ca'li / ca'lî

• Uydurma, samimi olmayan, sahte, düzme ve taklid.

• Sahte, yapmacıklı, düzme.

ca'liyyat

• Yapmacık hareketler, sahte, düzme hâller.

efaik

• (Tekili: Efike) Yalanlar, dolanlar, düzme sözler. İftiralar.

efayik

• (Tekili: Efike) Uydurma, düzme, asılsız, yalan sözler. İftiralar.

iftial

• Bir şeyi iş edinmek. Kendiliğinden yapmak.
• Arabçada beş harfli fiilin birinci babı.
• Yalan düzmek, iftira etmek.

medr

• Havuzun içini sıvamak.
• Düzmek.

müftaal

• Uydurma, sahte, düzme.

müleffak

• (Telfik. den) Düzme, uydurma, yalandan, sahte.
• Yaldızlama.

müzevver

• Uydurulmuş, düzme.
• Fitne, dedikodu.

• Uydurma, düzme.

sahte / ساخته

• Düzme, yapmacık, yalandan, taklit. (Farsça)
• Kalp, karışık. (Farsça)

• Düzme, yapmacık.

• Yapay, yapma. (Farsça)
• Düzmece. (Farsça)
• Kalp, sahte. (Farsça)

sahtegi / sahtegî

• Sahtelik, yalan, düzme. (Farsça)

sania

• Uydurma, düzme. Tuzak, hile.
• İş, amel, fiil.

tasni / tasnî

• Düzme, uydurma.

tasni'

• Düzme. Uydurma. Yakıştırma.
• Bir san'atla meşgul kılma.
• Güzel terbiye etme.

tasniat / tasnîât

• Düzmeler, uydurmalar.

teslim

• Diş diş etme. Merdiven haline getirme, ayak ayak düzme.