Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Esmek
ifadesini içeren
269
kelime bulundu...
abad / âbâd / آباد
Bayındır, mamûr.
(Farsça)
Âbâd etmek/eylemek:
(Farsça)
Mamûr etmek.
(Farsça)
Zenginleştirmek.
(Farsça)
Huzur vermek.
(Farsça)
Âbâd olmak:
(Farsça)
Mamûrlaşmak.
(Farsça)
Zenginleşmek.
(Farsça)
Huzura kavuşmak.
(Farsça)
adak
Nezr, Allahü teâlânın rızâsının elde edilmesi veya bir isteğin yerine gelmesi veya bir belâ ve musîbetin giderilmesi maksadıyla Allahü teâlâ için oruç tutmak, kurban kesmek gibi başlıbaşına ibâdet olan veyâ benzeyen bir şeyi kendisine vâcib kabûl etm e.
adb
Kılıç.
Kesmek.
Sövmek.
Yardımcı.
adid
Ağaç kesmek.
amir / âmir
Büyük me'mur. Emreden, iş gösteren.
Huk: Bir kimseyi öldürmek veya bir uzvunu kesmek ve sakatlamak tehdidiyle bir filli yapmaya veya yapmamaya zorlayan ve bu tehdidi yapmaya muktedir olan kimse.
aram / ârâm / آرام
Dinlenme.
(Farsça)
Yerleşme.
(Farsça)
Ârâm etmek:
Yerleşmek
(Farsça)
bad'
Kesmek. Yarmak.
Suya kanmak.
behem-ber-ameden / behem-ber-âmeden
Toplanmak, cem olmak, birikme.
(Farsça)
Mc: Kızmak, sinirlenmek, asabileşmek, müteessir olmak. ("Behemâmeden" de denir.)
(Farsça)
belt
Kesmek.
betik
Kat'etmek, kesmek.
Yapışıp bir şeyi çekmek.
betk
Kesmek, kat'etmek.
Yapışıp bir şeyi çekmek.
betl
Kesmek, kat'etmek.
bett
(Çoğulu: Betût) Kesmek, kat'.
Kilim.
bilicma
Üstünde birleşmekle, topluca.
boykot
(Boykotaj) Bir şahıs veya devlete karşı alış-verişi, münasebetleri kesmek. Bir ülkeyi, bir topluluğu veya bir şahsı zarara sokmak maksadıyla onunla her türlü ilgiyi kesme.
(Fransızca)
Bir işten geçici olarak çekilme; işe, çalışmaya hep birlikte katılmama.
(Fransızca)
bülehniye
Maişet genişliği.
Gani olmak, zenginleşmek.
cebb
Bir kimsenin zekerini ve hayasını kesip hadım etmek.
Devenin hörgücünü kesmek.
Kökünden kesmek.
ced'
Burun, kulak, el kesmek.
Hapsetmek.
cedd
Babanın babası veya ananın babası.
Büyüklük, azimlik.
Kat'edip geçmek.
Tâli'li olmak.
Kesmek.
celm
Kesmek, kat'etmek.
Ululuk, büyüklük.
cereyan / cereyân / جریان
Akış.
(Arapça)
Oluş.
(Arapça)
Akım.
(Arapça)
Cereyân etmek:
Olmak, gerçekleşmek.
(Arapça)
cevb
Kesmek.
Yırtmak.
Mesafe almak.
cez'
Dereyi enine kesmek.
cezaze
Ekin biçmek.
Hurma kesmek.
Kıl ve yün kırkmak.
cezel
Yoğun ve kuru odun ağacı.
Kesmek, kat'.
cezf
Kesmek.
Sürmek.
Evmek.
cezm
Her nesnenin aslı.
Ağacın kökü.
Kesmek, kat'.
(Cezim) Kat'î karar. Yemin. Kararlaştırmak.
Kesmek.
Niyet. Tahmin. Takdir.
İlzam.
İcâbe.
Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur'ân-ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz'edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat, beyan ve teenni ve
cezr
Kök, asıl, temel. Bünyâd.
Kesmek.
Mat: Kendi misline darbolunmakla (çarpılmakla) bir sayı meydana getiren rakam (Kare kök). Üç, dokuzun cezri'dir. Dokuz, üçün meczuru'dur.
Derya, deniz.
Arı kovanından bal almak.
Ay ve güneşin câzibesi te'siri ile deniz
cezz
Kesmek, biçmek.
cima'
Cinsi münâsebet. Çiftleşmek.
Zamm etmek.
cüzaze
(Çoğulu: Cüzâzât) Pâre pâre etmek, ayırmak, kesmek. Ağaçtan yemiş düşürmek.
daşten
Tutmak, elde etmek, mâlik olmak, zimmetine geçirmek.
(Farsça)
Zabtetmek, gasbetmek, almak.
(Farsça)
Görüp gözetlemek.
(Farsça)
Eskimek, yıpranmak, harab olmak, köhneleşmek.
(Farsça)
dehak
Kırmak, kesmek.
Acı çektirmek, azap etmek.
dehdak
Kesmek. Kat'.
dehmak
Kesmek, kat'.
edm
Üns tutmak.
İttifak etmek, birleşmek.
Islâh etmek.
fars
Yarmak.
Yırtmak.
Kesmek.
fasd
Kan alma, hacamet.
Damar kesmek.
fasl
(Fasıl) İki şey arasındaki ek yeri. Mafsal.
Hak söz. Hak ile bâtılın arasını fark ve temyiz ile olan hüküm ve kaza. (Buna "Faysal" da denir) Halletmek. Ayrılma. Çözme.
Bölüm.
Mevsim.
Aynı makamda çalınan şarkı.
Çocuğu memeden kesmek.
Birini zem
fasl-ı hitab / fasl-ı hitâb
İki söz arasını ayıran kelime veya isimlerden biri. Önsözden sonra asıl maksada giriş.
Fık: Şahitlerin gösterdiği delil veya yeminlerinden sonra hâkimin hükmetmesi.
Hakkı bâtıldan ayırarak, nizaı ayırt edip kesmek ve halletmek. Herşeyi kemal-i vüzuh ile fasledip hakikatını gö
fatm
Kesmek.
fehahe
Yorulmak.
Aciz olmak, güçsüzleşmek.
fekk
Açmak. Ayırmak.
Kırmak.
Kaldırmak.
Kesmek.
El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak.
Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak.
Köle azadetmek.
Pir-i fâni olmak.
felh
(Çoğulu: Füluh) Yarmak, şakk.
Kesmek.
fely
Bit toplamak.
Şiirin ince mânâlarını çıkarmak.
Kesmek.
Kılıç ile vurmak.
fery
İyi iş işlemek.
Meşin dikmek.
Yaramaz iş. Bir nesneyi ıslah için kesmek.
feveran / feverân
Maddi ve manevi kaynayıp fışkırmak.
Köpürmek.
Coşmak.
Kokunun etrafa yayılması.
Depreşmek.
Şiddet.
fitam
Çocuğu sütten kesmek.
garf
(Çoğulu: Guref-Agrâf) Kurtarmak.
El ile su almak.
Bir şeyi kesmek.
gasn
Kesmek.
haff
Tavaf etmek.
Süslemek.
Hizmet etmek.
Kesmek.
hakk-ı ihtitab
Ormana yakın olan kimselerin ormandan odun kesmek hakkı.
harbak
Yarmak.
Kat'etmek, kesmek.
İfsad etmek, bozmak.
Deva, ilâç.
hardale
Hardal tanesi.
Nesneyi ufak edip kesmek.
hark ve iltiyam
Yarmak ve yapıştırmak. Yırtılmak ve iyileşmek.
hasbihal / حسب حال
Halleşme, dertleşme.
(Arapça - Farsça)
Hasbihal etmek:
Halleşmek, dertleşmek.
(Arapça - Farsça)
haşş
Kat'etmek, kesmek.
Toplamak, cem'etmek.
Davara ot vermek.
Ateş yakmak.
havan
İçinde çeşitli şeylerin dövülüp ufalandığı ağaç, mâden veya taştan yapılmış çukurca kap.
Tütün kesmekte kullanılan makine.
Başkalarına destek olacak gücü bulunmadığı halde, yardakçılık eden kimse.
Elektrikî bir boşalmanın ısı değerini gösteren âlet.
İçine çuku
hazf
Aradan çıkarma, çıkarılma. Yok etme, silme, ortadan kaldırma, giderme, düşürme.
Selâm ve tahiyyatı uzatmayıp kısa kesmek.
Mahvetmek.
Vurmak.
Atmak.
hazl
Kat'etmek, kesmek.
hazm
Kat etmek, kesmek.
Yab yab yürümek.
Hızlandırmak.
hazv
Kat'etmek, kesmek.
Takdir etmek.
hazy
Kat'etmek, kesmek.
hebr
(Çoğulu: Hübur) Çukur yer.
Kesmek.
İki dağ arasında olan düz yer.
Etli, semiz olmak.
herd
Deve kuşunun dişisi.
Yarmak.
Kat'etmek, kesmek.
hesm
Kaba yemek. Bütün bütün yutmak.
Kesmek.
Toplamak, cem'etmek.
Kırmak.
Kesmek.
heşm
Kırmak veya kesmek.
hezazik / hezazîk
Süratle kat'etmek, çok çabuk kesmek.
hezm
Çok çabuk kesmek.
Sür'atle yemek.
hezz
Hızlı okumak.
Süratli kesmek.
hicran
Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
hıdk
Kesmek.
İhâta etmek, kaplamak, içine almak.
hişam
Kırmak.
Kesmek.
hubul
El ve ayak kesmek.
humre
(Çoğulu: Humur) Küçük seccade.
Namaz kılacak yer.
Küçük hasır parçası.
Güzelleşmek için kadınların yüzlerine sürdükleri şey.
ibtat
Kesmek. Kat'etmek.
ictimaileşmek / ictimâîleşmek
Sosyalleşmek.
ifakat / ifâkat / افاقت
İyileşme.
(Arapça)
İfâkat bulmak:
İyileşmek.
(Arapça)
iflah / iflâh / افلاح
Rahata erme, kurtulma.
(Arapça)
İflâh etmek:
Ondurmak, dertten kurtarmak.
(Arapça)
İflâh olmak:
İyileşmek, kurtulmak.
(Arapça)
ifra'
Kesmek.
Yarmak.
iftilaz
Kesmek, kat'.
Bir kimsenin bir parça malını almak.
iftiyak
Fakirleşmek, yoksullaşmak.
ihtidad
Keskinleşmek.
Hızlanmak.
Azmak.
Hiddetlenmek.
ıhtirak
Kat'etmek, kesmek.
ihtiras
(Hiraset. den) Kaçınmak, kendini korumak, muhafaza etmek.
Kesmek.
ihtitab
(Hatab. dan) Odun toplamak, odun kesmek.
ıhtiza'
Parça parça edip taksim etmek.
Kat'etmek, kesmek.
iktidab
Bir şeyi kendisi için kesmek.
Henüz öğretilmemiş deveye binmek.
İrticâlen söz söylemek.
Edb: Şâir, kasidesinden teşbihi keserek maksadına, yani medhettiğinin medhine geçmek.
iktisar
(Kasr. dan) Sözü kısa kesmek. Kısaltmak.
intişar
Dağılmak. Yayılmak. Üremek.
Tıb: Yorgunluktan damar şişip kabarmak. Umumileşmek.
istikrar
Karar ve sebat üzere olmak. Karar kılma. Sâkin olmak. Yerleşmek.
ittifak
Beraber hareket için sözleşmek. İttihad ve muvafakat etmek. Söz birliği etmek. Anlaşmak.(İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil.)
ittifak etmek
Birleşmek, anlaşmak.
ittihad
Birleşmek. Birlik üzere âmil olmak. Birlik. Aynı fikirde olmak.
ittihad etmek
Birleşmek.
izdiyad
Ziyadeleşmek. Çoğalmak. Artmak.
izmil
Keskin demir.
Çekiç.
Deri kesmekte kullanılan bıçak.
ıztılam
Koparmak. Kat'etmek, kesmek.
kalkale
Bir şeyi titretmek.
Tecvidde: Okurken harflerin üzerinde birden durarak harfi, mahrecinden çıkar çıkmaz kesmek suretiyle bu harfleri tekrar okumak. Kalkale ile okunan harfler şunlardır: Kaf, tı, ba, cim, dal. (Hakk kelimesinde okunduğu gibi)
kalm
Kesmek.
karz
Borç, ödünç. Kesmek, kat'etmek.
şiir söylemek.
kasb
Kat'etmek, kesmek.
kasl
Kesmek.
kasm
Bölmek.
Ayırmak.
Bahsetmek.
Kesmek.
Kapa kapa yemek, bütün bütün yutmak.
Kesmek.
Cem'etmek, toplamak.
İ'tâ etmek, vermek.
kasr
Kısa olmak. Kısa kesmek.
Birisini bir hususa, bir işe tahsis etmek.
Bir işte tembellik etmek.
Akşamlamak.
Hapseylemek.
Yekpâre taş.
Beyazlatmak.
Gevşetmek.
Noksanlaştırmak.
kass
Göğüs.
Saç kesmek.
Kırkmak.
Koyundan kırkılmış yün.
kat'-ı nazar
Bakmamak. İtibar etmemek.
Alâkayı kesmek.
katf
Atın veya diğer davarın adımını geç atması.
Tırmalamak.
Üzüm kesmek.
Ağaçtan meyve devşirme.
Devşirme mevsimi.
katl
(Çoğulu: Mekâtıl) Kesmek.
katm
Kesmek. Isırmak.
Tatmak, zevk.
Devenin kükremesi.
kavb
Kesmek.
Çukur kazmak.
kaz'
Kesmek.
Kahretmek.
Çiğnemek.
Fuhşiyat söylemek. Sövmek.
kazb
Kesmek.
Yonca otu.
kazz
Okun yeleğini kesmek.
Yalnız, tek, ferd.
kebair
(Tekili: Kebire) Büyük şeyler, büyük günahlar. Kebairin sıralanışı:-Allah'ı inkâr etmek.-Allah'a şirk koşmak.-Kat'iyyen sâbit olan dini bir hükme inanmamak.-Allah'ın rahmetinden ümidini kesmek.-Allah'ın cezasından, mekrinden ve azabından emin olmak.-Günah üzerinde ısrar etmek. Yâni, herhangi bir gün
kemş
Kesmek.
kend
Kesmek, kat'etmek.
Bir kimsenin nimetini ve iyiliğini bilmeyip inkâr etmek.
kesd
Davarı üç parmakla sağmak.
Bir şeyi dişiyle kesmek.
kesf
(Güneş veya Ay) ışığını kesme.
Görünmez olma.
Kesmek.
Yaramaz olmak.
keskese
Söylerken sin'i kef'e tebdil edip sin yerine kef okumak.
Çabuk kesmek.
keşt
Soymak.
Keşfetmek.
Fazlalığı kesmek. Koparmak.
Açmak. Deriyi yüzmek.
Yüzden perdeyi kaldırmak.
ketf
Omuz. Omuz kemiği.
Parça parça kesmek ve bağlamak.
kısas
Cinayette ödeşmek. Bir suç işliyenin aynı şekilde cezalandırılması. Öldürme veya yaralanmada suçlu olana aynı şeyin yapılması. Suçsuz yere adam öldürene veya yaralayana şeriatın aynı cezayı tatbik etmesi.
kısmal
Kesmek.
lebc
Güreşmek.
Sar'a tutup düşmek.
lebt
Güreşmek.
lian / liân
Lânetleşmek. İki kişinin birbirini lânetlemesi.
Fık: Zevc ile zevcenin hâkim huzurunda şer'i usulüne uygun olarak dörder defa şahitlikte bulunduktan sonra, nefislerine lânet ve gadab okumak suretiyle olan yeminleri. Buna: Mülâene, telâun, iltiân da denir.
Lânetleşmek. İki kişinin birbirini lânetlemesi.
Lânetleşmek, erkeğin zevcesini (hanımını) zinâ etmekle suçlaması veya bu çocuk benden değildir demesi hâlinde dört şâhid getiremezse, zevcenin isteği üzerine eşlerin hâkim huzûruna çağrılarak usûlüne uygun (âyet-i kerîmedeki bildirildiği şekilde) kar şılıklı yemîn etmeleri ve lânetleşmeleri. Buna mu
medeni / medenî / مدنى
Şehirli.
(Arapça)
Uygar.
(Arapça)
Görgülü.
(Arapça)
Medineli.
(Arapça)
Medenîleşmek:
Uygarlaşmak.
(Arapça)
menn
Nimet vermek. İyilik etmek.
Minnet.
Rıza.
Esiri fidye almadan, ücretsiz salıvermek.
Kesmek.
Zayıf etmek.
Ettiği iyiliği başa kakmak.
İki batman ağırlık.
Kudret helvası.
menun
(Menn. den) Kesmek.
Vakit, zaman, ömür ve sâireyi kesen mânâsınadır.
mesule
(Çoğulu: Mesulât) Azap vermek, eziyet etmek.
Hayvanı oka nişan edip atmak yahut diri iken bir tarafını kesmek.
metr
Kesmek.
Çekmek.
Atmak. (Bazan fercten kinâye olur.)
mez'
Evmek, acele, sür'at.
Kesmek.
miclat
Ağaç budamada ve bağ filizini kesmekte kullanılan demir.
mıhtab
Balta gibi odun kesmekte kullanılan âlet.
mihtab
Balta. Odun kesmekte kullanılan âlet.
mina / minâ
Mekke-i mükerremenin doğusundaki dağların eteğinden Arafât'a giden yol üzerinde bulunan yer. Hac ibâdeti esnâsında kurban kesmek ve cemre (şeytan) taşlamak için buraya gidilir. İbrâhim aleyhisselâm, kurban etmek için, oğlu İsmâil'i buraya götürmüştü.
mirfat
İttifak etmek, bir olmak, birleşmek.
muatat
Birbirine atâ etmek, karşılıklı hediyeleşmek.
Vermek.
muhadat
Hediyeleşmek. Karşılıklı olarak hediyeler vermek.
mühayee
Nöbetleşmek.
muhazzi'
Saman ve ot kesmekte kullanılan bir çeşit ziraat makinesi.
mukarenet
(A, uzun okunur) Yakınlık. Ayrılmayıp musâhebe etmek.
Bitişmek. Birleşmek.
Uygunluk.
Bir yere gelmek.
mukataa
(Kat'. dan) Kesişmek.
Ülfeti terk eylemek.
Birbirinden kesmek ve kesişmek.
Muayyen bir kira karşılığında arazinin kesime verilmesi.
Ekilen toprak için verilen muayyen vergi.
mukavele
Kavilleşmek. Karşılıklı anlaşmak. Sözleşmek.
Anlaşmada imzalanan ve karar altına alınanların yazıldığı kâğıt.
mümakese
Satın aldığı şeyin pahâsından kesmek.
münavebe
Nöbetle iş görmek, nöbetleşmek.
müradefe
Binekleşmek.
Ardlaşmak.
müravega
Taleb etmek, istemek.
Güreşmek, güreş tutmak.
müsacele
Nöbetleşmek.
musaraa
Pehlivanlık. Güreşmek. Güreşe tutuşmak.
müşareme
Birbirinin başını yarmak.
Hediyeleşmek, atâ etmek.
müt'a nikahı / müt'a nikâhı
Şâhidsiz olarak bir kadına belli miktarda para verip, belli bir zaman için berâber yaşamağı sözleşmek.
müvaade
Vâdeleşmek, sözleşmek.
muvacehe
Karşı, ön.
Yüzyüze gelme. Yüzleşmek.
Huzurunda olmak.
müvaheka
Vâdeleşmek, sözleşmek.
müvaseka
Ahdedişmek, karşılıklı yeminleşmek.
müyesser
Müyesser olmak:
Gerçekleşmek.
naha'
Boyun kemiğindeki beyaz iliğe varana kadar kesmek.
Yemen taifesinden bir kavim.
Hâlis etmek.
Uzaklık, ıraklık.
nahr
Boğazlamak. Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek.
İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması.
Boyun. Boğaz çukuru.
Sadır.
Gündüzün evveli.
Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak.
Kurbanlık deveyi göğsü üstünden (evdâcını yâni iki büyük damarını) kesmek.
neec
Yel esmek, rüzgâr esmek.
Yalvarmak, tazarru etmek.
nefh
Rüzgâr esmek.
Güzel kokunun yayılması. Kokmak.
Vurmak.
Def'etmek, kovmak.
Vuruşmak, kat'etmek.
nehr
Boğazlamak, kesmek.
Namazda sağ elini sol eli üzerine koymak.
Sadr, göğüs.
neş'
Yiğit olmak.
Yüksek olmak.
Rüzgâr esmek.
İyi ve hoş kokulu şeyler koklamak.
nesr
Hamele-i Arş'tan olan bir melek.
Akbaba, kartal.
Nuh kavminin putlarından birisinin ismi.
Yarayı deşmek.
Kuşun, eti didiklemesi.
Birinin aleyhinde konuşmak.
Güneyde bir parlak yıldız. Buna Nesr-ül vâki' denir. Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair
neşr
Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak.
Başıboş cemaat.
Bulutlu günde yel esmek.
İzhar etmek.
Katetmek.
Mecnun veya hastaya duâ yazmak veya okumak.
nikah-ı müt'a / nikâh-ı müt'a
Şâhidsiz olarak, bir kadınla belli para verip, belli zaman için berâber yaşamağı sözleşmek.
nızv
(Çoğulu: Nuzuv, Enzâ') Gitmek.
Sebkat etmek.
Kesmek, kat'etmek.
Çekip çıkarmak.
Bırakmak.
Zayıf deve.
Eski elbise.
peyman
And, yemin, muahede, ahitleşmek.
(Farsça)
ra'sa'
Kulakları küpe gibi uzunca sarkık olan yahut ucunu kesmekten ilişik kalıp sallanıp duran kulakları asılı olan dişi koyun.
ru'b
Korku, havf. Korkudan dolayı iş ve hareketten kesilmek. Korkutmak.
Kesmek.
Sihir, büyü, efsun.
sad'
Yarılmak, yarmak.
Kesmek, kat'etmek.
Göstermek. İzhar etmek.
Beyân ve meyl etmek, açıklamak.
salm
Kesmek.
salma'
Kesmek.
sarm
(Surm) Bağ kesmek. Meyve toplamak. Bir şeyi kökünden ayırmak.
sat'
Yüksek olmak. Kesmek, kat'etmek.
şatbe
(Çoğulu: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı.
Yaş ekin yaprağı.
Yarmak.
Kesmek.
Uzun boylu kadın.
sedare
Sıcaklığın fazlalığından dolayı tenbelleşmek.
segab
(Çoğulu: Sügbân) Kesmek.
Dere içinde yağmurdan biriken su.
İyi ve tatlı su.
şer'ab
Uzun.
Uzununa kesmek. Uzunlamasına yarmak.
serr
Çocuğun göbeğini kesmek.
Göbekte ağrı olmak.
Şâdlık, neşeli ve sevinçli olma.
şerşere
Ateş üstüne koyunca cızlayıp ötmek.
Yarmak.
Kesmek.
Meta, mal mülk.
Ağırlık. (Bu mânâya Çoğulu: Şerâşir)
serupay
Tas: Dervişin, tarikat ve mevlevihâne ile bağını kesmek.
(Farsça)
şerz
(Çoğulu: Şerâriz-Şevâriz) Şiddet.
Zorluk.
Kuvvet.
Kalabalık, galizlik. Kat'etmek, kesmek.
şifa
Bk.şifâ'
Şifa bahşetmek:
Şifa vermek, iyileştirmek.
Şifa bulmak:
İyileşmek.
şifayab / şifâyâb / شفایاب
Şifa bulan.
(Arapça - Farsça)
Şifâyâb olmak:
Şifa bulmak, iyileşmek.
(Arapça - Farsça)
sübut / sübût / ثبوت
Sabitleşme.
(Arapça)
Gerçekleşme.
(Arapça)
Kanıtlanma.
(Arapça)
Sübût bulmak:
Gerçekleşmek, olmak.
(Arapça)
sükunet / sükûnet / سكونت
Sakinlik, hareketsizlik.
(Arapça)
Rahatlık.
(Arapça)
Sükûnet bulmak:
Yatışmak, sakinleşmek.
(Arapça)
ta'til
Çalışmağa ara vermek. Çalışmayı durdurmak. İzine başlamak.
Kesmek.
Muattal bırakmak.
Ziynetsiz etmek, süssüz yapmak.
Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
taammuk / تعمق
Derinleşme.
(Arapça)
Taammuk etmek:
Derinleşmek.
(Arapça)
taammüm / تعمم
Genelleşme, yayılma.
(Arapça)
Taammüm etmek:
Genelleşmek, yayılmak.
(Arapça)
taazzum
(Azm. dan) Kibirlenmek. Büyüklük taslamak.
Kemikleşmek.
taazzür
Özür bildirmek.
Güçleşmek Güç olmak.
tadhiye
Kurban kesmek.
tadli'
Kavunu dilim dilim kesmek.
tahacu
Hicvedişmek. Mesel söyleşmek.
tahacüc
Hüccetleşmek. Birbirinden hüccet talep etmek, delil istemek.
tahaddüb / تحدب
Tümsekleşme.
(Arapça)
Tahaddüb etmek:
Tümsekleşmek, kamburlaşmak.
(Arapça)
tahadüs
Haberleşmek.
tahakkuk / تحقق
Bir şeyin doğruluğunun meydana çıkması. Gerçekleşmek. Delil ile isbat edilmek. Sabit ve hakikat olduğu aşikâr olmak.
Gerçekleşme.
(Arapça)
Tahakkuk etmek:
Gerçekleşmek.
(Arapça)
tahrim
Yarmak. Pâre pâre kesmek, parçalamak.
tahzim
Kesmek.
takarrür / تقرر
Kararı verilmek.
Yerleşmek. Kararlaşmak.
Karar kılma.
(Arapça)
Yerleşme.
(Arapça)
Takarrür etmek:
(Arapça)
Karar kılmak.
(Arapça)
Kararlaştırılmak.
(Arapça)
Yerleşmek.
(Arapça)
takas
Vereceğini alacağına karşılık tutmak suretiyle ödeşmek, sayışmak, değişmek.
takavül
Birbiriyle söyleşmek.
takdid
Eti kurutmak.
Uzunlamasına yırtmak veya kesmek.
takti'
Parçalamak, kesmek, bölmek.
takvil
(Çoğulu: Takvilât) İftira. Yalan söyleşmek.
Haber vermek.
takvir
Bir cismi yuvarlak kesmek.
takzib
Kesmek.
tamm
Saçını kesmek.
Galebe etmek. Galib gelmek.
Yükselmek, yüce olmak.
Defnetmek, gömmek.
taratun
Fârisî dilince söyleşmek. Farsça konuşmak.
tarr
Kesmek.
Keskinletmek.
Yapmak.
(Bıyık) gelmek.
Çolak olmak.
Düşmek.
tasallub
Sertleşmek. Katılaşmak.
Sağlamlaşmak.
Gayret etmek.
tasaru'
Birbiriyle güreşmek.
tasarum
Birbirini kesmek.
taslim
Kulağı dibinden kesmek.
tatil
Çalışmaya ara vermek, izine başlamak, kesmek, Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
tavattun / توطن
Bir yeri vatan edinmek. Bir yerde yerleşmek.
Yerleşme, yurt tutma.
(Arapça)
Tavattun etmek:
Yerleşmek, yurt tutmak.
(Arapça)
tavattun etmek
Vatan edinmek, yerleşmek.
tavaud
Sözleşmek.
teahüd
Sözleşmek. Ahidleşmek.
teakub / teâkub / تعاقب
Birbirini izleme.
(Arapça)
Teâkub etmek:
Birbirini izlemek.
(Arapça)
Teâkud etmek:
Karşılıklı akitleşmek.
(Arapça)
teammüm
İmame sarmak, sarık sarmak.
Umumileşmek.
tebtik
Kulak kesmek.
tebtil
Tamamen hakka yönelmek.
İyice ve tamamiyle kesmek.
Terbiye etmek.
Yemek.
tebtit
Kesmek.
Dağıtmak.
Bitirmek.
tecessüm
Cisim şekline girmek. Maddeleşmek. Göz önüne gelmek. Mücessem olup görünmek. Cisimleşmek.
teessüs
Temelleşmek. Yerleşmek. Kurulmak. Teşekkül.
tefes
Kir, pislik.
Menâsik-i Hacta bıyık ve tırnak kesmek, baş ve kaş yolmak.
tefsa'
Kesmek.
Eskimek.
tegayyüz
Meşeliğe otlaması için davar salmak.
Meşelik içinde yerleşmek.
tehafüt
Sözü gizlice söyleşmek.
tehlib
Atın kuyruğunun kılını kesmek.
tehnid
Lâtifeleşmek, şakalaşmak, birbirine lütuf etmek.
tekemmül etmek
Mükemmelleşmek, olgunlaşmak.
telahuk
Birbirine katılmak. Birbiri arkasından gelip birleşmek.
telbin
Kerpiç kesmek.
temeddün
Medenileşmek. şehirlileşmek. Medeni olmak.
temekkün
Mekânlanmak. Yerleşmek. Yer tutmak.
Vakar ve temkin sahibi olmak.
Sultan yanında rütbe sahibi olmak.
temessül
Benzeşmek. Cisimlenmek.
Bir şeyin bir yerde suret ve mahiyetinin aksetmesi. Bir şekil ve surete girmek.
Bir kıssa veya atasözü söylemek.
Temessül etmek:
Cisimlenmek.
Benzeşmek.
Özümlemek.
tenayüb
Nöbetleşmek.
tereb
Fakir olmak, fakirleşmek.
terekküb
Birleşmek. Karışmak. İmtizac etmek.
Bir şeyin birkaç parçadan meydana gelmesi.
terekküben
Birleşmekle.
terennüm
Güzel güzel anlatma.
Yavaş ve güzel sesle şarkı söyleme.
Ötmek. Musikîleşmek.
terhim
Atmak.
Kolaylaştırmak, âsân etmek.
Deveyi sebepsiz kesmek.
Yumuşak ve ince etmek.
Bir ismi kısaltma.
terr
Vurmak.
Kesmek.
Uzak olmak.
teskin / teskîn / تسكين
Yatıştırma, sakinleştirme.
(Arapça)
Teskîn etmek:
Yatıştırmak, sakinleştirmek.
(Arapça)
Teskîn olmak:
Yatışmak, sakinleşmek.
(Arapça)
tesrid
Davar boğazlandığında daha soğumadan bir yerini kesmek veya kırmak.
teşrid
Ayırma, dağıtma. Dilim yapıp kesmek.
Nefyetme, kovalama.
Belâya atma. Ürkütüp kaçırma. Sevketme.
Birisinin ayıbını teşhir eylemek.
tevazün
Denklik. Müvâzene hâsıl olmak. Aynı tartıda olmak. Karşılıklı iki taraf da vezinde müsâvi olmak. Denkleşmek.
ukas
Bir cins ot.
"Kesmek" mânâsına mastardır.
uktua
Alâkayı kesmek gayesiyle gönderilen şey. İlgiyi kesmek üzere verilen şey.
umre
Ziyâret etmek. Hac zamânı olan beş günü yâni Arefe ve Kurban bayramının dört günü dışında, istenildiği zaman ihrâma girip Kâbe-i muazzamayı tavâf etmek ve Safâ ile Merve arasında sa'y etmek (yürümek), saçı kazımak veya kesmekten ibâret olan ibâdet. Umreye Hacc-ı asgar (küçük hac) da denir.
Hac zamânı olan beş günden yâni Arefe ve Kurban bayramının dört gününden başka, senenin her günü ihrâma girip Kâbe'yi tavâf etmek, Safâ ile Merve arasında sa'y yapmak ve saç kazımak veya kesmek.
umumileşmek / umumîleşmek / umûmîleşmek
Genelleşmek.
Genelleşmek.
vaki olmak
Meydana gelmek, gerçekleşmek.
vaki' / vâki' / واقع
Olan, meydana gelen, gerçekleşmiş olan.
(Arapça)
Vâki' olmak:
(Arapça)
Olmak, meydana gelmek, gerçekleşmek.
(Arapça)
Bulunmak, yer almak.
(Arapça)
vehs
Sır ile söyleşmek. Dedikodu yapmak.
vekf
Evin damlaması.
Kat'etmek, kesmek.
veziden
Yel esmek.
(Farsça)
Atılmak, sıçramak.
(Farsça)
vicah
(Vech. den) Yüz yüze gelmek. Yüzleşmek.
vifak
Dostça bir fikir üzerinde birleşmek. Samimi anlaşmak.
Barış.
Uygunluk.
vuku / vukû
Bk. vukû'
Vukû bulmak:
Meydana gelmek, cereyan etmek, gerçekleşmek.
ye's
Emelinden kesilmek. Ümidsizlik. Nevmid olmak. Matlubunun hâsıl olmasına ümidini kesmek.
Ümitsizlik, ümîd kesmek.
yemin
Sözü Allah'ı (C.C.) zikrederek kuvvetlendirmek. Kasem.
El tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek, Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmek.
Mübarek.
Sağ taraf, sağ el.
zebh / ذبح
Boğazlama, kesme. Hayvanın boğazındaki yemek borusu, hava borusu, iki yandaki kan damarından üçünü bir anda kesmek.
Boğazlama.
(Arapça)
Zebh edilmek:
Boğazlanmak, kesilmek.
(Arapça)
Zebh etmek:
Boğazlamak, kesmek.
(Arapça)
zehv
Bâtıl.
Yalan.
Fahirlenmek, gururlanmak, tekebbürlenmek.
Güzel manzara.
Taze ot.
Otun çiçeği.
Titremek.
Yürümek.
Yel esmek.
Alacalanmış hurma koruğu.
zekve
Tamamlamak. Kesmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
zıll
MÜTEVAZI
şetm-i galiz
mekare
hilaf-ı vaki'
-Baz
mîhmân
hars
ma'mur
Betül
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Esmek
seyler
Yirt
Miral
G ne
Erham
Çıma
Eski tarz
maluma
felaket