Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Feti
ifadesini içeren
65
kelime bulundu...
ab-ı kevser
Kevser âb-ı hayatı. Kevser letâfeti.
abdulaziz
32. Osmanlı Padişahıdır. Hilâfeti (Hi: 1277-1293) seneleri arasındadır. Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından bilek damarları kesilerek şehid edilmiştir.
afat / âfât
Âfetin çoğulu, musibetler, büyük felaketler.
ahir-i feth / âhir-i feth
Kur'ân-ı Kerimin 48. sûresi olan Fetih Sûresi'nin sonu.
ahir-i sure-i feth / âhir-i sûre-i feth
Kur'ân'ın 48. suresi olan Fetih Sûresinin sonu.
arazi-i meftuha / arâzi-i meftûha
Huk: Fetih hakkının taalluk ettiği yerler.
aşti-hure / aştî-hûre
Barış ziyafeti.
(Farsça)
ayet-i feth / âyet-i feth
Fetih Sûresinin âyetleri
bahsan
Bozuk, soluk.
(Farsça)
Salına salına yürüyen.
(Farsça)
Kıyafeti bozuk, pejmürde.
(Farsça)
bezazet
Perişanlık, pejmürdelik. Kıyafetin düzgün ve intizamlı olmayışı.
biat-ı rıdvan
Kur'an-ı Kerim'in 48. Sûresi olan Fetih Sûresinde zikri geçen, Hz. Peygamber'e (A.S.M.) bağlılıklarını bildiren sahabelerin biatlarıdır. 1400 veya daha fazla olduğu bildirilir. Bu cemaata Ashab-ı Rıdvan da denir. (R.A.)
camis
Cansız, camid.
Letâfeti gitmiş olan elbise.
cübbe
(Çoğulu: Cübeb) Şeâir-i İslamiyeden olup, giyilmesi sünnet olan dış kıyafetini teşkil eden, bilhassa namazda giyilen uzun ve bolca bir libas.
el-kasibü habibullah / el-kâsibü habibullah
Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) ma'rifetini ve rızâsını kazanan onun habibidir, sevgili kuludur. (Hadis meâli)
eluf
Ülfeti fazla, herkesle konuşup görüşmeye alışık olan kimse.
feth / فتح
Açma, fetih.
Fetih, tamamen ele geçirme.
(Arapça)
Açma.
(Arapça)
Açılma.
(Arapça)
feth-i mübin
Açık ve parlak zafer. Hakkı, bâtılın tahakkümünden kurtaran veya birbirine zıd olan hak ile batılın karışıklığını ayırarak hakkı galip kılan feth ve zafer Bu zafer, harp ile olabileceği gibi harpsiz de olur. (Hakikatın ve ilmin galebesi gibi.)Fetih suresinin birinci âyetinde geçen "Feth-i mübin"in i
fethi / fethî
Fetih ile alâkalı. Fethe âit.
Ferahlık verici.
fetile / fetîle
(Bak: FETÎL)
fettah / fettâh
(Fetih. den) En iyi, en çok fetheden. Darlıktan kurtaran. Her şeyi en iyi cihetten açan. Her şeyi açan. Zabteden Allah (C.C.)
Herşeyi lâyık olduğu şekil ve suretlerde açan, fetihler ve açılımlar müyesser eden Allah.
fütuh
(Tekili: Feth) Fetihler.
(Çoğulu: Fütuhât) Açılmak.
Yardım.
Lütf-u İlâhîye ulaşmak.
Zafer. Galibiyet.
Açıklık. Gönül ferahlıkları.
fütuhat / fütuhât / fütûhât / فتوحات / فُتُوحَاتْ
(Tekili: Fütuh) Fetihler, zaferler, galibiyetler.
Fetihler, zaferler.
Fetihler, zaferler.
Fetihler, açmalar.
Fetihler.
(Arapça)
Fetihler.
fütuhat-ı azim / fütuhat-ı azîm
Büyük fetihler, zaferler.
fütuhat-ı islamiye / fütuhat-ı islâmiye
İslâmî fetihler, zaferler.
fütuhat-ı kur'aniye / fütuhat-ı kur'âniye
Kur'ân'ın kalplerde ve ruhlarda meydana getirdiği mânevî fetihler.
fütuhatlı
Fetihli, zaferli, başarılı.
hadim-ül haremeyn-iş şerifeyn / hâdim-ül haremeyn-iş şerifeyn
Hilâfeti haiz olmaları hasebiyle Osmanlı Padişahlarına verilen ünvandır. Haremeyn; Mekke ile Medine'ye denilir. İslâm âleminin bu iki şehre hürmet-i mahsusaları sebebiyle ve daha fazla tâzim kasdiyle şerif sıfatını da ilâve ederek "Haremeyn-iş şerifeyn" denilmiştir. Haremeyn'in Hâdimi mânasına gelen
harbat
Ahmak, bön, ebleh.
(Farsça)
İri yapılı kaz.
(Farsça)
Kalıp ve kıyafeti yerinde olduğu halde ahmak olan kimse.
(Farsça)
hicran
Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
hilafet saltanatı / hilâfet saltanatı
Hilafetin egemenliği.
hilafet-i aliye-i osmaniye / hilâfet-i âliye-i osmaniye
Yüksek Osmanlı hilâfeti.
hilafet-i seniyye
Büyük, yüce hilafet. Osmanlı Devleti hilafeti.
hilafetpenah
Hilafetin dayanak yeri. Halifeliği haiz bulunan, hilafeti koruyan kimse. Halife, padişah.
(Farsça)
humud / humûd
Durgunluk, uyuşukluk; bir mâni olmadığı halde bekârlığı istemek. Şehvet ve iffetin azlığı.
iftitah
(Fetih. den) Açmak, başlamak, fethetmek. Zabtetmek.
ilmiye kıyafeti
İlmiye mensublarının giyiniş tarzları. İlmiye kıyafeti; şalvar, cübbe ve sarıktı. Bununla birlikte ilmiye mensublarının kıyafetlerinde bazı değişiklikler de vardı. Orta derecedekiler cübbe ile sokağa çıktıkları halde üst tabakayı teşkil eden ricâl kısmı, lata yahut biniş giyerlerdi. Ayrıca ilmiyenin
irşad-ı feth-i keşif / irşâd-ı feth-i keşif
Keşif ve fetih yolunu gösterme, keşfe başlarken rehberlik etme.
islami fütuhat / islâmî fütuhat
İslâmî fetihler; İslâmiyetin halk arasında tanınarak kalpleri fethetmesi ve Müslüman olmalarına vesile olması.
izafet-i maktu'
Kesik tamlama. Terkib-i izafet-i maktu'da denir. Esre'yi kaldırmağa da fekk-i izafet denir. Yani izafetin kaldırılması demektir. Meselâ: Câme-hâb : Yatak. Câme-i hâb : Uyku elbisesi. Ser-rişte : İp ucu, vesile, tutamak. Ser-i rişte : İpin ucu.
mahrum
Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak.
Malı bereket bulmaz olan bedbaht. Felâhtan nasibsiz olan.
İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan.
maide-i seniyye
Pâdişah ziyâfeti.
mana-yı hilafet / mânâ-yı hilâfet
Hilâfetin anlamı; Peygamberimizin vekili olarak Müslümanların din ve dünya işlerinin tedbirini gören genel başkanlık makamının anlamı.
marifetaşina / mârifetâşinâ
Marifetin yabancısı olmayan.
meftihane / meftihâne
Yeni bir kitaba veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti.
meftuhane
Başlangıç için verilen ziyâfet. Bir kitabı okumaya veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti.
(Farsça)
mirkatü'l-fütuh / mirkatü'l-fütûh
Mânevî fetihlere ulaştıran merdiven, yöntem.
muaviye
(Mi: 603 - 682) Sahabe-i Kiramdan olup Şam'da yirmi seneden ziyade valilik yaptı, sonra hilâfetini ilân etti. Yirmi sene de halifelik yaptı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâmın kayın biraderi ve vahiy kâtibi idi. Beni Ümeyye sülalesinden olan bu zattan itibaren İslâm Devletine, Emevi Devleti denm
müfettil
(Fetil. den) Büken, bükücü.
müftehan
Hoca ile talebeler arasındaki bir kitaba başlangıç ziyafeti.
(Farsça)
Hazineler.
(Farsça)
mukataa
(Kat'. dan) Kesişmek.
Ülfeti terk eylemek.
Birbirinden kesmek ve kesişmek.
Muayyen bir kira karşılığında arazinin kesime verilmesi.
Ekilen toprak için verilen muayyen vergi.
müsahhar
(Sihriyy. den) Fetih ve teshir olmuş, ele geçirilmiş. Zaptedilmiş. İtaat ve hizmete alınmış.
müşekkel
(Şekl. den) Kalıbı, şekli, biçimi, kıyafeti gösterişli ve yerinde.
Şekil verilmiş, şekillendirilmiş.
müşevveh
Şekil ve kıyafeti çirkin. Bed-endâm kimse.
nihayet-i iffet
İffetin en üst seviyesi.
nusret
(Nusrat) Yardım. Cenab-ı Hakkın yardımı, hususen ruhani muavenet. Zafer, galebe, fetih, üstünlük, başarı, düşmana gâlib olmak.
Cenâb-ı Hakkın yardımı, zafer, fetih.
pejmürde-hal
Kılığı kıyafeti pejmürde olan, üstü başı pis bir halde bulunan.
(Farsça)
rabıta-i telebbüsiyye / râbıta-i telebbüsiyye
Râbıta yaparken kendisini, velînin şeklinde, kıyâfetinde görmek ve düşünmek.
savt-ı davud-u hilafet / savt-ı dâvud-u hilâfet
Hz. Dâvud'un (a.s.) hilâfetinin sesi.
serahor
Osmanlı İmparatorluğunun ilk devirlerinde ordunun bir yerden başka bir yere hareketinde yolların yapılması ile beraber ağırlıkların nakil vesairesi veyahut memleket içinde zelzele, deprem gibi bir âfetin vukuuyla harap olan yerlerin hemen tamir edilmesi işlerinde kullanılanlara verilen addır.
şerait-i hilafet
Hilafetin şartları.
sure-i feth / sûre-i feth
Kur'ân-ı Kerimin 48. sûresi olan Fetih Sûresi.
türk
Türkler, Asya'nın en büyük ve en meşhur milleti olup, Turan milletlerindendir. Türkler en evvel Sibirya ile Çin arasında olan Altın Dağı taraflarında yaşamışlar ve oradan defalarca güney ve batıya doğru yayılarak Çin'de ve Türkistan memleketlerinde fetihler yapmışlardır.Türkler eskiden beri iki şube
velime / velîme
Sevinç ve sürur günleri verilen ziyafet. Düğün ziyafeti.
Düğün, evlenme.
Düğün ziyafeti.
yevm-ül fetih
Fetih günü.
Mekke-i Mükerreme'nin fethi.
zenne
Kadın kısmı.
Eskiden orta oyununda kadın rolü yapan erkek sanatkârlar hakkında kullanılan bir tâbirdi. Eskiden kadınlar, oyunda rol alamadıkları için erkekler kadın kıyâfetine girer ve oyunda kadın rolü yaparlardı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
azim
MÜLTEFİT
şeriat-ı garra-yı muhammediye
Ab
habbaz
Aksü
Cennet-i kur'âniye
Kemal-i ehemmiye
el-kürdi
işgere
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Feti
isim koy
Orta nokta
utanmazlık
Hissedilme
Tekali
Mansiz
Hudi
Suta
duramam