Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Hacet
ifadesini içeren
39
kelime bulundu...
arab / ârâb
(Tekili: İrb ve İrbe) Hacetler.
Uzuvlar.
Akıllar, zekâlar.
Hileler, oyunlar.
avz
Hâcet. İhtiyaç. Bir şeyin bulunmaması.
Fakir.
Fakirlik, muhtaç olma.
dafef
Çoluk çocuğun fazla oluşu.
Şiddet.
Darlık.
Hâcet.
Acele etmek.
dürşe
Hâcet, ihtiyaç.
ereb
Hâcet, ihtiyaç. San'at.
eşkele
Hâcet.
hac
(Tekili: Hâcet) İhtiyaçlar.
Devedikenleri.
hacat
(Tekili: Hacet) Hâcetler. İhtiyaçlar.
hacet / hâcet
İhtiyaç, gereklilik.
Def-i hâcet:
Abdest bozma.
Arz-ı hâcet:
Eksiğini, isteğini bildirme.
halle
Fakirlik.
Hâcet, ihtiyaç.
Kum içindeki yol ve gedik.
havaic
(Havâyic) İhtiyaçlar. Hâcetler. Gerekli ve lüzumlu şeyler.
havbet
(Havb) Açlık, hâcet, meskenet.
Çayırı, otlağı olmayan kır yer.
havc
(Havcâ') Hâcet, ihtiyaç.
hin-i hacet / hîn-i hâcet
Hîn-i hâcette:
İhtiyaç duyulduğu zaman.
hıyar
Hayırlılar.
(Çoğulu: Hıyârât) Huk: Bir işi yapıp yapmamada serbestlik. Genel olarak bir anlaşmadan vaz geçme. Hususi bir sözleşmenin fesh veya tasdiki. Muhayyerlik. Kendisinde böyle muhayyerlik bulunan kimse, yaptığı bir akdi diğer tarafın rızasına hâcet kalmaksızın bozabilir.
huşş
(Çoğulu: Huşuş) Hâcet mevzii; helâ, tuvâlet.
Necâset mahreci.
ibale
Kuyu bileziği.
Hayvanları muhafaza etme.
Küçük çocuklara def-i hacet ettirme.
Devenin hallerini ve huylarını iyi bilmek.
intizah
Suç ve kabahattan sıyrılma. Temize çıkma.
Def-i hâcet yaptıktan sonra temizlenme. Tahâretlenme.
lede-l-hace / lede-l-hâce
İhtiyaç görüldüğü zaman. Hacet ânında.
lede-l-ihtiyaç
İhtiyaç halinde. Hacet ânında.
levca'
Hâcet, ihtiyaç.
lübane
(Çoğulu: Lübânât) Hâcet, ihtiyaç.
Önemli ve ehemmiyetli iş.
mearib
İhtiyaçlar, hâcetler, lüzumlu ve istenen şeyler. İstekler.
munkabız
Sıkıntılı. Mânevi sıkıntı.
Çekilmiş. Büzülmüş. Daralmış. Toplanmış.
Barsakları sıkışmış. Kazâ-i hâcet edemeyen. Kabız.
niyaz
Yalvarma, yakarma. Dua.
(Farsça)
Rağbet ve istek.
(Farsça)
Hâcet, ihtiyaç.
(Farsça)
Yalvarma, yakarma, dua.
Rağbet ve istek.
Hacet, ihtiyaç, gereksinme.
sare
(Çoğulu: Savâr) Hâcet, ihtiyaç.
Susuzluk.
şecen
(Çoğulu: Eşcân-şücun) Dal, budak, kol.
Hâcet, ihtiyaç.
Keder, hüzün.
şekla'
Beyaz dişi koyun.
Hâcet, ihtiyaç.
şükur
Hacet, ihtiyaç.
Mühim işler, umûr-u mühimme.
takdiye
Hâcet bitirmek, ihtiyaç gidermek.
tegavvut
Kazâ-i hâcet etmek.
tegayyüt
Büyük def-i hâcet.
tülünne
Hâcet, ihtiyaç.
urz
Mania, engel. Açıktan hedef gibi bir şeye mâruz olup duran.
Hâcet, ihtiyaç.
Taraf, nâhiye, cânip.
Vasat, orta.
vatar
(Vatr) İhtiyaç, hâcet. İş.
Emir.
Madde.
Husus.
vesen
Uyku ağırlığı. Uyku ile uyanıklık arası.
Uyku anında aklın gitmesi.
Hâcet.
vesile / vesîle
Kişiyi Allahü teâlâya yaklaştıran, Allahü teâlânın nezdinde (katında) yakınlığa ve hâcetlerin yâni ihtiyâçların giderilmesine sebeb olan her şey.
ze'm
Katı, şiddetli, şedid.
Hacet, ihtiyaç.
Mevt, ölüm.
ze'me
Şiddetli ses, çığlık.
İhtiyaç, hâcet.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
nund
tilh
dehir
Ümmü'l-kura
Bekkain
hırām
HALVETGAH
umid
Mısk
ihevat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Hacet
cemil-i
Hoş söz
mezar
Allahu
MENİ
keyif
Eñ
nev'i,
iyi fikir