REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Hazırla ifadesini içeren 139 kelime bulundu...

adv

  • Yelmek. Seğirtmek.
  • Hazırlamak.

ahdname / ahdnâme

  • Devlet başkanının emriyle, bâzı devlet, topluluk ve şahıslara özel haklar tanımak maksadıyle hazırlanan belge.

alizarin

  • Eskiden kök boyası denilen bitkiden çıkarılırken, şimdi kimya usulleriyle hazırlanan boya maddesi. (Fransızca)

amade / âmâde

  • Hazırlanmış, hazır. (Farsça)

aşevi

  • Yoksullara parasız olarak yemek yedirilen veya dağıtılan yer, aşhane.
  • Para ile yemek yenilen yer, lokanta.
  • Düğün gibi toplantılarda, yemekleri hazırlamak için iğreti mutfak olarak kullanılan yer.
  • Bazı tekkelerde yemek pişirilen yer.

askere

  • Şiddet.
  • Asker hazırlamak.

astin-berçide

  • Hazırlanan veya hazırlanmış (adam). (Farsça)

astin-malide

  • Hazırlanmış, hazırlanan (adam). (Farsça)

asüfte

  • (Asügde) Ateşle islenmiş. (Farsça)
  • Hazırlanmış, hazır. (Farsça)

bast-ı özür etmek

  • Bir hata işleyerek başkalarına da nümune olmak, aynı hatayı işlemelerine zemin hazırlamak.

batarya

  • İtl. Elektrik elde etmek için hazırlanmış şişeler takımı.
  • Ask: Bir subayın emrine verilen belli sayıdaki ağır silâhlarla bunların hizmetinde bulunan insan, hayvan ve malzemenin hepsine birden verilen isim.

bervaze

  • Gezinti için hazırlanan yemek. (Farsça)

bevvee

  • Hazırladı, yerleştirdi, sâhib kıldı (meâlinde fiil).

bug

  • Elde omuzda, kucakta taşınmak üzere hazırlanmış eşya çıkını. (Farsça)

celali / celalî

  • Celal ismine dâir. İlâhi ve celale müteallik. Celal adlı kimselerle alâkalı olan.
  • Hicri XI. Asırdan önce Anadolu'da baş gösteren eşkiyaya verilen ad.
  • Sultan Celaleddin Melikşah tarafından hazırlanan ve Hicri 471 tarihinde başlayan bir güneş takvimi.

difaf

  • Hazırlandırmak.

ebb

  • (Çoğulu: Abâb) Kuru ot. Taze ot.
  • Mer'a, otlak, çayır.
  • Kavga etmek veya bir yerden gitmek için hazırlanmak.

enduhte

  • Biriktirmiş, biriktirilmiş. Kazanmış, kazanılmış, Hazırlanmış. (Farsça)
  • Ödenmiş. (Farsça)

falaka / فلقه

  • Falaka, ayağa sopa atarak acı çektirmek için hazırlanan düzenek. (Arapça)

fetva emini

  • Şeyhülislâm kapısındaki Fetvahane'nin başında bulunan zata verilen ünvandır. Şeyhülislâma sorulan şer'i meselelerin fetvalarını hazırlamak, istida ile vukubulan suallere cevap vermek ve şer'iyye mahkemelerinden verilen ilâmları tetkik etmek vazifeleriyle mükellefti. Maiyyetinde Fetvaemini muavini, İ

habb

  • Tane, çekirdek.
  • Yuvarlak olarak hazırlanmış ilâç.
  • Buğday tanesi veya buna benzer tohum.

hafz

  • Taşımak için hazırlanmış ev eşyası. Ev eşyası taşıtılan deve.
  • Bir şeyi eğmek veya elden bırakmak.

hazırbahş

  • Hazırlanmış, hazır olmuş. (Farsça)
  • Hazır ol! emri. (Farsça)

hırz-ı binefsihi / hırz-ı binefsihî

  • İçerisinde mal ve eşya saklamak için yapılmış, hazırlanmış ve içine izinsiz girilemiyen ev, dükkân, çadır, depo vs. gibi mahaller. (Kasa, sandık, dolap, çuval da bu hükümdedir.)

hızab

  • Birşeyi boyamak için hazırlanmış terkib.

i'dad

  • Hazırlama. Yetiştirme. Geliştirme.

i'lanname

  • İçinde ilân yazılı olan kâğıt. (Farsça)
  • Bir hususun herkese ilân edilmesi için hükümetçe hazırlanıp bastırılan resmi kâğıt. (Farsça)

ichaz

  • Hazırlandırmak.

icma'

  • Toplanma. Dağınık şeyleri toplamak.
  • Hazırlamak.
  • Azm ve kasdeylemek.
  • Topluluk. Fikir birliği. Bir mes'eleden âlimlerin ittihad etmesi.
  • Fık: Sahabe-i Güzin Hazretlerinin (R.A.) ittifakları üzere akaid hükmüne geçmiş umur-u diniyenin tamamı.

ıdad

  • Hazırlamak.
  • Ses, sada.

idad / îdâd

  • Hazırlama.

idadiye / îdâdiye

  • Hazırlama.
  • Hazırlamayla ilgili, eskiden lise seviyesindeki okul.

iftariyye / iftâriyye / افطاریه

  • İftarlık. İftar için hususi olarak hazırlanmış nevale. Bunlar oruç bozulduktan sonra yemek yenmeden evvel yendiği için bu ad verilmiştir.
  • Osmanlı İmparatorluğu zamanında padişah sarayında, vüzera, eşraf ve âyân konaklarında, davetlilere iftardan sonra diş kirası namıyle verilen bahşi
  • İftarlık, iftar için hazırlanan yiyecek. (Arapça)

ihzar / ihzâr / احضار / اِحْضَارْ

  • Hazır etmek. Hazırlamak.
  • Huzura getirmek. Derpiş etmek.
  • Mahkemeye gelmeyenleri cebren getirme müzekkeresi.
  • Hazırlama.
  • İhzar etmek:
  • Hazırlamak.
  • Getirmek.
  • Hazırlama.
  • Çağırma, huzura getirme. (Arapça)
  • Hazırlama. (Arapça)
  • Hazırlanma. (Arapça)
  • Hazırlama.

ihzar eden

  • Hazırlayan.

ihzar edilen

  • Hazırlanan.

ihzar etme

  • Hazırlama.

ihzar etmek

  • Hazırlamak.

ihzarat / ihzârât

  • (Tekili: İhzar) Hazırlıklar, hazırlanmalar.
  • Hazırlamalar.
  • Hazırlamalar.

ihzaren

  • Huzura getirerek. Birini mahkemeye dâvet ederek.
  • Hazırlayarak, ihzar ederek.

ihzari / ihzarî / ihzârî / احضاری

  • Hazırlık mahiyetinde olan. Hazırlayan.
  • Hazırlayıcı. (Arapça)

ihzariye / ihzâriye

  • Hazırlama.
  • Hazırlama.

iktirah

  • (Çoğulu: İktirahat) (Karh. dan) Evvelden hazırlamadan düzgün bir şekilde ve içe doğduğu gibi (şiir veya nutuk) söyleme.

ilmühaber

  • (İlm-i haber) Resmi bir daireye verilmek üzere hazırlanan ve bir adamın ahvâli hakkında bilgileri ihtiva eden kâğıt. Resmi vesika.
  • Para, evrak vs. teslim olunduğunu gösteren ve bunları getiren adamın eline verilen pusula.

istihdar

  • (İstihzar) Hazırlama.

istihkam / istihkâm

  • Sağlamlık. Metin olmak. Kuvvetli ve dayanıklı olmak.
  • Askerlikte: Düşmana karşı, hücumlarını savmak için hazırlanmış bulunan siper, askeri yapılar. İstihkâm işi ile uğraşan asker sınıfı.
  • Kuvvet ve metanet vermek.

istihzar / istihzâr / استحضار

  • Hazırlama.
  • Huzura gelme, hazır etme, huzura dâvet etme.
  • Hazırlama, bir şeyi hatıra getirme.
  • Konferans verecek olan hatiplerin okumak ve araştırmak suretiyle evvelce hazırlanması.
  • Hazırlama. (Arapça)
  • Hazırlanma. (Arapça)
  • Huzura çağırma. (Arapça)

istihzarat / istihzarât

  • Hazırlamalar.

ivaz

  • Hazırlanmış, düzülmüş. (Farsça)

katb

  • (Katub) Daim çatık çehreli, ekşi yüz.
  • Bir kimseyi darıltmak, gücendirmek.
  • Birikmek, biriktirmek, doldurmak.
  • Dolu çuval taşımak, götürmek için hazırlamak.
  • Arslan.

kemerbeste

  • Kuşak bağlamış, hazırlanmış.

kroki

  • Bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı.

kurmay

  • Ordunun muharebeye hazırlanmasında ve savaş sırasındaki sevk ve idaresi için hususi tarzda yetiştirilmiş subay.
  • Mc: Becerikli.

kuvve-i mutasarrıfa

  • Mütehayyile vasıtasıyla zihinde hazırlanan şeyleri tertib kuvveti.

me'le

  • (Çoğulu: Miâl) Hazırlanmak.
  • Şişman kadın, semiz avret.
  • Bahçe.

mecelle

  • Tanzîmât'ın îlânından sonra, Ahmed Cevded Paşa'nın başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan; İslâm hukûkunun muâmelâta (alışveriş, şirketler, hibe v.b.) âit hükümlerinin Hanefî mezhebine göre maddeler hâlinde tertibinden meydana gelen kânunlar veya bu kânunları içerisine alan mecmûa.

mehd

  • Beşik. Beslenilecek, büyüyecek yer.
  • Yeryüzü.
  • Yayıp döşemek.
  • Kâr kazanmak.
  • Hazırlanmak.

mekatib-i i'dadiyye / mekâtib-i i'dâdiyye

  • Yüksek mekteblere talebeyi hazırlayan, rüştiyeden sonra gidilen mektebler. Liseler.

mekteb-i i'dadi / mekteb-i i'dadî

  • Osmanlılar devrindeki rüştiyeden, yani eski orta mektebden sonra gelen ve talebeyi yüksek mektebe hazırlayan tahsil devresi. Lise.

misafirhane-i rahman / misafirhane-i rahmân

  • Allah'ın sonsuz rahmetiyle kulları için bir konak gibi hazırladığı dünya.

misafirhane-i rahmani / misafirhane-i rahmânî

  • Allah'ın sonsuz rahmetiyle kulları için bir konak gibi hazırladığı dünya.

misafirhane-i rahmaniye / misafirhane-i rahmâniye

  • Allah'ın sonsuz rahmetiyle kulları için bir konak gibi hazırladığı dünya.

muadd

  • Hazırlanmış. İdâd olunmuş.

mücehhez

  • Noksanları tamamlanarak hazırlanmış, lüzumu olan silâh ve sair şeylerle donanmış. Cihazlanmış.

mücehhiz

  • (Cihâz. dan) Gerekli cihazları hazırlayan. Techiz eden, donatan.

muhdar

  • (Muhzar) Hazırlanmış.
  • Amellerinin sâhifelerini müşâhede etmiş olarak.

müheyya / müheyyâ

  • (Hey'e. den) Hazırlanmış olan. Hey'et-i mecmuası tertib ve tesviye olunmuş olan.
  • Hazır, hazırlanmış.

müheyya eden

  • Hazırlayan.

müheyya etmek / müheyyâ etmek

  • Hazırlamak.

muhtazar

  • Hazırlanmış.
  • Ölüme hazır.

muidd

  • Hazırlayıcı. Amâde edici.
  • İâde eden.
  • Sayan.

mukaddemat-ı ihzariye / mukaddemât-ı ihzariye

  • Bir şeyi hazırlamak için önceden yapılan işler.

mükellef

  • Bir şeyi yapmağa mecbur olan. Vazifeli. Muvazzaf.
  • Bir şeyi ödemeğe mecbur olan.
  • Mükemmel hazırlanmış, külfetle süslenmiş olan.

mümehhed

  • Hazırlanmış, serilmiş, yayılmış, düzeltilmiş.
  • Tanzim ve tesviye olunmuş, döşenmiş.
  • Ilık su.
  • Düzenlenmiş, hazırlanmış.
  • Hazırlanmış, serilmiş.

mürettebat

  • Bir iş için hazırlanan kimseler, personel.
  • Tertib edilmiş olanlar.
  • Bir iş için hazırlanmış kimseler.
  • Gemide çalışan şahıslar.

müşarata / müşârata

  • Şartlaşma, sözleşme. Nefs muhâsebesinin (nefsi hesâba çekmenin) ilk basamağı olup, Allahü teâlânın beğendiği işleri yapma, beğenmediklerinden sakınma ve âhirete hazırlanma husûsunda nefsle sözleşme.

müstahleb

  • Süt gibi beyaz ve sübye tarzında hazırlanmış, süt haline getirilmiş ilâç.

müstahzar

  • (Huzur. dan) Hazır, hazırlanmış.
  • Huzura getirilmiş. Zihinde tutulan.
  • Özel bir maksatla hazırlanan.

müstahzarat / müstahzarât

  • (Tekili: Müstahzar) Hazırlanmış şeyler.
  • Hazırlanmış şeyler.

müteehhib

  • Kendi kendini hazırlayıp yetiştirmiş kimse.

müteheyyi'

  • Hazırlanmış, hazır. Hazırlanan.

müteheyyi'-i hareket

  • Harekete veya gitmeğe hazırlanmış.

müteşemmir

  • (Şemer. den) İşe hazırlanan. İşe hazırlanmış olan.

muzmir

  • Gazâ veya yarış için atını hazırlayıp terbiye eden kişi.

naci

  • Kurtulan. Necat bulan.
  • (Mi: 1849-1892) Muallim Naci diye meşhur olan bir İstanbul'lu şâir. Lügat-ı Naci'yi "Fetva" kelimesine kadar hazırlamıştır.

nadas

  • Tarlayı temizleyip otlarını kurutmak için önceden sürüp hazırlama.

nahiz

  • Uçmaya hazırlanmış ve kanatları bitmiş olan kuş.
  • Tavşancıl yavrusu.

nakia

  • (Çoğulu: Nekâyi') Seferden gelen kimse için hazırlanan yemek.
  • Yağma edilen hayvanlardan taksimattan önce boğazladıkları deve ve koyun.
  • Damat için hazırlanan yemek.
  • Ziyafet.

nakş-bend

  • Kumaşların nakışlarını bağlayarak ipek tellerle tezgâhı hazırlayan. Nakış işleyen. (Farsça)
  • Ressam. (Farsça)

nebl

  • Ok. Ok hazırlamak.

nehva

  • Bir şey kasdetmek. Bir şey söylemeği istemek.
  • Bir şey yapmağa evvelden hazırlanmak.

nüzl

  • (Çoğulu: Enzâl) Konak yeri.
  • Misafir için hazırlanan yemek.

organizasyon

  • Düzenleme, hazırlama, tanzim. (Fransızca)
  • Teşkilât. (Fransızca)

pervaze

  • Kır gezisi için hazırlanan yemek. (Farsça)
  • Altun ve gümüş yaprakların kırıntısı. (Farsça)

program

  • Yapılacak işler için önceden hazırlanmış tasarı. Plân. (Fransızca)

rezzak / rezzâk

  • Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her yarattığı ve rızık vereceği mahlûkunun rızkını yaratıcı ve ulaştırıcı ve o rızık ile faydalanma sebeblerini hazırlayan ve rızık gönderen Allahü teâlâ.

şantiye

  • Bir inşaat yerinde inşaat ve malzeme için hazırlanan yer. (Fransızca)
  • Gemi tezgâhı. (Fransızca)

şeayir

  • (Tekili: Şâire) Hac için hazırlanan nişanlı kurbanlar. Şâireler. Safâ. Merve, Mina ve Arafat gibi, menâsik-i haccın edâ edilecek yerleri ve dinin alâmetleri. Menâsik ve âyin rüsumu.

seferber / سفربر

  • Savaşa gönderilmiş. (Arapça - Farsça)
  • Savaşa hazırlanmış. (Arapça - Farsça)

seferberlik

  • Savaşa hazırlanma hali, savaş hali. (Arapça - Farsça - Türkçe)

sermeşk

  • Temrin yazısı; alıştırma için hazırlanmış yazı örneği.

sofra-i rabbani / sofra-i rabbâni

  • Herşeyin Rabbi olan Allah'ın kulları için hazırladığı sofra.

süfre

  • Sofra, mâide.
  • (Çoğulu: Süfür) Misafire yolda yemesi için hazırlanan azık.

sülfe

  • Kişinin aceleyle hazırladığı yemek.

ta'ammüden

  • Bilerek, isteyerek, önceden hazırlayarak yapma.

ta'bie

  • Karıştırmak.
  • Beslemek, terbiye etmek.
  • Hazırlamak.

ta'did

  • Sayma.
  • Hazırlanma, hazırlanılma.

taammüden

  • Evvelden hazırlanarak. Kastederek. Bile bile.

tahzir

  • Yeşil renk verme. Yeşillendirme.
  • Hazırlama.
  • Yasaklama, sakındırma, önleme.
  • Hazırlama.

takattur

  • Damla. Damlama. Damla damla akma.
  • Ud ağacı ile buhurlanma.
  • Vuruşmağa hazırlanma.
  • Bir kimse kendini bir yerden atma.
  • Ağacın dalı kopup düşme.
  • Bir adamı yanı üzere düşürmek. (Kamus'dan)

tebuk gazvesi

  • Hicretin dokuzuncu senesinde vuku bulmuştur. Şam'da bulunan Rumlar tarafından o civarın halkı, müslümanlara karşı ayaklandırıldığı Peygamberimiz tarafından duyulduğunda, onlara karşı asker hazırlayarak Tebuk'e gitmiş ve oranın ileri gelenleri Peygamberimize gelerek barışa çalışmışlardır. Tebuk'te on

tecehhüz

  • (Cihaz. dan) Hazır bulunma. Cihazlanma, hazırlanma.

tecehhüz-i arus

  • Gelinin hazırlanması.

techiz

  • Donatma, hazırlama.

techiz-i meyyit

  • Ölünün yıkanıp, temizlenip, kefen ve sair ihtiyaçları tedarik edilerek hazırlanması.

tedarük / tedârük / تدارک

  • (Tedârik) Ele geçirmek. Edinmek. Hazırlamak.
  • Araştırıp bulmak.
  • Ardı ardına erişip katılmak ve tevâli etmek.
  • Hazırlama, temin etme. (Arapça)

tedliye

  • Sarkıtmak. Yukarıdan aşağıya bırakma.
  • Şaşırma, dehşete düşme.
  • Delil ve vesika hazırlama.
  • (Akıl) gitmek.
  • Ahmak etmek, salaklaştırmak.

teehhüb

  • Hazırlanmak.

teheyyü

  • Hazırlanma, nizamlanma.

tehiyye / تهيه

  • Hazırlama. (Arapça)
  • Tehiyye edilmek: Hazırlanmak. (Arapça)
  • Tehiyye etmek: Hazırlamak. (Arapça)

tehyi'

  • (Tehyie - Tehiyye) (Çoğulu: Tehiyyât) Hazırlama, hazırlanma.

tehyie / تهيئه

  • (Çoğulu: Tehyiât) Hazırlama, hazırlanma.
  • Hazırlama. (Arapça)

temhid

  • (Mehd. den) Döşeme, yayma, düzeltme.
  • İskân etme.
  • Bir maddede özür, bahane beyan eylemek.
  • Özür sahibinin özrünü kabul ile tasdik eylemek.
  • Serd etme, izah etme, arz etme.
  • Mukaddeme yapma. Hazırlama.
  • Hazırlama, döşeme.

tertib / tertîb / ترتيب

  • Dizme. (Arapça)
  • Düzen. (Arapça)
  • Hazırlama, düzenleme. (Arapça)
  • Tertîb edilmek: Hazırlanmak, düzenlenmek. (Arapça)
  • Tertîb etmek: Hazırlamak, düzenlemek. (Arapça)

teşemmür

  • İşe hazırlanma.

teşezzür

  • Ayrılmak.
  • Korkmak.
  • Hazırlanmak.
  • Davara binmek.

tevehhüm-i ebediyet

  • Ebedî yaşayacağını zannedip Allah'ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek. Hiç ölmeyecekmiş gibi evhâm ile sâdece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek.

teyyar

  • Hazırlanmış.
  • Dalga.

tezfif

  • Hazırlamak.
  • Katli sür'atlendirmek.

tezvid

  • Yol azığı hazırlama.

tımırr

  • Ürkek at.
  • Sıçramaya ve seğirtmeye hazırlanmış at.
  • Seri, çabuk.

ühbe

  • Yolculuk veya asker için hazırlanmış elbise ve malzeme.
  • Süt.

üss

  • Esas, asıl. Kök, temel.
  • Askerlikte herhangi bir düşman hücumuna karşı esas dayanak olmak üzere önceden hazırlanmış yer.
  • Harb gemilerinin, noksanlıklarını tamamladıkları yer.
  • Mat: Bir sayının hangi kuvvete çıkarıldığını gösteren sayı.

vazı' / vâzı' / واضع

  • Koyan, koyucu. (Arapça)
  • Hazırlayıcı. (Arapça)

vazı-ı kanun / vâzı-ı kanun

  • Kanun koyan. Kanun yerleştiren. Kanun hazırlayan.

yadkerd

  • Hazırlama. (Farsça)

zemin hazır etmek

  • Yer hazırlamak, uygun ortam oluşturmak.

zemin ihzar etmek

  • Yer hazırlamak.

zıhri / zıhrî

  • (Çoğulu: Zıhârâ) Bir ihtiyaç için hazırlanıp saklanan nesne.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın