Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
HAYIR
ifadesini içeren
234
kelime bulundu...
(la!) / (lâ!)
Hayır.
a'mal
(Tekili: Amel) Ameller. İşler. Yapılan hayırlar.
a'mal-i hasene / a'mâl-i hasene
Güzel amel. Sevablı ve hayırlı ameller.
a'mal-i hayriye / a'mâl-i hayriye
Hayırlı işler, davranışlar.
a'mal-i saliha / a'mâl-i sâliha
Allah'ın rızasına uygun, iyi ve hayırlı işler.
agende-guş
Söz dinlemeyen, aldırmayan, alçak ve hayırsız kimse.
(Farsça)
ahyar / ahyâr
Hayırlılar.
Dostlar.
İyilik sevenler. (Eşrar'ın zıddı)
Hayırlı kimseler.
Hayırlılar, iyiler.
ahyar-ı semaviyyin / ahyâr-ı semâviyyîn
Göktekilerin hayırlıları, iyileri.
amair-i hayriyye / amâir-i hayriyye
Hayır ve hayrat müesseseleri.
amel-i hayr
Hayır işi.
amel-i salih / amel-i sâlih
Allah rızâsına uyan hayırlı amel. Günahlardan uzak olan iş, fiil. Maddi veya mânevi hukuk-u ibâdı ifâ etmek.
arazi-i emiriyye-i mevkufe / arâzi-i emiriyye-i mevkufe
Huk: Sadece hazine menfaatleri veya tasarruf hakları veyahut ikisi de bir hayır cemiyetine ayırılan miri arazi.
arazi-i mevkufe / arâzi-i mevkufe
Vakfedilmiş yerler. Bir hayır işine devamlı surette tahsis edilmiş yerler.
araziş
Hayır ve iyilik yapma.
(Farsça)
Tasaddukta bulunmak.
(Farsça)
arzu-yu hayır
Hayır işleme arzusu, meyli.
ashab-ı meymene / ashâb-ı meymene
Dinen ihtiram mevkiinde bulunan yüksek haysiyet sahibleri. Hayırlı kimseler.
asr-ı seadet / asr-ı seâdet
Mutluluk devri. Peygamber efendimizin yaşadığı mübârek, bereketli ve hayırlı devir. Zamân-ı seâdet ve vakt-i seâdet de denir.
ayn-ı salah / ayn-ı salâh
Hayırlı olma, düzgün ve iyiliğin ta kendisi.
bab / bâb
Evlat sahibi erkek. Ata, ecdat.
(Farsça)
Gemi halatlarının bağlandığı yer.
(Farsça)
İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk.
(Farsça)
Mânevi rehber, şeyh.
(Farsça)
Bektaşi şeyhi.
(Farsça)
Hayırhah ve muhterem.
(Farsça)
Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsi.Aile reisi babadır. Babanın hayatt
(Farsça)
Lâyık, uygun, münasib, elverişli.
(Farsça)
Hayır, uğur.
(Farsça)
bahil / bahîl
Hasis. Cimri. Tamahkâr. Hayırlı işlere malını (varsa bile) harcamayan.
barekallah / bârekallah / bârekâllah
Allah mübarek etti. Allah mübarek etsin. Hayırlı ve bereketli olsun.
Allah hayırlı ve mübarek etsin.
"Allah ne mübarek yaratmış".
Allah hayırlı ve mübarek kılsın anlamında, beğeniyi ifade etmek için kullanılan bir söz.
basit / bâsit
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kullarından bâzısına rızkı az, bâzısına çok veren, sadakaları kabûl edip sevâb veren. Bâzısının rûhunu kabzeden (alan) bâzısının ömrünü uzatan, bâzısının kalbini daraltıp hayırlara (iyiliklere) rağbetsiz, bâzısınınkini ise geniş yapıp, hayırla
behlül
Çok gülen, çok gülücü.
Hayır sahibi, çok iyi adam.
Hârun-ür Reşid'in kardeşinin adı olup meczûbâne ve hikmetli hareketleriyle meşhur olmuştur.
berekat / berekât
Bereketler, hayırlar, iyilikler, bolluklar. Bereket'in çokluk şekli.
Bolluklar, uğurlar, hayırlar.
bereket
Allahü teâlânın bol nîmet vermesi.
Hayır, fayda.
Rahmet.
berere
(Tekili: Bârr ve Berr) Dindar ve temiz kimseler. Takvâ ehli olan, her çeşit günahlardan sakınanlar. Çok hayır sahibi kimseler.
berr
Doğru sözlü, hayır işleyen kimse.
Kara, toprak.
beşaret
(Doğrusu Bişârettir) Müjde. Sevindirici haber. Hayırlı haber.
Müjdeye verilen ihsan.
Yeni çıkan acib şey.
bil-hayr
Uğurlu olarak, hayırla.
birr
Hayır, iyilik, Allahü teâlânın emirlerine uymak.
İyilik, güzellik, hayır, anaya babaya itaat.
Dininde ibadetinde kuvvetli olan.
Bağışta bulunma.
bur
Hayırsız kişi.
Ekine elverişli olmayan tarla.
büşra
Müjde. Sevinçli, hayırlı haber.
İncil'in bir ismi.
cem'iyat-ı hayriye / cem'iyât-ı hayriye
Hayır cemiyetleri.
cemiyet-i hayriye
Hayır cemiyeti, hayır kurumu.
cevvaz
Malı toplayıp hayır ve tasadduk etmeyen kimse.
cevz
Malı toplayıp kimseye hayır ve sadaka etmemek.
Sallana sallana yürümek.
cezbe-i rahman / cezbe-i rahmân
Allah'ın hayır ve rahmet için verdiği ve duygulara yerleştirdiği mânâ ve coşku hâli.
cibs
Kansız, hissiz. Hayırsız, alçak kimse.
Alçı taşı, kireç.
cümle-i mübareke
Bereketli, hayırlı cümle.
da'va / da'vâ
Takib edilen fikir, iddia.
Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi.
Hakkı olanın iddia etmesi. Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek.
Mes'ele.
İnat. Ayak diremek.
Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek.
dahir
(Çoğulu: Dehâyir) Toplanılmış veya gömülmüş mal.
darr
Süt, leben.
Nüzul.
Hayır ve amel çokluğu.
defter-i a'mal / defter-i a'mâl
Amel defteri, insanların dünyadaki hayır ve kötülüklerin kaydedildiği defter.
derr
İyi iş. İyilik. Mahz-ı hayır.
Zat, kimse. Hod. Nefs. Bir kimsenin zâtı.
Yüzün tazeliğinin, teravetinin hastalıktan dolayı gitmesinden sonra, iyi olup düzelmesi.
dua
Allah'a (C.C.) karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru.
Salât, namaz.
Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. Allah'ın rızâsını, hidayet ve istikamete muvaffakiyyeti dilemek, yalvarmak.
Peygamber'e (A.S.M.) salavat getirmek.
Birisini çağırmak.
Birisini
dua-yı hayr / duâ-yı hayr
Hâyırlı dua, hayır isteyen dua.
dua-yı hayriye
Hayırlı dua.
ebrar / ebrâr
Hayırlılar, iyiler.
ebrar-ı ümmet / ebrâr-ı ümmet
Ümmetin iyileri. Hayırlıları.
ebter
Nesil ve hayırdan kesilmiş.
ecr
(Çoğulu: Ücur) Bir iş, bir hizmet mukabilinde verilen şey.
Ahirete aid mükâfat, hayır ceza.
Ücret, mukabil, karşılık. Sevab.
Tıb: Kırılan bir uzvun sarılması.
ed'iye-i hayriye
Hayırlı dualar.
ehl-i hayrat / ehl-i hayrât
Hayır ehli, sahipleri.
elfaz-ı mübareke / elfâz-ı mübareke
Mübarek lâfızlar, hayırlı ifadeler.
emr-i hayır
Hayırlı bir iş, emir.
emr-i hayr
Hayırlı iş, emir.
emr-i hayr-i azim / emr-i hayr-i azîm
Büyük ve hayırlı iş.
enfas-ı hayriyye
Hayırlı nefesler.
erzaniş
Hayır ve iyilikler.
(Farsça)
evkaf / evkâf
(Tekili: Vakıf) Allah yoluna hizmet için verilip devamlı bırakılan şeyler. Sahibi tarafından şeriata uygun olarak bir hayır iş ve hasenata tahsis olunmuş mülk veya mallar.Osmanlı devletini asırlar boyu kuvvetli bir devlet olarak ayakta tutan kuruluşlardan biri de vakıftır. Osmanlı tarihini inceleyen
Vakıflar. Sâhibi tarafından İslâmiyet'e uygun olarak bir hayır işe tahsis edilmiş mülk veya mallar.
eyamin
(Tekili: Eymen) Pek hayırlı, uğurlu olanlar. En yümünlü.
eza
Ticarette kaybetme, zarar etme.
Kibir ve gururunu bıraktırma.
Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey.
Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. Tetavül etmek.
fa'l-i hayır / fâ'l-i hayır
Hayırlı iş, hayra yorumlanan iş.
fail-i hayr / fâil-i hayr
Hayır işleyen, hayır sahibi.
felah / felâh
Selâmet. Saadet. Kurtuluş. Hayır ve ni'metlerde refah, rahatta dâim olmak. Fevz ve zafer. Necat ve beka.
Sahur yemeği.
Şakketmek.
Kurtuluş, selâmet, mutluluk, hayır ve nîmetlerde, râhatta dâim olmak.
ferruh-zad / ferruh-zâd
Mübarek evlât, uğurlu çocuk.
(Farsça)
Hayırlı, kutlu, mübarek.
(Farsça)
fettah / fettâh
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kullarına hayır kapılarını, dileklerine kavuşmak istiyen kullarına kapalı kapıları açan, peygamberlerini düşmanlarının elinden kurtarıp, memleketlerin fethini müyesser (kolay) kılan; evliyâsına (sevdiği kullarına) melekûtünün (gözle görülmeyen
feyizli
Bereketli, hayırlı.
gazra
Ucuzluk.
Hayır.
Özlü balçık.
hafaza melekleri
Koruyucu melekler, her insanın hayır (iyi) ve şer (kötü) işlerini yazan; ikisi gece, ikisi gündüz gelen ve kötülüklerden ve cinlerden koruyan melekler. Bunlara Kirâmen kâtibîn melekleri diyenler olduğu gibi, onlardan başka olduğunu söyleyenler de olm uştur.
haşb
Hayırsızlık.
Haşinlik.
hasene
İyilik. Güzellik. Hayırlı amel. Allah rızasına çok uygun iş.
Eski altun paralardan biri.
hasib / hasîb
Cömert kimse. Hayır sahibi ve eli açık adam.
Bolluk yer, ucuzluk.
hassa'
Hayırsız kadın.
hayır / خير
İyilik, hayır.
(Arapça)
hayr / خير
İyi, faydalı, hayırlı.
İyilik, hayır.
(Arapça)
hayr-endiş
İyilik düşünen, hayırlı iş düşünen.
(Farsça)
hayr-hah
Hayır sâhibi. Herkesin manevî ve maddî iyiliğini isteyen. Allah rızası için ilm-i Kur'an ve imanla, manen ve maddeten hayırlı hizmetler etmeyi ve hayırlı işler işlemeyi seven.
(Farsça)
hayr-hahi / hayr-hahî
İyilikseverlik, hayırhahlık.
(Farsça)
hayr-i azim / hayr-i azîm
Büyük bir hayır.
hayr-ı kesir / hayr-ı kesîr
Çok hayır, iyilik.
hayr-ı mahz / خَيْرِ مَحْضْ
Hayrın tâ kendisi, saf hayır.
Tam bir hayır.
hayr-i mukayyed
Bir kimseye hayırlı olduğu halde, diğer bir kimseye göre zararlı ve şer olan şey.
hayr-ı mutlak
Her yönüyle hayırlı olan.
hayr-ul beriyye
Halkın hayırlısı. Hz. Muhammed (A.S.M.)
hayr-ul beşer
İnsanların en hayırlısı olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
hayr-ul fasilin / hayr-ul fâsilîn
Âdil olanların, hâkimlerin en hayırlısı.
hayr-ul halef
Hayırlı evlâd. Babasını hayırla andıracak evlâd.
hayr-ul umur
İşlerin en hayırlısı.
hayr-ul vera
(Hayr-ül Enam) Halkın hayırlısı. Mahlukatın en hayırlısı olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
hayr-ül-beşer
İnsanların en hayırlısı, her bakımdan en iyisi mânâsına. Peygamber efendimizin lakablarından biri.
hayr-ül-enam / hayr-ül-enâm
Mahlûkâtın, yaratılmışların en hayırlısı, iyisi mânâsına Peygamber efendimizin lakablarından. Âmine eydür çü vakt oldu tamâm, Kim vücûda gele ol hayr-ül enâm.
hayrat / hayrât / خَيْرَاتْ
(Tekili: Hayr) Sevap için Allah rızâsı yolunda yapılan iyilikler. Haseneler.Hayır iki çeşittir. Birincisi: Mutlak hayırdır; her halde, herkes için rağbet edilir ve sevilir, herkes için iyidir. İkincisi: Mukayyed olan hayırdır; birisinin yanında hayır olan, başkası için şer olabilir. İsraf ve sefâhet
Hayırlar, iyilikler.
Sevâb kazanmak için yapılan Allahü teâlânın beğendiği iyi işler, bütün iyilikler, hayırlar.
Hayırlar, iyilikler.
Hayırlar.
hayrhah
Hayır sahibi.
hayri
(Hayriye) Hayra âit. Hayırla alâkadar.
hayriyet
Hayırlılık. Hayırlı olmak.
Hayırlılık.
Hayırlılık, iyilik.
hayrü'l-beşer
İnsanların hayırlısı Hz. Muhammed.
hayrü'l-halef
Hayırlı halef, hayırlı evlât.
hayrü'n-nas / hayrü'n-nâs
İnsanların hayırlısı.
hayrülhalef
Bir kişinin ardından bıraktığı ve onun yerine geçecek olan hayırlı kişi.
Bırakılan yeri dolduran hayırlı kimse.
hayrulhalef / خَيْرُ الْخَلَفْ
Birinin yerine geçen hayırlı kimse.
hayye-alel-felah
Felaha gelin. Toplanın hayır ve ni'metlere, ebedi selâmete... Allah huzuruna gel. Refah ve itmi'nana mucib olacak namaza yetiş.
hayyir
(Çoğulu: Ahyâr) Çok hayırlı.
Her zaman iyilik yapan kimse. Hayırsever, iyiliksever.
hels
Çok hayır.
Gizlemek, saklamak.
hikmet
İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâlinden, hârici ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim. (Buna İlm-i Hikmet deniyor)
Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye.
Ahlâka ve hakikata faydalı
hile
Sed. Hâil.
Çare.
Maslahat ve hayırlı işlerde tedbirli ve tecrübeli olmak.
Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir. Dabara.
Zeval ve intikal.
Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık.
hıyar
Hayırlılar.
(Çoğulu: Hıyârât) Huk: Bir işi yapıp yapmamada serbestlik. Genel olarak bir anlaşmadan vaz geçme. Hususi bir sözleşmenin fesh veya tasdiki. Muhayyerlik. Kendisinde böyle muhayyerlik bulunan kimse, yaptığı bir akdi diğer tarafın rızasına hâcet kalmaksızın bozabilir.
Bir işi yapıp yapmamakta serbestlik, İslâm hukukunda alış-veriş hususunda muhayyerlik.
Hayırlılar, iyiler.
huceste
Saâdetli, mutlu. Hayırlı, uğurlu, meymenetli.
(Farsça)
hulus
Hâlislik. Saflık.
Samimiyet. Hâlis dostluk. İçden davranmak. Her hayırlı işi ve ameli Allah rızâsını niyet ederek yapmak.
hürmüz
(Hürmüzd) Eski İran takviminde, güneş yılının ilk günü.
Zerdüştlerin bâtıl bir inanışları olan hayır tanrısı.
Jüpiter (Müşteri) yıldızı.
hüsn-ü delalet / hüsn-ü delâlet
Hayırlı. İyi bir başlangıca delâlet.
ihbas
Eteğinde bir şey gizleme.
Hapsetme.
Vakfetme. Hayır yollarında mal ve hayvan bağışlama.
irhas
Hayırlı işler yapmak.
Israr etmek.
Duvar yapmak.
Sağlam şey.
irhasat
Hayırlı işlerle uğraşmak.
Sağlam şey.
Ist: Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) nübüvvetinden evvel zuhur eden hârikulâde haller ki, bunlar peygamberliğine delil teşkil eden hâdiselerdendir.
ism-i ahir / ism-i âhir
Allah'ın her herşeyin sonunu hayırlı ve verimli sonuçlarla donattığını ifade eden ismi.
ism-i mübarek
Mübarek, hayırlı isim.
ısrar
Bir fikir veya meşru dâvadan dönmemek. Direnmek, sebat etmek. Hayırlı bir hâl üzere sadakatla kalmayı istemek.
istibşar
Müjde almak. Hayırlı, iyi haber iyi sevinmek.İSTİBTA' : Ağır ağır hareket etme.
Gecikme, geç kalma.
istidrac / istidrâc
Derece derece yükselme, hayırsız başarı.
istihare / istihâre
Tefe'ül. Sual sorup cevap istemek.
Hayırlı olmayı istemek.
Hayran olmak, şaşmak, taaccüb etmek.
Bir işin hayırlı olup olmıyacağı niyetiyle abdest alıp, dua edip rüya görmek üzere uykuya yatma.
Bir işin hayırlı olup olmayacağını anlamak niyetiyle abdest alıp, dua edip, rüya görmek üzere uykuyu yatma.
Hayır istemek.
Bir işin hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için abdest alıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra bu husustaki duâyı okuyarak o işle ilgili rüyâ görmek üzere hiç konuşmadan uykuya yatmak.
