Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Gayret
ifadesini içeren
164
kelime bulundu...
agyer
(Gayret. den) Çok gayretli adam.
ali-himmet / âli-himmet
Himmeti yüksek. Gayreti çok.
alihimmet / âlihimmet / âlîhimmet
Himmeti yüksek, gayreti çok olan.
Himmeti yüce ve gayreti çok kimse.
asabiyet
Sinirlilik. gayret.
asabiyyet
Sinirlilik. Fart-ı gayret. İmân ve İslâmiyeti, kendi akrabasını, vatanını, din veya milliyetini müdâfaa etmek gayreti. Hamiyyet.
asabiyyet-i cahiliyye
İslâmiyetten evvelki câhiliyyet asabiyyeti. Menfi milliyet. Irkçılık, yani, aşırı derecede kendi kavim ve kabilesini koruma ve iltizam gayreti.
aşk-ı ihlas / aşk-ı ihlâs
Büyük bir samimiyet, çalışma, iş ve davranışlarda yalnızca Allah'ın rızasını gözetme gayret ve aşkı.
azim
Gayret, kararlılık.
azimkar / azimkâr
Gayretli, kararlı.
azimkarane / azimkârane
Gayretli, kararlı bir şekilde.
azm
Gayret, kararlılık.
azm-i kat'i / azm-i kat'î
Kesin azim ve ciddî gayret.
azm-i metin / azm-i metîn
Sağlam azim, büyük gayret.
azmeden
Gayret eden.
çaba
Cehd. Gayret, herhangi bir işi yapmak için harcanan güç.
cahid
Mânen, kavlen, kalemen ve maddeten cihad eden. Mücâhid olan. Din düşmanı ile elinden geldiği kadar mânen, kavlen, kalemen ve maddeten cenkeden, vuruşan. Mümkün olduğu kadar gayretle çalışan. Kur'an ve İman hakikatlarının neşrinde çalışmak suretiyle mücahede eden.
cehd
Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması.
Azim, gayret, fedakârlık.
Takat.
Gayret, çaba, azim.
Gayret, olanca gücü ve kuvveti sarf etmek.
cihad
(Cehd. den) Düşman ile muharebe. İlim ve imanla, sözle, fiile, mal ve canla bütün kuvvetini sarf etmek. Allah (C.C.) yolunda muharebe. Din için çalışmak. Erkân-ı imâniye ve esasât-ı diniyeyi muhafaza ve imânı takviye için cehd ve gayret etmek. Şeriat-ı Garrâ'nın ahkâmını muhafaza, Kelimetullah'ı i'l
cihad-ı dini / cihad-ı dinî
Dinî değerler için mücadele etme, gayret ve çaba harcama.
cihad-ı islamiye / cihad-ı islâmiye
İslâmî değerler uğrunda çaba ve gayret harcama, mücadele etme.
cümud
Donuk. Katı. Sert.
Mc: Gayretsiz.
Soğukluk.
dun-himmet
Gayretsizlik, himmetsizlik.
dun-himmetlik / dûn-himmetlik
Gayretsizlik.
dunhimmet / dûnhimmet
Gayreti az.
dunhimmetlik / dûnhimmetlik
Gayretsizlik, düşük himmet.
efsürde-gan / efsürde-gân
(Tekili: Efsürde) Duygusuz, gayretsiz adamlar.
ehl-i gayret
Gayret sahibi, gayretli.
ehl-i gayret ve hamiyet
Din, aile, millet, vatan gibi değerleri koruma duygusu ve gayretinde olanlar.
ehl-i hamiyet
Hamiyet ve gayret sahibi kimseler.
ehl-i himmet
Himmet ve gayret sahipleri.
enbeste-dem
Miskin, uyuşuk kişi. Tenbel, gayretsiz kimse.
(Farsça)
ezem
Ağzını yumup oturmak.
Sabretmek.
Yemekten ve içmekten men'etmek.
Isırmak.
Gayret etmek.
Bükmek.
farih
(Çoğulu: Fevârih-Füreh) Gayretli davar.
Akıllı kişi.
fart-ı gayret
Gayrette aşırılık.
ferahe
Zeyreklik. Çok akıllılık. Davarın gayretli olması.
gair
Gayret.
İnsan topluluğu.
gar
Mağara. İn. Kehf.
Defne ağacı.
Gayret.
Fesad.
Tren istasyonu.
Tıb: Beden âzalarında olan cep gibi çukur yer.
gavs
Suya dalmak. Dalgıçlık.
Mc: Bir mes'elenin derinliğine ve hakikatine muttali' olup bilmek.
İyi anlamak.
Maslahata gayret ile girmek.
gavvas
Çok gayretli. Çalışkan.
Suya dalan.
İnci arayan dalgıç.
gaye-i himmet
Gayret ve çabanın gayesi.
gayret-i diniyye
Din için gayret etme.
gayret-i hüda pesendaneleriyle / gayret-i hüdâ pesendâneleriyle
Allah'ın râzı olacağı işleri yapmak için gayret etmekle.
gayret-i merdane
Mertçesine gayret.
gayret-i vataniye
Vatan için yapılan gayretler.
gayret-mend
Gayretli, çalışkan.
(Farsça)
gayret-şiar
Gayretli. çalışkan.
(Farsça)
gayretkeş / غيرتكش
Gayretli.
(Arapça - Farsça)
Kıskanç.
(Arapça - Farsça)
gayretmend / غيرتمند
Gayretli.
(Arapça - Farsça)
gayretullah
Allahın gayreti, hakkı koruma sıfatı.
gayur / gayûr
Hamiyetli. Çok çalışkan. Dayanıklı. Çok gayretli.
Kıskanç. ("Gayyur" diye yazılması yanlıştır.)
Gayreti çok olan. Kötülük ve çirkinlikleri şiddetle reddeden.
gayuran
(Tekili: Gayur) Çalışkanlar, gayretkeşler, gayretliler.
gayurane
Gayretli olan kimseye yakışır şekilde, çalışkan kimseler gibi.
(Farsça)
gayyir
(Gayyür) Gayretli kimse.
gayyur / gayyûr
Gayretli, çalışkan.
Gayretli, çalışkan.
Gayretli, çalışkan.
germ
Sıcak. Kızgın.
(Farsça)
Çabuk öfkelenen.
(Farsça)
Gayretli, hamiyetli. Tez meşreb.
(Farsça)
gulane
Üstün bir gayretle. Yüksek bir himmetle.
(Farsça)
haddam
Muvaffakiyetli kişi.
İşlerinde başarılı ve becerikli kimse.
Çalışkan ve gayretli olan.
Hademe, hizmetçi.
hal / hâl
Durum, vaziyet, tavır. Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin kalbine gelen sevinç, hüzün, darlık, genişlik, arzu ve korku gibi mânâlar. Bunlar kulun gayreti ve çalışması olmadan kalbe gelir. Bu yönden makam ile arasında fark vardır. Makam, tasavvuf yolun da bulunan kimsenin çalışmakla kazandığı mânevî d
halim-i alihimmet / halîm-i âlihimmet
Yumuşak huylu olmasının yanı sıra kutsal değerler uğruna gayret gösteren.
hamiyet / حميت / حَمِيَتْ
Gayret.
Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma.
İstinkâf etmek.
Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Hz. Peygamber'in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede
Din ve vatan gibi kutsal değerleri ve kendi yakınlarını koruma duygusu ve gayreti.
Gayret.
Kendinden başkası için gayret gösterme.
hamiyet-furuş
Hamiyetlilik taslayan; hamiyet ve gayret iddiasında bulunan.
hamiyet-füruş
Kendini beğenerek vatanı ve milleti koruma noktasında çok gayretli olduğunu iddia eden.
hamiyet-i aliye / hamiyet-i âliye
Din, millet gibi mukaddes değerleri en üst düzeyde koruma duygusu ve gayreti; millî onur ve haysiyet.
hamiyet-i cahiliye / hamiyet-i câhiliye
Câhillikten gelen ırkçılık gibi bâtıl inanışları koruma gayreti.
(Farsça)
Cenab-ı Hakk'ın ve Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) nehyettiği ve hak dine uymayan eski ve kötü inançları muhafaza gayreti.
(Farsça)
hamiyet-i diniye-i milli / hamiyet-i diniye-i millî
Dinî ve millî esasların harekete geçirdiği hamiyet ve gayret duygusu.
hamiyet-i islamiye / hamiyet-i islâmiye / حَمِيَتِ اِسْلَامِيَه
İslâmın değerlerini koruma ve sahip çıkma gayreti.
İslâm için gayret gösterme.
hamiyet-i milliye ve vataniye
Millet ve vatan için gösterilen fedakârlık, gayret.
hamiyetçilik
Din gibi mukaddes değerleri ve kendi vatan, aile ve yakınlarını koruma duygusu ve gayreti içinde oluş.
hamiyetfüruş
Gayretkeş, hamiyetli görünmeye çalışan, hamiyet iddiasında olan; fedakârlık taslayan.
hamiyetkar / hamiyetkâr
Hamiyetli ve gayretli.
hamiyetli
Din gibi mukaddes değerleri ve kendi aile ve yakınlarını koruma duygusu ve gayreti olan.
hamiyetperver / حَمِيَتْپَرْوَرْ
Din, millet gibi üstün değerleri koruma gayretinde olan.
Vatan ve milleti için gayret gösteren.
hamiyetsiz
Gayretsizlik.
hamiyetsizlik
Hamiyetsiz olma, mukaddes değerleri koruma duygusu ve gayreti içinde olmama.
hamiyyet
Din gibi mukaddes değerleri ve aile ve vatanı koruma duygusu ve gayreti.
Dîni, milleti himâye etmekte, korumakta, şerefini savunmakta tenbellik etmeyip, bütün kuvveti ile gayret etmektir.
haris-i gayur / hâris-i gayur
Çalışkan ve gayretli çiftçi.
harisun aleyküm / harîsun aleyküm
Tevbe Suresi'nin bir âyetinde geçen bu ifade, birinci derecede Peygamberimiz (A.S.M.) hakkında olup ümmetini ve bütün insanları doğru yola irşadda yılmadan, büyük bir sebat ve azim ve gayretle devam etmesine işaret edilerek böylece tavsif edilmiştir.
hased
Kıskanmak, çekememek. Allahü teâlânın bir kimseye ihsân ettiği nîmetin, onun elinden çıkmasını istemek. Zararlı bir şeyin ondan ayrılmasını istemek, hased olmaz, gayret olur.
haslet-i hamra / haslet-i hamrâ
Hamiyet, gayret veya mahcubiyetten gelen ve yüz kızarması suretinde görünen güzel haslet.
Güçlü haslet; hamiyet, gayret ve mahçubiyetten kaynaklanan ve yüz kızarması şeklinde kendini gösteren haslet.
hazel
Gayret.
Men etmek, engel olmak.
hıfaz
Gayret.
Vefalılık.
hıfze
(Çoğulu: Hafâyiz) Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak.
Gayret etmek.
himemat ve daavat-ı üstadane / himemat ve daavât-ı üstadâne
Üstadın himmetleri, gayret ve duâları.
himmet / همت / هِمَّتْ
Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret.
Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi.
Tabiî şevk ve meyil ve heves.
Lütuf, yardım.
Gayret.
Ciddî gayret, ma'nevî yardım.
himmet-i amme / himmet-i âmme
Herkesi içine alan himmet, gayret.
himmet-i azime
Büyük gayret.
himmet-i namütenahi / himmet-i nâmütenahî
Sonsuz mânevî destek ve gayret.
himmetli
Ciddî gayret gösteren, çalışan.
himmetperver / هِمَّتْپَرْوَرْ
Ciddî gayret, ma'nevî yardımı seven.
himmetsizlik
Gayretsizlik.
hız
Sür'at, çabukluk.
Gayret, şevk.
Fiz: Alınan yolun zamana oranı.
hizbullah
Allah için din uğrunda ciddi gayret sâhibi olan ve din düşmanlarıyla aslâ hakiki dost olmayan mücahid cemaat. "Hizb-ül Kur'an" tabiri de aynı mânada kullanılır. (Kur'an-ı Kerim'de 5:56 ve 58:22 âyetlerinde zikredilir.)
i'la-yı kelimetullah / i'lâ-yı kelimetullah
İslâm esaslarını ve yüceliğini yaymak için gösterilen gayret, bu gaye ile yapılan cihat.
ichad
Eziyet çekme, elem ve sıkıntıya mâruz bırakılma.
Gayret etme.
ictihad
Kudret ve kuvvetini tam kullanarak çalışmak. Gayret etmek. Çalışmak.
Anlayış.
Kanaat.
Fık: Şeriatın fer'î mes'elelerine âit hükümleri, İslâm müçtehidlerinin, usulüne uygun olarak, Kur'an ve Hadis-i Şeriflerden çıkarmaları ve bunun için tam gayret etmiş olmaları. Böyle
iftikal
Çok çalışma, bir işte çok fazla emek harcama, pek fazla gayret sarfetme.
igare
Yağma etmek, hücum etmek.
Teşvik etmek. Gayrete getirmek. Acele etmek.
ihtimam
Özenmek, fazla dikkat etmek. Gayret ve dikkat etmek.
ikdam
Gayret ve sebat ile çalışmak. İlerlemeye gayret etmek. Devamlı çalışmak. İlerlemek.
inayet / inâyet
Dikkat, gayret, özenme.
Lütuf, ihsan, iyilik.
insan-ı himmetperver
Gayretli, himmetli insan; kalbin bütün kuvvetiyle mukaddes şeylere yönelen insan.
istıtla'
(Çoğulu: İstıtlâât) (Tulu'. dan) Anlamağa ve bilmeğe çalışma. Öğrenmeğe gayret etme.
kamet-i himmet
Himmetin endamı; gayretin boyu bosu, derecesi.
kavad
Kaltaban. Arsız, gayretsiz.
kavvad
Arsız, pezevenk, deyyus, kaltaban, gayretsiz.
kevahil
(Tekili: Kâhil) Sırtlar, arkalar.
Gayretsizler, uyuşuklar, tembeller.
kurbiyyet
Yakınlık kazanmak. Yakınlık. Bir şeye kendi gayretiyle yakınlaşmak.
kuşiş
Çalışma, çabalama, gayret sarfetme, uğraşma.
(Farsça)
maddiyyunluk
Maddecilik, materyalizm, herşeyi madde ile açıklamaya çalışma gayreti.
maneviyat adamı / mâneviyat adamı
Fazilet ve ahlâk gibi mânevî değerlerin korunması için gayret gösteren ve yaşayan kişi.
medar-ı gayret
Gayrete getiren sebep, vesile.
meeka
Ağlamaktan ârız olan hıçkırık.
Gayretlenmek, gayrete gelmek.
meık
Gayretli kişi.
Hiddeti galip kimse.
mesai / mesâi
Çalışma, gayret, çaba.
meyyit-i müteharrik
Hareket halindeki ölü.
Mc: Sağ olup, gayret sahibi olmayanlara söylenir.
mikdam
(Çoğulu: Makadim) Çok ayaklı.
Kıdemli.
Çok çabalayıp uğraşan. Fazlaca gayret sarfedip ikdâm eden.
mübareze-i hamiyet
Din, millet, vatan gibi değerleri korumak için gayretle verilen mücadele.
mücahede / مجاهده
(Çoğulu: Mücahedât) Cihad etme.
Din düşmanına karşı koyma. Çarpışma.
Uğraşma. Çalışma. Gayret gösterme.İslâmiyette mücahedenin ehemmiyeti hakkında Deylemî'den (R.A.) mervi Hadis-i Şerif meâli: "Allah bir kulu sevdiği vakitte onu Zât-ı Uluhiyetine hizmet etmek için seçer. Onu
Cihâd, gayret etme.
mücahede-i maneviye / mücâhede-i mâneviye
Mânevî mücadele, çaba, gayret, nefis ile savaşma.
mücahid-i ali-himmet / mücahid-i âlî-himmet
Yüksek gayret sahibi mücâhid.
mücaseret
Cesaret, gayret göstermek. Cür'et ve ikdam eylemek.
mücidd
Elinden geldiği kadar çalışan, gayret gösteren.
muciddane / muciddâne
Büyük bir çalışkanlıkla. Gayret sahibi bir kimseye yakışır suret ve şekilde.
(Farsça)
muhlis
Hâlis olan. İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan. Her hâli içten ve riyâsız olan. Katıksız.
mukdim
İşine düşkün, gayret ve fedakârlıkla çalışan. Cüretli ve cesaretli olan.
mukdimane / mukdimâne
Gayret ve dikkatle.
(Farsça)
mükibb
(Kebb. den) Bir şeyin üzerine çok düşen. Gayretle çalışan.
Çok lüzumlu olan.
Yüzü üstüne sürünen, zelil olan.
mümarete
Çabalama, uğraşma, gayret sarfetme.
müsabakat / müsâbakat
Yarışma; birbirini geçme gayretleri.
müşevvik
İsteğini arttıran. Gayrete getiren, şevk veren, teşvik eden.
mutaassıb
Bir şeyi müdafaada ifrat ve inat gösteren. Körü körüne inad ve israr eden. Aşırı derecede kendi tarafını tutan.
Din, millet ve vatanı hakkında çok sevgi, bağlılık ve gayret gösteren.
mutasallib
(Sulb. dan) Sertleşen, katılaşan.
Sağlam, sert.
Salâbetli. Din işlerinde çok gayretli.
mütevaggil
Bir şeyin çok derinliğine giren, meşguliyetini derinleştiren. Usanmayıp, yorulmayıp gayret ve devam eden.
muvakebe
Bir işe sebat ve gayret gösterme.
nekz
Gayret etme, uğraşma, çok çabalama.
ness
İfşa etmek, açıklamak.
Gayret ve hamiyyet etmek.
netice-i himmet
Ciddî bir gayret ve çalışmayla elde edilen netice, sonuç.
nümune-i gayret
Gayret nümunesi, örneği.
rekik
Dili tutuk, kusurlu, peltek.
Rey ve idraki zayıf olan.
Gayret ve namusu olmayan.
Zayıf, kuvvetsiz.
sa'i / sâ'î / ساعى
Çalışan, gayret eden.
(Arapça)
Sâ'î olmak:
Çalışmak, gayret etmek.
(Arapça)
sa'y
Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma.
Hızlı yürüme.
Cür'et etme.
Ziyaret etme.
Gammazlık yapma.
Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.
Çalışma, gayret sarf etme. Hac veya umrede Safa ile Merve arasında usulüne uygun olarak yedi defa gelip gitmek.
sa'y u gayret
Çalışma ve gayret.
sa'y ü gayret
Gayretle çalışma.
şafak
Tan zamanı. Güneş doğmağa yakın zaman veya güneş battıktan sonraki alaca karanlık. Gündüz.
Nahiye. Cânib.
Nasihat eden kimsenin "Nasihatım te'sir etsin, sözüm tutulsun" diye ıslah için gayret göstermesi.
Merhamet.
Harf.
sahib-i himmet
Himmet ve gayret sahibi.
şahşah
Sözü doğru olan, yalan söylemeyen.
Gayretli, bahadır kimse.
salabet-idiniyye / salâbet-idîniyye
Din sağlamlığı, din gayreti, din kuvveti.
samite-i meyyite
Ses çıkarmayan ölü.
Hareketsiz.
Haksızlıklar karşısında gayrete gelmeyen, ölü gibi sükût eden.
sarf-ı himmet
Ciddî gayret gösterme.
şedd-i nitak-ı himmet
Himmet kuşağını kuşanma. İşe ciddi, gayretle sarılma.
şevk-i kesb
Bir kazanç elde etme şevk ve gayreti.
sofiye meşrebi
Tarikat yoluyla mânevî derecelere yükselme gayretinde olan tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, tarz.
suleha / sulehâ
Sâlihler, günâh işlememeye gayret edenler.
tasallub
Sertleşmek. Katılaşmak.
Sağlamlaşmak.
Gayret etmek.
tasig
Gayretsiz kişi.
taz'
Gayretsiz olmak.
teclic
Çok gayret ve ikdâm etmek.
terahi / terâhî
İşde gayretsizlik, gevşeklik, ihmal.
Uzaklaşma.
Sonraya bırakma.
Gecikme, geç kalma.
Geri durma, geri çekilme.
İşte gayretsizlik, gevşeklik, ihmal.
Sonraya bırakma.
Gecikme, geç kalma.
Geri durma, geri çekilme.
tezyid-i gayret
Gayreti artırma.
ulülazm peygamberler
Azimet, gayret, ciddiyet, sabır ve sebat sahibi büyük peygamberler; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Mûsâ, Hz. İsa, ve peygamberimiz Hz. Muhammed'e verilen sıfat.
uluvv-i himmet / ulûvv-i himmet
Yüksek gayretlilik.
uluvv-ü himmet
Yüksek gayret ve fedakârlık.
ulüvv-u himmet
Yüksek gayret.
ulüvv-ü himmet / عُلُوُّ هِمَّتْ
Yüksek himmet ve gayret.
Yüksek himmetlilik, gayret ve himmeti çok olmak.
Yüksek gayret.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
evliya
lugat
inantab
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
müdahhan
nur cemal
AŞYAN
münteha-yı zirve-i hiçi
beyaban
demir
ref
fetava
tuba
gedayi
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Gayret
satmak
Cazibe
Gönül ferahlığı
peşinden gitmek
inkişaf etmek
sabr-ı cemil
hileci
vaka
melh