REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Ekip ifadesini içeren 65 kelime bulundu...

ah ü fizar eden / âh ü fîzâr eden

  • Âh çekip ağlayan.

ahüzar / âhüzâr / آه و زار

  • Âh çekip inleme. (Farsça)

alim-i ilm-i celp / âlim-i ilm-i celp

  • Eşyayı çekip yanına getirme ilmine sahip âlim.

anik

  • Çok nesne.
  • Devenin ancak dizini çekip yürüyebildiği kumlu yer.

asf

  • Zulüm. Haksızlık.
  • Can çekişme.
  • Emek çekip kâr kazanma.
  • Bir tarafa eğilme.
  • Sür'atle gitme.
  • Rüzgârın kuvvetle esmesi.
  • Taze ekin yaprağı.
  • Ekin taze iken biçme.

atan

  • (Çoğulu: Atân) Kovası el ile çekilen kuyu.
  • Kuyunun ve havuzun etrafında deve çekip duracak yer.
  • Su kenarı.
  • Kokmak.
  • Dibâgat etmek.

belha'

  • Bir gözüne sürme çekip, diğer gözünü unutan ve gömleğini ters giyen akılsız kadın.

bezm

  • Yayın kirişini çekip, sonra salıverme.
  • Bir şeyi diş ucuyla ısırma.

calib

  • Çekici. Celbedici. Kendi tarafına çekip getirici olan.

car / câr

  • (Harf-i cer) Başına geldiği ismin sonunu esre okutarak kendinden önceki fiilin mânâsını, başına geldiği isme çekip bağlayan harf.

celb ve gasp etmek

  • Çekip zorla elde etmek.

çimengah / çimengâh

  • Çim ve çiçek ekip dikilen, yetiştirilen yer.

dayic

  • Kovayla kuyudan su çekip havuza boşaltan kimse.

de'b

  • Bir işde devam ve iltizamla emek çekip çalışmak.
  • Adet, usul, tarz, kaide.
  • Şân.
  • Emir.
  • Kâr.
  • Tardeylemek.

harut

  • Mukaddes kimse.
  • İpini sahibi elinden çekip kaçan davar.

hey'et / هيئت

  • Ekip. (Arapça)
  • Dış görünüş. (Arapça)
  • Kurul. (Arapça)
  • Topluluk. (Arapça)
  • Astronomi. (Arapça)

ictisas

  • Ağacı kökünden çekip koparmak.

ictizab

  • (Cezb. den) Çekip uzatma.
  • Etrafına toplanma.

idare / idâre / اداره

  • Devrettirmek. Çekip çevirmek. Döndürmek. Kullanmak. Becermek.
  • Döndürme. (Arapça)
  • Çekip çevirme, yönetme. (Arapça)
  • Devlet dairesi. (Arapça)
  • Yönetim. (Arapça)

iktisas

  • Çekip koparma veya koparılma.

intiza'

  • Koparıp alma, çekip koparma.

inza'

  • Çekip çıkarmak.
  • Soyunmak.
  • Zorla çekip çıkarmak.
  • Feragat.

istinsar

  • Burna su veya başka bir ilâç çekip temizleme.
  • Püskürme.

istislal

  • Çekip çıkarma, sıyırma.

ka'ş

  • (Çoğulu: Kuuş) Ağacın başını çekip eğmek.
  • Cem etmek, toplamak.
  • Kadınların bindiği merkep.

ka'z

  • Keçi ve sığırın, ağacın başını çekip kendine eğmesi.

kal'

  • Koparma, koparılma, sökme, sökülme, çıkarılma, temelinden çekip atma.
  • Bir şeyi kökünden çekip koparmak.
  • Kendisinden iyi kalay çıkan maden.
  • Azletmek. Bir tarafa ayırmak.

kalender

  • Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse. (Farsça)
  • Dünyâdan elini çekip herşeyi hoş gören kimse. (Farsça)
  • Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı. Filozof. (Farsça)

karta'

  • Gözünün birisine sürme çekip diğerini unutan ve gömleğini ters giyen budala kadın.

keden

  • Toprak suyu çekip, yerinde bulanıklık kalmak.

keşf-ül kubur

  • Kabirdeki ölünün hâlinden anlamak. Ölünün azab çekip çekmediği ve sair bazı hususların bâzı veli kimselerce bilinmesi.

kumar

  • Para veya başka bir menfaat karşılığı oynanan oyun; birkaç kimsenin aralarında para veya mal toplayarak piyango çekip, isâbet etmeyenlerin isâbet edenlere mal veya para vermek için sözleşme veya para ile kazanmak için tahminde bulunma, toto. Karşılık lı para veya mal koyarak bahse tutuşma.

lehf

  • Yok olan şey için hasret çekip üzülmek.

mahc

  • Cima etmek.
  • Kovayı azıcık çekip yine dolsun diye suya vurmak.

mahva

  • Secdede karnını uyluklarından çekip ayıran kimse.

mehacim

  • (Tekili: Mihcem) Hacamat şişeleri.
  • Çekip emmeye yarayan âletler.

mihcem

  • (Çoğulu: Mehâcim) Hacamat şişesi.
  • Çekip emmeğe mahsus âlet.

mu'tekil

  • Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına çekip alan.
  • Devenin dizini büküp bağlıyan.
  • Güreşte rakibini sarmaya getirip yıkan.

mücahafe

  • İzdiham etmek, kalabalık yapmak.
  • Birbirine kılıç ve bıçak çekip vuruşmak.

müntezi'

  • (Nez'. den) Yerinden çekip koparan. Bir şeyi söken.

mutasarrıf / مُتَصَرِّفْ

  • İdare eden, çekip çeviren.

müteneşşif

  • Suyu ve rutubeti çekip emen.

müvakere

  • Ziraat etmek, ekip biçmek.

nahb

  • Çekip çıkarma.

naziat

  • Hz. Azrâil'in (A.S.) avenesi olan bir taife melâike ki; şerli ve kötü ruhlu insanların canlarını şiddetle alırlar.
  • Nez'edenler. Çekip koparanlar.

nefs muhasebesi / nefs muhâsebesi

  • İnsanın, dâimâ kötülük ve günâh işlemek istiyen nefsini hesâba çekip, kontrol etmesi ve gerektiğinde onu cezâlandırması

nez' / نزع

  • Çekip koparmak, ayırmak.
  • Can çekişmek.
  • Çekip almak. Kuyudan kovayı çekip çıkarmak.
  • Saymak.
  • Kaldırmak, yok etmek.
  • Can çekişme. (Arapça)
  • Sökme, koparma, zorla alma. (Arapça)
  • Nez' eylemek: Ayırmak, çekip atmak, sökmek, koparmak. (Arapça)

nez' edilmek

  • Ayırılmak, çekip atılmak, sökülmek. (Arapça - Türkçe)

nızv

  • (Çoğulu: Nuzuv, Enzâ') Gitmek.
  • Sebkat etmek.
  • Kesmek, kat'etmek.
  • Çekip çıkarmak.
  • Bırakmak.
  • Zayıf deve.
  • Eski elbise.

nüşuta

  • Devenin ayağındaki ilmikli düğüm. (İcabına göre çekip uzatılarak çözülür.)

refl

  • Kaftanını uzun diktirip yürürken eteklerini çekip sallamak.

selb / سَلْبْ

  • Çekip alma.

sell

  • Yavaşça çekip sıyırma. Sıyrılma.
  • Çıkarma, çıkarılma. Çekme, çekilme.

şühus

  • Yüksek olmak.
  • Bir yerden bir yere gitmek.
  • Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak.
  • Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak.

tadrib

  • Kebabı iyi pişirmek.
  • Avazı güzelce çekip nağmelendirmek. (Buna "tadrib-i fi-s-savt" denir).

tahv

  • Düşmek.
  • Çekip uzatmak.

takvib

  • Bir şeyi yerinden çekip koparma.
  • Yeri kazma.

tasrif / tasrîf / تَصْر۪يفْ

  • Çekip çevirme, çekim.
  • Çekip çevirme.

tasrif-i hava / tasrîf-i hava / تَصْرِيفِ هَوَا

  • Havayı çekip çevirme.

tecridhane

  • Eskiden dervişlerin dünya işlerinden ellerini çekip yalnız başlarına yaşadıkları oda, yalnızlık odası.

tedbir

  • İdare etme, çekip çevirme.

tedbir ve rububiyet / tedbir ve rubûbiyet

  • Varlıkları idare etme, çekip çevirme, terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurma.

tedbir ve tedvir etmek

  • Çekip çevirmek, idare etmek, ihtiyaçlarını karşılamak.

tedvir / tedvîr

  • Çekip çevirme, idare etme.

temdid

  • Devam ettirmek. Uzatmak. Uzatılmak. Sürdürmek.
  • Çekip uzatmak.
  • Tecvidde: Bir harfi uzun okumak, çekmek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın