REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Gövde ifadesini içeren 79 kelime bulundu...

akva'

  • Kuyruğu beyaz, gövdesi siyah olan dişi koyun.

aşebe

  • Zayıflığından gövdesi kurumuş olan yaşlı kimse.
  • Büyük azı dişi.
  • Küçük adam.

baden

  • Semiz, iri gövdeli kimse.

bahandat

  • Gövdeli, besili kadın.

basik

  • Gövde damarı. (Dirsek içinde bulunan üç damarın aşağısında olandır.)

bedda'

  • Gövdeli, şişman kadın.

beden

  • (Çoğulu: Ebdân) Gövde, vücut, ten.
  • Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı.
  • Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük.
  • Kale bedeni.
  • Gövde.

behbehi / behbehî

  • Etli ve gövdeli, kişi. Bahadır, yiğit, kahraman.

berşa'

  • Uzun boylu, iri gövdeli ahmak kimse.

betil

  • Hz. İsa'nın (A.S.) anası olan Hz. Meryem'in lâkabı.
  • Salkımları sarkmış ağaç.
  • Nehirlerdeki akıntılar.
  • Ağacın gövdesinden veya ana ağaçdan ayrılıp başka kök salan fidan.

bical

  • Büyük gövdeli şey. Azîm. Cesîm.

büdn

  • Yoğun gövdeli ve şişman olmak.

bühsul

  • İri gövdeli kimse.

cazz

  • Semiz,iri gövdeli adam.

cediyye

  • (Çoğulu: Cedâyâ) Gövdeye yapışan kan.

cel'ad

  • Yoğun gövdeli şişman, kaba kimse.

cerame

  • Gövdeli olmak. Vücudu iri olmak.
  • Cesâmet.

çerb-pehlu

  • Besili, semiz, gövdeli, yağlı. (Farsça)

cerdahl

  • Büyük gövdeli deve.
  • İnsanların her işine itiraz eden.

cesed

  • Ten, gövde, vücut, beden. Ruhsuz vücud.

cess

  • Koparmak.
  • Bal mumu.
  • İçinde arının kanadı ve gövdesi karışmış olan şey.

cirşab

  • Hasta olduktan sonra zayıflayıp gövdede çıban çıkmak.

cürahüm

  • İri gövdeli davar.

cüses

  • (Tekili: Cüsse) Cüsseler, gövdeler, bedenler, cisimler, kalıplar, cesetler.

cüsse / جثه

  • Gövde, kalıp, beden.
  • Gövde, kalıp, beden,
  • Gövde, yapı. (Arapça)

dafen

  • Kısa boylu, ahmak adam.
  • İri gövdeli ahmak kimse.

damacana

  • Su veya başka sıvıları taşımaya mahsus dar ağızlı, şişkin gövdeli çoğu hasırla sarılı veya sepetli büyük şişe.

dar'a'

  • Başı siyah, gövdesi beyaz olan davar. (Müz: Edrâ.)

davta

  • Fakir.
  • Gövdeli, cesim.

dinak

  • İri gövdeli, şişman kadın.

doru at

  • Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan at.

dürahis

  • Katı nesne.
  • Gövdesi etli olan insan veya hayvan.

ebedd

  • Gövdeli, iri cüsseli kimse. İki uyluğunun arası geniş ve etli olan kimse.

ebled

  • Ebleh, ahmak, bön. Söylenilen şeylere aklı hemen taalluk etmeyen kimse.
  • Açık kaşlı.
  • Şişman gövdeli kişi.

ecsem

  • Cesim, pek iri, gövdesi büyük olan. İri yarı kişi.

ekhel

  • Gözü sürmeli.
  • Baş ve gövde damarı.

em'at

  • Gövdesinde kılı olmayan kimse.
  • Tüyü dökülen kurda "zi'b-i em'at" derler.

erdan / erdân

  • "Beden"in çoğulu. Cisimler, vücutlar, gövdeler.

esra'

  • Daha çabuk. Pek çabuk. Çok sür'atli. Çok seri.
  • (Çoğulu: Esâri) Asma filizi.
  • Başı kırmızı, gövdesi beyaz olup, kum içinde bulunan bir böcek.

ezra

  • Kulağı beyaz, gövdesi siyah olan davar.

felfel

  • İri gövdeli, semiz adam.

hasbe

  • Kızamık hastalığı. Tane tane gövdede çıkan bir hastalıktır. (Hasta kişiye "mahsub" derler.)

hazz

  • Hafif gövdeli.
  • Bir cins ot.

hecenna'

  • Uzun ve şişman gövdeli kimse.
  • Başı dazlak, yaşlı kimse.
  • Başı dazlak olan devekuşu.

heykel / هيكل

  • Gövde.
  • Heykel. (Arapça)
  • Gövde. (Arapça)

hıdeb

  • Şişman gövdeli kimse.

hircas

  • Gövdeli, iri vücutlu, cesim.

hunzub

  • Şişman gövdeli, boş konuşan kadın.

ihdad

  • (Gövdenin) derisi şişme.

ivezze

  • (Çoğulu: İvezz) Kaz. Ördek.
  • Gövdesi bodur olan. Bodur gövdeli olan.

ivz

  • Ördek. Kaz.
  • Gövdesi bodur olan kimse.

kadid / kadîd

  • Kurutulmuş et.
  • Pek zayıf, kuru ve çelimsiz insan.
  • Etleri dökülmüş olup yalnız kemikten ibaret olan gövde. İskelet.

kalbüd / kâlbüd

  • Kalıp, şekil. (Farsça)
  • Gövde, beden, insan veya hayvan cesedi. (Farsça)

kalıb

  • (Ka, uzun okunur) Hususi bir biçim, bir şekil alması istenen bazı şeylerin konmasına mahsus araç. (Buz kalıbı, çizme kalıbı gibi)
  • Hususi surette dökülmesi istenen şeylere mahsus zarf.
  • Beden, vücut, gövde.
  • Şekil ve suret nümunesi, örnek.
  • Bir kalıba dökülmüş vey

kareh

  • Kişinin gövdesi kirli olmak. Vücut kirliliği.

kaydahr

  • Halkın her işine karşı gelen.
  • İri gövdeli deve.

lah'

  • (Gövde) sülpük ve sarkık olmak.

lekleke

  • Yoğun gövdeli ve şişman olmak, etli olmak.

me'vum

  • Koca başlı ve gövdeli kimse.

meann

  • Enli, geniş.
  • şişman gövdeli kimse.
  • Hatip.

merh

  • Un yoğurmak.
  • Deriye ve gövdeye yağ sürmek.
  • Yağ ile oğmak.
  • Bir yeşil ağaç.

mihver-i nebat

  • Kök, gövde ve yaprakların tamamı.

nehd

  • İri gövdeli ve karınlı at.

netb

  • Büyük olmak, gövdeli olmak.

nühud

  • Atın iri gövdeli olması.

ruda'

  • Hastalığın insana yine dönmesi.
  • Gövde ve beden ağrısının her birisi.

sidn

  • Etli ve gövdeli şişman kimse.

tagmiz

  • Sıkmak.
  • Gövdesini sıktırıp ovdurmak.

takrid

  • Devenin gövdesinde olan keneyi yolup gidermek.
  • Hor ve zelil etmek.

tefile

  • Gövdesi kokan kadın.

ten

  • Gövde, beden, vücut. (Farsça)
  • İnsan bedeninin dış yüzü. (Farsça)

tene / تنه

  • Gövde, beden, cüsse, vücut. (Farsça)
  • Örümcek ağı. (Farsça)
  • Gövde. (Farsça)

tenu-mend

  • Gövdeli, iriyarı, vücutlu kimse. (Farsça)

teza'fur

  • Elbiseye ve gövdesine za'ferân sürmek.

tunub

  • (Çoğulu: Etnâb) Ağaç kökleri.
  • Gövdenin siniri.
  • Süngü eğriliği.
  • Çadır ipleri.

vegab

  • (Çoğulu: Evgab) Korkak kimse.
  • İri gövdeli büyük deve.

vehn

  • Gevşeklik, kuvvetsizlik.
  • Zayıf.
  • Gövdesi kalın ve kısa adam.
  • Gece yarısı. Gece yarısından bir saat sonraki zaman.

vehvehe

  • Atın kendi gövdesini parça parça etmesi.

vücud / vücûd

  • Varlık. Var olmak. Bulunmak.
  • Cesed, cisim, ten, gövde.
  • Vücut, varlık, gövde.
  • Varlık, var olmak, bulunmak, cesed, cisim, ten, gövde.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın