Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Evli
ifadesini içeren
261
kelime bulundu...
bain talak / bâin talak
Boşamada kullanılan sözleri söyler söylemez, evliliği sona erdiren boşama.
a'ras / a'râs
Düğünler.
(Tekili: İrs) Evliler.
(Tekili: Urs) Nikâh merasimleri.
ab-ı hayat / âb-ı hayât
Hayat suyu. Saf ve berrak su. İnce ve derin mânâlı söz. Tasavvufta mürşid-i kâmil denilen evliyâ zâtların, insanların mânen canlı, kalblerinin uyanık olmalarına vesîle olan mübârek sözleri, mânevî nazarları (bakışları) ve kıymetli kalblerinden fışkır an teveccüh. Bir şeyin kıymetini kuvvetli bir şek
abdal / abdâl / آبْدَالْ
Evliyadan fazla nuraniyet kazanmış ve bir anda birkaç yerde görünebilen zâtlar.
Bazı manevi işlerde vazifeli olan evliyadan bir topluluk.
abdiyyet
Kulluk makamı. Evliyâlığın en yüksek makâmı, derecesi. İyilikleri Allahü teâlâdan bilip kendinden bilmemek.
ağleb-i enbiya
İlâhî mesajı insanlara iletmekle görevli olan peygamberlerin büyük çoğunluğu.
ahmediyye
Evliyânın gözbebeği İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Bu yola Müceddidiyye-i Ahmediyye de denir.
Hindistan'da Gulam Ahmed Kâdiyânî tarafından kurulan sapık bir yol.
ahrariyye / ahrâriyye
Evliyânın büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
akraba / akrabâ
Aralarında neseb (soy), süt ve evlilik bakımından yakınlık bulunanlar.
akreb-i mekniyyat
Huk:Meşrut-un lehi bildiren zamirin en yakın mercii mânasını anlatır. Meselâ: Bir vakfiyede vâkıf tevliyetini evvelâ kendisine, sonra oğlu "A" ya, sonra çocuklarına şart etse, çocukları tabirindeki zamir vâkıfın kendisine değil de en yakın merci'i bulunan "A" nın çocuklarına hamlolunur. (Huk.L.)
aktab / aktâb
Kutublar, büyük evliyalar.
aktab-ı al-i beyt-i muhammediye / aktâb-ı âl-i beyt-i muhammediye
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) neslinden gelen ve bulunduğu yerde veya memleketteki evliyanın başı hükmünde olan büyük veliler.
allame / allâme
İslâmiyetin yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs ve evliyâlık derecelerinde yükselmiş, ayrıca lâzım olduğu kadar zamanın fen ve edebiyat ilimlerinde de yetişmiş zât. Âlim kelimesinin mübâlağalı ismi fâilidir.
arif-i billah / ârif-i billah
Mürşid, ermiş, evliyâ. Hakkın nuru ile Cenab-ı Hakk'ı bilen. Âlemi, hâdiseleri İlahî feyz ve ilim ile gören veli.
arz-ı beyza / arz-ı beyzâ / اَرْضِ بَيْضَا
Bazı evliyanın misal âleminde gördükleri beyaz (nurlu) dünya.
asfiya / asfiyâ
Sâflar, temizler; Allahü teâlânın evliyâ kulları. Tekili safiyy'dir.
ashab-ı vezaif / ashab-ı vezâif
Görevli kişiler.
aşiret / aşîret
Dil ve kültürü büyük ölçüde aynı türden olan, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında sosyal, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk; oymak.
azizan / azîzan
Azizler. Kelimenin sonundaki ân takısı Arabça'da ikilik, Farsça'da çokluk ifâde eder.
"İki azîz (velî)" mânâsına İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden Ali Râmitenî hazretlerine verilen lakab.
Büyükler, evliyâ. Birisiyle oturup kalbin toparlanmazsa Kalbindeki dünyâ düşüncesini s
azrail / azrâil
Can almakla görevli melek.
bayezid-i bistami / bayezid-i bistamî
(Hi: 188-261) Ehl-i Sünnet ve Cemâatın büyük âlimlerinden ve büyük evliyadandır. İran'ın Bistam şehrinde doğmuştur. Künyesi, Ebu Yezid Tayfur bin İsa El-Bistamî'dir. Cafer-i Sâdık Radıyallahü Anhu'dan kırk sene sonra dünyaya gelmiş ve ondan üveysî olarak feyz almıştır. Mücerret bir hayat geçirmiştir
bayramiyye
Anadolu'da yetişen evliyânın büyüklerinden Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Bayramiyye yolu bir koldan Bâyezîd-i Bistâmî'ye diğer koldan Hasen-i Basrî'ye ulaşır.
bedeviyye
Evliyânın büyüklerinden Seyyid Ahmed Bedevî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
bektaşilik / bektâşîlik
Evliyânın büyüklerinden Hacı Bektâş-ı Velî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
beynelevliya
Evliyalar arasında.
birinci hasan feyzi
Evliyadan Hasan Feyzi.
boşamak
Nikâh bağını çözmek, evliliğe son vermek.
büdela / büdelâ
Bedeller. Ricâlü'l-Gayb denilen Allahü teâlânın insanlardan gizlediği evliyâ zâtlar. Bedîl'in çokluk şeklidir. Ebdâl de denir.
bürokrasi
Hükûmet dairelerinde aşırı kırtasiyecilik, muamele çokluğu. İşlerin yürütülmesinde şekilciliğin ve idarî işlemlerin ağır basması hâli. Devlet görevlilerinden meydana gelen zümre veya sınıf. Memurlar sınıfı. Bürokrasi, her çeşit rejimde tahakküm vasıtası olmaktadır. Oysa İslâmiyet'te devlet makamları
(Fransızca)
cazibe
Çekme kuvveti.
Mc: Letafet zamanı. Hüsn-ü cemal. (Hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet câzibeyi tevlid eder gibi bir âdet-i İlâhiyye, bir kanun-u Rabbanidir. Mek.)
cebrail / cebrâil
Allah tarafından peygamberlere vahiy getirmekle görevli melek.
celvetiyye
Evliyânın büyüklerinden Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
cem-ül cem
Gr: Bir defa cemi'olan kelimenin tekrar bir defa daha cemi olması. (Evliya; Evliyalar gibi.)
Tas: Vahdet-i vücuda dalmak. Bekabillah, Cenab-ı Hak'ta fâni olmak.
cerrahiyye / cerrâhiyye
Evliyânın büyüklerinden Nûreddîn Cerrâhî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
çeştiyye
Evliyânın büyüklerinden Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
çımacı
Vapurda ve iskelede çımayı atıp tutmak vazifesiyle görevli tayfa.
cop
Polis ve polis görevlisi askerlerin taşıdığı, kauçuktan yapılma sopa.
dahh
Bevlin uzaması.
davet makamı / dâvet makâmı
Vilâyet (evliyâlık) makâmının üstünde, peygamberlere mahsus bir makâm.
dergah / dergâh
Makam, kapı girişi, eşik. Tasavvuf mektebi. Tasavvufta yetişmiş ve yetiştirebilen evliyâ zâtlar tarafından, talebelere, tasavvuf, İslâm ahlâkı ve diğer dînî ilimlerin ve zamânın fen ilimlerinin okutulduğu yer.
Cenâb-ı Hakk'ın rahmet kapısı.
dırr
Avret üzerine avret almak, evli iken bir daha evlenmek.
dümdar
Askerlikte arttaki emniyeti te'minle vazifeli, geriden gelen ve askeri tâkib eden birlik. Ordunun geriden emniyet kuvveti.
(Farsça)
Mc: Son zamanlarda gelen büyük evliyâullah.
(Farsça)
eazım-ı evliya / eâzım-ı evliya
Evliyanın büyükleri.
ebdal
(Tekili: Bedil veya Bedel) Evliyâdan, ziyâde nuraniyyet kazanmış olanlar. Evliyâ zümresinden bir cemaat. Arapçada halkın lüzumlu işlerinin tasarrufuna memur bir cemaata denir.
ehass-ül havas / ehass-ül havâs
En hâlisin hâlisi. Şuhudi imân sahibleri olan evliyalar. Cenab-ı Hakk'a yakınlık kazananların en hâlisi olan enbiyâ ve evliya. Efdallerin efdali, sâlihlerin sâlihi.
ehl-i keşf-il kubur
Kabir âleminde olanları bilen, kabirdeki ölünün ahvâlini keşfedip doğru olarak haber veren veli, evliya.
ehl-i şuhud
Kâinatta tevhid delillerini aynen seyreden, İlâhi ve gizli sırlarını Hakkın izni ile gören şuhud ehli. Veli.
(Farsça)
Görecek derecede kat'i kanaat sâhibi olan enbiyâ ve evliyalar.
(Farsça)
ehlullah
Allah adamı, evliya, ermiş.
Allah'a itaat edip, O'nun sevgisi ile O'na yaklaşmış olan Veli. Allah'ın sevgisine mazhar olan Evliya.
Allah adamları, Allahü teâlânın emirlerine uyup, O'nun sevgisini ve ism-i şerîfini gönlünden hiç çıkarmayan evliyâ zâtlar.
emirkulu
Aldığı emri yapmağa mecbur olan, verilen emri yerine getirmekle görevli kimse.
emsen
Bevlin akması.
evliya sultanı / evliya sultânı
Evliyaların sultanı, reisi.
evliya-i arifin / evliya-i ârifîn
Allah'ı hakkıyla bilen evliyâlar.
evliya-i izam / evliya-i izâm
Büyük evliya.
evliya-yı meşhure
Meşhur evliyalar, Allah dostları.
eyama
(Tekili: Eyyim) Bekârlar, evli olmayanlar.
fena-i etemm / fenâ-i etemm
Tam fenâ. Evliyâlık makamlarının sonu, velînin ben diyecek yer bulamamasıdır.
ferid
Benzeri pek nâdir bulunan. Benzeri bulunmayan, yektâ.
Doğrudan doğruya Kur'andan ders alıp ders veren ve kuvve-i kudsiye sahibi olan Evliyaullah. Yalnız ve münferid.
Zamanında eşine rastlanmıyan. Akran ve emsali yok.
Dizilmiş inci.
Bir tane, nefis ve müntehab
fettah / fettâh
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kullarına hayır kapılarını, dileklerine kavuşmak istiyen kullarına kapalı kapıları açan, peygamberlerini düşmanlarının elinden kurtarıp, memleketlerin fethini müyesser (kolay) kılan; evliyâsına (sevdiği kullarına) melekûtünün (gözle görülmeyen
feyz
Akma. Peygamber efendimizin mübârek kalbinden, evliyânın kalbleri vâsıtasıyle akıp gelen mânevî bilgiler.
firaş-ı kavi / firaş-ı kavî
Fık: Evli kadının firaşı mânâsına gelir bir tabirdir. (Bununla bilâdavet neseb sabit olup, nefy ile neseb nefy olunmayıp, lâkin laan ile nefy olunur.)
fücur / fücûr / فجور
Yakın akraba evliliği.
(Arapça)
Günahkarlık, sefihlik.
(Arapça)
gardiyan
Hapistekileri bekleyen görevli.
gavs
Yardım eden. Evliyâ arasında kullara yardımla vazîfelendirilen velî zât.
Büyük evliya.
gavs-ül a'zam
Abdülkadir-i Geylanî (K.S.) Hazretlerinin nâmı. En büyük Gavs. Evliyâullahın büyüğü. Gavs-i Ekber de denir.
gavsiyet
Evliyaların başı olma, velilik mertebelerinde yüksek bir makamda olma; en büyük yardım etme makamı.
Büyük evliyalık.
gavsiyyet
Evliyaullahın başı olmak. Velâyet mertebelerinden yüksek bir makam sahibi olmak.
gülşeniyye
Evliyânın büyüklerinden İbrâhim Gülşenî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
haccam / haccâm
Kan alma görevlisi.
hafif necaset / hafif necâset
Eti yenen dört ayaklı hayvanların bevli (idrarı) ve eti yenmeyen kuşların pisliği.
halidiyye / hâlidiyye
Evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Nakşibendiyye yolunun bir kolu olan Hâlidiyye yolu daha çok Anadolu, Irak ve Sûriye taraflarında yayılmıştır.
halife-i şahsi / halife-i şahsî
Fahr-i Kâinat (a.s.m.) Efendimizin vekili olarak Müslümanların başkanlığını yapan ve İslâmiyeti korumak ve yaşatmakla görevli olan zâtın şahsı, kendisi.
halvetiyye
Evliyânın büyüklerinden Muhammed bin Nûr Halvetî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
hamele-i arş
Arşı taşımakla görevli dört büyük melek.
hamie
Hararetli, çamurlu, volkanlı, alevli, dumanlı.
haseki
Tar: Vaktiyle sarayda görevli bazı subaylara verilen isim.
hayta
Serseri, serkeş kimse.
Ask: Osmanlılarda görevli bir sınıf askere verilen ad. Hayta birlikleri, üstün savaş kabiliyeti olan askerlerden kurulur, lüzumunda düşman topraklarına akın yapmak için de kullanılırdı. Sonraları düzenleri bozulduğunda eşkiyalığa başladılar; bundan dolayı "hayt
hazinedar / hazînedâr
Hazine görevlisi.
haziret-ül kuds / hazîret-ül kuds
Cennet bahçesi. Peygamber ve evliyanın ruhlarının toplandığı yer.
hazret-i azrail / hazret-i azrâil
Ruhları kabzetmekle görevli melek.
helalzade / helalzâde / حلال زاده
Helal süt emmiş.
(Arapça - Farsça)
Evli anne babanın çocuğu.
(Arapça - Farsça)
hibale-i izdivac
Evlilik bağı.
hıdane / hıdâne
Çocuğu kucağa almak, besleyip büyütmek üzere yanında bulundurmak. İslâm nikâhının bozulmasından sonra (ayrılıkta), çocuğu, selâhiyetli (yetkili) olan kimsenin yâni başkası ile evli olmayan annenin belirli bir yaşa gelinceye (oğlan çocuğu yedi, kız ye tişkin oluncaya) kadar yanında alıkoyması ve terb
himmet
Kast, irâde, kuvvetli istek, arzu. Allahü teâlânın velî kullarından bir zâtın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurup, başka bir şeyi kalbine getirmemesi ve Allahü teâlâdan o işin olmasını dileyerek, bu şekilde mânevî yardımda bulunması. Evliyânın himmeti, yaktı beni kül eyledi Sofi
hulefa / hulefâ
Halifeler; Fahr-i Kâinat (a.s.m.) Efendimizin vekili olarak Müslümanların başkanlığını yapan ve İslâmiyeti korumak ve yaşatmakla görevli olan zâtlar.
huluvv
Boş olmak, hâlî oluş. Boşluk. Boşta olmak.
Huk: Tarafların anlaşarak evlilik hayatlarına son vermeleri.
Huk: Bir gayr-i menkulün, muayyen bir bedel ile kiralanmış olmasından doğan kiracılık hakkı ve menfaati.
Hava parası adıyla verilen meblağ.
ictiba / ictibâ
Seçmek, seçilmek. Evliyâlıkta, vâsıtanın, aracının şart olmadığı cezbe (çekilme) ile ilerleme.
ictiba yolu / ictibâ yolu
Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için peygamberlerin aleyhimüsselâm ve seçilmiş evliyâların yolu. Mürid değil, murâdlar ve mahbûblar yolu. Sevilenleri, çabuk ilerletme yolu.
iddet
Kocasının ölümüyle dul kalan veya talak (boşama) ve fesh (nikâhın bozulması) sebebiyle evlilik bağı çözülen kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken zaman.
ıdrar
Zarar vermek.
Avret üstüne avret almak, evli iken bir daha evlenmek.
ilad
(Veladet. den) Doğurma, tevlid etme.
Doğurtma.
ilham-ı evliya
Evliyanın kalbine doğan mânâ.
imam hatip mektebi
İmam ve hatip olarak din görevlisi yetiştirmek üzere kurulan okul.
imame / imâme
Eskiden müslümanların başlarına sardığı, bugün ise, sadece din görevlilerinin namaz kıldırırken ve dînî vazîfeleri yerine getirirken giydikleri başlık üzerine sarılan sarık.
Tesbîhin ucundaki uzun tâne.
inabe / inâbe
Bir büyüğe, evliyâ bir zâta intisab etmek, bağlanmak sûretiyle yapılan tövbe.
israfil / isrâfil
Sur borusunu üflemekle görevli büyük bir melek.
istigase / istigâse
Şefâat dileme, yardım isteme; Allahü teâlâdan bir isteğin, dileğin yerine gelmesi için, Peygamberleri ve evliyâyı, sevdiği kullarını vesîle ederek (araya koyarak) isteme, yalvarma, duâ etme.
izdivaç
Evlilik.
izdivac / izdivâc / ازدواج
Evlilik.
(Arapça)
jandarma
Asayişle görevli asker.
kaba necaset / kaba necâset
İnsandan çıkınca abdesti veya guslü gerektiren her şey, eti yenmeyen hayvanların, (yarasa hâriç) ve yavrularının yüzülmüş, dabağlanmamış derisi, eti, pisliği ve bevli ile süt çocuğunun pisliği, bevli ve ağız dolusu kusmuğu, insanın ve bütün hayvanlar ın kanı ile şarab, leş, domuz eti ve kümes ve yük
kaddesallahü teala esrarehümül'aziz / kaddesallâhü teâlâ esrârehümül'azîz
Daha çok tasavvuf büyüklerinin, evliyâ zâtların isimleri anılınca ve yazılınca söylenen veya yazılan Allahü teâlâ onların kıymetli sırlarını temiz, mübârek eylesin mânâsına duâ ve saygı ifâdesi. Bir kişi için Kaddesallahü sırrehü; iki kişi için Kadde sallahü sırrehümâ denir.
kadiriyye / kâdiriyye
Evliyânın büyüklerinden Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin v.561 (m.1266) tasavvuftaki yolu.
kalb ilmi
Evliyâdan bir zâtın rehberliğinde kazanılan ilim.
karabet / karâbet
Soy, süt ve evlilik yoluyla yakınlık, akrabâlık.
kaside-i bürde / kasîde-i bürde
İslâm âlimlerinin meşhûrlarından ve evliyânın büyüklerinden Muhammed bin Saîd Busayrî hazretlerinin, sevgili Peygamberimizi öven meşhûr kasîdesi. Bu kasîdeyi rüyâsında Peygamber efendimize okuduğu ve Peygamber efendimiz de ona bürdesini yâni hırkasını hediye ettiği için bu kasîdeye Kasîde-i Bürde de
kazaskerler
Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfının en yüksek mertebesinde bulunan devlet görevlileri; askerî kadılar.
kemalat-ı nübüvvet / kemâlât-ı nübüvvet
Peygamberliğe âit üstünlükler olup, evliyâlığın çok yüksek makamlarından biri.
kemalat-ı vilayet / kemâlât-ı vilâyet
Evliyâlığa âit üstünlükler, olgunluklar.
keramatü'l-evliyai hakkun / kerâmâtü'l-evliyâi hakkun
Evliyaların kerametleri doğru ve gerçektir.
keramet-i evliya
Evliyanın kerameti; Allah tarafından evliyaya ikram edilen olağanüstü hal.
kerf
Hımarın, bevlini koklayıp başını yukarı kaldırması.
keşf
Açmak, gizli bir şeyi bulmak, ortaya çıkarmak. Bir şeyin üzerindeki kapalılığı kaldırmak.
Evliyânın, his ve akılla anlaşılmayan şeyleri, kalbine gelen ilhâm yoluyla bilmesi.
keşfiyat
(Tekili: Keşf) Keşifler. Bulup meydana çıkarılan şeyler.
Cenâb-ı Hakkın ihsan ve ilhamı ile evliyâullahın, hususan evliya-ı izâm hazeratının ve hasseten Kur'ân-ı Hakimin irşadı ile ve feyzi ile Rüesâ-i Evliyâ ve Server-i Kâinat olan Peygamberimiz Resul-i Ekrem (A.S.M.) Efendimizin de
keşfü'l-kubur velisi / keşfü'l-kubur velîsi
Kabirdeki ölülerin hallerini anlayan ve bilen Allah dostu zât, evliya.
kesret-i izdivaç
Çok evlilik.
kübreviyye
Evliyânın büyüklerinden Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Yaptığı bütün münâzaralarda gâlib geldiği için kübrâ (büyük) lakabıyla meşhur olmasından dolayı, bu yola Kübreviyye denmiştir.
kuddise sirruh
Daha çok Allahü teâlânın sevdiği kullar olan evliyâdan birinin ismi anılınca veya yazılınca, onun sırrı (içi) temiz ve mübârek olsun mânâsına söylenen veya yazılan duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. İki kişi için "Kuddise Sirruhümâ" ikiden çok için "Kuddi se sirruhüm" denir.
kurb-i velayet / kurb-i velâyet
Velâyet, evliyâlık yoluna âit yakınlık. Allahü teâlâdan gelen feyz ve bereketlere, arada vâsıta bulunmak sûretiyle kavuşma.
kürsüf
Evlenmemiş (bâkire) kızların yalnız hayz zamânında, evli veya dul kadınların ise her zaman, edep yerine koydukları ve koku sürdükleri bez veya saf nebâtî pamuk.
kutb
(Kutub) Dünyanın şimâl veya cenub uçları. (Güney ve kuzey taraflarının son kısımları.)
Elektrik cereyânını meydana getiren veya mıknatısın uçlarından her biri.
Dini bir meslek veya grubun başı. Bir çok müslümanların kendisine bağlandıkları azim ve büyük evliyaullahtan zamanın
Büyük evliya.
kutb-ı arifin / kutb-ı ârifîn
Ârif denilen evliyânın başı, en büyüğü, yüksek ilimler sâhibi.
kutb-u azam / kutb-u âzam
En büyük kutup; birçok Müslüman'ın kendisine bağlandıkları büyük evliyadan zamanın en büyük mürşidi.
kutbiyet
Büyük evliyalık.
kutbiyyet
Kutubluk denilen yüksek evliyâlık mertebesi.
kutub
Büyük evliya.
kuvve-i kudsiye
Evliyâ kuvveti. Cenab-ı Hakk'ın yardımına mazhar olan kuvvet. Hakaik-ı imâniye ve Kur'aniyeyi gayet ince ve derin bir firaset ve dirayetle anlayabilme kuvveti.
kuvve-i müvellide
Tevlid edici kuvve, meydana getirci kuvvet.
lefüt
Evvelki kocasından çocuğu olan ve daima çocuğuna iltifat eden evli kadın.
matmazel
Evli olmayan gayr-ı müslim kız.
(Fransızca)
melaike-i müekkel / melâike-i müekkel
Görevli melekler.
melek-i müekkel
Vekil tayin edilmiş, görevli melek.
melhub
(Lehb. den) Alevli, alevlenmiş.
memur / مأمور
Görevli.
Görevli.
(Arapça)
Devlet memuru.
(Arapça)
memur-u siyasi / memur-u siyasî
Siyasette görevli memur.
memurin / memurîn / مأمورین
Memurlar, görevliler.
Memurlar, görevliler.
(Arapça)
memurin-i siyasiye / memurîn-i siyasiye
Siyaset görevlileri.
meratib-i velayet / merâtib-i velâyet
Evliyalık, velîlik mertebeleri, dereceleri.
meşale / meşâle
Ucu alevli değnek.
meşayıh / meşâyıh
Şeyhler, velîler, evliyâ. Şeyh kelimesinin çoğuludur.
mescur
Sulu süt.
Dizilmiş salkım olmuş inci.
Yanmış.
Kızdırılmış.
Doldurulmuş. Taşkın su.
Alevli ateş, kızgın fırın.
Deniz.
Boş.
Muhtelit.
Mc: Firavun'un battığı deniz.
mesen
Kişinin bevlini tutmaya âciz olması. Bir kimsenin, idrarını tutamaması.
meşhudat / meşhudât
Görünenler. Seyredilenler. Hislerimizle ve gözlerimizle görüp bildiğimiz ve bazı evliyanın keşfen gördükleri.
meşmeşiye
Tas: Âlem-i gaybdan veya âlem-i misalden bir âlem. Bazı evliyanın keşfen müşahede ettikleri bir yer.
Bazı evliyanın keşfen gözlemledikleri gaybî veya misâlî bir âlem.
mesna
Bevlini tutmaya kadir olmayan kadın. (Müz: Emsen)
mevalid / mevâlid
(Tekili: Mevlid) Doğulan yerler. Mevlidler. Doğma vakitleri. Milâdlar.
Mevlidler, doğmalar.
mevlana / mevlânâ
"Efendimiz" mânâsına bir büyüğe karşı söylenen hürmet ve saygı ifâdesi.
Evliyânın büyüklerinden Celâleddîn Rûmî'nin ve Hâlid-i Bağdâdî'nin ve bâzı büyüklerin lakabı.
mevleviyye
Evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
mevlid-han / mevlid-hân
Mevlid okuyan.
mikail / mikâil
Dünya işlerini düzenlemekle görevli melek.
mikail aleyhisselam / mîkâil aleyhisselâm
Dört büyük melekten biri. Ucuzluk, pahalılık, kıtlık, bolluk yapmak, ferah ve huzûr getirmek ve her maddeyi hareket ettirmekle görevli melek.
miraciye / mîrâciye
Mevlidin mîraçla ilgili bölümü.
misyoner
Hıristiyanlığı yaymakla görevli kimse.
muahhir
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Peygamberlerini, evliyâsını, sevdiklerini kendine yaklaştırıp, kâfirleri (inanmayanları), fâcirleri, düşmanlarını, sevmediklerini kendisinden uzaklaştıran, hor ve hakîr edip alçaltan.
mübarek geceler / mübârek geceler
İslâm dîninin kıymet verdiği geceler. Kadir, Arefe, Fıtr ve Kurban bayramı ile Mevlid, Berât, Mi'râc, Regâib, Muharrem, Aşûre geceleri.
mubassır / مبصر
Okul düzenini sağlayan görevli.
(Arapça)
müceddidiyye
Evliyânın büyüklerinden müslümanların gözbebeği İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
müekkel
Görevli, vekil tayin edilmiş.
muhabbet-i evliya
Evliya sevgisi.
muhakkıkin-i evliya / muhakkıkîn-i evliya
Evliyadan gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler.
mührdar
Eskiden bir bakanlık veya dairenin resmi mührünü kullanmakla görevli olan kimseye verilen ad. Hususi kalem müdürü.
(Farsça)
muhsan
Evli veya dul olan iffetli müslüman erkek. Evli olan iffetli kadına muhsana denir.
mukarrebun
Büyük meleklerden bir zümre.
Takva ve ubudiyyet ile evliya derecesine gelmiş, Cenab-ı Hakk'ın indinde çok kıymetli ve mübarek büyük zâtlar.
Yakınlaşmış olanlar.
mükellefiyet
Mükellef olma, yükümlülük, görevli oluş.
mültehif
Alevli.
Mc: Çok üzgün ve kederli olan.
münşeil
(Şa'l. dan) Alevli. Parlıyan.
murahhas
Delege, devlet adına görevli kimse.
mürid / mürîd
Tasavvufta Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için evliyâ bir zâtın terbiyesi altına giren talebe.
mürşid-i kamil / mürşîd-i kâmil
Tasavvufta kemâle gelmiş, olgunlaşmış, evliyâlık mertebelerinin sonuna ulaşmış, kâbiliyeti olanları bu yolda yetiştiren rehber zât.
müştail / مشتعل
Alevli.
(Arapça)
müstehlik evliya / müstehlik evliyâ
Nihâyete erdikten, maksada kavuştuktan sonra sebepler âlemine indirilmeyen, geri döndürülmeyen evliyâ. Kalbi hep Allahü teâlâya dönük olup, O'ndan başkası ile meşgul olmayan zâtlar.
müstevliye
(Bak: MÜSTEVLİ)
mütecerrid
(Mücerred. den) Tek kalmış, tek başına olan.
Soyunan, tecerrüd eden, çıplak olan.
Bekâr. Evli olmıyan.
Tas: Dünya işlerinden vazgeçip Allah'a bağlanan.
müteehhil / متأهل
Evli, evcilleşen.
Evli.
(Arapça)
mütezevvic
(Çoğulu: Mütezevvicîn) (Zevc. den) Evli, evlenmiş, evlenen.
mutlak vilayet / mutlak vilâyet
Evliyâlık.
muvazzaf / موظف
Görevli.
Vazifeli, görevli.
Görevli.
(Arapça)
müvellid
Tevlid eden, husule getiren, doğuran. Doğurtan kimse. Meydana getiren.
müvellid-ül ma'
Su tevlid eden. Hidrojen.
müvellide
Husule getiren, tevlid eden. Doğurtan. Ebe.
nakşibendiyye
Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Allahü teâlânın sevgisini kalblere nekşettiği için Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine Nakşibend lakabı verilmiştir. Bu yolda olanlara Nakşibendî denilirdi.
nikah / nikâh
Evlilik için yapılan akit, sözleşme. Evlenecek müslüman bir erkek ile kadının şâhidler huzûrunda ben seni zevceliğe (hanımlığa) aldım, diğerinin de kabûl ettim demesi.
pakan
(Tekili: Pâk) Temizler, pâklar.
(Farsça)
Mc: Veliler, evliya.
(Farsça)
perdedar / پرده دار
Kapı görevlisi.
(Farsça)
poligami
Çok evlilik.
rahibe / râhibe
Kadın râhib. Hiç evlenmeyen, yalnız ve bekâr olarak yaşayan, kilisede ibâdetle meşgûl olan görevli kadın.
ratibehar / ratibehâr
Vazifeli. Görevli.
(Farsça)
recm
Taşlama; muhsan (evli) olup, zinâ eden kadın ve erkeği taşlayarak öldürme.
refik-i a'la / refîk-i a'lâ
Allahü teâlâ.
Peygamberlerin, evliyânın, şehidlerin ve sâlih (iyi) kimselerin rûhlarının bulunduğu yer.
ricalullah
Mânevi kudret ve kuvvet sahipleri olan evliya.
rıfaiyye / rıfâiyye
Evliyânın büyüklerinden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
rumuz-u şathiyat / rumûz-u şathiyât / رُمُوزُ شَطْحِيَاتْ
Evliyanın bazı garib ve anlaşılmaz sözlerindeki ince işaretler.
rüşvet
Bir iş gördürmek, haksızı haklı göstermek gibi maksatlarla bir görevliye verilen para, mal veya sağlanan menfaat.
sadat / sâdât
Seyyidler. Hazret-i Hüseyin'in soyundan gelenler.
Evliyânın büyüklerinden olan zâtlar.
şahne / شحنه
Güvenlik görevlisi, polis.
(Arapça)
şahs-ı veli / şahs-ı velî
Velî şahıs, evliya; büyük zât.
şahşah
Görevli, vazifeli.
sarb
Sütü birbiri üstüne sağmak.
Bevlini hapsetmek.
Çok ekşimiş süt.
"Zamk-ı talh" denilen ağaç sakızı.
şaziliyye / şâziliyye
Evliyânın büyüklerinden Ebü'l-Hasen Şâzilî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
sedd-i zülkarneyn
Kur'ân-ı kerîmde Zülkarneyn adıyla bildirilen peygamber veya evliyâ olan mübârek bir zâtın, Ye'cûc ve Me'cûc için yaptırdığı sed.
sekine
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti.
Telâş ve hafifliğin zıddıdır.
Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde
sekinet
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti.
Telâş ve hafifliğin zıddıdır.
Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde
selef / سلف
Öncekiler, önceki görevliler.
(Arapça)
selim akıl / selîm akıl
Yanılmayan, pişman olacak bir işi yapmayan ve peygamberlere, âlim ve evliyâlara mahsus, ileriyi gören akıl.
sema' / semâ'
Bir veya birkaç kişinin çalgısız, âletsiz okudukları, dîni, îmânı kuvvetlendiren ve ahlâkı güzelleştiren ilâhî, mevlid, kasîde ve şiirleri dinlemek.
şeyh-i ekber
Büyük âlim, velî, rehber. Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin v. 638 (m.1240) lakabı.
şeyhülislam / şeyhülislâm
Osmanlılarda en büyük din görevlisi.
şıhne / شحنه
Güvenlik görevlisi, inzibat görevlisi.
(Arapça)
sıhr / صهر
Evlilikten doğan akrabalık.
(Arapça)
sıhriyet / صهریت
Evlilikten doğan akrabalık, kan bağı.
(Arapça)
sıla-i rahm
Akrabâyı, yâni ana, baba, dede, çocuklar ve torunları; süt ve evlilik yoluyla olan yakınları ziyâret etmek, gözetmek ve onlara yardım etmek.
sima' / simâ'
Bir kişinin veya birkaç kişinin çalgısız, âletsiz ve müzik perdelerine uydurmadan okudukları dîni, îmânı kuvvetlendiren ve ahlâkı güzelleştiren şiirleri, kasîdeleri, ilâhileri ve mevlidleri dinlemek.
sinn-i büluğ / sinn-i bülûğ
Büluğ yaşı, ergenlik (evlilik) çağı.
sırat-ı müstakim
En doğru yol, İslâmiyet yolu. Hak yolu. Allah'ın râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek.
şu'ledar / şu'ledâr / شعله دار
Alevlenmiş, alevli. Işıklı.
(Farsça)
Alevli, şuleli.
(Arapça - Farsça)
şu'lenüma / şu'lenümâ
Alev gösteren, alevli.
(Farsça)
şu'lever / شعله ور
Alevli.
(Arapça - Farsça)
Parlak, aydınlık.
(Arapça - Farsça)
sühreverdiyye
Evliyânın büyüklerinden Ebû Hafs Ömer bin Muhammed Şihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
şuledar / şûledâr
Alevli, ışıklı.
Alevli, ışıltılı.
süleyman çelebi
İlk mevlid yazan ve bunda en çok muvaffak olan ehl-i velâyet bir zât olup, hicri 780'de Bursa'da vefat etmiştir. "Vesilet-ün Necât", meşhur mevlid kitabının esas adıdır.
taaddüd-ü ezvac / taaddüd-ü ezvâc
Çok evlilik.
taaddüd-ü zevcat
Birden fazla kadınla evlilik.
Bir kaç kadınla evlilik hali.
taaddüdüzevcat / taaddüdüzevcât
Birden fazla evlilik.
talak-ı bain / talâk-ı bâin
Boşanmada kullanılan sözleri söyler söylemez evliliği sona erdiren boşama. Zevceye yaklaşmadan önce veya yaklaştıktan sonra beynûneti yâni ayrılığı ifâde eden kinâyî yâni açık olmayan bir söz ile yapılan veya sarîh yâni açık bir söz ile yapılıp da aç ıkça veyâ işâretle üç adedine bağlı bulunan veya
tavassut
Araya girme, aracılık etme; bir peygamberi veya bir evliyâyı vâsıta kılarak, araya koyarak, bir isteğin yerine gelmesi için Allahü teâlâya yalvarma.
tayfuriyye / tayfûriyye
Evliyânın büyüklerinden Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin ismi Tayfur olduğu için yolu bu adla anılmıştır.
teayyün-i imkani / teayyün-i imkânî
İnsanın hakîkati olan teayyün-i vücûbîsinin zılli yâni görüntüsü. Ehlullah (evliyâ) kendi yaratılışlarına, güçlerine göre tasavvuf mertebelerine kavuşmakta birbirlerinden çok ayrıdırlar. Evliyâ arasında Allahü teâlânın ismine kavuşanlar pek azdır. Ço ğu bu ismin teayyün-i imkânîsine kavuşmuştur. (İm
tecerrüd
Soyunma, çıplak olma.
Evli olmama.
Tas: Mâsivadan alâkasını kesip, Allah'a müteveccih olup, ibadet ü taatla meşgul olma.
İman ve İslâmiyete mücahidane ve fedakârane bir tarzda hizmetle iştigal etme.
Herşeyden boş olma.
tefsire
Hastaların bevlini koyacak şişe. Sidik kabı.
temyiz mahkemesi
Yargıtay; alt mahkeme kararlarının doğru verilip verilmediğini incelemekle görevli üst makam.
teşeffü'
Bir isteğin, dileğin yerine gelmesi için, peygamberleri veya evliyâyı vesîle ederek (araya koyarak), onların hatırı için diyerek Allahü teâlâya yalvarma, duâ etme, isteme.
teşrifatçı / teşrîfatçı
Protokol görevlisi.
(Arapça - Türkçe)
teveccüh
Yönelme.
Peygamberleri aleyhimüsselâm veya evliyâyı vesîle (vâsıta) yaparak, onların hâtırı için istenilen bir şeye kavuşturması için Allahü teâlâya yalvarmak. Buna, istigâse, tevessül ve teşeffü' de denir.
Tasavvuf yolunda ilerleme, yükselme sebeblerinden en önemli olanı. Bir velîni
tevlid / tevlîd / توليد
Doğurtma, üretme.
(Arapça)
Meydana getirme.
(Arapça)
Tevlîd etmek:
(Arapça)
Üretmek.
(Arapça)
Meydana getirmek.
(Arapça)
tevlidat / tevlidât
(Tekili: Tevlid) Meydana getirmeler, sebep olmalar.
Doğurmalar, doğurulmalar; doğurtmalar.
tezevvüc
Evlilik, evlenmek.
tezevvücat / tezevvücât
Evlilikler.
ticaniyye / ticâniyye
Evliyânın büyüklerinden Ebü'l-Abbâs Ticânî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
ulema / ulemâ
Âlimler, ilim sâhibleri; zamânın fen ve edebiyât bilgilerinde yetişmiş, Kur'ân-ı kerîmin ve binlerce hadîs-i şerîfin mânâsını ezberden bilen, İslâm'ın yirmi ana ilim ve kolları olan seksen ilimde mütehassıs (uzman), tasavvufun (evliyâlığın) en yüksek derecesine ulaşmış, yetişmiş ve yetiştirebilen, i
ummal / ummâl / عمال
Görevliler.
(Arapça)
Yöneticiler.
(Arapça)
uşşakiyye / uşşâkiyye
Evliyânın büyüklerinden Hasan Hüsâmeddîn Uşâkî'nin tasavvuftaki yolu.
vasi / vasî
Çocuk, yetim, hasta, deli gibi zayıf kimselerin mal ve işlerini idare eden görevli.
vazifedar / vazifedâr / vazîfedâr / وظيفه دار
(Çoğulu: Vazifedârân) Vazifeli, görevli.
(Farsça)
Memur.
(Farsça)
Vazifeli, görevli.
Görevli.
(Arapça - Farsça)
vazifedarlık
Görevlilik.
vazifeten
Görevli olarak.
vedud
Çok şefkatli. Kendisine çok sevgi beslenen. Cenâb-ı Hak. (Vedud ismine mazhar olan muhakkıkin-i evliya: "Bütün kâinatın mâyesi, muhabbettir. Bütün mevcudatın harekâtı muhabbetledir. Bütün mevcudattaki incizab ve cezbe ve câzibe kanunları, muhabbettendir." demişler.)
vehc
Alevli olmak. Alev ile yanmak. Parlamak.
vehhac
Parıl parıl. Pek şa'şaalı.
Çok alevli.
velayet-i meczubane / velâyet-i meczubâne
İlâhî aşkta kendinden geçmiş şekildeki evliyalık.
veled-i nameşru / veled-i nâmeşru
Evlilik dışı ilişki sebebiyle doğan çocuk.
veli / velî
Sahib, mâlik.
Evliya.
Muin. Muhafaza eden.
Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse.
Sıddık.
Baba. Babanın babası, cedde de denir.
Fık: Hayatını mücadelelerle ve azimet ve fevkalâde bir zühd ve takva ile ibadet ve taata sarfederek kendisinden All
Sahip, malik, evliya, koruyucu, muhafaza eden, küçük çocukların durumundan sorumlu kişi, baba, ata.
Velâkin, fakat, amma.
Eren, ermiş, evliya.
veliyy
(Çoğulu: Evliyâ) Yakın.
Amcazâde, emmi oğlu.
Yar, dost.
veznedar / veznedâr / وزنه دار
Gişe görevlisi.
(Arapça - Farsça)
vilayet / vilâyet
Evliyâlık, velîlik makâmı, Allahü teâlâya yakın olma, gafletten uzak bulunma.
vilayet yolu / vilâyet yolu
Bir vâsıtanın yâni yetişmiş bir velînin yol göstermesi lâzım olan, insanı Allahü teâlâya kavuşturan evliyâlık yolu.
vilayet-i amme / vilâyet-i âmme
İslâmiyet'in yalnız sûretine uyanların kavuştuğu evliyâlık makâmı.
vilayet-i muhammediyye / vilâyet-i muhammediyye
Peygamber efendimizin kendine mahsûs vilâyetle birlikte bütün peygamberlerin vilâyetlerini (evliyâlık derecelerini) kendisinde toplamış olması. Vilâyet-i Mustafaviyye de denilir.
vilayet-i sugra / vilâyet-i sugra
Vehimden ve hayâlden kurtulamadan ilerlenen evliyâlık yolu. Buna Vilâyet-i evliyâ da denir.
yaver / yâver
Komutanların yanında bulunan ve onların emirlerini yazmakla ve gerektiğinde yerine ulaştırmakla görevli subay.
yeseviyye
Evliyânın büyüklerinden Ahmed Yesevî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
zabıta / zâbıta / ضابطه / ضَابِطَه
Emniyet görevlisi.
Güvenlik görevlisi.
(Arapça)
Emniyet görevlisi.
zebanekeş
Alevlenen, alevli.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Mütehavvî
kâni
zülcelal
kelam-ı kadim
kadir-şinas
hamis
Osmanli
jeng-alud
arinmak
Iktiyas
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Evli
stina
Uskula
Çeviri
yol göstermek
Rayiha-i tayyib
taifeler
âlâ
kalabalık
SEVGİLİ