REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Elti ifadesini içeren 58 kelime bulundu...

balast

  • ing. Demir yollarında traverslerin altına; şoselerde ise düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş parçaları.

bürzea

  • (Çoğulu: Berâzi) Yuna dedikleri keçe ki, eyer altına koyarlar, teğelti de derler.

cebae

  • Üstünde birşey düzeltilen ağaç.

efrahte

  • Yukarı kaldırılmış, yükseltilmiş, yükselmiş. (Farsça)

efraşte

  • Yükseltilmiş, yukarı kaldırılmış. (Farsça)

elfaz-ı tazimiye / elfâz-ı tâzimiye

  • Övücü, yükseltici sözler.

engihte

  • Yükseltilmiş, karıştırılmış, oynatılmış, koparılmış. (Farsça)

hasr-ı örfi / hasr-ı örfî

  • Örfen bir şeye ait kılma; örfe göre "el" takısı bazı cins isimleri özel isim derecesine yükseltir. Meselâ, "el-Kitap" sözüyle Kur'ân'ın kastedilmesi gibi.

heykeltıraş / هيكل تراش

  • Heykelci, heykeltıraş. (Arapça - Farsça)

huss

  • Za'feran.
  • Hurma yaprağı.
  • Eğrelti otu.

i'la / i'lâ / اعلا

  • Yükseltme, yüceltme. (Arapça)
  • İ'lâ edilmek: Yükseltilmek, yüceltilmek. (Arapça)

illiyyun

  • (Tekili: İlliyyîn) (Aliyyu) Cennetin en yüksek tabakası. Ahirete giden tam kâmil mü'minlerin yeri. Hafaza meleklerinin divanları ismidir ki, salihlerin amelleri oraya yükseltilir. Ahirette yüksek dereceye, dergâh-ı rızâya en yakın olan derecedir.

inad-ı mecazi / inad-ı mecazî

  • Gerçek hedefine yöneltilmeyen gereksiz ve faydasız inat.

is'ad / is'âd / اصعاد

  • Yükseltme. (Arapça)
  • İs'âd etmek: Yükseltmek, çıkartmak. (Arapça)
  • İs'âd olunmak: Yükseltilmek. (Arapça)

ıslah olunma

  • Düzeltilme, iyileştirilme.

ıslah-ı alem / ıslah-ı âlem

  • Dünyanın düzeltilmesi.

ıslah-ı hal

  • Durumun düzeltilmesi.

ıslahatçı

  • Düzeltici.

kalem

  • (Çoğulu: Aklâm) Kamış. Yazı için ucu inceltilen bir nevi ince ve sert kamış.
  • Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet.
  • İfâde. Üslub.
  • Mâden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet.
  • İnce boya, fırçası.
  • Yazı enva'ı.
  • Resim. Nakış.<

lahd

  • (Çoğulu: Lühud) Mezar. Üstü yükseltilerek yapılan mezar.
  • Eğilmek.
  • Bir tarafına meyilli olan çukur.

layiha-yı tashih / lâyiha-yı tashih

  • Mahkeme kararının düzeltilmesi istemiyle bir üst mahkemeye sunulan yazı, dilekçe.

ma'tuf

  • Ait ve râci' olan.
  • Bir tarafa meyletmiş. Mâil olan.
  • İsnadedilen. Yöneltilmiş.
  • Eğilmiş, bir tarafa doğru çevrilmiş.
  • Birine isnat olunmuş, yöneltilmiş.

maktaa

  • Eskiden üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemikten veyâ mâdenden yapılmış âlet.

matuf / mâtuf / mâtûf

  • Yöneltilmiş.
  • Yöneltilen.

megafon

  • Sesi yükseltip büyüten alet.

merfu / merfû

  • Yükseltilmiş.

merfu'

  • Yükseltilmiş. Yüksekte. Terfi ettirilmiş. Ref' olunmuş.
  • Hükümsüz bırakılmış.
  • Gr: Zamme ile harekelenmiş harf. Yani: Harfin harekesi, ötre (mazmum) "u, ü, o, ö şeklinde" okunan harf.
  • Kaldırılmış, yükseltilmiş.
  • Sonu ötre ile okunan kelime.
  • Merfû Hadis; senedi kuvvetli olsun veya olmasın Hz. Peygamber'e isnad olunan hadistir.

micerre

  • (Çoğulu: Mecirr) Yer düzeltilen sürgü.
  • Demir kürek. ("Bel" denir)

midare

  • Çuvaldız gibi bir demir. (Kadınlar onunla saç düzeltirler.)

midra

  • Boynuzdan veya demirden çuvaldız gibi bir nesne. (Kadınlar onunla saçlarını düzeltip islâh ederler ve tarakla da tararlar.)

muaddel / muâddel

  • Düzeltilmiş, dengelenmiş.
  • Düzeltilen.

muaddil / muâddil

  • Düzeltici.

mübeccel

  • Yüceltilmiş, yüce.
  • Yüceltilmiş, muhterem, azîz, büyük saygı gösterilen.
  • Muhterem. Azizlenmiş. Yüceltilen, yükseltilen. Büyük saygı gösterilmiş.

mühezzeb

  • Terbiye edilmiş, düzeltilmiş.
  • Islah edilmiş. Düzeltilmiş. Lüzumsuzu çıkarılmış, temizlenmiş. Safileştirilmiş.
  • Düzeltilmiş, temizlenmiş.

mühezzep

  • Düzeltilmiş, terbiye edilmiş.

mümehhed

  • Hazırlanmış, serilmiş, yayılmış, düzeltilmiş.
  • Tanzim ve tesviye olunmuş, döşenmiş.
  • Ilık su.

münekkah

  • Tenkıh edilmiş, fazlalıkları atılarak düzeltilmiş, temizlenmiş.

musahhah / مصحح

  • Tashih edilmiş. Yanlışları düzeltilmiş.
  • Tashih edilmiş, düzeltilmiş.
  • Düzeltilmiş.
  • Düzeltilmiş. (Arapça)

musahhihane / musahhihâne

  • Düzeltircesine.
  • Tashih eder, yanlışları düzeltir bir şekilde.

musattaha

  • Düzeltilmiş, yayılmış.

müsbet hareket

  • Yapıcı ve düzeltici hareket.

muslihun / muslihûn

  • (Muslihîn) Islah edenler. Düzeltip iyileştirenler. Terbiyeciler.

na-müvecceh

  • Yöneltilmemiş, tevcih edilmemiş. (Farsça)

perdaz

  • Tertib eden, düzenleyen, düzeltici. (Farsça)

rafi / râfi

  • Yükseltici, kaldırıcı.

rafi'

  • Yükseltici. Hâmil. Sâhib. Kaldırıcı, kaldıran.
  • Esma-i İlâhiyedendir.

rendeçlenme

  • Rendelenme, düzeltilme.

sakf-ı merfu / sakf-ı merfû

  • Yükseltilmiş dam, tavan.

sakf-ı merfu'

  • Yükseltilmiş dam, tavan.

simak

  • (Tekili: Semek) Balıklar.
  • Parlak yıldız.
  • İki parlak yıldızdan birisi.
  • Bir şeyi yükseltip kaldıracak âlet.

ta'mir

  • Bozuk şeyi düzeltmek. Eski şeyi düzeltip yeni hâline getirmek.

tashih / تصحيح

  • Düzelti. (Arapça)
  • Tashih edilmek: Düzeltilmek. (Arapça)
  • Tashih etmek: Düzeltmek. (Arapça)

tashih-i dava / tashih-i dâvâ

  • Dâvânın düzeltilmesi.

terci' / tercî'

  • Geri çevirme, döndürme. Sesi yükseltip alçaltarak ve tekrarlayarak okuma.

terfian

  • Rütbesi yükseltilerek, rütbe alarak, terfi ederek.

tesalüf

  • (Self. den) İki kadın birbiriyle elti veya iki erkek birbiriyle bacanak olma.

teskif

  • Düzeltip ve doğrultup beraber etmek. Eşitlendirmek.

teşyid

  • Müşeyyed etmek. Binayı yükseltip sağlamlaştırmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın