Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
HEDEF
ifadesini içeren
81
kelime bulundu...
amaç / âmâç
Saban demiri.
(Farsça)
Hedef, nişan tahtası.
(Farsça)
amac / âmâc / آماج
Hedef.
(Farsça)
Nişan tahtası.
(Farsça)
amaç-gah / âmâç-gâh
Nişan atılan yer, nişan yeri. Hedef mahalli.
(Farsça)
balistik
yun. Merminin ateşlendikten sonra hedefe varıncaya kadar uğradığı te'sirleri tedkik edip inceleyen ilim dalı.
belağat-ı beyan / belâğat-ı beyan
Açıklama ve ifadenin yerine ve hedefine ulaşması.
burcas
Hedef. Yüksek bir yerde bulunan nişangâh.
dam
Tavan, hedef.
delil
İşaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey.
ehdaf / ehdâf / اهداف
(Tekili: Hedef) Hedefler, nişan alınan yerler.
Yüksek yerler.
Meramlar, talebler, arzular, istekler, gayeler, maksadlar, kasıtlar.
Hedefler.
(Arapça)
feleği müsait
Talihi, bahtı ve şansı müsait; hedefe ulaşmada büyük kolaylıklara mazhar.
garam
Helâk. Mahv.
Aşk. Sevdâ. şiddetli arzu.
Hedef.
garaz-ı külli / garaz-ı küllî
Genel hedef, bütün unsurları içine alan kapsamlı gaye.
gàyat / gàyât
Gayeler, hedefler.
gayatü'l-gayat / gâyâtü'l-gâyât
Gayelerin gayesi, asıl gaye ve hedef.
gaye-i dünya
Dünyanın amacı, hedefi.
gaye-i emel
Emelinin gayesi, arzu edilen hedef.
gaye-i hayal
Hayalin amacı, hedefi.
gaye-i maksat
Ulaşılmak istenen gaye, hedef.
gayetteki kemal / gayetteki kemâl
Hedefteki mükemmellik.
gayetü'l-gayat / gayetü'l-gâyât
Gayelerin gayesi, gayelerin son noktası, esas hedef.
gayetü'l-gaye / gâyetü'l-gâye
Gayelerin gayesi, son noktası, esas hedef.
En son derecede, hedeflenen son amaç.
hassas bölgeler
Sivil savunmada düşmanın hedef tutacağı bölgeler. Her hassas bölgenin ehemmiyeti aynı değildir. Hava savunması bakımından eldeki imkanlar ve hassas bölgeler arasında öncelik tesbitine ihtiyaç vardır. Hassas bölgeler, sırasıyla:1) Atomik vurucu üslerin bulunduğu bölgeler.2) Yüzeyden yüzeye füze üsler
(Türkçe)
hedef / هدف
Amaç, hedef.
(Arapça)
hedef-i amal / hedef-i âmâl
Gaye-i hayâl. Ulaşmak istenilen hedef.
hedef-i garaz
Kasdolunan hedef, maksat.
hedef-i hücum
Hücum ve saldırının yapıldığı hedef.
hedef-i kasd
Kastettiği hedef, maksat.
hedef-i kast
Kastedilen hedef.
hedef-i maksat
Asıl gaye, esas hedef.
hedef-i ruh
Ruhun hedefi.
hikmetçe
Hikmet yönünden; belli bir amaç ve hedefe yönelik olarak.
hikmetli
Belli bir amaç ve hedefe yönelik olan.
hırs-ı hakiki / hırs-ı hakikî
Allah rızası ve âhiret için gösterilen ve gerçek hedefine yönelen hırs.
hiss-i şaika
İnsanları bir hedefe teşvik eden, şevklendiren, duygu.
ihdaf
Gelip çatmak. Karşısına dikilip durmak. Hedef olmak.
ihtilaf-ı turuk / ihtilâf-ı turuk
Hedefe giden yolların birbirinden farklı ve çeşitli olması.
ille-i gaiye
Asıl hedef, gerçek sebep.
illet
Hastalık, sebep, gaye, hedef.
inad-ı mecazi / inad-ı mecazî
Gerçek hedefine yöneltilmeyen gereksiz ve faydasız inat.
intişar-ı arzani / intişar-ı arzanî
Hedefin sağ veya sol taraflarına düşen mermilerle, hedef arasında kalan mesafe.
istihdaf / istihdâf / استهداف / اِسْتِهْدَافْ
Hedef edinmek, hedef saymak.
Hedef gibi karşıda durmak.
Erişilmek istenilen netice ve gaye.
Hedef edinme, gaye edinme, amaçlama.
Hedef edinme.
Hedef edinme.
(Arapça)
İstihdaf eylemek:
Hedef edinmek.
(Arapça)
Hedef alma.
ittihad-ı islam cemiyet-i kudsiyesi / ittihad-ı islâm cemiyet-i kudsiyesi
Bütün Müslümanların birliğini sağlama gibi mukaddes bir hedef için faaliyet gösteren bir topluluk.
ittihad-ı maksat
Aynı hedefte birleşme.
kadir-endaz
İyi ok atan ve attığı her oku hedefe isâbet ettiren kimse.
(Farsça)
kamkar / kâmkâr
İsteğine ulaşmış. Matlubunu elde etmiş. Hedef ve gayesine varmış.
(Farsça)
Mutlu, bahtiyar, mes'ud.
(Farsça)
karavana
Bakırdan yayvan yemek kabı.
Kışla, okul, hastahane gibi müesseselerde tevzi edilecek yemeği içine koydukları kap.
İnce ve yassı elmas.
Atışta hedefe vuramama.
kasd
Hedef, maksat.
kasd-ı ilahi / kasd-ı ilâhî
Allah'ın kasdı, isteği, hedefi.
kast
Amaç, hedef.
lemeat-ı kast / lemeât-ı kast
Amaç ve hedefi gösteren parıltılar.
mahall-i maksud
Hedeflenen, varılmak istenen yer.
makasıd-ı kur'aniye / makasıd-ı kur'âniye / makâsıd-ı kur'âniye
Kur'ân-ı Kerimin maksatları, hedefleri, gayeleri.
Kur'ân'daki maksatlar ve hedefler.
makasıd-ı meşrua
Meşru gayeler, hedefler.
makàsıd-ı ulya / makàsıd-ı ulyâ
En yüce gayeler, hedefler.
maksad-ı ilahi / maksad-ı ilâhî
Allah'ın maksadı, hedefi.
maksad-ı insani / maksad-ı insanî
İnsanî hedef.
maksatsız
Gayesiz, hedefsiz.
maksud-u asli / maksud-u aslî
Asıl gaye, hedef.
maksut olan
İstenilen, hedeflenen.
maruz bırakılma / mâruz bırakılma
Açık hâle getirilme, açık hedef yapılma.
mesalik-i hamse
Belli bir hedefe ulaşmak için belirlenen beş yöntem ve yol.
mesil-i garaz / mesîl-i garaz
Hedefin, maksadın mecrası, akıntı yatağı.
meslek ve meşreb
Bir hedefe ulaşmak için takip edilen tarz ve metod.
meşreb-i hal / meşreb-i hâl
Mânevî haz ve feyiz almayı hedef kabul eden tasavvufî bir yöntem.
müstehdif
(Hedef. den) Hedef tutan. Hedef tutulan. Hedef gibi dikilip duran.
nebve
Uzaklaşmak.
Ok hedefe varamamak.
Bir yerin havasının mizaca uygun olmaması.
Kılıncın vurulan şeye saplanmayıp geri sıçraması.
Pek çirkin ve kötü suretten gözün kaçması.
nişan
İz. Nişan. Alâmet. İşaret.
(Farsça)
Yara izi.
(Farsça)
Hedef, vurulması istenen nokta.
(Farsça)
Hâtıra için dikilen taş.
(Farsça)
Taltif için verilen madalya.
(Farsça)
Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim.
(Farsça)
Tuğra.
(Farsça)
Ferman.
(Farsça)
nişande
Hedef. Nişan olarak dikilmiş şey.
nişangah / nişangâh
Hedef yeri. Nişan tahtası.
(Farsça)
Silâh namlusunun üstünde bulunan, nişan almağa yarayan kısım.
(Farsça)
nur-u kast
Amaç ve hedef nuru, ışığı.
reşadet-penah / reşâdet-penâh
Kendisine sığınanları koruyan ve doğru hedefe ulaştıran; Sultan Reşat.
saib
(Savab. dan) Maksada uygun.
Hedefe doğru ulaşan.
Doğru. Yanlışsız. Yanlışlık yapmayan.
sevkiyat-ı askeriye
Askerlerin belli hedeflere doğru yönlendirilmesi.
taaddüd-ü mesalik
Hedefe ulaştıran yol ve yöntemlerin çokluğu.
tahsis edilen
Bir hedef ve netice için ayrılan.
urz
Mania, engel. Açıktan hedef gibi bir şeye mâruz olup duran.
Hâcet, ihtiyaç.
Taraf, nâhiye, cânip.
Vasat, orta.
urza
Hedef.
usul
(Tekili: Asıl) Ana, baba. Cedler.
İstinadgâh.
Râcih delil, kaide. Asıllar, kökler, temeller. Bir ilmin asıl mevzuundan önce öğrenilmesi lâzım gelen esaslar. Bir hedefe ulaşmak için tutulan düzenli yol.
Tarz, metod, tertip.
vesile
Yol, hedefe ulaştıran şey.
vesile-i makasıd
Maksat ve hedeflere ulaştıran araç.
vezn-i kasdi / vezn-i kasdî
Kasıtlı, bir hedefe yönelik yapılan ölçü.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mesube
dani'
MELUFAT
Tegalub
Kin
nakd-i ömür
şuhmeşreb
tervic
bezzaz
mikyas-ı ma
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
HEDEF
iktibas etme
her hal
Çeviri
Sıkıntılı olan
bi zati
HURMA
müteşabih
Oyl
hüsn-ü