Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Fakirler
ifadesini içeren
32
kelime bulundu...
amair / amâir
(Tekili: Amâyir) (İmâret) İmâretler. Mâmur etmeler.
Sâlih fakirlerin veya kendisini idare edemiyen veya çalışamıyan talebe-i ulumun, fukarâ-i sâlihînin iâşesinin te'min edilmeleri.
arazi-i öşriyye / arâzi-i öşriyye
Huk: Ziraat olundukça her sene hâsılatından beytülmâle, beytüssadakaya konulmak üzere, fakirlerin hakkı olan öşür alınan arâziler.
avakır
(Tekili: Akıra) Fakirler, yoksullar.
Kısırlar, verimsiz olanlar.
Kudurmuş olanlar.
avam
Halktan ilmi irfanı kıt olan kimse. Okuyup yazması az olan. Fakirler sınıfından.
Tas : Hakikata tam erememiş, tevhidin derin hakikatlarından haberi olmayan.
Halkın ekseriyeti.
dall-i bi-l ibare / dâll-i bi-l ibare
(Dâllibilibâre) Fık: Bir ifade veya sözden muayyen bir mânanın ve hükmün anlaşılması. Meselâ: "Zekât, müslümanların fakirlerine verilir, hiçbir zengine verilmez" ibaresi zekâtın yalnız müslüman fakirlere verileceğine delâlet-i mutabıkıyye ile delâletidir. Zengin olan belli şahıslara da verilemeyeceğ
efkar-ı fukara
Fakirlerin en fakiri, çok fakir.
ehl-i fakr ve hacet
Fakirler ve ihtiyaç sahipleri.
fakir
Biçâre, muhtaç, yoksul. İslâm dini, ev kirası, yiyecek, içecek, giyecek, ilaç, yakacak gibi zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanları fakir sayar. Fakirlerden vergi alınmaz, İslâm devleti zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada, tedavi, tahsil (öğreni
fıtra
Fitre; ihtiyâcı olan eşyâdan ve borçlarından fazla olarak nisab (dinde zenginlik ölçüsü) miktârı malı, parası olan her hür müslümanın Ramazan bayramının birinci günü sabahı fakirlere vermekle yükümlü oldukları belli miktardaki buğday veya arpa yahut hurma veya kuru üzüm veya kıymetleri kadar altın v
fukara / fukarâ
Fakirler, yoksullar.
(Tekili: Fakir) Yoksullar, fakirler.
Fakirler.
Fakirler.
fukara-i müslimin / fukara-i müslimîn
Müslüman fakirler.
fukara-i sabirin / fukara-i sâbirin
Sabreden, dayanan, oruç açmayan fakirler.
fukara-yı muhacirin / fukara-yı muhacirîn
Mekke'den Medine'ye hicret edenlerin fakirleri, yoksulları.
fukara-yı sabirin / fukara-yı sâbirîn / fukarâ-yı sâbirîn
Sabreden ve avuç açmayan fakirler.
Dilenmeyip sabreden ve şerî'ate (İslâmiyet'e) uyan fakirler.
gedayan
Fakirler. Kimsesizler. Gedâlar.
(Farsça)
gürisne-gan / gürisne-gân
(Tekili: Gürisne) Açlar, fakirler, yoksullar.
(Farsça)
hadim-ül fukara / hâdim-ül fukara
Fakirlere hizmet eden.
imaret / imâret
Mâmur etmek, şenlendirmek. Mâmurluk.
Hayrat için fakirlere yemek verilen yer.
Bayındırlık, fakirlere yemek verilen yer.
it'amiyye
Bazı vakıf müesseselerinde fakirlerin doyurulması için ayrılan tahsisat.
kurban
Allah'ın rızasını kazanmağa sebep olan şey.
Etleri, fakirlere parasız olarak dağıtılmak niyetiyle farz, vâcib veya sünnet olarak kesilen koyun, keçi, deve, sığır.. gibi hayvan.
Bir maksad uğrunda feda olma.
Beylerin ve meliklerin yakınlarından olan kimse.
mesakin / mesâkin
Miskinler, fakirler.
muhtacin / muhtacîn
(Tekili: Muhtac) Muhtaç kimseler. İhtiyaç sâhibleri. Fakirler, yoksullar.
mukıllin / mukıllîn
Fakirler. Muhtaç olanlar.
sadaka
Allah rızâsı için fakirlere verilen mal, para, ilim gibi insanın muhtaç olduğu her hangi bir şey. (Asr-ı Saâdette fukara-i müslimîn için toplanan zekâta dahi bu nâm verilirdi.)
Allahü teâlânın rızâsına niyet ederek ve karşılık beklemeden muhtâc olanlara, fakirlere, hibe edilen mal, para ve her türlü iyilikte, ihsânda bulunma.
Zekât.
Ganîmet.
Allah rızası için fakirlere verilen şey veya para.
sadaka-i fıtır
İhtiyâcı olan eşyâdan ve borçlarından fazla olarak, nisâb yâni dinde zenginlik ölçüsü miktarında malı, parası bulunan her hür müslümanın, Ramazân bayramının birinci günü sabâhı, fakirlere vermekle yükümlü oldukları belli miktarlardaki buğday, arpa, hurma veya kuru üzüm yahut kıymetleri kadar altın v
sadaka-i fıtr
Ramazan bayramından evvel fıtra olarak verilen sadaka. Zengin (nisaba mâlik) her müslümanın (ihtiyar, genç, çocuk ve hattâ bunak da olsa) fakirlere vermeye mükellef olduğu sadakadır, vâcibdir. Nisaba mâlik olan bir müslüman, hem kendi nefsi için, hem de çocukları, hizmetçisi için sadaka-i fıtır veri
şuhh
Mala düşkün olup, fakirlere vermeyi sevmemek, cimrilik etmek.
tabaka-i fukara
Fakirler sınıfı.
taife-i fukara
Fakirler sınıfı, yoksullar grubu.
tasadduk
Sadaka vermek. Allah rızası için fakirlere ve ihtiyacı olanlara, para veyahut ihtiyaca göre herhangi bir şey vermek.
Sadık ve gerçek olduğu tahakkuk etmek, meydana çıkmak. (İlmi olan kimse ilminden, malı olan kimse malından tasadduk etsin.) (Hadis meâli)
Sadaka vermek. Yâni Allahü teâlânın rızâsı için fakirlere ve ihtiyâcı olanlara para, mal vermek.
vakıf / vâkıf
Mülkü olan belli ve kıymetli malının menfaatini bir şarta bağlamadan müslüman veya zımmî (gayr-i müslim vatandaş) bütün veya belli fakîrlere Allah rızâsı için terkeden kimse.
Bir işten haberi olan.
Arafât'ta vakfeye duran.
zekat / zekât
Nisab miktarı mala, paraya sahib olan Müslümanın kırkta birini fakirlere sadaka vermesi ve bu verilen sadaka. Ziyadeleşme, artma.
Temizlik. Taharet.
Zenginlerin kırkta bir oranında fakirlere yaptığı yardım.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
BÂZAR
Daire-i ihtiyar
İbrahimvari
Cihet-i vahdet
mesrurane
abdest-hane
Cürsüme
itat
As inci
naseza
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Fakirler
nali
sinan
ondu
Birikmek
uyanık
fiilleri
Basîre
Sinif
hazır Asker