LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Ferah ifadesini içeren 104 kelime bulundu...

ab-ı revan

  • Akar su.
  • Kalpteki ferahlık.

anak

  • En zarif, en yakışıklı, en güzel.
  • Çok ferah, çok sürurlu.

atrab

  • Oyunlar. Eğlenceler. Şenlik ve ferahlıklar.

bahçet-i ferah

  • Ferahlık, huzur veren bahçe.

basıt / bâsıt

  • Açan. Yayan. Serici.
  • Ferahlık veren.
  • Dilediği kulunun rızkını genişlendiren Allah (C. C.).
  • Mücerred olup, mürekkep ve müellef olmayan.
  • Tıb: Bir uzvu uzatıp açan adele.

bast

  • Genişlemek, açmak, yaymak.
  • Bir şeye el uzatmak.
  • Sevindirmek.
  • Bir mecliste haya sebebiyle olan sıkılmanın gitmesiyle açılmak.
  • Özür kabul etmek.
  • Kaplamak.
  • Tas: Allahın cemâl tecellisiyle kalbin sükûn ve huzur içinde ferahlaması. (Mukabili: "Kabz"
  • Tasavvufta gönül ferahlığı, rûhen rahatlama. Sıkıntı ve gönül darlığının zıddı.

bersak

  • Sevinmek, sürur ve ferah.

canfeza

  • Gönüle ferahlık veren, can artıran.
  • Ayın 23. gününe verilen ad.

canperver

  • Kalbi ferahlandıran. Ruha hoş gelen. (Farsça)

dil-güşa

  • İç açan, gönül açan, kalbe ferah veren. (Farsça)
  • Türk musikisinde bir mürekkeb makam. (Farsça)

dil-şüküfte

  • Gönlü açılmış, ferahlamış. (Farsça)

dilgüşa / dilgüşâ / دلگشا

  • İç açıcı, ferahlık verici. (Farsça)

efrah

  • Ferahlamalar. İç açılmaları. Sevinmeler.

enak

  • Ferahlı, sürurlu, neş'eli, sevinçli.

ergad

  • Maişetçe daha ferahlık. Geniş maişet.

ezib

  • Rezil, âdi ve aşağılık kimse.
  • Kıble rüzgarı.
  • Riyh-u cenub ile Sâbâ arasında esen yel.
  • Sevinmek, ferah ve neşat.

ferah-aver

  • Sevinç getiren, sevindiren, ferah getiren. (Farsça)

ferah-bahş

  • Sevinç veren, sevindiren. Ferah bağışlayan. (Farsça)

ferah-efşan

  • (Ferah-feşân) Sevinç veren, ferah saçan. (Farsça)

ferah-efza

  • (Ferah-fezâ) Sevinç artıran, ferah artıran, safalı, iç açıcı. (Farsça)

ferahbahş / فرح بخش

  • Ferahlık veren, iç açıcı. (Arapça - Farsça)

ferce

  • Gamdan ve tasadan kurtulmak.
  • Kurtuluş.
  • Şiddetten kurtulmak.
  • Yarık, şak.
  • Girecek yer, medhal.
  • Açıklık, ferahlık.

ferec

  • Sıkıntıdan kurtulmak, zafer, inşirah, kederden kurtulmak. Genişlik, ferahlık, fütuhat.
  • Girecek yerler.
  • Tasa ve sıkıntıdan kurtulma, ferahlık.
  • Ferahlık, genişlik, rahatlık.

ferec-i umumi / ferec-i umumî

  • Genel ferahlık, sıkıntıdan kurtulma.

ferhan

  • (Çoğulu: Ferâhî) Ferahlı. Sevinçli. Şâdan. Mesrur.

ferih

  • Sevinçli, ferahlı. Fahur. Ferhan.

fethi / fethî

  • Fetih ile alâkalı. Fethe âit.
  • Ferahlık verici.

fütuh

  • (Tekili: Feth) Fetihler.
  • (Çoğulu: Fütuhât) Açılmak.
  • Yardım.
  • Lütf-u İlâhîye ulaşmak.
  • Zafer. Galibiyet.
  • Açıklık. Gönül ferahlıkları.

gülistan-ı ferah-feza / gülistan-ı ferah-fezâ

  • Ferahlık veren gül bahçesi.

güşa

  • Açıcı, açan mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dil-güşa : Gönüle ferahlık veren. Gönül açan. (Farsça)

güşade

  • Ferah, şen, Açılmış, açık. (Farsça)

güşayiş-i hatır / güşayiş-i hâtır

  • Gönül ferahlığı, iç açıklığı.

habr

  • (Çoğulu: Ehbâr) Alim ve sâlih kimse. Bilgili. Ehl-i ilim.
  • Ferahlık.
  • Nimet, vüs'at.
  • Refah, sürur.
  • Tıb: Dişlerin beyazına ârız olan sarılık.

hadika-yı ferahfeza / hadîka-yı ferahfeza

  • İç açan bahçe. Gönüle ferahlık veren bahçe.

hafz

  • Aşırı olmama hali.
  • Refah ve ferahlık. Huzur ve rahat.
  • Yavaş yavaş mülayim yürüyüş, itidal. Alçak.
  • Kelimenin son harfini esre, yâni "i" diye okumak.
  • Sözü boğaz içinden söylemek.

hatır-güşa

  • Gönle ferahlık veren. İç açan. (Farsça)

hubur

  • Sevinç, sürur, gönül ferahlığı. Şadüman olmak.
  • Âlimler.
  • Sevinç, gönül ferahlığı.

hurrem

  • Sevinçli. Mesrur. Şen. Ferahlık veren. Taze ve hoş. Güler yüzlü. (Farsça)

hurremgah / hurremgâh

  • Kalbi ferahlandıran yer. (Farsça)

huzur / huzûr

  • Hazır olmak. Mevcud bulunmak.
  • Hürmet edilmesi lâzım gelen kimsenin yanında olmak.
  • İbadet neticesi hâsıl olan rahatlık, gönül ferahlığı.
  • Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin kalbde bulunmaması.
  • Nezd, yan.
  • Rahat, gönül ferahlığı seâdet.

ibs

  • Sevinmek, ferah.

ifrah

  • Ferahlandırmak. Memnun etmek.

ihtizaz / ihtizâz

  • Haz duymak. Ferahlamak.
  • Haz duymak, ferahlanmak.
  • Titreşim.

inbisat / inbisât

  • Genişleme. Yayılma.
  • Açık yüzlü olma. Şâd, mesrur ve mahzuz olma.
  • Gönül açıklığı. Kalb ferahlığı.
  • Fiz: Sıcaklığın etkisiyle madenî cisimlerin enine, boyuna büyüyüp uzaması. Genleşme.
  • Açılmak, yayılmak, açık yüzlü olmak, mütebessim çehreli, sevinçli olmak. Gönül açıklığı, kalb ferahlığı hâli.

infirah

  • Ferahlanma. Ferahlık duyma.

inşat / inşât

  • Ferahlandırma. Neş'elendirme. Sürurlandırma.
  • Ferahlandırma.

inşirah / inşirâh / انشراح / اِنْشِرَاحْ

  • Ferahlanmak, mesrur olmak.
  • Ferahlanma, sevinme.
  • Ferahlamak, sevinç duymak.
  • Ferahlanma, açılma.
  • Açılma, ferahlama. (Arapça)
  • Ferahlık.

inşirah-ı derun

  • İç açılması, ferahlama.

inşirah-ı sadır

  • Gönül ferahlığı.

inşirah-ı sadr / inşirâh-ı sadr / اِنْشِرَاحِ صَدْرْ

  • Vicdan ferahlığı,vicdan huzuru.
  • Gönül ferahlığı.

irtiyah

  • (Rîh. den) Genişleme, ferahlama, feraha erme.
  • Rüzgârlanıp rahatlama.

ıttılak

  • İnşirahlı olma, ferahlı ve sevinçli olma.

kabz u bast

  • Ruhen sıkıntı. Daralma ve genişleme. Sıkıntı ve ferahlık.
  • Birini diğeri üzerine tercih etme.
  • Münkabız bir adama ferahlık ve sürurluluk vermek, sevindirmek.
  • Beyan ve ifâde etmek.
  • Uzun uzun ve etraflıca anlatmak.

kabz ve bast

  • Tasavvuf yolunda ilerleyenlerde görülen sıkıntı ve ferahlık.

kasr

  • Köşk. Yüksek ve ferah bina. Taştan veya kârgir küçük saray.

küşa

  • "Açan, açıcı" mânâlarına gelerek tamlama yapımında kullanılır. Meselâ: Dil-küşâ : Gönül açan, gönül açıcı, ferahlık veren. (Farsça)

küşade

  • (Küşude) Açık. Açılmış. Ferahlı.

küşayiş

  • Açıklık. Ferahlık. (Farsça)

medar-ı saadet / medar-ı saâdet

  • Mutluluk vesilesi, ferahlık sebebi.

medeniyet

  • Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış. Şehirlilik. Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve san'atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli.
  • İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış.

menah

  • Geniş, bol, ferâh. (Farsça)
  • Dar. (Farsça)

merehan

  • Sevinç, ferah, sürur.
  • Zayıf olma.
  • Fâsid olmak.
  • Kurumak.

mes'udane

  • İman ehline, bahtiyar olana yakışır halde. Saadetlice. Cenab-ı Hakk'ın emrine, rızasına uygun şekilde. Sevinçli ve ferahlıkla. (Farsça)

mikail aleyhisselam / mîkâil aleyhisselâm

  • Dört büyük melekten biri. Ucuzluk, pahalılık, kıtlık, bolluk yapmak, ferah ve huzûr getirmek ve her maddeyi hareket ettirmekle görevli melek.

mübhic

  • Ferah ve sürur veren. Sevindiren.

