REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Dövüs ifadesini içeren 34 kelime bulundu...

akar

  • Köşk, yüksek bina.
  • Bâbil vilayetinde bir yer adı.
  • Dehşetli olmak. Yaralamak. Boğazlamak.
  • Korku ve dehşetten kişinin ayakları titreyip dövüşememesi.

ceng / جنگ

  • Savaş. (Farsça)
  • Ceng etmek: (Farsça)
  • Savaşmak. (Farsça)
  • Dövüşmek. (Farsça)

ceng-cu / ceng-cû

  • Kavgacı, dövüşçü, cenkçi. (Farsça)

ferhaş

  • Kavga, savaş, muharebe, dövüş. (Farsça)

hır

  • Hırıltı.
  • Kavga, dövüş.

ibtiyar

  • Seçip kabul etme.
  • Kavga yapma, dövüş etme.
  • Güçsüz, zaif ve kuvvetsiz olma.

kahkara

  • Geri geriye gelme, dövüşerek çekilme.

kastal

  • Cenk ederken olan toz, dövüşürken çıkan toz.

keyd

  • Tuzak. Kötülük, hile.
  • Men'etmek.
  • Kusmak.
  • Çakmağın tezce ateşi çıkmayıp geçmek.
  • Cenk etmek, dövüşmek.
  • Karganın ötmesi.

koçkar

  • Dövüş için terbiye olunmuş iri koç.

mahrab

  • (Çoğulu: Mehârib) Cenk edecek, dövüşülecek yer.

me'zem

  • (Çoğulu: Meâzim) Dağ içinde olan dar yol. Cenk yeri, dövüş meydanı.

mübareze / mübâreze

  • Çarpışma, dövüşme.

mübarezekarane / mübârezekârâne

  • Çarpışarak, dövüşerek.

mücavele

  • Kıtal edişmek, dövüşmek, vuruşmak.

mudarebe

  • Dövüşme, vuruşma.
  • Sermaye ve emek konarak kurulan şirket.
  • Dövüşme.

mukatelat

  • (Tekili: Mukatele) (Katl. den) Muharebeler, savaşlar, kavgalar, dövüşler.
  • Vuruşmalar, düello yapmalar.

müşacerat

  • (Tekili: Müşacere) Dövüşmeler, vuruşmalar, kavgalar.

musaff

  • (Çoğulu: Misâf) Cenk etmek için durulan yer. Dövüş yeri.

musavele

  • Dövüşmek için bir kimseye saldırma. Üzerine atılma.

muvazaaten

  • Danışıklı dövüşle.
  • Muvâzaa olarak.

naverd

  • Savaş, harb, dövüş, ceng. (Farsça)

puladsenc

  • Güzel silâh kullanan, iyi dövüşen. (Farsça)

rampacı

  • Eski deniz muharebelerinde yakından dövüşerek zabtedilmek istenilen bir düşman gemisine hücumla borda bordaya gelindiği sırada düşman gemisindeki askerlerin vuku bulacak hücumunu menetmek için güverteye yayılan silâhendazlar.

şagb

  • Ayıplamak.
  • Cidal, dövüş, niza.
  • Şerri tahrik etmek.

sevret

  • Kızgınlık, hiddet, öfke.
  • Hücum. Dövüş.
  • Hükümdarın şiddet veya kudreti.
  • Tezlik.

tahavüz

  • Birbirini cenkten men'etmek. Dövüşten alıkoymak.

takavüm

  • Dövüşmek, vuruşmak. Birbiriyle cenge durmak.

tebahi

  • Övünme, tefahur.
  • Muharebe edişmek, karşılıklı dövüşmek.

tebari

  • Mücâdele ve muhârebe etmek. Savaşmak, dövüşmek.

tedarub

  • (Darb. dan) Vuruşma, dövüşme.

temsik

  • Cenk etmek, dövüşmek, vuruşmak.
  • Bir kimseye deri vermek.
  • Deriye renk vermek.

teşacür

  • (şecer. den) Sopalarla vuruşma. Birbirine girme kavga, dövüş.

va'ke

  • Cenk yeri, dövüş alanı.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın