Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
HAZİNE
ifadesini içeren
140
kelime bulundu...
ağa yeri
Topkapı sarayında hazine kethüdasının oturduğu yer.
arazi-i emiriyye-i mevkufe / arâzi-i emiriyye-i mevkufe
Huk: Sadece hazine menfaatleri veya tasarruf hakları veyahut ikisi de bir hayır cemiyetine ayırılan miri arazi.
arazi-i miriyye / arâzi-i mîriyye
Mîrî yâni devlete âit topraklar. Harp ile alınarak, gâziler arasında taksim edilmeyip, beytülmâle (devlet hazînesine) bırakılan veya uşr yâhut harac toprağı iken sâhibi ölüp, hiç mîrasçısı bulunmayan topraklar. Arâzi-i Memleket, Arâzi-i Emîriyye de denir.
arazi-i mülkiye / arâzi-i mülkiye
Hükümet arazisi, hükümet toprağı. Hazine arazisi.
aziz-i mısır / azîz-i mısır / عَز۪يزِ مِصِرْ
Eski mısırda hazineden sorumlu kişi.
bad-gan / bad-gân
Bekçi, gözetici, gözeten.
(Farsça)
Hazinedar.
(Farsça)
berat-ı cibayet
Vergi, icâre ve resim gibi vakfa veyahut da hazineye ait olan paraları toplamak salâhiyetini veren vesika.
beytülmal / beytülmâl / بيت المال
(Beyt-ül mâl) İlk defa Hz. Muhammed (A.S.M.) tarafından kurulan ve gelir kaynaklarıyla sarfiyat yerleri şer'î olarak tayin edilmiş İslâm devletinin mâliye hazinesi.Gelir kaynakları: 1- Zekât ve sadakalar. 2- Ganimetler. 3- Fey=Zekât ve ganimet dışında kalan ve beyt-ül male ait olan mallar.Beyt-ül ma
Devletin hazinesi.
İslâm devleti hazînesi, mâliye teşkîlâtı.
Hazine, maliye hazinesi.
(Arapça)
defain
Defineler, örtülü hazineler.
define / دَف۪ينَه
Hazine, gizli servet.
Hazine.
define-i ilmiye
İlim hazinesi.
define-i saadet ve necat / define-i saadet ve necât
Kurtuluş ve mutluluk hazinesi.
define-i ulum ve fünun / define-i ulûm ve fünûn
Fen ve ilimlerin hazinesi.
emval-i zahire / emval-i zâhire
Sâime denilen hayvanlar ile bir kısım arazi mahsulâtı ve madenleri ile yer altındaki hazineler ve gümrüklere uğrayan ticaret mallarıyla, nakitler.
ganiyy-i muğni / ganiyy-i muğnî
Bütün varlıkların ihtiyaçlarını karşılayan ve her varlığın zenginliği Kendisinin tükenmez hazinesinden çıkan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan sınırsız zenginlik sahibi Allah.
ganiyy-i mutlak
Hiçbir şeye hiçbir şekilde muhtaç olmayan ve bütün varlıkların her türlü ihtiyaçları gayb hazinelerinde bulunan sınırsız zenginliğe sahip olan Allah.
genc / گنج
Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
(Farsça)
Hazine, define.
Hazine.
(Farsça)
genc-i nihan
Gizli hazine.
gencine / gencîne / گنجينه
Hazine.
(Farsça)
gencur
Hazine muhafızı, hazinedar.
(Farsça)
gulamiye
Tar: Cizye ve diğer vergileri tahsil edenlerin topladıkları paraların hazine veznesine teslim edilişi esnasında cizye veya vergi harç pusulalarının her biri için kendilerine verilen tahsil âidatı.
günc
Hazine. Köşe. Zâviye.
(Farsça)
havass-ı hümayun / havâss-ı hümayun
Tar: Osmanlı İmparatorluğunun fütuhat devirlerinde (yükselme devri) fethedilen araziden devlet hazinesine ayrılan kısım. Her yer zaptedildikçe, arazi: timar, zeamet ve has namıyla üç sınıfa ayrılırdı. Meselâ 250 köyden müteşekkil bir sancağın 100-150 köyü ikişer üçer köy olarak 40-50 tımara ayrılır,
hazain / hazâin / خزائن
(Tekili: Hazine) Hazineler.
Hazineler.
Hazineler.
Hazineler.
(Arapça)
hazain-i hikmet / hazâin-i hikmet
Allah'ın hikmet hazineleri.
hazain-i kudsiye / hazâin-i kudsiye
Mukaddes, kutsal hazineler.
hazain-i medfune
Gömülü hazineler.
hazain-i mukaddese-i kur'aniye / hazâin-i mukaddese-i kur'âniye
Kur'ân'ın mukaddes hazineleri.
hazain-i namütenahiye / hazâin-i nâmütenâhiye
Sonsuz, sınırsız hazineler.
hazain-i nur / hazâin-i nur
Nur hazineleri.
hazain-i rahmet / hazâin-i rahmet
Allah'ın rahmet hazineleri.
hazain-i servet / hazâin-i servet
Servet hazineleri.
hazin
(Hızane. den) Hazine nâzırı. Bekçi.
hazine / hazîne / خزینه
Hazine, devlet malının saklandığı yer.
Hazine.
(Arapça)
hazine kethudası
Tar: Yavuz Sultan Selim Han zamanında kurulan hazine kethudâlığı, saraya girip çıkan demirbaş eşyanın korunup saklanmasıyla mes'ul idi. Bu müessesenin başında bulunan memura da hazine kethudâsı denilirdi.
hazine-i ali / hazine-i âli
Yüce hazine.
hazine-i aliye / hazine-i âliye
Yüce hazine.
hazine-i amire / hazine-i âmire
Tar: Para işlerini yönetmek üzere kurulmuş olan müesseselerden birinin adı. Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrelerinde para işleri "Beytülmal" denilen ve "Defterdar" adı verilen bir memurun idaresinde iken, sonraları teşkil olunan yeni idarelere göre çeşitli adlar verilmiştir. Hazine-i âmire, devlet k
hazine-i azime / hazine-i azîme
Büyük hazine.
hazine-i binihaye / hazine-i bînihaye
Sonu olmayan hazine.
hazine-i camia / hazine-i câmia
Kapsamlı, büyük hazine.
hazine-i cevahir
Cevherlerden, değerli taşlardan oluşan hazine.
hazine-i devlet
Devlet hazinesi. Maliye idaresi.
hazine-i ebediye
Sonsuz bir servet, hazine.
hazine-i esrar
Sırlar hazinesi.
hazine-i esrar-ı rabbani / hazine-i esrar-ı rabbânî
Allah'a ait sırların hazinesi.
hazine-i evrak
Evrak hazinesi. Arşiv.
hazine-i ezeliye-i kelam-ı ilahi / hazine-i ezeliye-i kelâm-ı ilâhî
İlâhî konuşma sıfatının başlangıcı ve sonu olmayan hazinesi.
hazine-i gayb
Görünmeyen âlemdeki hazine.
hazine-i gaybiye
Görünmeyen, gizli hazine.
hazine-i gaybiye-i rahmet
Allah'ın görünmeyen rahmet hazinesi.
hazine-i hakaik / hazine-i hakâik
Hakikatler, gerçekler hazinesi.
hazine-i hakikat
Hakikat hazinesi.
hazine-i hassa
Özel hazine.
hazine-i hassa-i ilahiye / hazine-i hassa-i ilâhiye
Allah'ın özel hazinesi.
hazine-i hassa-i kur'an / hazine-i hâssa-i kur'ân
Kur'ân'a ait olan özel hazine.
hazine-i hassa-i maneviye / hazine-i hassa-i mâneviye
Özel mânevî hazine.
hazine-i hassa-i rahmet nazırı / hazine-i hassa-i rahmet nâzırı
İlahi rahmetin çok özel hazinelerinin gözlemcisi.
hazine-i hümayun
Hazine-i Hümayun'da bulunan savaş eşyasından bir kısmının manevî değeri büyüktü. Diğer kısmının ise maddî değeri fazla idi. (Savaşlarda ele geçirilen kıymetli ganimet, padişahlardan kalmış olan değerli eşyalar gibi.)
hazine-i hürriyet
Hürriyetler, özgürlükler hazinesi.
hazine-i ihsan ve kerem
İyilik ve bağış hazinesi.
hazine-i ilahiye / hazine-i ilâhiye
İlahî hazine.
hazine-i ilm-i tevhid
Allah'ın birliğini gösteren ilim hazinesi.
hazine-i kemalat / hazine-i kemâlât
Mükemmellikler hazinesi.
hazine-i kübra / hazine-i kübrâ
Allah'ın sonsuz nimetlerinin bulunduğu hazine.
hazine-i kudret
Kudret hazinesi.
hazine-i kudsiye
Kutsal hazine.
hazine-i kur'an / hazine-i kur'ân
Kur'ân'ın hazinesi.
hazine-i kur'aniye / hazine-i kur'âniye
Kur'ân hazinesi.
hazine-i maneviye / hazine-i mâneviye
Mânevî hazine.
hazine-i mektubat
Hazine değerinde mektupların bulunduğu eser; Mektubat.
hazine-i millet
Millet hazinesi.
Maliye idaresi.
hazine-i mu'cizat
Mu'cizeler hazinesi.
hazine-i nur
Nur hazinesi.
hazine-i rabbaniye / hazine-i rabbâniye
Herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve hâkimiyeti altında bulunduran Allah'ın hazinesi.
hazine-i rahman / hazine-i rahmân
Rahmet ve merhameti bütün varlıkları kaplayan Allah'ın hazinesi.
hazine-i rahmet
Allah'ın rahmet hazinesi.
hazine-i rahmet-i ilahiye / hazine-i rahmet-i ilâhiye
Allah'ın rahmet hazinesi.
hazine-i sermediye
Bitmek tükenmek bilmeyen hazine.
hazine-i servet
Servet hazinesi.
hazine-i teceddüd
Yenilik hazinesi. Çok yeniliklere sebeb olan.
hazine-i tevhid
Tevhid hazinesi.
hazine-i ulum / hazine-i ulûm
İlimler hazinesi.
hazine-i uzma / hazine-i uzmâ
En büyük hazine.
hazine-mande / hazine-mânde
Şahıs üzerinden kaydı silinerek devlet hazinesine kalan mal veya para.
(Farsça)
hazinedar / hazînedâr / خزینه دار / خَز۪ينَه دَارْ
Hazine bekçisi.
Hazine görevlisi.
Haznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu.
(Arapça - Farsça)
Hazineyi koruyan.
hazinedar-ı binazir / hazinedar-ı bînazîr
Eşsiz hazine bekçisi
hazinedari / hazinedarî
Hazinedarlık.
(Farsça)
hazinedarlık
Hazine bekçiliği.
hazinetü'l-hayal
Hayal hazinesi.
hazne
Hazine.
Depo.
hızan / hızân
Hazine.
Hazine.
hizane / hizâne / خزانه
(Hizânet) Hazine, kıymetli mücevheratın saklandığı yer.
Hazinedarlık.
Mc: Kalb, gönül, hatır.
Hazine.
(Arapça)
hums
Beşte bir; ganîmetten, mâdenlerden ve bulunan defînelerden beytülmâl denen devlet hazînesine ayrılan beşte bir hisse.
huzzan / huzzân
(Tekili: Hâzin) Hazine muhafızları, hazinedarlar.
iç cebehane
Şimdiki askerî müzeye eskiden verilen addır. İç cebehâne tâbiri bilahare "Hazine-i esliha", Üçüncü Sultan Ahmed devrinde "Dâr-ül esliha", daha sonraları da "Harbiye ambarı" olarak değiştirilmiş, en sonunda "askerî müze" şeklini almıştır.
(Türkçe)
ifraz hazinesi
Tar: Kullanılmayan kıymetli eşyanın saklandığı yer. Bu gibi kıymetli şeylerden ikinci dereceden olanların muhafaza olunduğu yere de "Bodrum Hazinesi" denilirdi.
ihtiyat hazinesi
Tar: Savaş ve diğer fevkalâde masraflara karşılık olmak üzere sarayda biriktirilen paralar. Gelirleri havass-ı hümayun hâsılatı, ganimetlerin beşte biri ve başka hükümdarlardan gelen hediyelerdi. Buna "iç hazine" veya "enderun hazinesi" de denilirdi.
ıkta'
(Kat.'dan) Delil göstererek susturma.
Mülkiyeti devlete ait olan bir arazinin menfaatinin hazinede istihkakı bulunan kimseye padişah tarafından verilmesi.
Maktuan ihâle.
kaytun
(Çoğulu: Kayâtin) Hazine. Kiler. Ziyâfethâne.
kenz / كنز
Define, hazine. Yer altında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler.
Hazine.
Hazine, define.
Hazine.
(Arapça)
kenz-i gına / kenz-i gınâ
Zenginliğin hazinesi.
kenz-i i'caz-ı risalet / kenz-i i'câz-ı risalet
Peygamberlik mu'cizesinin hazinesi.
kenz-i mahfi / kenz-i mahfî
Gizli hazine.
Gizli hazine.
künuz / künûz / كنوز
(Tekili: Kenz) Hazineler. Defineler.
Hazineler.
Hazineler.
Hazineler.
(Arapça)
künuz-u esma-i ilahiye / künûz-u esmâ-i ilâhiye
İlâhî isimlerin hazineleri.
künuz-u mahfiye / künûz-u mahfiye
Gizli hazineler.
Gizli hazineler.
künuz-u mütenevvi / künûz-u mütenevvi
Çeşit çeşit kıymetli hazineler.
künuzat / künuzât
Kenzler. Hazineler.
mader-i hilkatin hazain-i la-tefnasındaki sehavet / mâder-i hilkatin hazâin-i lâ-tefnâsındaki sehavet
Yaratılış kaynağının bitmez tükenmez hazinelerindeki cömertlik.
mahzen
Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer.
Erzak yeri.
Bodrum. Yeraltı.
Hazine odası.
mahzen ve medfen-i mücevherat / mahzen ve medfen-i mücevherât
Kıymetli taşların ve hazinelerin bulunduğu define ve mahzen.
mahzen-i esrar
Sırlar hazinesi, kaynağı.
mahzen-i esrar-ı ilahiye / mahzen-i esrar-ı ilâhiye
İlâhî sırların hazinesi.
mahzen-i hakaik
Hakikatler, gerçekler hazinesi.
mahzeniyet
Hazine değerinde oluş, kıymetlilik, stok değeri.
mahzun
Hazinede saklanan şey.
makalid
(Ka, uzun okunur) Hazineler.
Kilitler. Anahtarlar.
matbaha-i kur'an / matbaha-i kur'ân
Kur'ân mutfağı; Kur'ân'ın gıda hazinesi.
meftah
Hazine.
mehazin
Mahzenler. Hazineler. Mal doldurulan yerler.
mekmene
Pusu, gizlenilecek yer.
Define, hazine.
mevkufat
(Tekili: Mevkufe) Bir zaman için tutulup alıkonulmuş mal veya para.
Vakfedilmiş mal, emlâk.
Gelirden artıp hazineye mâl edilen para.
miftah-ı kenz
Hazinenin anahtarı.
mıklad
(Çoğulu: Mekâlid) Anahtar, miftah. Kilit dili.
Hazine.
miri / mirî
Devlete âid. Devlet hazinesine mensub.
müfteh
Hazine, define.
müftehan
Hoca ile talebeler arasındaki bir kitaba başlangıç ziyafeti.
(Farsça)
Hazineler.
(Farsça)
muhtezen
Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş.
mültezim
Bir şeyi kendi üzerine lâzım eden; iltizam eden, üzerine alan, deruhte eden. Devlet hazinesine maktu, muayyen vergi verip bir kısım memleketlerin aşar gibi varidatının tahsilini üzerine alan.
rahmet-i binihaye-i ilahiye / rahmet-i bînihaye-i ilâhiye
Allah'ın sonsuz rahmet hazineleri.
rahmet-i ilahiyenin hazineleri / rahmet-i ilâhiyenin hazineleri
Allah'ın rahmet hazineleri.
samediyet
Allah'ın (C.C.) hiç bir şeye muhtaç olmadığı gibi hazinesinden hiçbir şey eksilmemesi ve kudretine de hiç bir şey ağır gelmemesi.
sehm
Ok.
Hisse. nasib
Kısım.
Hazine geliri.
Korku, dehşet.
Hazz.
Yay.
Ok, hisse, pay, nasib, kısım, hazine geliri, korku, dehşet.
tahazzün
Hazineye girmek.
Yığılmak.
tahzin
Hazinede saklama.
tercüman-ı kenz ü vahdet
Allah'ın birliğinin ve hazinesinin tercümanı.
varidat / vâridât
(Tekili: Vâride) Kâr, gelir.
Vârid olan. Bir kimseye veya hazineye ait gelir ve paralar.
Hatıra gelen, içe doğan.
vehhab / vehhâb
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden), mahlûkâtına (yarattıklarına) ihsân hazînelerinden karşılıksız veren Allahü teâlâ.
zımar
Ele geçmesi mümkün olmayan kaybolmuş mal. Alacak veya yeri bilinmeyen mal.
Gizli kalmış hazine, iş veya şey.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Nükte-i Zarafet
çali
intizaren
ind-i ilahi
ibtida
minhac
Tımarhane
Teşrîn-i evvel
huşki
sene-i devriye
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
HAZİNE
Osm
savaşçı
yıldızlar
küçük saray
Gayret
toprak
ca
tesfil
ind-i ilahi