Her gün evden çıkmadan iki rek'at namaz kılıp Allahü teâlâdan o günün ve işinin
istihlal
Yeni ay'ı gözleyip görmek. Hilâlin görünmesi.
Kılıcın kınından sıyrılıp görünmesi.
Edb: Bir ifadede birbirine benzer, seci'li ve kâfiyeli sözlerin söylenmesi.
Çocuğun doğar doğmaz hemen ağlamağa başlaması.
İyi ve hayırlı bir başlangıca delâlet etmek.
istikdar
Cenab-ı Allah'dan (C.C.) hayırlı şeylerin olmasını isteme.
istimaha
Birisinden hayır ummak. İyilik ve şefaat beklemek.
ıtlak-ı yed
Hayır işleme.
kabiliyet-i hayr
Hayır kabiliyeti.
kasvet
Katılık, sertlik, kalbden hayır (iyilik) ve yumuşaklığın çıkması.
kella / kellâ
Hayır, asla!
kerahet
İğrenme, iğrençlik, mekruh oluş. İslâmiyetçe iyi sayılmayan şey.
İstenmiyerek, zorla.
Fık: Şer'an yapılmaması sevablı ve hayırlı olan bir şeyin terk edilmeyip yapılması.
kervansaray
Büyük yollarda kervanların konaklamalarına mahsus büyük hanlar. (Selçuklular ve Osmanlılar devrinde hayır eseri olarak yaptırılmışlardı.)
kevser
Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları.
Bereket.
Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey.
Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'an, İslâm, tevhid. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah.
Cennet ırmaklarının kaynakları.
Cenâb-ı Allah'ın Hz. Peygambere (a.s.m.) ihsan ettiği Cennet nehri; pek çok hayır ve ilim.
kevser-i kur'ani / kevser-i kur'ânî
Kur'ânî kevser; Kur'ân'a ait hayırlar, güzellikler.
kifaf
(Tekili: Aslı: Kefaf) Yetecek kadar olma. İhtiyaca yetecek kadar azık.
Bir şeyin güzide ve hayırlısı.
(Keffe) Terazi kefeleri.
kuvve-i mümeyyize
İnsanın iç âleminde hissedilenleri birbirinden ayırdetme kudreti.
Hayır ve şerri anlayıp ayıran bir duygu ve kuvvet.
la / lâ / لا
Yoktur, hayır.
Hayır.
(Arapça)
Yoktur.
(Arapça)
la ve neam / lâ ve neam
Hayır ve evet. (Daha çok, hiçbir fikir beyan edilmediği zamanlar kullanılır.)
lahayr / lâhayr
Uğursuz, hayırsız.
lahayre fih / lâhayre fih
Bu işte hayır ve uğur yok.
lamüsellim / lâmüsellim
Hayır! Hiç teslim etmem!
lavallah / lâvallah
Vallahi hayır.
maslahat
Bir işin hayırlı, iyi olmasına vesîle olan şey. Çoğulu, mesâlih'tir. Maslahatın zıddı mefsedet yâni bozukluktur.
meberrat
(Tekili: Meberre) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan işler.
meberre
(Çoğulu: Meberrât) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan iş.
mebrur
Hayırlı. Makbul. Beğenilmiş. Sadık olmakla makbule geçmiş olan.
mekr
Bir kimseye, hiç beklemediği, ummadığı yerden hîle yapmak, tuzak kurmak sûretiyle zarar vermeye çalışmak.
İstidrâc yâni Allahü teâlânın bir kimseye bir müddete kadar devamlı olarak hakkında hayırlı olmayan nîmetler verip, onun da bunu Allahü teâlânın bir lütfu ve ihsânı, tuttuğu yolu
men'uş
Hayır ile yâdedilen ölü.
Yukarı kaldırılmış.
Fakir olduktan sonra sevindirilmiş.
Tabuta konulmuş.
mendubiyet
Emir olmadığı halde, yapılması hayır ve sevap olan işler.
menna-ul hayr / mennâ-ul hayr
Hayır ve iyiliğe mâni olan. Hayrı önleyen.
muavenet-i hayriye
Hayırlı işlerde ve hizmetlerde yardımlaşma.
mübarek / mübârek / مبارك
İlâhi hayrın bulunduğu şey. Bereketlenmiş, çoğalmış. Bereketli, uğurlu. Hayırlı. Mes'ud.
Beğenilen, kendisine kızılan ve şaşılan kimse veya şey.
Bereketli, hayırlı, uğurlu.
Bereketli, hayırlı.
Bereketli, feyizli, hayırlı, fâidesi bol.
