Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Emanet
ifadesini içeren
66
kelime bulundu...
ariye
(Ariyet) Geri verilmek üzere alınan, iğreti. Bir kimsenin geri almak üzere, karşılıksız olarak başkasının faydalanmasına terk ettiği mal. Kullanılmak üzere alınan emanet mal.
ariyet / âriyet
Kullanıp geri vermek üzere, emanet.
ariyeten / âriyeten / عَارِيَةً
İğreti olarak, emâneten mânasında kullanılır.
Emaneten.
Emanet olarak.
eda-i emanet / edâ-i emanet
Emaneti yerine getirme.
elveda
Allah'a emânet olun. Allah'a ısmarladık (yerine söylenen bir ta'birdir).
emanat / emânât
(Tekili: Emanet) Emanetler.
Emanetler.
emanat-ı mübareke / emânât-ı mübâreke / امانات مباركه
Kutsal emanetler.
(Arapça - Farsça)
emanat-ı mukaddese / emânât-ı mukaddese
İslâm dîni ve târihi bakımından büyük önem taşıyan, Peygamber efendimize ve diğer din büyüklerine âit bâzı mübârek şahsî eşyâ ve hâtıralar. Mukaddes emânetler. Bunlar: Hırka-i Saâdet, Seyf-i Nebevî, Nâme-i Saâdet, Mühr-i Seâdet, Dendân-ı Seâdet, Lıhy e-i Seâdet, Nakş-ı Kadem-i şerîf, Sancak-ı şerîf,
emanat-ı peygamberi / emânât-ı peygamberî
Peygamber Efendimizin emânetleri.
emanet / emânet / امانت
Eminlik.
(Arapça)
Emanet.
(Arapça)
emanet-i hilafet / emanet-i hilâfet
Peygamberimizin (a.s.m.) vekili olarak Müslümanların din ve dünya işlerinin tedbirini gören genel başkanlık emaneti.
emanet-i ilahiyye / emânet-i ilâhiyye
İlâhî emanetler.
emanet-i kübra / emanet-i kübrâ
Benlik duygusu; büyük emanet; başka varlıkların yüklenmekten çekindiği ve insanın yüklendiği İlâhî görevler, yükümlülükler.
emanet-i tebliğ
Tebliğ, anlatma emaneti.
emanetdar / emânetdâr / امانت دار
Kendisine birşey emanet edilen kimse, emanetçi.
(Farsça)
Emanetçi.
(Arapça - Farsça)
emanetdari / emanetdarî
Emanetçilik.
(Farsça)
emaneten / emâneten / امانة
Emanet yoluyla, emanet olarak.
Bir resmî daire tarafından bizzat, ihale şeklinde ve iltizam suretiyle olmayarak.
Emanet olarak.
Emanet olarak.
Emanet olarak.
(Arapça)
emanetullah / emânetullah
Allah'ın emâneti.
emn ü emanet
Emanetin güvenliği.
faiz / fâiz
Ödünç vermekte, rehnde (ipotek yâni ödenecek mal karşılığı olarak, bir malı, alacaklıda veya başka âdil bir kimsede emânet bırakmada) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden birinin ötekine karşılıksız vermesi şart edilen fazla mal, para veya menfaa t. Ribâ.
hain / hâin
Emanete hıyanet eden. İyiliğe karşı kötülük eden.
Emanete hıyanet eden.
hamil-i emanet / hâmil-i emânet
Emâneti taşıyan.
haml-i emanet / haml-i emânet / حَمْلِ اَمَانَتْ
Emaneti yüklenme.
Emaneti yükle(n)me.
havale
Bir işi veya bir şeyi başka birine bırakma. Ismarlama.
Görmeyi önleyen duvar gibi perde.
Tıb: Küçük çocuklarda veya gebe kadınlarda bazan meydana gelen, baygınlık veren bir hastalık.
Postadan gelen emanet kâğıdı.
hicr
Men etmek; akıl ve bâliğ olmamış çocuk, deli, bunak, sefih yâni malını kötü yere harcayan ve borçlu gibi kimseleri, tasarruf-i kavlîsinden yâni alış-veriş, kirâlama, havâle, kefillik, emânet ve rehin alıp-verme, hibe gibi işlerin tasarruflarından men' etme.
Dostluğu bırakmak, dargın
hıfz-ı emanet
Canı muhafaza etme.
Bırakılan emaneti koruma.
hırka-i saadet dairesi
İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda "mukaddes emanetlerin" bulunduğu yer. Burada yüzyıllardan beri, başta Peygamberimiz Hz.Muhammed'in (A.S.M.) hırkaları olmak üzere İslâmî nitelikte birçok mukaddes eşya saklanmaktadır. Bu eşya Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından, Mısır'ın fethinden (1517) son
hırka-i seadet / hırka-i seâdet
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, Eshâb-ı kirâmdan (Peygamberimizin arkadaşlarından), Kâ'b bin Züheyr'e, yazdığı güzel kasîdesinden dolayı hediye ettiği bu hırka, İstanbul'da Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Seâdet dâiresinde diğer kutsal emânetlerle birlikte muhâfaza edilmektedir.
hıyanet / خِيَانَتْ
Hâinlik, emanet ve söze vefasızlık gösterme.
iare
Emaneten vermek. Bir malın kullanılmasından karşılık istemiyerek meccanen başkasına vermek.
iareten
İare olarak. Emaneten.
ida'
Emanet bırakmak. Vedia koymak.
Huk: Kendi malının muhafazasını başkasına havale etme.
ihtiyan
Sözde durmama, emanete hiyanet etme.
ısmarlama
Sipariş verme, emanet etme. Hususi siparişle yaptırılmış, hazır alınmayan.
istida'
(Vedâ'. dan) Bakılmak üzere emaneten bir kimseye bir şey bırakmak. Bir malı emaneten bir yere bırakmak.
mal-ı habis / mâl-ı habîs
Zor ile gasb edilen ve rüşvet olarak alınan, çalınan mallar ve kendine emânet olan mallar, izinsiz ticârette kullanılarak elde edilen kârlar ve dâr-ül-harbde yâni kâfir memleketlerine gidenin (tüccârın, seyyâhın), kafirlerden, rızâsı olmadan aldığı mallar.
mal-i mazmun
Emânet olmayan mal.
mertebe-i emanet-i kübra / mertebe-i emanet-i kübrâ
En büyük emanet mertebesi, halifelik.
mevdu
(Mevdua) Emanet bırakılmış, tevdi olunmuş.
mevduat
(Tekili: Mevdu) Emanet bırakılmış şeyler.
Bankaya konan para ki, faizle olduğundan haramdır.
mevkul / mevkûl
(Vekâlet. den) Bir vekile emanet edilen.
muda'
Fık: Emâneten kendine bir şey bırakılan kimse.
Serkeş ve oynak olmayıp, mazlum ve sâkin olan at.
mudi'
Fık: Malının muhâfazasını başkasına emânet ve havâle eden.
mukriz
(Karz. dan) Ödünç veren. Borçla emânet para ve sâir şeyler veren.
müstear / müsteâr / مُسْتَعَارْ
(Ariyet. den) Kendi malı olmayan, iğreti alınmış, emâneten alınmış olan.
Kendini belli etmemek için kullanılan takma bir isim.
Emanet alınan şey.
müstevda'
(Ved. den) Emaneti kabul eden.
Emanet bırakılan, emanet bırakılmış.
müstevdi'
(Ved. den) Emanet bırakılan yer.
Emanet bırakan.
posta
İtl. Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emânetlerin hepsi.
Bu emânetleri toplayan ve dağıtan idare ve onun yeri.
Belli zamanlarda sefer yapan ve çok zaman posta taşıyan vasıta.
Takım, kol.
Hizmet nöbetinde bulunan er.
Sefer.
rehn
Bir sebebden dolayı bir şeyi habsetmek, alıkoymak; ödenecek mal karşılığında bir malı, alacaklıda veya başka emin bir kimse elinde emânet bırakmak. İpotek etmek.
sai
Çalışan.
Devletçe posta idaresinin kurulmasından evvel mektup ve emanet götürüp getiren kimseler.
Bir yere vâli olan.
Cemaat başı.
Yan yan giden.
Hızlı yürüyen.
Koğuculuk yapan.
tabut-i sekine / tâbût-i sekîne
İsrâiloğullarının, içinde mukaddes emânetleri sakladıkları ve Mûsâ aleyhisselâmdan beri nakledilerek gelen altın kaplamalı sandık.
terhin
Rehin verme. Emanet bırakma.
teslim
Bir emâneti verme.
Kabul etme.
Doğru ve haklı bulma.
Selâmetle dua etme.
Karşısındakinin hükmü altına girme.
Kendini Allah'ın takdirine terketme, emri altına girme.
Belâ ve âfetten korunur olma.
Bir şeyi, yeni sâhibine verme.
Da
teslimat
Emanetlerin asıl sahibine teslim edilmesi.
tevdi / tevdî
Birisine bırakmak, emanet etmek.
Bırakma, emanet verme.
tevdi eden
Emanet eden, bırakan.
tevdi edilen
Bırakılan, emanet edilen.
tevdi' / tevdî' / تَوْد۪يعْ
Emanet vermek, bırakmak.
Misafirin veda etmesi. Giderken kalanlara: Allah'a ısmarladık gibi veda etmesi, bolluk hoşluk duasıyla bırakıp gitmesi.
Mutlaka terkedip bırakmak.
Emanet etme.
tevdian
Vererek, bırakarak, teslim ve emanet ederek.
tevdiat / tevdiât
Emânetler. Emânet bırakmalar. Emniyetli bir yere kıymetli bir şeyi teslim etmek.
vedayi' / vedâyi' / ودایع
Emanetler.
(Arapça)
vedia / vedîa / ودیعه / وَد۪يعَه
Emanet.
Emanet, ödünç.
Güvenilen kimseye saklamak için verilen mal. Emânet.
Emanet.
Emanet.
(Arapça)
Emânet.
vediatullah / vediatullâh / vedîatullah
Allah'ın emaneti.
Allah'ın emaneti.
yed-i emin / yed-i emîn
Kanunen güvenilir kimse olarak seçilen şahıs.
Mahkemece kendisine bir şey emanet olunan kimse.
Emniyetli, tehlikesiz ve korkusuz yer.
Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir lâkabı.
Kânûnen güvenilir kimse olarak seçilen şahıs.Mahkemece kendisine bir şey emânet olunan kimse; güvenilir, emin el.
yümn-ü iman ve emanet
İman etmenin ve emanete riayet etmenin verdiği bereket ve güven.
zemane
(Bak: ZEMANET)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Fuku
müennes
nâkız
alamet-i farika
müsavi
kayd-ı hayat
Bergerde
meşşate
Muhazzir
Balig
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Emanet
Kanin
Çift
kaygısız
Sara
Son
Yazık
sızlama
dipnot
av