talebler, arzular, istekler, gayeler, maksadlar, kasıtlar.
ehl-i ehva / ehl-i ehvâ
Heva ehli, arzu ve isteklerine tabi olanlar.
ehl-i heva / ehl-i hevâ
Nefsin isteklerine uyanlar.
Nefsine uyan, nefsinin arzu ve istekleri peşinde koşan.
Bid'at (dinde olmayan inanış ve işler) sâhibi.
ehl-i hevesat / ehl-i hevesât
Nefsin hoşlandığı, gelip geçici istek ve arzuların peşinde olanlar.
ehl-i iştiyak
Çok istekli kimseler.
ehl-i şevk
Arzu, istek ve neşe sahipleri.
ehva / ehvâ
Nefis arzuları, boş istekler.
(Tekili: Heva) Nefsin istek ve arzuları. Muhabbetler. Hahişler.
Kasdetmek.
Atmak.
Hevalar; gelip geçici arzu ve istekler.
emani / emanî
Emniyetler. Niyetler, gayeler, istekler. Arzular, dilekler.
(Farsça)
Eminlik, korkusuzluk.
(Farsça)
Temenniler, arzular, istekler.
emel
Ricâ, ümid, şiddetli istek. Ummak.
Gaye.
Arzu, istek, gaye.
enbiya-yı sabıka
Geçmişteki peygamberler.
enbiya-yı salife / enbiya-yı sâlife
Geçmişteki peygamberler.
eravend
Şevk, arzu, istek, taleb.
(Farsça)
Şan, nam, şöhret, meşhur olma.
(Farsça)
erfeş
Nefsî isteklerine düşkün olan.
Kulakları uzun ve kaba (adam).
ermagan
Armağan, hediye. Bir kimseye bir işteki muvaffakiyetinden dolayı verilen hediye.
(Farsça)
erman
Arzu, istek, taleb.
(Farsça)
Pişmanlık, pişman olmak, nedamet.
(Farsça)
esaret-i nefis
Nefsin esareti; insanı daima kötülüğe, hazır zevk ve isteklere sevk eden duygunun esiri olma.
eşvak / eşvâk
(Tekili: şevk) şiddetli arzular, istekler, neşveler.
Şiddetli arzular, istekler.
Şevkler, aşırı istekler.
fena fiş-şeyh / fenâ fiş-şeyh
Tasavvuf ilminde talebenin velî olan hocasının arzû ve isteklerine tâbi olması, irâdesini isteğini onun eline bırakması. Ölü yıkayıcının elindeki meyyit (ölü) gibi olması. Ona hiç bir işinde muhâlefet etmemesi.
fena-i irade / fenâ-i irâde
İrâde ve isteklerin yok olması.
fenafirresul / fenâfirresûl
Kendi isteklerini terkedip peygamberde fani olmak.
fikr
(Fikir) Akıl.
Re'y, istek, düşünce.
gamus yemini / gamûs yemîni
Geçmişteki bir hâdise için, bile bile yalan söyleyerek, yemîn etmek.
garaz
Kin, içinden düşmanlık yapmak.
Gâye, maksad, arzu, dilek, istek.
gardiyan
Hapistekileri bekleyen görevli.
grev
İşçilerin isteklerini işverene kabul ettirmek için, işlerini hep birlikte bırakmaları.İslâmiyette işçi hakları çok ciddi korunmakla beraber, grev ve benzeri hareketlere başvurulması istenmez. Çünki grev, millî gelire zarar verdiği gibi, sosyal grupları doğurmakla boğuşmalarına ve dolayısıyla da mill
(Fransızca)
habl-i mevhum
Mc: Daima olacak gibi görünüp de gittikçe uzaklaşan istek, gaye. Mevhum ip.
hacat / hâcât / حاجات
İhtiyaçlar.
(Arapça)
İstekler.
(Arapça)
hadisat-ı ümem-i salife / hâdisât-ı ümem-i sâlife
Geçmişteki milletlerin başına gelen hâdiseler.
hahan / hâhân / خواهان
İstekli, arzulu, tâlib.
(Farsça)
İsteyen, istekli.
(Farsça)
hahiş / hâhiş / خواهش
İstek, arzu, isteyiş.
Rica, istek.
(Farsça)
hahiş-i vicdaniye / hâhiş-i vicdaniye
Vicdanî arzu, istek.
hahişger / hâhişger / خواهشگر
Arzulu, istekli.
Arzulayan. İsteyen. İstekli.
(Farsça)
İstekli.
(Farsça)
hahişgeran / hâhişgeran
Hâhişgerler, istekliler, tâlibler.
(Farsça)
hahişkar / hâhişkâr / خواهشكار
İsteyen, istekli.
İstekli.
(Farsça)
hahişkerde / hâhişkerde / خواهش كرده
İstekli.
(Farsça)
hanin
Fazla istekten dolayı inleyiş, şiddetli ağlayış. Sızlanmak.
Şevk ve arzu.
hararetli
Çok istekli.
harbcu
Kavga çıkarmaya istekli olan, savaş arzu eden.
harekat-ı maziye / harekât-ı mâziye
Geçmişteki hareketler.
harhar
Devamlı arzu, sürekli istek.
(Farsça)
Gönül üzüntüsü, iç sıkıntısı.
(Farsça)
Devamlı kaşıntı.
(Farsça)
haris / harîs
Hırslı, bir şeye çok düşen, istekli.
haste / hâste / خواسته
İstemiş.
(Farsça)
İstek.
(Farsça)
hatırat-ı kalb / hâtırât-ı kalb
Kalbe gelen hatıralar, istekler.
hayvani ruh / hayvânî rûh
İnsanda istekli hareketleri yaptıran kuvvet.
hem-dil
Fikirleri, düşünceleri aynı olanların her biri. Bir maksad ve istekte bulunanları beheri.
(Farsça)
hem-hah
Arzu ve talebleri aynı olan, aynı istekleri olan.
(Farsça)
heva / hevâ / هوا
İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
Heves, istek, arzu, sevgi, hoşlanma.
Nefsanî zevklere uyma.
Kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme.
Nefsin arzu ve istekleri.
Nefsin istekleri, kötü arzular, hava.
İstek, nefis isteği.
(Arapça)
heva-i nefis / hevâ-i nefis
Nefsin gelip geçici arzu ve istekleri.
heva-i nefs / hevâ-i nefs
Nefsin gelip geçici arzu ve istekleri.
heva-yı nefis
Kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme.
hevadar / hevâdâr / هوادار
İstekli, taraftar.
(Arapça - Farsça)
hevaperest / hevâperest / هواپرست
Nefsinin istekleri peşinde koşan.
(Arapça - Farsça)
hevaperestane / hevâperestâne
Nefsin arzu ve isteklerinin peşinde olurcasına.
heves / هوس
Gelip geçici istek. Nefsin hoşuna gitmek. Devran edip gezmek. Akıl ile olmayıp nefis ile olan istek.
Gelip geçici arzu ve istek.
Gelip geçici istek, arzu.
İstek, heves.
(Arapça)
heves-i nefsaniye
Nefsin yasak arzu ve istekleri.
hevesat / hevesât / هوسات
Arzu ve nefsâni emeller. Boş, bâtıl ve günahlı şeylere dâir olan istekler. Hevesler.
(Farsça)
Hevesler, gelip geçici arzu ve istekler.
Hevesler, geçici arzular, yasak istekler.
İstekler, hevesler.
(Arapça)
hevesat-ı faniye
Geçici arzu ve istekler.
hevesat-ı gayr-ı meşrua
Dinin izin vermediği arzu ve istekler.
hevesat-ı müteaffin
Kokuşmuş istek ve arzular.
hevesat-ı nefsaniye / hevesât-ı nefsâniye
Nefsin gelip geçici arzu ve istekleri.
Nefsin hevesleri, arzuları ve kötü istekleri.
hevesat-ı nefsiye
Nefsin gelip geçici arzu ve istekleri.
hevesat-ı sefile / hevesat-ı sefîle
Nefsin gayr-ı meşru alçak istekleri.
hevesat-ı sihirbaz / hevesât-ı sihirbaz
Yalancı ve aldatıcı istek ve arzular.
hevesi / hevesî
Arzu ve isteklerle ilgili.
heveskar / heveskâr / هوسكار
Hevesli, istekli.
Hevesli istekli, arzulu. Meyli ve arzusu olan, heves eden.
(Farsça)
Hevesli, istekli.
(Arapça - Farsça)
heveskaran / heveskârân
(Tekili: Heveskâr) İstekliler, hevesliler.
heveskarane / heveskârâne
Hevesine, gelip geçici istek ve arzularına düşkün bir şekilde.
hevesnak / hevesnâk
Hevesli, heves edici, istekli.
(Farsça)
hevesperverane / hevesperverâne
Nefsin istek ve arzularına düşkün bir şekilde.
hilaf-ı heves / hilâf-ı heves
Nefsin arzu ve isteklerinin aksine.
hilafetname
Tarikata intisab ile usulü dairesinde belirli mevkilere çıkarak irşad mertebesine yükselenlerden isteklilerin irşad ve terbiyesine ruhsat ve izni mutazammın şeyhi tarafından verilen mühürlü vesika.
himmet
Kast, irâde, kuvvetli istek, arzu. Allahü teâlânın velî kullarından bir zâtın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurup, başka bir şeyi kalbine getirmemesi ve Allahü teâlâdan o işin olmasını dileyerek, bu şekilde mânevî yardımda bulunması. Evliyânın himmeti, yaktı beni kül eyledi Sofi
hırs
Aç gözlülük. Tamahkârlık.
Kızgınlık.
Şiddetli istek, arzu.
Azgınlık.
Şiddetli istek ve arzu, açgözlülük.
Bir şeye aşırı düşkünlük, şiddetli istek.
hırs-ı muaraza / hırs-ı muâraza
Karşı koymak için aşırı istek.
hoşkam / hoşkâm
Memnun, rahat, arzu ve isteklerine ulaşmış.
(Farsça)
hubbüşşehevat / hubbüşşehevât
Şehvetleri sevme, nefsin arzu ve istekelerinine aşırı düşkünlük.
humud / humûd
İsteksizlik; ne helâle, ne de harama isteği olmama.
Şehvet yokluğu, soğukluk, isteksizlik.
i'caz-ı nazmi / i'câz-ı nazmî
Tertip ve dizilişteki mu'cizelik.
ibtiga
Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.
iffet
İnsan rûhundaki yapıcı kuvvetin, yâni şehvetin iyiye kullanılmasından ortaya çıkan huy. Nefsi kötü isteklerinden men etmek. Âr, nâmus, hayâ duygusu.
ihale
Bir işi birisinin üzerine bırakmak. Bir hâlden diğer hâle dönmek.
Artırma veya eksiltmeye çıkarılan bir işi en münâsib bulunan bir istekliye vermek.
Zayıf addetmek.
Muhal söz söylemek.
ihtiras / ihtirâs
Aşırı istek, tutku.
Aşırı istek sahibi olmak, hırs duymak, şiddetli arzu.
Aşırı istek.
Şiddetli arzu, aşırı heves, istek, gözün ve gönlün doymaması.
ihtirasat / ihtirasât
İhtiraslar, aşırı istekler, hırs ve tutkular.
(Tekili: İhtiras) Şiddetli arzu ve istekler. İhtiraslar.
İhtiraslar, aşırı istekler.
ihtirasat-ı hayvaniye / ihtirâsât-ı hayvâniye
Hayvânî ihtiraslar, hayvanî duygulardan kaynaklanan aşırı istekler, tutkular.
ihtiyar
Yaşlanmış kimse. Yaşlı.
Ist: İstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek.
ihtiyari fiiller / ihtiyârî fiiller
İstek ile yapılan işler.
ihtiyarsız
İstek dışı, istemeden.
ıksa-yı amal / ıksâ-yı âmâl
Emel ve isteklerinden uzaklaştırma.
ila'
Çok istekli ve tâlib kılma, haris etme.
inabe yolu / inâbe yolu
Müridlik. Sâlikin (tasavvuf yolunda) nefsin isteklerini yapmamak ve istemediklerini yapmak sûretiyle ve çeşitli sıkıntılara katlanarak Allahü teâlâya kavuşma yolu.
intiyat
Kendi reyi ile davranma, kendi istek ve iradesi ile hareket etme.
Asılı kalma.
irade / irâde / اراده
İstek, arzu. Dilemek. Emir. Ferman.
Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç. (İrade, ihtiyardan daha geniştir, umumidir. İhtiyar, taraflardan birini diğerine tafdil ile beraber tercihtir. İrade; yalnız tercihtir. Mütekellimler bazan iradeyi ihtiyar mânasında kullanmışlar
Dileme, istek, tercih.
İstek.
İstek.
(Arapça)
Buyruk.
(Arapça)
irade-i cüz'iyye
Allah tarafından insanın kendi salâhiyetinde bıraktığı istek, arzu. İnsanın herhangi bir tarafa meyletme kuvveti ve isteği. Az ve zayıf irade.
iradet / irâdet / ارادت
İstek, dileme, tercih.
İrade, istek, dileme.
Gönül isteği.
İsteme, istek.
(Arapça)
irman
Arzu, taleb, istek.
(Farsça)
Dalkavuk.
(Farsça)
Nedâmet, pişmanlık.
(Farsça)
Dâvet edilmeden bir yere giden kimse.
(Farsça)
irtigab
(Rağbet. den) Heveslendirme, isteklendirme, rağbet ettirme.
iştaha
İstek, arzu.
istid'a
Rica ile istemek. Davet etmek.
Bir işi için resmî bir daireye verilen ve istek bildiren kâğıt. Dilekçe.
istignam
Ganimet araştırmak, ganimet isteklisi olmak.
iştiha / iştihâ
Meyil. Haz. Fazla istek. Arzu.
Açlıktan gelen yemeğe karşı fazla isteklilik.
İştah; istek, arzu.
iştiha-i kazib / iştiha-i kâzib
Yalancı istek, arzu; gerçekte istenmeyen, arzu edimeyen.
iştihalı
Fazla arzulu ve istekli.
iştiyak / iştiyâk
Şiddetli istek.
Şiddetli arzu, istek.
iştiyak-engiz
Çok arzulu ve istekli.
iştiyakat / iştiyakât / iştiyâkât
Şiddetli istekler.
Çok kuvvetli arzu ve istekler.
iştiyakaver / iştiyakâver
Pek istekli.
iştiyakengiz
İstek veren.
iştiyakla
Arzu ve istekle.
ka'bet-ül amal / kâ'bet-ül âmâl
İsteklerin ve emellerin yönelmiş olduğu yer.
kam / kâm
İstek. Arzu. Maksad. Murad. Dilek. Lezzet.
(Farsça)
Ağzın üstü. Damak.
(Farsça)
Koyun, sığır ağılı.
(Farsça)
Ağaç kilit.
(Farsça)
Meram, arzu, istek, amel.
Lezzet, zevk.
kame / kâme
Arzu, istek, meram, gaye, maksad.
(Farsça)
kaş / kâş
Çok istek, arzu, özleme.
(Farsça)
kasd
Niyet, istek.
kemal-i hahiş / kemâl-i hâhiş
Tam bir istek ve arzu.
kemal-i hararet / kemâl-i hararet
Tam istekli olma.
kemal-i iştiyak / kemâl-i iştiyâk
Tam bir istek ve arzu.
kemal-i şevk / kemâl-i şevk
Tam bir istek ve arzu.
kemal-i şevk ve tahassür / kemâl-i şevk ve tahassür
Tam ve kusursuz bir istek ve hasret.
kesb
İnsandaki seçme hareketi, istek, ihtiyâr. İsteğin uygulama safhasına sokularak ortaya konulması.
Kazanmak, kazanç.
keyf
Afiyet, sağlık, sıhhat.
Memnunluk, hoşlanma.
Neş'e, sevinç, sürur.
Mizaç, tabiat.
İstek, taleb, arzu, heves.
Gönül açıklığı.
keyfi muamele / keyfî muamele
Kendi istek ve hislerine göre davranma.
kütüb-ü sabıka-i mukaddese
Geçmişteki (Kur'ân'dan önceki) mukaddes kitaplar.
kütüb-ü salife / kütüb-ü sâlife
Geçmişteki eski mukaddes kitaplar.
kuvve-i şeheviye
Cinsi istek kudreti. Yemek, içmek, konuşmak, uyumak gibi kabiliyetler.
lehviyat-ı gayr-ı meşrua / lehviyât-ı gayr-ı meşrua
Dinin izin vermediği istekler ve eğlenceler.
lezaiz-i maziye / lezaiz-i mâziye
Geçmişteki lezzetler.
lokavt
ing. Bir işverenin, isteklerini kabul ettirmek gayesiyle işyerini kapaması.
ma-kabl
Öndeki. Üstteki. Geçmişteki.
magza
Maksad, gaye, meram, istek, arzu.
(Çoğulu: Magazi) Harb hikâyeleri. Muharebe ve gazaya ait hikayeler.
Savaş, muharebe, gaza, harb.
mail / mâil / مائل
Eğik. Bir tarafa eğilmiş. Eğri.
Meyilli. Hevesli. İstekli.
Düşkün.
Benzer.
Eğilmiş, meyilli, istekli, andırır, yörünge.
Eğilimli, istekli.
(Arapça)
Eğimli, meyilli.
(Arapça)
Çalan.
(Arapça)
Mâil olmak:
Eğilim göstermek.
(Arapça)
makabl / mâkabl
Geçmişteki, önceki.
makam-ı tergib ve teşvik
İsteklendirme ve şevklendirme makamı.
makasıd
Maksadlar, istekler, gayeler. Niyetler.
maksud
Kasdedilmiş. Kasdedilen.
İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
malumat-ı sabıka / malûmât-ı sâbıka
Geçmişteki bilgiler.
masebak
Geçen, geçmiş olan, geçmişteki.
matlab / مطلب
İstek, istenilen şey.
Hallolunacak mesele. Mebhas.
Kaziye.
İstenilen şey, istek.
Bahis, mesele, kazıyye, önerme.
İstek.
Konu.
(Arapça)
İstek.
(Arapça)
matlap
İstek.
matlub / matlûb / مَطْلُوبْ
İstek.
İstek, istenilen şey.
Alacak. Ödünç verilmiş.
İstek, istenilen.
matlubat / matlubât
İstekler.
matmah-ı cihani / matmah-ı cihanî
Bütün herkese ait tamah olunan ve büyük istekle üzerine bakılan şey.
mearib
İhtiyaçlar, hâcetler, lüzumlu ve istenen şeyler. İstekler.
mecmu-u makasıt
Gayelerin, isteklerin toplamı.
meram / merâm
Maksad. Niyet. Arzu. İstek. İçten tasarlanan.
Arzu, istek.
Maksat, niyet, istek.
meşiet
Meşiyyet. Dilemek. İrade. Arzu. Matlub. Murad. İstek.
meşiet-i rabbaniye / meşiet-i rabbâniye
Allah'ın kendisine özel istek, arzu ve muradı.
meşiyyet
İrade, arzu, istek.
Yürüyüş, yürütme.
metalib / metâlib
İstekler. Arzular. Taleb edilen şeyler.
İstekler, arzular.
metalib-i hikmet / metâlib-i hikmet
İlâhî hikmetin istekleri, gerekleri.
metalib-i istikbal
İstikbale aid istekler. Gelecek için olan arzu ve talebler.
metalib-i seb'a / metâlib-i seb'a
Yedi istek; 31 Mart Hâdisesinde ayaklananların yedi isteği.
mevcudat-ı maziye / mevcudat-ı mâziye
Geçmişteki varlıklar.
meyelan / meyelân
Eğilim, istek.
meyil / ميل
Eğilim, istek, arzu.
İstek, yönelme.
İstek, eğilim.
(Arapça)
Meyil vermek:
Eğilim göstermek.
(Arapça)
meyl / ميل
Ortadan bir tarafa eğik olmak.
İstek. Yönelme. Arzu.
Sevme, tutulma, âşık olma.
Gönül akışı.
İstek, yönelme.
Eğim.
(Arapça)
Eğilim, istek.
(Arapça)
Yatkınlık.
(Arapça)
Meyl etmek:
Eğilmek.
(Arapça)
meyl-i arzu
İstek meyli, eğilimi.
meyl-i harikulade / meyl-i harikulâde
Olağanüstü şeylere olan arzu, istek, eğilim.
meyliyat
Bir tarafa meyleden istekler.
meylülistikmal
Olgunluğa erme eğilimi, arzusu; birşeyin olgunluğa, kemâle erme istek ve arzusu.
meyyal / meyyâl
Çok meyleden, eğilen. Çok istekli, düşkün.
Meyilli, istekli.
meyyal-i i'tila / meyyal-i i'tilâ
Yükselmeğe çok meyilli ve istekli.
mizan-ı kasti / mizan-ı kastî
İstek ve irade dahilinde bir ölçü, denge.
mucib / mucîb
İsteyeni istediğine kavuşturan, yaratıklarının isteklerine cevap veren, Allah.
mücib / mücîb
Bütün dualara, isteklere cevap veren Allah.
muhteris
Hırslı, aşırı istekli, hırsı tutku haline gelmiş.
murad / murâd / مراد
Arzu, istek, dilek.
İstek, arzu.
(Arapça)
murat
Arzu, istek, amaç.
müravede
(Revd. den) İsteme. İstek, taleb, arzu.
mürtagib
(Ragbet. den) Rağbet eden, istek gösteren.
müşevvik
Teşvik eden, isteklendiren.
müşevvikane / müşevvikâne
Teşvik edercesine, isteklendirircesine.
müştak
İştiyaklı, çok istekli.
(şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
müştak olan
Arzulu, istekli, düşkün.
müştakane / müştâkane
Çok arzulu ve istekli bir şekilde.
müşteri
Malı parayla alan. Satılan malı alan.
Bir yıldız ismidir. Jüpiter.
İstekli, arzulu.
mutalebat / mutâlebât / مطالبات
(Tekili: Mutâlebe) (Taleb. den) İstenilen şeyler. İstekler.
İstekler.
(Arapça)
mutalebe / mutâlebe / مطالبه
İstek.
(Arapça)
İsteme, talep.
(Arapça)
Mutâlebe etmek:
İstemek, talep etmek.
(Arapça)
mutasarrıf-ı hakiki / mutasarrıf-ı hakikî
Gerçek tasarruf sahibi olan, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah.
mutavaat / mutâvaat
İstekli olma, boyun eğme.
mütehafit
(Heft. den) Bir şeyin üzerine istekle saldıran.
mütehafitane / mütehafitâne
Birşeye istekle saldırırcasına.
(Farsça)
mütekaddimin / mütekaddimîn
Evvelkiler, geçmiştekiler.
Eskiden gelmiş İslâm allâmeleri.
müteşevvik
Şevkli, çok istekli olan.
müteşevvikane
Çok istekli olan bir kimseye yakışır şekil ve surette. Şevkli bir tarzda.
(Farsça)
müteşevvikin / müteşevvikîn
(Tekili: Müteşevvik) şevkliler, çok istekli olan kimseler.
mutlakıyyet-i idare
Bir kişinin arzu ve isteklerine bağlı olan idare sistemi.
müyulat / müyûlât
Meyiller, eğilimler, istekler.
na-hast
İsteksiz. İstenilmemiş. İstemeden.
(Farsça)
nazar-ı rağbet
İstekli ve değer veren bakış.
nefis-perest
Şeriat kanunlarına aykırı olarak, ahlâk kaidesini tanımadan nefsinin isteklerine uyan. Nefsine taparcasına düşkün olan.
nefis-perver
Nefsini çok sevip besleyen, nefsi isteklerine çok düşkün.
(Farsça)
nefisperest
Nefsin arzu ve isteklerine çok düşkün olan.
nefisperestlik
Nefsin arzu ve isteklerine çok düşkün olmak.
nefs
(Nefis) Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi.
Göz.
Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri.
Ruh, hayat, asıl.
Maya.
Hamiyet.
İnsanı daima kötülüğe, hazır zevk ve isteklere sevk eden duygu.
Can.
İnsanın kendisi, kişi, beden.
Hakîkat, cevher, asıl, öz. İnsanda ve cinde şer, kötülük kuvveti. Şerîate yâni dîne uymayan isteklerin kaynağı. Buna nefs-i emmâre de denir.
Can, kendi, istek duygusu, nefis.
nefs-i emmare / nefs-i emmâre
İnsanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu.
nefs-i hayvani / nefs-i hayvanî
Hayvanî istekler. Canlılardaki yaşama ve hareket kuvvetleri.
nefs-i insani / nefs-i insanî
İnsanı maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu.
nefs-i rezile
İnsanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden alçak ve âdi duygu.
nefs-i rezile ve deniye
İnsanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden alçak ve âdi duygu.
nefsani / nefsanî
Bedenî arzu ve isteklerle alâkalı. Zaruret olmadığı hâlde keyf için olan istek ve arzuya ait. Kendine ait ve mensub.
nefsani müştehiyat / nefsânî müştehiyat
Nefsin hoşuna giden arzu ve istekler.
nefsi / nefsî
Nefsin isteklerine yönelik.
niyaz
Yalvarma, yakarma. Dua.
(Farsça)
Rağbet ve istek.
(Farsça)
Hâcet, ihtiyaç.
(Farsça)
Yalvarma, yakarma, dua.
Rağbet ve istek.
Hacet, ihtiyaç, gereksinme.
nota / نُوطَه
(İtalyancadan) Emir ve istek bildiren yazı.
Bir şeyi sonradan hatırlamak için konan işaret.
Resmi ve siyasi mektup, muhtıra.
Mülâhazat.
Hesap pusulası.
Müziğe ait yazı.
Emir ve istek bildiren yazı, kısa hatırlatma yazısı.
nüfus-u emmare / nüfus-u emmâre
İnsana daima kötülüğü emreden, yasak zevk ve isteklere teşvik eden nefisler.
nur-i kasd
Kasd ve irâdenin nuru. Kasd ve iradeden gelen parlaklık. Bir istek ve kasıtla yapıldığına âit alâmet ışığı.
pür-amal / pür-âmâl
İstek ve emellerle dolu.
pür-iştiyak
Çok istekli.
püriştiyak
Arzu ve istekle dopdolu.
ragabat
Rağbetler, istekler, istekle karşılamalar.
rağabat / rağabât
Rağbetler, istekler.
Rağbetler, istekler.
rağbet / رغبت
İstek, ilgi.
Düşkünlük, istek.
(Ragbet) İstek, arzu. İyi sayılmak. Bir şeyi çok iştiyakla istemek. İhlasla dua etmek, teveccüh etmek.
İstek.
(Arapça)
İlgi duyma.
(Arapça)
Rağbet etmek:
İlgi duymak.
(Arapça)
rağbeten
Rağbet ederek, istekle.
rağıb / râğıb
İstekli.
reca
Emel, ümit, yalvarmak.
Cânib, taraf.
İstek, arzu, dilek.
reşahat-i ihtiyar
İstekle yapılma alâmetleri. İhtiyar sızıntısı, yâni bir irade ve tercih ile yapıldığını gösteren alâmetler.
revm
Maksad. Taleb, istek.
Tevcidde: Sükûndan ayırd edilmeyecek derecede olan belirsiz hareke.
riyazet / riyâzet / ریاضت
Nefsin isteklerini yapmamak.
Nefsinin isteklerine boyun eğmeden yaşama.
(Arapça)
rıza / rızâ / رضا
Memnunluk, hoşluk, razı olmak.
İstek, arzu. Kendi isteği.
Hoşnutluk, memnunluk, razı olma, peki deme.
İstek, kendi isteği.
Allah'ın yazdığına boyun eğme.
Razılık, memnunluk.
(Arapça)
İstek.
(Arapça)
ruh u can / ruh u cân
Ruh ve can; büyük bir istek.
sabıka / sâbıka / سابقه
Geçmişte kalan suç.
(Arapça)
Bir insanın geçmişteki hali.
(Arapça)
şaika
Şevk verici, isteklendirici.
şaikane
İsteklice ve şevkli olarak.
(Farsça)
sallallahü teala aleyh / sallallâhü teâlâ aleyh
"Allah (C.C.) onun şanını yüceltsin; duasını, isteklerini kabul etsin; her isteğini versin" meâlinde Peygamberimiz (A.S.M.) hakkında söylenilen duadır.
şehevat
(Tekili: şehvet) şehvetler, nefsanî istekler, arzular.
şehiy
(Şehvet. den) İştahlandırıcı. İsteklendiren, istek uyandıran.
şehvet / شهوت
Nefsin arzusu, cinsî istek.
Nefsin arzu ve istekleri.
Nefsin arzu ve istekleri.
Hevâ-yı nefsin meyli ve arzusu.
Bir şeyi fazla istemek.
Cinsî istek. Mahbube için olan istek, iştiha. (Yemek, içmek, uyumak da şehvetin şubelerindendir.)Kudsi Hadis'te Cenab-ı Hak buyuruyor: "Ey benim için şehvetini bırakıp gençliğini bana veren genç! Sen meleklerin bir kısmı
Aşırı cinsel istek.
(Arapça)
Aşırı istek.
(Arapça)
sekine
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti.
Telâş ve hafifliğin zıddıdır.
Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde
sekinet
Sükun ve imtinan. Temkin. Nefisteki telaşın kesilmesi ile hasıl olan kalp huzuru ve sükuneti.
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti.
Telâş ve hafifliğin zıddıdır.
Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde
sevda
Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık. Aşk.
(Farsça)
Hırs. Tama.
(Farsça)
Heves, istek.
(Farsça)
Siyah.
(Farsça)
Balgamdan, kandan ve safradan başka vücuddan çıkan bir nevi ifrazat.
(Farsça)
Gam. Keder, Sıkıntı.
(Farsça)
şevk / شَوْقْ
Şiddetli istek.
Çok istek, şiddetli arzu.
Neş'e.
Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama.
Memnun. Şâduman.
Şiddetli arzu ve istek.
Arzu, istek.
şevk u cezbe
Şiddetli arzu ve istek ve kendinden geçme.
şevk-i ebediyet
Sonsuzluğa şiddetli istek.
şevk-i mukaddes / شَوْقِ مُقَدَّسْ
(Allah'a layık) Mukaddes istek, arzu.
şevk-i mutlak
Her durumda şevk içinde, coşkulu ve istekli olmak.
şevk-i nefsani / şevk-i nefsanî
Nefsin helâl olmayan arzularına karşı duyulan istek.
sevk-i tabii / sevk-i tabiî
İstek dışı hareket. İç güdü. Canlıların hayâtiyetini ve nesillerini devâm ettirmek için, Hak teâlâ tarafından kendilerine verilen kuvvet.
şevk-i tenzili / şevk-i tenzîlî / شَوْقِ تَنْزِيلِي
Kur'âna âid arzu, istek.
şevkengiz
İsteklendiren.
şevkengizane
İsteklendirircesine.
seyyah-ı talib / seyyâh-ı tâlib / سَيَّاحِ طَالِبْ
İstekli yolcu.
şiddet-i hırs
Aşırı hırs, şiddetli istek, arzu.
şiddet-i rağbet
Şiddetli arzu, istek.
şiddet-i şevk
Şiddetli bir istek ve arzu.
su-i ihtiyar
Kötü arzu, fena istek.
sual / suâl
İsteme. İstek.
Soru. Sorulan şey.
Dilencilik.
Soru, sorulan. Şey, isteme, istek. Dilencilik.
Soru, istek.
sualat / sualât
(Tekili: Suâl) Suâller, sorular. İstemeler, istekler.
sudur-u gayr-ı ihtiyar
İsteksiz olarak meydana gelme.
suhre / سُخْرَه
İsteksiz yapan.
İsteksiz yapan, alaya alan.
tahannün
Çok istekle sızlanma.
Şefkat etme.
Meyl ve muhabbet.
tahziz
İsteklendirme, rağbet ettirme.
taleb / طلب / طَلَبْ
İsteme. İstenme. Dileme. İstek.
Talep, isteme, istek.
İsteme.
(Arapça)
İstek.
(Arapça)
Taleb edilmek:
İstenmek.
(Arapça)
Taleb etmek:
İstemek.
(Arapça)
İstek.
talebe / طلبه
(Tekili: Tâlib) İstekliler.
Şakird. Tahsile çalışan. Öğrenen. Öğrenci.
Öğrenci.
(Arapça)
İstekliler.
(Arapça)
talebkar / talebkâr / طلبكار
İstekli, talebli, arzulu.
(Farsça)
İstekli.
(Arapça - Farsça)
Alacaklı.
(Arapça - Farsça)
talib / tâlib / طالب
(Çoğulu: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli.
Talebe, öğrenci.
İsteyen, istekli.
İsteyen, istekli, talebe, öğrenci.
İstekli.
(Arapça)
tālib / طَالِبْ
İstekli.
talib-i dünya / tâlib-i dünya / طَالِبِ دُنْيَا
Dünyaya istekli.
talip
İstekli.
tama / tamâ
Açgözlülük, aşırı istek.
tav'
İsteyerek uymak. Bir şeyi istekle yapmak. Muti' olmak.
Mer'anın genişliğinden dolayı davarın her tarafta otlamasının mümkün olması.
taviyyet
İnsanın gönlünde gizli olan istek veya niyet.
tehacüm
Birbirine hücum etme.
Bir yere istekle, hızlıca toplanmak, üşüşmek.
tehalük
(Çoğulu: Tehâlükât) (Helâk. dan) İstekle atılma. Tehlikeye aldırış etmeden, birbirini çiğneyecek gibi koşuşma.
tehannün
Çok arzu ve istek göstermek.
Göreceği gelmek. Özlemek.
temayül / temâyül
Eğilim ve istek gösterme.
temenni / temennî / تمنى
Dilek. İstek. Duâ. Rica etmek.
İstek, arzu.
(Arapça)
Temennî edilmek:
Arzu edilmek.
(Arapça)
Temennî etmek:
Arzu etmek.
(Arapça)
temenniyat / temenniyât
Temenniler, dilekler, istekler.
(Tekili: Temenni) Temenniler, dilekler, istekler.
tenehnüh
Nefsini menetmek. Nefsinin isteklerine engel olmak.
tergib / tergîb / ترغيب
Şevklendirme, ümidlendirme. Rağbet verdirme. İsteklendirme.
İsteklendirme, şevklendirme.
İsteklendirme.
Ümitlendirme, isteklendirme, şevklendirme, rağbet ettirme, özendirme.
Rağbet ettirme, istek uyandırma.
(Arapça)
Tergîb etmek:
Rağbet ettirmek, istek uyandırmak.
(Arapça)
Terhîb etmek:
Gözünü korkutmak.
(Arapça)
tergibat / tergibât
Teşvikler, istek uyandırıcı ifadeler.
İsteklendirmeler.
terk-i iltizam-ı nefs
Nefsin isteklerini yerine getirmeyi terk etme, nefsi dinlememe.
teşevvuk
Şevklenme, istek gösterme, arzu etme, sevinme.
teşne
Susamış, pek istekli.
Susamış.
(Farsça)
Mc: İstekli, çok arzulayan, heveskâr.
(Farsça)
İstekli, hevesli.
teşnegan / teşnegân
(Tekili: Teşne) İstekliler.
(Farsça)
Susamışlar.
(Farsça)
teşvik
İsteklendirme.
teşvik eden
Şevklendiren, isteklendiren.
teşvik etme
Şevklendirme, isteklendirme.
teşvik etmek
Şevklendirmek, isteklendirmek.
teşvikat
(Tekili: Teşvik) İsteklendirmeler, şevke getirmeler. Kışkırtmalar.
teşvikhat
İsteklendirmeler.
teşvikkarane / teşvikkârâne
İsteklendirircesine.
tevak
İstekli kimse.
tevekan
İstekli olma.
tezkiye-i nefs
Nefsi, İslâmiyet'in haram ettiği, beğenmediği şeylerden, kötü isteklerinden temizlemek.
Nefsini beğenme, insanın kendindeki nîmetleri, iyilikleri, kendinden bilip, Allahü teâlânın verdiğini düşünmemesi. Bu nîmetlerin Allahü teâlâdan geldiğini bilip, kendinin kusurlu olduğunu düşünmek
tul-i emel / tûl-i emel
Uzun emel, büyük, aşırı arzu ve istek.
tul-u emel
Bitmeyen istek.
Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek.
tul-ü emel / tûl-ü emel
Dünya hayatının kısa ve geçiciliğine rağmen devamlı yaşayacakmış gibi dünyaya ait işlere karşı gösterilen aşırı arzu, istek.
tuliemel / tûliemel
Bitmeyen istek.
tulleb
(Tekili: Tâlib) İstekliler, tâlibler, isteyenler.
ümem-i salife / ümem-i sâlife
Geçmişteki milletler.
Geçmişteki ümmetler. İslâmiyetten evvel diğer Peygamberlere tâbi olmuş ümmetler.
ümmid / ümmîd
Ummak, arzu, istek. Sebeblere yapıştıktan sonra iyi netice beklemek.
ümniyye
Umut, ümid.
Arzu, istek, talep.
Niyet, kuruntu.
vukuat-ı mazi / vukuat-ı mâzi
Geçmişteki olaylar.
yemin-i gamus / yemîn-i gâmûs
Günâha ve Cehennem'e sokan yemin. Geçmişteki bir şey için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmek.
zahid / zâhid
Takvâ sahibi olan; nefsî isteklerden uzak kalan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
zevabe
sadr
kubad
beşir ve nezir
usmen
eyhem
kanaat
kıyamet
Müzeyyel
laic
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Istek
Leyhine
Bolluk
şan
Ziyadet
garban
esdi
Ehli
tefrik etmek
Hâke