Bereketli, hayırlı.
mübarekiyet
Uğurluluk, hayırlılık.
mübeşşir
İyi haber verip sevindiren. Hayırlı haber veren. Müjdeleyen.
mübeşşirat
(Tekili: Mübeşşir) Hayırlı alâmetler.
Müjdeleyenler, hayırlı haber verenler.
mübeşşirin / mübeşşirîn
Müjdeciler.
Müjde verenler. hayırlı haber getirenler.
Peygamberlerin (A.S.) bir vasfı.
Çok müjde verici.
müfettih-ül ebvab
(Hayır) kapıları(nı) açan. Bütün müşkilleri giderip ferahlatan. (Cenab-ı Hak)
muhalib
Süt sağan.
Devrin hayır ve şerli işlerini tecrübe eden.
muhassenat
(Tekili: Muhassene) Üstünlük sebepleri.
Güzel, hayırlı ve faydalı işler.
müsareat / müsâreat
İbâdetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmek.
müşemmet
Hayır ile anılan, yâd edilen kimse.
müsevvif
Hayırlı işleri sonraya bırakan, sonra yaparım diyen, iyi işleri geciktiren, bugünün işini yarına bırakan kimse.
müske
Müracaat olunacak hayır ve fayda.
Her şeyin artığı.
Akıl, kâmil zihin.
Kendine temessük olunacak şey.
Geçinecek kadar kuvvet ve gıda.
müsmir
Hayır veren, meyve veren, faydalı netice veren.
mütehassis
İnsan sözüne kulak verip dinleyen.
Hayırlı işlere dair haberlere dikkat edip araştıran.
Çok duygulu, duygulanmış, hisli.
muvaffak-un-bilhayr
Hayırlı işlerde, hayırlı hizmetlerde bulunmuş ve başarılı olmuş kimse.
muvaffaku'n-bilhayr
Hayırlı işlerde, hayırlı hizmetlerde başarılı olmuş kimse.
muvaffakun bilhayr
Hayırlı işlerde, hayırlı hizmetlerde başarılı olan.
mu‘arrif / معرف
Tanıtan, sunan, bildiren.
(Arapça)
Hayır sahiplerinin adlarını okuyan müezzin.
(Arapça)
nabekar / nâbekâr / نابكار
Hayırsız.
(Farsça)
İşe yaramaz.
(Farsça)
nahalef / nâhalef / ناخلف
Hayırsız evlat.
(Farsça - Arapça)
nakib / nakîb
Vekil. Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili. Halkın hayırlısı.
En eski derviş veya dede.
Müfettiş.
Vekil, bir kavim veya kabilenin başkanı veya vekili.
Halkın hayırlısı.
Müfettiş.
neam, la / neam, lâ
Evet, hayır. "doğru; fakat, meselenin içinde senin hatırına gelmeyen şu da var" manasındadır.
neam-la
Evet, hayır. " Doğru fakat, mes'elenin içinde senin hatırına gelmeyen şu da var." mânâsınadır.
neffah
Hayır sâhibi ve iyiliksever kimse.
Kokusu çok.
nekd
(Nekâde) (Çoğulu: Enkâd) Hayırsız olmak.
nekes / نكس
Hayırsız.
(Farsça)
Elisıkı.
(Farsça)
nekkar
Ağaçkakan kuşu.
Değirmenci.
Çok hayırlı.
Çok kokulu.
niguhah / niguhâh
Hayır temenni eden, iyilik isteyen.
(Farsça)
nikfercam
(Nîk-fercâm) Sonu, âkıbeti hayırlı ve iyi olan.
(Farsça)
nüvid
Müjde, beşaret. Hayırlı haberlerle tebşir.
(Farsça)
ömr-ü mübarek
Bereketli, hayırlı ömür.
parule
Şakacı, lâtifeci.
(Farsça)
Yonga.
(Farsça)
Hayırsız ve işe yaramaz kişi.
(Farsça)
piruz
Uğurlu, hayırlı.
(Farsça)
piruzi / piruzî
Uğurluluk, hayırlılık.
(Farsça)
rags
Nimet. Lütf-u İlâhî. Bereket. Hayır.
Çoğalmak ve uzamak.
rahman
Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren. Nizam ve adâlet sâhibi. (Allah)
rahmani / rahmanî
Rahman'a ait ve müteallik. Allah'tan gelen, her hususta hayırlı olan.
reşed
Hayır. Rahmet. Hidayet.
resiyy
Hayır veya şerde musırrâne direnen.
Çatıyı ayakta tutan direk.
sadaka-i cariye / sadaka-i câriye
Yapıldıktan sonra sevâbı devâm eden hayırlı, iyi işler. Devamlı hayra sebeb olan sadaka.
Hayrı, sevabı dâimî olan sadaka. Sevabı öldükten sonra da devam eden hayırlı ameller. (Kur'an ve iman hizmeti gibi.)
sahabi / sahâbî
Peygamberimizi görerek îman eden hayırlı kimseler.
sahib-i hayrat / sâhib-i hayrât
Câmi, yol, çeşme vs. gibi hayırlı işler yapıp bırakmış kimse. Hayrat sâhibi.
Hayırlar sâhibi.
sahmem
Hâlis (hayırda ve şerde kullanılır.)
Yaramaz huylu deve.
salah / salâh
Hayırlı olma, iyilik, düzgünlük.
salat u selam / salât u selâm
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem ism-i şerîfleri anılınca, işitilince veya yazılınca söylenen veya yazılan hayır duâlardan ibâret olan sözler yâni sallallahü aleyhi ve sellem, Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, Essalâtü ves-selâmü aleyk
salihat
Dine uygun iyi hareketler. Cenab-ı Hakk'ın ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın beğeneceği işler, iyilikler.
Hayır ve hasenat sâhibi müslüman kadınlar.
sallallahü aleyhi ve sellem
Peygamber efendimizin ism-i şerîfi anıldığı, işitildiği ve yazıldığında söylenen ve yazılan, Allahü teâlâdan, O'nun dünyâda ve âhirette her türlü iyiliğe ve üstünlüğe kavuşmasını istemekten ibâret olan hayır duâ, hürmet, saygı ve bağlılık ifâdesi. Bu na salât u selâm da denir.
salvele
Allahümme salli alâ Muhammed ve benzeri salât u selâm denilen ve Peygamber efendimize okunan hayır duâ.
sehavet / sehâvet
Cömert olmak. Parayı, malı hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan, lezzet almak.
sem'-i hikmet
Hikmetli sözleri dinlemek. Hikmetten ibret ve ders almak. En hayırlısına tabi olmak.
şerr-i mahz
Sırf şer. Hiç hayır ciheti olmayan şer ve musibet.
şeş-ebrar
Altı aded hayır sahibi ki, bunlar: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin'dir (Radıyallahu anhüm).
sevab / sevâb / ثواب
Hayır. Hayırlı iş. Allah (C.C.) tarafından mükâfatlandırılacak doğruluk ve iyilik karşılığı. Allah'ın (C.C.) rızasını kazanmağa mahsus iyi amel.
Hayır, hayırlı iş, Allah tarafından mükâfatlandırılacak doğruluk ve iyilik karşılığı.
Sevap.
(Arapça)
Hayır, iyilik.
(Arapça)
sevap
Hayır; İlâhî mükâfat.
şum
Hayırsız kişi.
tahiyye
Selâmlar, dualar. Hayır duâları.
Mülk, beka ve devamlılık.
Namazın iki ve dört rek'atı sonunda okunan Ettahiyyat duası.
Selâm verme ve hayır dua etme.
Mülk ve mâlikiyet.
Selâmlar, dualar, hayır duaları, mülk, beka ve devamlılık, namazın iki ve dört rekâtı sonunda okunan Ettahiyyat duası.
tahyir
(Hayır. dan) İki şeyden birisini seçme durumunda bırakma. İstediğini seçmesini teklif etme.
tariz / târiz
Dokundurma, iğneleme; sözde bir yönü göstererek başka bir yönü kastetme sanatı, meselâ; insanlara zarar veren kimseye "İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır." diyerek o kimsenin hayırlı biri olmadığını söylemek gibi.
tebarekallah / tebarekâllah
"Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) ne bereketli, ne hayırlı işleri var, ne kadar bereketli!" diyerek hayret taaccübü. Allah'ın (C.C. ) yaptığı eserlerinden dolayı hayranlık hislerini ifade maksadıyla, Allah (C.C.) hakkında söylenen ve aynı zamanda dua için okunan bir kelâm.
teberru'
Bağış. Bir malın karşılıksız olarak verilmesi. Mecburiyet olmadığı hâlde birisine bir malı vermek. Hayırlı işlerde yardım ve ihsanda bulunmak.
tebşir
Müjdelemek. Hayır haber vermek. Müjdelenmek.
tefe'ül
Bir şeyi uğur saymak, hayıra yormak, bir hâdiseyi hayra alâmet, işâret olarak görmek. Tefe'ülün mukâbili (zıddı) teşe'üm yâni uğursuz saymaktır.
Falcılık.
tehiyye
(Tahiyye) Selâm vermek. Hayır duâ etmek.
Hazır ve âmâde kılmak.
temehhül
Takdim etmek. Hayırda takaddüm etmek. İşinde acele etmemek. Teenni.
tesdid
(Sedd. den) Hayırlı işe doğru yöneltme.
Doğrultma, doğrultulma.
teşemmüt
Hayırla ve bereketle duâ etmek.
teşmiyet
Aksırana karşı hayır ve bereketle duâ etmek. (Yerhamükümullâh: Allah size merhamet ve rahmet ihsan etsin) meâlinde dua etmek.
tesvib
Sevab vermek demektir. Sevab da ceza gibi, hayır veya şer herhangi bir şeyin karşılığıdır. Sevab, hayırda meşhur olmuştur. Lisanımızda da ceza, şerde kullanılmıştır.
tesvif / tesvîf
Hayırlı işleri yapmayı sonraya bırakma.
tevfik / tevfîk
Allahü teâlânın kullarının işini, rızâsına muvâfık (uygun) kılması, şer (kötülük) yolunu kapayıp, hayır (iyilik) yolunu kolaylaştırması.
tuba
Ne hoş. Ne iyi. Her şeyin iyisi ve efdali.
İyilik, güzellik. Baht.
Cennette bulunan ve kökü göklerde dalları aşağıda olan ağaç ismi.
Çok berrak ve saf olan.
Saâdet. Hayır. Devlet.
umur-u hayriye
Hayırlı işler.
utull
Soğuk, sert ve cimri insan. Câhil ve hayırdan men'eden. Galiz ve bahil kimse.
va'd
Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus. Bir şeyi yapmak veya bir şey için söz vermek va'ddır. Hayır işlenecek iş için masdar "va'd" veya "vaide" dir. İşlenecek şey şer ise; ev'ide denir. Masdarı "Îâd" dır. Va'd hayırda, îâd ve vaîd şerde k
Hayır ve iyilik yapmaya söz verme; rahmet, cennet.
vak'a-i hayriye
Tar: Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması münasebetiyle kullanılan bir tabirdir. İlk önceleri büyük hizmetleri görülen Yeniçeriler, zamanla nizam ve intizamlarını kaybettikleri gibi, son zamanlarda uygunsuz hareket ve isyanlarla memleketin başına belâ kesildikleri için, ocağın lağvı hayırlı sayılmış ve b
vakah
Katı yüzlü, utanmaz, hayırsız kimse.
Sağlam ve sert tırnak.
vakf
Bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak, durdurmak. Kımıldatmamak.
Hareketten fariğ olmak, imsak etmek. Hapsetmek. Aslâ satılmamak, başka şeye tebdil olunmamak şartı ile bir mülkü Allah yoluna vermek. Menfaatı hayır nevilerinden birisine âit olmak üzere bir mülkü ilelebed vermek.
vakıf
Hayır kurumu, malı.
vasıta-i hayrat
Hayırların vasıtası, aracı.
vasiyet
Bir işi birisine havale etmek.
Emir.
Fık: Bir malı veya menfaatı, ölümden sonrası için bir şahsa veya bir hayır cihetine teberru yolu ile (yani, meccanen) temlik etmek.
vasıyyet
Bir işi birisine havale etmek, emir, bir malı veya menfaati ölümden sonrası için bir kişiye veya hayır cihetine teberru yolu ile temlik etmek.
vasiyyet
Bir kimsenin vefâtından sonra yapılmasını istediği şey veya sonraya bağlı olmak üzere bir malı veya menfeatini (faydayı) bir şahsa veya bir hayır işine teberrû' (bağış) yoluyla temlik etmek (sâhib ve mâlik kılmak). Vasiyet edene mûsî, vasiyet edilen şeye mûsâbih, kendisine vasiyet yapılan şahsa mûsâ
yezdan / yezdân
Cenab-ı Hak.
(Farsça)
(Mecusilerce) : Hayırları yaratan hayır ilâhı dedikleri mevhum mâbud.
(Farsça)
Allah (c.c.).
Mecûsilere göre hayırları yaratan hayır tanrısı.
zahire
(Zahâyir) Öğle vakitleri sıcaklığın çok olduğu vakitler.
zahire-i ahiret / zahire-i âhiret
Ahiret azığı. Hayır ve iyilikler. Sâlih amel ve ibâdetler.
zat-ı mübarek / zât-ı mübârek
Mübarek, hayırlı, zât; Hz. Muhammed.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
esed
taziyet
guşe
renk
ruhban
modern
tebei
teşmit
hasene
hemim
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
HAYIR
LÜGAT
Ben
Bakış açısı
yangın
Yenen
doğubilim
Ud yeri
handa
Lamba