müferrah / مُفَرَّحْ

  • Ferahlanmış. Sıkıntıdan, üzüntüden kurtulmuş.
  • Ferah duyan, huzurlu.
  • Ferahlanmış.
  • Ferahlanan.

müferrah olmak

  • Ferahlamak, rahatlamak.

müferric

  • Ferahlandıran. Ferah veren. İç açıcı.
  • Kurtarıcı. Ferec veren.

müferrih

  • Ferahlık veren. Ferahlandıran. Ferahlandırıcı, iç açıcı.

müferrihat / müferrihât

  • İç açıcı, ferahlık verici şeyler.

müfettih-ül ebvab

  • (Hayır) kapıları(nı) açan. Bütün müşkilleri giderip ferahlatan. (Cenab-ı Hak)

müfterih

  • (Ferah. dan) Keyifli, neşeli. Şen, ferah içinde olan.

musi'

  • Genişlendiren. Ferahlık veren.
  • Zengin. Muktedir.

müteferrih

  • (Ferah. dan) İçi açılan, ferahlanan.

mütena'imane / mütena'imâne

  • Nimetler içinde nazdar bir şekilde büyümek, yetişmek suretiyle. Varlık içinde, ferahlık ve nimet içinde olarak. (Farsça)

nafis

  • (Nefs. den) Gözü nazar değer olan kimse.
  • Açan ve ferahlandıran.

nur-u müferrih

  • Ferahlık verici, iç açıcı aydınlık.

nüzhet

  • İç açıklığı, safa, eğlenme, gönül ferahlığı. (Farsça)
  • Temizlik, paklık. (Farsça)
  • Karışık, bulaşık ve kalabalık yerlerden uzak olmak. Buud. (Farsça)
  • Neşe, eğlence, ferahlık.

revhani / revhanî

  • İyi ve pâk olan, ferahlık veren yer.

revzat-ı inşirahiye / revzat-ı inşirâhiye

  • Ferahlık veren bostanlar, bahçeler.

ruh-u revan

  • Ruhun zuhuru. Ruhun ferahlığı. Ruhun akışı.

ruha

  • Ferahlık.
  • Yumuşak rüzgâr.

ruhperver

  • Ruha ferahlık ve kuvvet veren. (Farsça)

saadet-bahş / saâdet-bahş

  • Saâdet veren, sevindiren, ferahlandıran. (Farsça)

şad

  • Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar. (Farsça)

şadi

  • Sevinçlilik, memnunluk, mesruriyet, gönül ferahlığı. (Farsça)

safa / safâ

  • Gönül şenliği, ferahlık.

şemak

  • Neşat, sevinç. Ferah.

şen

  • Naz, eda, cilve. (Farsça)
  • Göze ve gönüle hoş görünen hal. (Farsça)
  • Bayındır, ma'mur. (Farsça)
  • Sevinçli, ferahlı. (Farsça)

şerh-i sadr

  • Peygamber efendimizin çocukluğunda ve peygamberliği sırasında (mîrâc gecesinde) mübârek göğsünün açılarak kalbinin çıkarılması ve yıkanıp ilim, hikmet ve mârifet ile doldurulduktan sonra yerine konması hâdisesi.
  • Göğsün yâni kalbin ilâhî nûr, ilim, hikmet ve mârifet ve sekîne (ferahlı

seyran

  • (Aslı: Seyeran) Gezme, gezinme. Bakıp görme.
  • Hareket etme.
  • Açılma, ferahlanma, teferrüc.

sürur-u mukaddes

  • Mukaddes bir sevinç ve ferahlık.

tarab-efsa / tarab-efsâ

  • Neşe ve ferahlığı artıran. (Farsça)

tefaric

  • (Tekili: Tefric) Yırtmalar, genişletmeler.
  • Ferah vermeler.
  • Korkaklar, zaifler, yüreksizler.
  • (Tifrac) Yırtmaçlar, aralıklar.

teferruc

  • (Ferec. den) Ferahlanmak. İç açılmak.
  • Gezintiye çıkmak. Seyr.

teferruh

  • (Ferah. dan) İçi açılma, ferahlanma.

teferrüh

  • Ferahlanma.

tefrih / tefrîh / تفریح

  • Ferahlandırma, gönül açma.
  • Ferahlandırma.
  • Ferahlık verme. (Arapça)

teneşşut

  • (Neşat. dan) Ferahlanma, keyiflenme.

tenfis

  • (Çoğulu: Tenfisât) (Nefes. den) Nefeslendirme, soluklandırma, ferahlandırma.

terfih

  • Ferahlandırma. Refaha erdirme. Rahat ve bollukla yaşamasına sebeb olma.

teselli

  • Avunma. Kederli ve gamlı olan bir kimseyi söz ve nasihatle ferahlandırma.

urb

  • Şiddetli akıcı çay.
  • Ferah, sevinç, neşat.

zahil

  • Sıkıntıdan sonra yüreği feraha erişen.
  • Unutan.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın