REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Irama ifadesini içeren 18 kelime bulundu...

amelde mezheb

  • Mutlak müctehid denilen derin âlimin, Kur'ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf, icmâ ve Eshâb-ı kirâma âit nakilleri esas alarak, iş ve ibâdetle ilgili hükmü açıkça bildirilmeyen husûslarda çıkardığı hükümlerin hepsi.

beladet / belâdet

  • İyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayıramama; ahmaklık.

ben

  • (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurl

ehl-i iltibas / اَهْلِ اِلْتِبَاسْ

  • Birbirinden ayıramayanlar.

gayr-ı mümeyyiz

  • İyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayıramayan kimse; bunak veya küçük çocuk gibi.

hadis-i maktu' / hadîs-i maktû'

  • Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-i şerîfler.

hadis-i mevkuf / hadîs-i mevkûf

  • Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan râvînin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîfler.

hafy

  • Gizlemek.
  • Setretmek, örtmek.
  • İzhar etmek, görünmek.
  • Parlamak, yıldıramak.

iltibas / iltibâs / اِلْتِبَاسْ

  • Karıştırma, ayıramama.
  • Birbirinden ayıramama.

medar-ı iltibas / medâr-ı iltibâs / مَدَارِ اِلْتِبَاسْ

  • Birbirinden ayıramamaya sebeb.

mukaffi / mukaffî

  • Resul-i Ekremin (A.S.M.) bir ismidir. (Çünkü, O'nu dünyanın hiç bir şeyi Allah'a tâbi olmaktan ayıramamış ve bütün enbiyâ ve resullerin iyi yollarını da tâkib etmiştir.)

mülhid

  • Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vererek dinden çıkan, yâni îmânı bozuk olan, Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söğen.

nusayri / nusayrî

  • Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) iftirâ eden şîanın kollarından. On birinci imâm olan Hasen bin Ali Askerî'nin adamlarından olduğunu söyleyen İbn-i Nusayr adındaki bozuk inanışlı kimseye uyanlar.

şa'şa'

  • Yıldıramak, parıldamak.
  • Uzun ve yeynicek olmak.

teelluk

  • Yıldıramak, parlamak.

terhuk

  • Yıldıramak, parıldamak.
  • Sallanmak.
  • Tekebbürlük etmek, gururlanmak.

tezehhür

  • (Çoğulu: Tezehhürat) Çiçeklenme.
  • Yıldıramak, parlamak.

zeydiyye fırkası

  • Hazret-i Ali'yi sevdiğini söyleyip, diğer Eshâb-ı kirâma düşmanlık besleyen, onlar hakkında kötü sözler söyleyen şîanın kollarından. On iki imâmın dördüncüsü olan Zeynelâbidîn'in oğlu Zeyd'e tâbi olan ve hazret-i Ali, Eshâbın en efdalidir (üstünüdür); bununla berâber Ebû Bekr, Ömer, Osman'ın (r.anhü

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın