REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Iffet ifadesini içeren 49 kelime bulundu...

afaif

  • Namus, ırz ve iffet sahibi, şerefli kadınlar.

aff

  • İffet, namus. İffetli olmak. Nefsini haramdan men'etmek.

afif / afîf / âfîf / عفيف

  • Temiz. Güzel. Nezih. İffetli ve namuslu olan. Haramdan sakınan.
  • Müstakim.
  • İffetli, namuslu, temiz.
  • İffetli.
  • Temiz, iffetli, nâmuslu, haramdan (günahtan) sakınan.
  • İffetli, namuslu, terbiyeli, haramdan sakınan, nezih.
  • İffetli. (Arapça)

afifane / afifâne

  • İffetlice. Temiz olarak. Nazif olarak. (Farsça)

alude-daman / alude-dâmân

  • Eteği bulaşık, iffetsiz kadın. (Farsça)

aludedamen / âlûdedâmen / آلوده دامن

  • İffetsiz. (Farsça)

alüfte / âlüfte / آلفته

  • Muhabbet ve sevgiden deli gibi. (Farsça)
  • Alışık, nâmus perdesi yırtık, iffetsiz kadın. Fâhişe. (Farsça)
  • İffetsiz, düşkün kadın.
  • Alışık, iffetsiz kadın.
  • İffetsiz, fahişe. (Farsça)
  • Alışık. (Farsça)

aşifte / âşifte / آشفته

  • Perişan. (Farsça)
  • İffetsiz kadın. (Farsça)

asım / âsım / عاصم

  • Günahtan sakınan. (Arapça)
  • İffetli. (Arapça)

aşüfte / âşüfte / آشفته

  • Sevgiden kendinden geçen. Çıldırırcasına seven. (Farsça)
  • İffetsiz kadın. (Farsça)
  • İffetsiz kadın. (Farsça)
  • Perişan. (Farsça)

ayiş

  • Bolluk içinde rahat yaşayan.
  • Hz. Peygamber'in (A.S.M.) zevcesi ve mü'minlerin vâlidesi, Hz. Ebu Bekir'in (R.A.) kızının bir ismi. Aişe-i Sıddıka diye de anılır. Hayret edilecek derecede takva, iffet ve zekâvet sahibesi olup 2210 Hadis-i Şerif nakletmiştir. Hicretin 57. yılında vefat

cafcaf

  • Ahlâksız, iffetsiz kadın. (Farsça)

damenalude / dâmenâlûde / دامن آلوده

  • İffetsiz. (Farsça)

ehl-i ırz

  • Yüz aklığı ve şan, itibar sahibi olan, namuslu kimse. Şerefli ve temiz olan. Namuslu, iffetli ve ismetli. Irz ehli.

ezvac-ı tahirat / ezvac-ı tâhirat / ezvâc-ı tâhirât

  • Hz. Peygamber Efendimizin (A.S.M.) ismetli ve iffetli, pâk zevce-i muhteremeleri (R.A.) "Mü'minlerin anneleri" diye bilinen ve Peygamberimize (A.S.M.) âilelik etmek şerefine ermiş mübârek hanımlar.
  • Temiz eşler; Peygamber Efendimizin (a.s.m.) iffetli, mübarek hanımları.

ezvacıtahirat / ezvâcıtâhirât

  • Peygamberimizin iffetli hanımları.

fahişe / fâhişe

  • Büyük günahlar işleyen iffetsiz kadın.

fahişeler güruhu / fâhişeler gürûhu

  • Namusunu koruyamayan iffetsiz, hayasız kadınlar topluluğu.

hadd-i kazf

  • İffetli, temiz olan erkek veya kadına zinâ isnâd etmek (zinâ ettiğini söylemek) sebebiyle verilen cezâ.

hasın

  • (Çoğulu: Hâsınât) İffetli, namuslu ve şerefli kadın.

hasna / hasnâ

  • Çok fazlasıyla kendini haramdan saklayan kadın. Çok iffetli, çok nâmuslu kadın.

humud / humûd

  • Durgunluk, uyuşukluk; bir mâni olmadığı halde bekârlığı istemek. Şehvet ve iffetin azlığı.

husn

  • Perhizkârlık, iffet.

iffet-füruş

  • Namus ve iffetten söz eden. Namusluluk taslayan. (Farsça)

iffet-i mücessem

  • Cisimleşmiş iffet, namus; edep ve haya timsali.

iffet-i mücesseme

  • Cisimleşmiş iffet, namus; edep ve haya timsali.

iffetli

  • (İffetlü) Namus, hayâ ve iffet sahibi kadın.
  • Doğru, rüşvet yemez, haram yemez, istikametli kimse.
  • Eskiden kadınlara yazılan mektub hitabı.

ırz / عرض

  • Namus, iffet.
  • Namus, iffet. (Arapça)

isti'faf

  • Kötü şeylerden çekilmek.
  • İffetlilik iddia etmek.

izar

  • Peştemal. Futa. Göğüsten aşağı örtülen elbiseler.
  • İsmet, iffet.
  • Zevce.

kazf

  • Atmak. İffetli (temiz) erkek veya kadına zinâ isnâd etmek.

kemal-i iffet / kemâl-i iffet

  • Tam ve eksiksiz bir iffet ve namusluluk.

mahrum

  • Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak.
  • Malı bereket bulmaz olan bedbaht. Felâhtan nasibsiz olan.
  • İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan.

muhaffif

  • (Hıffet. den) Hafifleten, hafifletici.

mühevvin

  • Hiffet ve kolaylık gösteren. Kolaylaştıran.

muhsan

  • Evli veya dul olan iffetli müslüman erkek. Evli olan iffetli kadına muhsana denir.

müteaffif

  • İffetli, şerefli, namuslu.

müteaffifane / müteaffifâne

  • İffetlilikle, şerefle, nâmuslulukla. (Farsça)

müteaffifin / müteaffifîn

  • (Tekili: Müteaffif) İffetli, namuslu ve şerefli kimseler. Müteaffifler.

namus

  • Irz, iffet, edeb, hayâ.
  • Şeriat.
  • Melâike.
  • İrade-i İlâhiyenin tecellisi.
  • Nizam.
  • Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası olan pek kıymetli haslet.
  • Bir kimsenin mahrem, gizli esrarı olup işleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali ki

nihayet-i iffet

  • İffetin en üst seviyesi.

pakdamen / pâkdâmen / پاک دامن

  • İffetli. (Farsça)

pars

  • Dine bağlı kimse. (Farsça)
  • Nâmuslu, iffetli, temiz ve doğru insan. (Farsça)
  • Fars milleti, İran kavmi. (Farsça)

perde

  • Kapı, pencere gibi yerlere asılan veya iki yeri birbirinden ayıran, görünmeğe mâni olan şey. (Farsça)
  • Mc: Irz, namus, iffet. (Farsça)
  • Bir müzik parçasını meydana getiren seslerden herbirinin kalınlık veya incelik derecesi. (Farsça)
  • Bir sahne eserinin büyük bölümlerinden her biri. (Farsça)
  • Ekran, (Farsça)

taaffüf

  • İffetli olma. İffetli görünme.
  • Tekellüfle salihlik yapma. Ahlâk dışı şeylerden kaçınma.
  • İstemekten uzak durma.

tahaffüf

  • (Hiffet. den) Hafiflemek. Hafif olmak.
  • Ayağa mest gibi bir şey giymek.

tahfif

  • (Hıffet. den) Hafifletme, yükünü azaltma. Kolaylaştırma.
  • Lâyıkı vechiyle hürmet etmemek.
  • Maddî-manevî bir ızdırabı azaltmak.
  • Kelimelerin bazı harflerini terketmekle telâffuzunu kolaylaştırmak.

terdamen / terdâmen / تردامن

  • İffetsiz. (Farsça)
  • Namussuz. (Farsça)

zevcat-ı tahirat / zevcât-ı tâhirât

  • Peygamber efendimizin iffetli, pâk, muhterem zevceleri. Mü'minlerin anneleri.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın