Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Gündüz
ifadesini içeren
63
kelime bulundu...
aşa
(Çoğulu: Aşâ-Aşvâ) Gece gözlerin görmeyip gündüz görmesi.
aşavet
Gündüz görüp, gece görmeyen ve tavukkarası adı verilen göz hastalığı.
asr
(Asır) Bir devrelik zaman.
İkindi vakti.
Zamanın bir cüz'ü.
Konuşan kimselerin başkaları ile beraber yaşadığı müddet.
Yüz yıl.
Eskiden bazılarınca kırk, elli veya altmış yıllık müddet.
İnsanın ortalama yaşayış zamanı.
Gece ve gündüzden
asran
(Asaran) İki devir. Gece ve gündüz.
İki asır.
Gündüzün zamanı.
asreman
Gece, gündüz.
bad-ı semum / bâd-ı semûm
Çölde, sıcakta gündüz esen sıcak yel. Sam yeli. Zehirli rüzgâr.
beçe-i tavus-u ulvi / beçe-i tavus-u ulvî
Gökteki tavusun yavrusu.
Kamer, ay.
Güneş, şems.
Ateş, nar.
Gündüz.
Yâkut.
bezme
Gündüzleyin yenilen bir öğün yemek.
cedidan
Gece ile gündüz.
Yenilenen iki şey. Yenilenenler.
ceher
Gündüzleyin bir şeyi görememek. (O kimseye "echer" derler)
dayiban
Gece ile gündüz.
dime
(Çoğulu: Diyem) Gündüz veya gecenin üçte biri miktarı ile tam gün kadar sürebilen, gürleme ve yıldırımı, olmayan yağmur.
ekinoks
Altı aylık fasılalarla gece ve gündüzün eşit oluşu.
(Fransızca)
fahr-i enam / fahr-i enâm
Yaratılmışların kendisiyle övündüğü zât. Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan hürmet ve saygı ifâdesi. Gece-gündüz dilimde, salât-ü selâm, O mübârek rûhuna, ey Fahr-ül-enâm.
hafaza melekleri
Koruyucu melekler, her insanın hayır (iyi) ve şer (kötü) işlerini yazan; ikisi gece, ikisi gündüz gelen ve kötülüklerden ve cinlerden koruyan melekler. Bunlara Kirâmen kâtibîn melekleri diyenler olduğu gibi, onlardan başka olduğunu söyleyenler de olm uştur.
hamel
Kuzu.
Ast: Burçlardan birinin adıdır. Bu burcu teşkil eden yıldızlar kuzuya benzediği için arapça kuzu demek olan hamel denilmiştir. Güneş bu burca 21 Mart'ta girer ve gece ile gündüz bir olur.
hunnes-künnes
Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur. Kânis, süpüren mânasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir. (Zuhal, Müşteri, Merih, Züh
i'tidal
Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak.
Yumuşaklık. Uygunluk.
Gündüz ve gecenin birbirine denk, eşit olması.
Miktar ve keyfiyyet hususunda iki hâlet arasında mutavassıt olmak.
ibtar
Parçalama.
Mahrum etme, esirgeme.
Gündüzün başlangıcı.
insifa'
(Nısıf. dan) Bir şeyin ortası.
Bir şeyin yarısını alma.
Gündüzün ortası.
Hakka hizmet.
Adaletle mukabele etmek. Mazluma yardım edip zâlimden hakkını almak.
islamiyet
İslâmlık.
İslâm oluş. Teslimiyet, inkıyad, bağlılık, hakka tarafgirlik ve iltizamdır. (İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez; gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar. Münazarat)
kerahet vakitleri / kerâhet vakitleri
Namaz kılmak tahrîmen mekruh yâni haram olan vakitler. Güneş doğarken, batarken, gündüz ortasında iken.
kıyas-ı istisnai / kıyas-ı istisnaî
Bir hükmün neticesinin aynı veya nakzı, mukaddemelerinden birinde bilfiil zikredilirse, ona kıyâs-ı istisnâi denilir. Başka bir tâbirle: Neticesi veya zıddı bizzat kendisinde zikredilen kıyas. "Eğer bu cisim ise, mutlaka bir yer tutar" gibi. Veya "Güneş doğmuş ise, gündüz olmuştur" gibi.
künnes
(Tekili: Kânis) Yuvasında ve yatağında olan geyikler.
Gündüzün gizlenen, gece görünen seyyar yıldızlar.
lazım / lâzım
Birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki şeyden birinci derecede geleni; meselâ Güneş lâzımdır, gündüz melzumdur. Kur'ân lâzımdır, onun açıklaması olan tefsir melzumdur.
leyl ü nehar / leyl ü nehâr
Gece ve gündüz.
Gece ve gündüz.
Gece ve gündüz.
leyl-i münevver
Gündüze benzeyen gece. Nurlanmış gece.
leylünehar / leylünehâr / ليل و نهار
Gece gündüz.
(Arapça)
ma-dam-el melevan / mâ-dâm-el melevan
Gece gündüzün devamı müddetince.
mahtelef-el melevan
Gece ve gündüzün ihtilâfı ve değişmesi müddetince.
mela
Gece ve gündüz.
melevan
Gece ve gündüz.
melvan
Gece ve gündüz.
muakkibat / muakkibât
Gece ve gündüz melâikesi.
Namazı müteakib otuz üçer defa tekrar edilen tesbih.
müdmin-i hamr
Gece gündüz devamlı sarhoş olan kimse.
mukaddeme-i istisnaiye
Man: İçinde istisnâ edatı olan evvelki kaziye. "Eğer güneş doğarsa gündüz olacak. Güneş doğmuştur." kaziyelerinde: "Eğer güneş doğarsa" kaziyesi Mukaddeme-i istisnâiyedir.
mukallibü'l-leyli ve'n-nehar / mukallibü'l-leyli ve'n-nehâr
Gece ve gündüzü birbiri ardına çeviren Allah.
nahr
Boğazlamak. Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek.
İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması.
Boyun. Boğaz çukuru.
Sadır.
Gündüzün evveli.
Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak.
nahr-ün nehar
Gündüzün evveli.
naşie
Delil. Zuhur.
Gündüz veya gecenin evvelki saati.
Uykudan sonra kalkmak hali ve uyanık olduğumuz hal.
nehar / nehâr / نهار
Gündüz.
Gündüz.
Gündüz.
(Arapça)
nehar-ı ebyaz
Gündüzün beyazlığı, gündüze benzeyen beyazlık. Beyazlığın parlaklığı.
Beyaz gündüz, gözün gündüz aydınlığına benzeyen beyazı.
neharen
Gündüzün. Gündüz vakti.
nehari / neharî / nehârî / نَهَارِي
Gündüzcü.
Gündüzlü, gündüz ile alâkalı.
Yatılı olmayan mekteb veya talebe.
Gündüzcü.
Gündüze ait.
nevruz
Yeni gün. İlkbahar. Baharın ilk günü sayılan ve güneşin Hamel (Kuzu) burcuna girdiği 22 Marta rastlayan gün. Bu tarihte gece ve gündüz müsâvi olur. İranlıların yılbaşısıdır.
(Farsça)
nısf-ün nehar
Öğle vakti, gündüzün ortası.
Meridyen.
ridfan
Gece ve gündüz.
ruz / rûz / روز
Gün, 24 saatlik müddet.
(Farsça)
Gündüz.
(Farsça)
Gündüz.
Gün.
(Farsça)
Gündüz.
(Farsça)
ruz u şeb
Gece ve gündüz.
ruzan
(Tekili: Ruz) Günler. Gündüzler.
ruzi / ruzî
Azık, rızık. Nasib, kısmet.
(Farsça)
Gündüzle alâkalı. Gündüze âit.
(Farsça)
ruzüşeb / rûzüşeb / روز و شب
Gündüz gece.
(Farsça)
şafak
Tan zamanı. Güneş doğmağa yakın zaman veya güneş battıktan sonraki alaca karanlık. Gündüz.
Nahiye. Cânib.
Nasihat eden kimsenin "Nasihatım te'sir etsin, sözüm tutulsun" diye ıslah için gayret göstermesi.
Merhamet.
Harf.
sahaif-i leyl ve nehar / sahâif-i leyl ve nehar
Gece ve gündüz sahifeleri.
şarib-ül leyli ve-n nehar
Gece gündüz içki içen. Devamlı sarhoş.
şaribülleyli vennehar / şâribülleyli vennehâr / شارب الليل والنهار
Ayyaş, gece demez gündüz demez içki içen.
(Arapça)
şebanruz
24 saatlik zaman. "Gece gündüz".
(Farsça)
şeburuz / şeburûz / شب و روز
Gece gündüz.
(Farsça)
semum
Zehirli şey.
Sam yeli.
Gündüz vakti sıcak çölde esen pek sıcak rüzgar olup, bitki ve hayvanları mahveder.
serdab
Yer altında olan serin ve soğuk oda, bodrum. Böyle yerler ekseriyetle sıcak bölgelerde, gündüzleri sıcaktan korunmak için yapılırdı. Anadolu'nun bazı yerlerinde buna "zir-i zemin" denilir.
(Farsça)
Tar: Padişah saraylarında, sağ ve sol taraflarında birer oda bulunan üç köşeli sofalara verilen
(Farsça)
suba
(Çoğulu: Esbâ) Gece ile gündüz eşit olduğunda gündoğusundan esen rüzgâr.
tamam-ı nehar
Gündüzün tamamı.
vakt-i zeval
Güneşin tam ortada, bize göre doğu ve batı ortasında bulunduğu ve gölgenin gündüzde en kısa olduğu zaman. Zeval vakti.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mulat
mugayir
Yar-ı güzin
mezmun
vakfeden
takib
beliğ
maksud
mevsuf
Rûy
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Gündüz
üfk
Cimaa
hatun
durmak
zulmet
envar
Vekil
Azer
Yazık