REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Heki ifadesini içeren 34 kelime bulundu...

arraf

  • Falcı, kâhin, müneccim.
  • Hekim.
  • Göçebe Arab aşiretlerinin örfe vâkıf umumi bilgileri. (Müe: Arrâfe)

asistan

  • Profesör veya hekim yardımcısı. (Fransızca)

baytara

  • Hayvan hekimliği, baytarlık.

beytar

  • Nalbant.
  • Baytar, veteriner. Hayvan hastalıkları hekimi.

beytara

  • Yarılmak.
  • Hayvan hekimliği, baytarlık.

biçişk

  • Doktor, hekim. (Farsça)

bizişk

  • Tabib, hekim, doktor. (Farsça)

bizişki / bizişkî

  • Doktorluk, hekimlik, cerrahlık. (Farsça)

etibba-i hassa

  • Saray hekimleri, saray doktorları.

hakim-i derd / hakîm-i derd

  • Hekim, doktor.

hakim-i kalban / hakîm-i kalbân

  • Kalplerin hekimi, doktoru.

hıfzıssıhha

  • (Hıfz-üs sıhha) Sağlıklı yaşamak için doğrudan doğruya kişi ve içinde bulunan çevrenin sağlıkla alâkalı şartlarını tetkik edip inceleyen, gerekli tedbirleri olan ve bu çeşit çalışmalardan bahseden hekimlik kolu veya sağlık bilgisi.
  • Sıhhatini korumak. Sağlığını muhafaza etmek.

hımye

  • Tıb: Hastanın, hekim tarafından verilen ilaçlarla kanaat edip ve tavsiyelerine uyup o hududun dışına çıkmaması.

ilm-i beden

  • (İlm-ül ebdân) Hekimlik bilgisi, tabâbet.

istitbab

  • (Tıbb. dan) Doktora başvurma, kendini hekime gösterme.
  • İlâç arama.
  • Çare isteme, derdine devâ arama.

kehhal / kehhâl / كحال

  • Göze sürme çeken. (Arapça)
  • Göz hekimi. (Arapça)

kihalet / kihâlet / كحالت

  • Göz hekimliği. (Arapça)
  • Sürmecilik. (Arapça)

meşarit

  • (Tekili: Mişrat) Keskin bıçaklar. Ameliyatta kullanılan keskin hekim bıçakları.

mihraf

  • Hekimin yarayı muâyene ettiği âlet.

mıkra'

  • Hekimlerin, hastanın vücudunu dinledikleri âlet.

muarriye

  • Hekim bıçağı.

muayenehane

  • Hekimlerin, hastaları muayene ettikleri yer. (Farsça)

mutatabbib

  • (Tıbb. dan) Yalandan hekim. Doktorluk taslıyan.

neşter

  • Ameliyat bıçağı. Hekim bıçağı.

nişter

  • Hekim bıçağı, neşter. (Farsça)

sıhhiye

  • Sağlık ve hekimlik işleriyle uğraşan dâire.
  • Sağlık işleri.

siyaset tabibleri

  • Siyasî hastalıkların hekimleri, doktorları; siyasî meselelere çözüm arayanlar.

tababet

  • Hekimlik. Doktorluk.
  • Hekimlik, tıp doktorluğu.

tabib

  • Hekim, tıp doktoru.
  • (Çoğulu: Tabibân-Etibbâ) Doktor, hekim.
  • Doktor, hekim.

tabiban / tabibân

  • (Tekili: Tabib) Doktorlar, tabibler, hekimler.

tabip

  • Doktor, hekim.

tetabbub

  • (Tıbb. dan) Hekim olmadığı hâlde hekimlik yapma.

tıbbi / tıbbî

  • Hekimliğe ait. Doktorlukla alâkalı.
  • Hekimce.

vizite

  • ing. Ziyaret.
  • Doktorun bir hastayı ziyareti.
  • Hekim ücreti.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın