Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Egri
ifadesini içeren
149
kelime bulundu...
a'sal
Dişinin ucu eğri olan.
a'sel
Eğri olan şey. Eğri dişli veya bacaklı kimse.
a'vec / اعوج
Eğri büğrü.
Yamuk, eğri büğrü.
(Arapça)
adcem
Eğri burunlu.
afes
Burun eğriliği.
agzel
(Çoğulu: Uzelân-Uzul) Eğri kuyruklu at.
Silahsız kimse.
Yağmursuz bulut.
ahcen
Burnu eğri kimse.
ahfec
Ayakları eğri.
ahkaf
(Tekili: Hıkf) Eğri büğrü kum tepeleri.
ahna
Çapraz ve birbirine zıt işler. Çarpık, eğri şeyler.
ahnef
Ayakları çarpık ve eğribüğrü olan.
ahzad
Eğrilip bükülen, esnek.
ak'am
Burnu eğri.
akbel
Eğri gözlü.
Kabiliyetli kimse.
En çok beğenilen
aks
Boynuzu eğri ve kayık olmak.
Bağlamak.
Dövmek.
Saçlarının ucunu başının etrafına kadınlar gibi lif etmek.
Saçını kıvırcık göstermek.
Bahillik etmek.
amuc
Eğri giden ok.
as'ar
Çok kibirli, mağrur.
Çarpık suratlı, eğri yüzlü, eğri boyunlu.
asem
Kesbetmek. Kazanmak. çalışmak.
Dirsekten itibaren elin kuruyup çolak ve eğri olması.
Ayağın topuktan kuruyup eğilmesi ve aksak olması.
asma
Elleri veya bacakları eğri olan.
asur / asûr
Eğri boyunlu.
avca
(Müe.) Eğri. Şaşı.
Yay. Kavs.
Arık, zayıf deve.
bistar
Çarpık, eğri. Gevşek.
(Farsça)
cair
Mâni, engel.
Eğri.
Çok, kesîr.
Eziyet eden. Cevreden. Zulmeden.
çam
Eğrilme, bükülme.
(Farsça)
Salınma.
(Farsça)
çavele
Güzel renkli bir cins gül.
(Farsça)
Eğri büğrü, yamuk.
(Farsça)
cenbiyye
Arapların kullandıkları bir cins eğri kamadır ki, yan taraflarına takarlar.
çeng
Pençe.
(Farsça)
El.
(Farsça)
Çalgı âletlerinden bir saz çeşidi.
(Farsça)
Eğri büğrü.
(Farsça)
çevgan
Cirit oyunlarında atlıların birbirlerine attıkları değnek.
(Farsça)
Baston, ucu eğri değnek.
(Farsça)
dacem
Eğrilik.
dal'
Meyl. Eğrilik. Kuvvet.
Ağır yük götürmek.
dalaa
Kuvvet.
Eğrilik.
Şiddet.
dalı'
Kavi, kuvvetli.
Muhkem, sağlam, sert.
Eğri.
dar'
Men'etmek, engel olmak.
Ansızın haberli olmak.
Eğrilik.
daribe
Tabiat.
Kılıçla vurulmuş.
Eğrilmiş yün.
dehre
(Dahra) Testere gibi dişli ve eğri budama âleti. Bağ budamak için kullanılan testere gibi dişli olan bıçak.
(Farsça)
denen
Bir kişinin belinin bükülüp eğri olması.
Kolları çok kısa olmak.
Hayvanların ayakları kısa ve göğüsleri yere yakın olması.
dugata
Eğri bir ağaç cinsi.
ecnef
Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam.
Beli eğri, kambur olan adam.
efda'
Eli ve ayağı eğrilmiş.
efkam
Eğri.
ekva'
Eli eğri olan.
elips
Odaklar adı verilen sabit iki noktasından uzaklıkları toplamı sabit olan noktaların gösterdiği kapalı eğridir. Eğri ve kapalı bir geometrik şekildir. Karşılıklı iki tarafından genişlemiş bir çemberi andırır.
(Fransızca)
embel
Kılıcı ve silahı olmayan.
Eyer üstünde doğru oturamayan.
Boynu eğri olan.
engüj
Filcilerin fili idare etmekte kullandıkları ucu eğriltilmiş demir karga burnu.
(Farsça)
eved
Kuvvet. Ağır yük götürmek.
Eğrilik.
ezver
Boynu eğri olan kimse.
fed'a
El ve ayağı eğri olan kadın. (Müz: Efdâ)
felec
Küçük nehir.
Dişlerin seyrek olması.
El eğriliği.
gazzal
Eğrilen iplik.
gurab
(Çoğulu: Garbân-Egribe) Karga.
hacen
Eğrilik.
hacun
Eğrilik.
Uzak.
Mekke'de bir dağ.
hafc
Titremek.
Ayağını eğri basan.
ham / خم
Bükülmüş, kıvrılmış, eğrilmiş.
(Farsça)
Eğri, bükülmüş.
Eğik, eğri, bükük.
(Farsça)
ham'
Eğrilik, aksaklık.
hamide / hamîde / خميده
Kambur, eğrilmiş, kemerli.
(Farsça)
Eğik, eğri.
(Farsça)
hamidegi / hamidegî
Kamburluk, eğri büğrü olmaklık.
(Farsça)
hamşüde
Bükülmüş, eğrilmiş.
(Farsça)
hanef
İstikamet, doğruluk.
Ayak eğriliği.
Eğrilik, udûl.
hanif
İslâmiyetten evvel Allah'ın birliğine inanan ve Hz. İbrahim'in (A.S.) dininden olanların vasfı.
İslâmiyete kuvvetle bağlı olan ve ilmiyle âmil olan kimse.
Eğri.
Eski kötü hallerinden vazgeçip hakka ve doğruluğa yönelen.
hatt-ı münhani / hatt-ı münhanî
Eğri çizgi. Eğilen hat.
(Farsça)
havel
Eğrilik.
Şaşılık. Bir şeyin yerinden ayrılması.
hinv
Eyer ağacı.
İyeği kemiğinin eğrice ucu.
hutaf
(Çoğulu: Hatâtif) Demir çengel.
Makaranın iki tarafında olan eğri demir.
i'vicac / i'vicâc / اعوجاج
Doğru davranmamak, eğri büğrü olmak. Hamlık.
Hakkı bâtıl, bâtılı hak göstermek.
Eğrilme, burkulma.
(Arapça)
i'vicacat / i'vicâcât
Zikzaklar, eğrilikler.
iltiva
Burulmak.
Kıvrılmak, bükülmek.
Sarılıp birbirine dolaşmak.
Dalgalanma.
Eğri durma.
Nehrin dolaşıklı bir yatağı olma.
inhina / inhinâ / انحنا
Bükülme, eğrilme.
Eğri, yay.
(Arapça)
Kıvrılma, bükülme, yay şeklini alma.
(Arapça)
iskarmoz
Gemilerin kaburgalarını teşkil eden eğri ağaçlar.
Kayıklarda kürek takılıp çekilen ağaç çiviye de bu ad verilir.
ışki / ışkî
İki ucu saplı eğri bıçaktır ve deri ve tahta kazımakta kullanılır.
ivec
Eğrilik, çarpıklık, yanlışlık.
Hakkı ve hakikatı eğri büğrü heveslerle tahrif etmek, gayr-i müstakim şekle getirmek.
ivicac / îvicâc
Eğrilik.
ivicacat / îvicâcât
Eğrilikler.
kabise / kâbise
Ucu üstüne eğri ve kıvrık olan burun.
kaburga
Göğüs kemiklerinin beheri. Göğüs kemiklerinin bel kemiğine bağlanmak suretiyle meydana getirdikleri şeklin bütünü.
Gemi, sandal, kayık gibi deniz nakil vasıtalarının hayvan kaburgasına benzeyen ve omurga üzerine kaldırılan eğri ağaçları.
kafd
Bileğin eğri olması.
kaj / kâj
Eğri, bükülmüş.
(Farsça)
Şaşı.
(Farsça)
kalalib
(Tekili: Kullâb) Çengeller, kancalar. Uçları eğri olup bir şeyler asmağa yarayan demirler.
kavis
Yay, eğri.
kavs
Yay.
Eğri, yay biçiminde olan şey.
Dokuzuncu burcun adı.
Yay, eğri.
kec / كج
Eğri, çarpık.
(Farsça)
Eğri.
(Farsça)
kecbin
Şaşı.
(Farsça)
Eğri gören.
(Farsça)
Yanlış ve ters düşüren.
(Farsça)
keckülah
Eğri külâhlı, külâhı eğri olan.
(Farsça)
Mc: Hoppa.
(Farsça)
kecnazar
Kıskanç, hasetci.
(Farsça)
Eğri bakışlı.
(Farsça)
kecnigah / kecnigâh
Eğri bakışlı. Bakışları eğri olan kimse.
(Farsça)
kecreftar
Ters yürüyen. Gidişi eğri.
(Farsça)
kecrev
Eğri giden.
(Farsça)
Tuttuğu yol sakat ve yanlış olan.
(Farsça)
kej / كژ
Çarpık, eğri. Kumral. Tüylü keçi.
(Farsça)
Eğik, eğri.
(Farsça)
kejçeşm
Şaşı, eğri bakışlı.
(Farsça)
kelalib / kelâlib
(Tekili: Küllâb) Çengeller, kancalar, uçları eğri olan demirler.
kesis
Titremek. Deprenmek.
Eğrilik.
kev'a
Eli bileğinden eğri olan kadın. (Müz: Ekvâ)
kullab
(Çoğulu: Kalalib) Çengel, kanca. Ucu eğri nesne.
küllab
(Çoğulu: Kelâlib) Çengel, kanca. Ucu eğri demir.
lügeyza
Kertenkelenin bir yeri kazıp giderken bir tarafını da kazıp eğri çapraşık yollar yapması.
maas
Ayağın siniri çekilip büzülmek.
Ayağın eğri olması.
mail / mâil
Eğik. Bir tarafa eğilmiş. Eğri.
Meyilli. Hevesli. İstekli.
Düşkün.
Benzer.
maile / mâile
Eğri, eğik.
Coğ: Dağların bir yana doğru alçalıp giden taraflarından her biri.
Eğri, eğilmiş.
Eğri, eğilmiş, eğri-büğrü.
masyef
(Çoğulu: Mesâyıf) Yaz gününde oturulacak yer.
Su yolunun eğri büğrü yeri.
mıhcen
(Çoğulu: Mehâcin) Çomak.
Başı eğri ağaç.
muavvec
(İvec. den) Eğik, eğri, eğilmiş.
mudıll
Dalâlete düşüren, doğru yoldan çıkarıp, eğri yola saptıran mânâsına, Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından, güzel isimlerinden.
mudill
İdlâl edici, yoldan çıkaran, eğri yola teşvik edici.
muhanna
Çarpık, bükük, eğri.
Kınalanmış.
mukavves
(Kavs. den) Yay gibi bükülmüş ve eğri olan.
Kavis teşkil etmiş, bükülü.
Kavisli, eğrilmiş.
mukavvesiyet
Yay gibi kavisli ve eğri olma.
mukavvim
Kıvama getiren. Biçimine koyan. Tesviye ve tanzim edici. Eğriyi doğrultucu.
mukavvis
Kavisli, eğri.
mültevi
(Leviy. den) Eğilmiş, bükülmüş, eğrilmiş. Sarılan, eğilen.
münhadib
(Hadeb. den) Kamburlaşmış, eğri.
münhani / münhanî
Eğri.
Eğri, kamburlu, eğilen, eğrilen. Beli bükülmüş yaşlı kişi.
münhaniyat
(Tekili: Münhani) Eğri olan şeyler. Eğri şekiller.
münhaniye
Eğilmiş, eğri ve çarpık olan. Bükülmüş.
Geo: Eğri çizgi. Hatt-ı münhani.
Eğilen, eğrilen.
Eğri, çarpık.
mürechan
Eğik ve eğri.
müstakim
(Kıyam. dan) Doğru, istikametli.
Eğri olmayan, düz, dik.
Hilesiz, temiz.
müteavvic
Eğilmiş, eğri, çarpılmış, çarpık.
mütehanni
Eğrilen.
mütekavvim
Bozuk iken düzelen, eğri iken doğrulan.
İyi idâre edilen.
Sağlam, muhkem.
Müesses, te'sis edilmiş, kurulmuş.
mütekavvis
(Kavs. dan) Yay gibi eğri. Yay şekline giren, kavislenen. Eğrilmiş, bükülmüş.
na-dürüst
Doğru olmayan. Eğri.
(Farsça)
Sağlam, dürüst ve gerçek olmayan.
(Farsça)
Yanlış, haksız.
(Farsça)
na-hemvar
Eğri, düz olmayan.
(Farsça)
Uymayan, mutabık gelmeyen.
(Farsça)
Uygunsuz.
(Farsça)
na-rast
Eğri. Doğru olmayan.
(Farsça)
normal
Kanun, usul ve âdetlere uygun olan. Uygun.
(Fransızca)
Mat: Bir eğri çizgiye teğet olan doğrunun değme noktasından bu doğruya çizilen dik çizgi.
(Fransızca)
sa'le
Eğri hurma ağacı.
Küçük başlı dişi devekuşu.
şakul
(Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir. Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi.
şatib
Eğri, eğik, mâil.
savalic
Cirit oynanan eğri sopalar.
saver
Eğri boyunlu olmak.
savlecan
(Çoğulu: Savâlic) Cirit oynanılan eğri sopa.
şell
Seyrek seyrek dikmek.
Çolak.
Çolaklık. Kolun eğri oluşu.
ta'kif
Eğriltmek.
ta'vic
Eğme, eğip bükme. Eğriltme.
taavvüc
(Çoğulu: Taavvücât) Eğrilme, eğri olma.
tadacüm
İhtilâf. Anlaşmazlık.
Eğrilik.
tahanni
(Hany. dan) Eğilmek, eğrilmek.
Kınaya boyamak.
tahnib
Atın belinde ve ayaklarında eğrilik olmak.
takvim
Düzeltme. Doğrultma. Kıvamına koyma. Eğriyi doğru tutma.
Ta'dil etme.
Bir şeye kıymet tâyin eylemek.
Her gün güneşin doğuşu, batışı, ay ahkâmı ve süresi kaydedilmiş olan defter.
Günlük olaylardan bahseden gazete.
te'vid
Eğriltme.
teammüc
Eğrilik.
tecnib
Irak etmek, uzaklaştırmak.
Atın ayağının eğri olması.
teevvüd
Eğrilme, bükülme. İki kat olma.
tekavvüm
Eğri iken doğrulma.
tevla'
Eğrilik.
tunub
(Çoğulu: Etnâb) Ağaç kökleri.
Gövdenin siniri.
Süngü eğriliği.
Çadır ipleri.
zakna'
Uzun.
Kaba, yoğun.
Eğri.
zali / zâli
Eğri, eğimli.
zali'
(Çoğulu: Zulu') Eğri, meyilli.
Müttehem kimse. Töhmetli.
Aksak hayvan.
zever
Meyl, eğrilik.
zevra'
Bağdat.
Dicle nehri.
Eğri ve eğilmiş nesne. Yay.
Derin kuyu.
Uzak yer.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kaide-i üstadane
asitan
İfsâ
rububiyet-i sübhaniye
metalib-i seb'a
te'nis-i ezhan
Emril
CAMİİ
münteşir
darülmülk
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Egri
Sabia
irdi
Diyalektik
balıkçı
bas
teess
Ay yüzlü
Kory
fetre